sadece Türkiye'de değil, fantastik kurgunun gelişmediği tüm toplumlarda geçerli olan önerme. Peki neden?
birincisi, islamın günlük hayatta olduğu gibi bu konuda da karşımıza çıkması. Ayşe gitti büyü yaptı diye yazarsın mesela, biri çıkar '' kitap büyüden bahsediyor, bizde büyü olamaz, haram günah rererö '' der. kendi de kitabı okuduğundan değil bu arada ve kendi gibi yine okumamış aklı yok fikri var çomarlarla kitapları filan yakmaya kalkarlar. insanı yazdığına yazacağına pişman ederler. Harry Potter ilk çıktığında büyü günah diyip kitaplarını yakmışlardı çünkü adamların burnundan beynine giden yolda din ile hobi arasındaki farkı ayırt edecek bir filtre yok.
ikincisi, bu ülkede yazarlar nedense kendi fantastik kurgu kültürünü kullanamıyor/ kullanmıyor. barış müstecenapoğlu var mesela adını duyuran, ben okumadım ama hakkında yapılan eleştiriler genellikle türk fantastik kurgusu değil de, türkçe fantastik kurgu yaptığı yönünde. Keloğlanı Rüştü asyalı'dan, osmanlı tarihini dizilerden öğrenen bir toplumda belki bu bile fazladır ama sonuçta bir tolkien oluyor mu? olmuyor. kendi kültürel ögelerini yarattığı kurguda eritip sunabilen bir fantastik kurgu ortaya çıkıyor mu? çıkmıyor.
üçüncüsü, hala fantastik kurgunun çocuk işi olarak algılanması. Hayalcilik, geyik görülmesi. kaçış edebiyatı he mi demek ki zaten gerçeklerden kaçıyorsun deme ki zayıfsın ha ha ha diye algılanması. Hayal gücünün akıcı ve özgü bir şekilde biçimlenip kağıda dökülmesinin ne kadar zor olduğundan bihaber insanların hadsizce bu edebiyat dalını küçümsemesi. Yazacaksın, çocuk kitabı diye küçümseyecekler. Çocuk kitapları da nasıl küçümsenir o da ayrı konu tabii.
dördüncüsü ve aslında birincisi olması gereken husus, okuyan var mı ki yazan olsun? kütüphanelerin, kitapçıların kapatılıp yerine mağaza açıldığı, kitapçılarınlinç anında ilk yakılacaklarlistesinde ikinci sıradan yer aldığı*, yayınevlerinin politikalarıyla yazanı da okuyucuları da bezdirdiği bir toplumda '' neden bizim bir tolkien'imiz yok? '' diye hayıflanmak, aslında çok güzel ama biraz da naif bir davranış değil mi, benim güzel yazar kardeşim?
versus yayınlarından çıkma ursula k le guin kitabı. roman demişler ama kitapta öykünün yanında 2 adet deneme ( okurken uyanık kalmak ve mütevazı sohbet) ve yazarla yapılmış bir adet söyleşi bulunmasına rağmen toplam sayfa sayısı sadece 96'tır.
ha, çok güzeldir, o ayrı. çok yaşa ve çok yaz ursula!
baba ve piç'i sanırım ya lisede ya da üniversitenin ilk yılında okudum. o zamanlar beğenir gibi olsam da pek etkili olamamış ki hatırlamıyorum.
çok uğraştığım, bu kadar insan seviyorsa vardır bir hikmeti diye ıkındığım yazardır kendisi ama anladım ki biz yrı dünyaların insanlarıymışız. onun dünyasında tasvirler, yerli yersiz osmanlıca sözcükler, dibini sıyırdığı manevi dünyası, buğulu gözler, kısık sesler, üç noktalar var. bütün bunlar bende en iyi ihtimalle uyku etkisi yaratır : http://sebepsizyazarlasma...de-elif-n-ask-isimli.html
3997 duyunca insanda, küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın izlenimi uyandırıyor ancak Anıtkabir'de de görüleceği üzere, atamızın çok kitap okuduğu yadsınamaz bir gerçektir. Saygı duyulur.
güzel ve özel bir nazım hikmet şiiri, büyük insanlık'tan.
sen gittikten sonra,hemen
hava soğudu,karladı.
böyle olunca,ölene
gökyüzü,derler,ağladı.
ama biliyorsun, bahar,
gün açtı on üç nisanda,
pırağ gülümseyiverdi,
hatta orda ,kabristanda.
hala biraz dua gibi
ediliyorsa da lafın,
vitrinde günlük güneşlik
kara tüllü fotoğrafın.
hava belki yine bozar
ve lakin önümüz mayıs...
pırağ'da mayıs bilirsin,
yemyeşil, altın sarısı
saldırınca sokaklara
siler kederi genç kızlar
pencere camları gibi
ve senden kalan keder de
gölgen gibi kaybolacak
pırağ kaldırımlarından.
dünya bu...doğrusu zaten
hayatı seven,akıllı,
iyi yürekli ölüler,
ne kırk bir günlük yas ister,
ne '' benden sonra tufan!'' der.
faydalı birşeyler,bir söz,
bir ağaç,bir gülümseme
bırakarak çekip gider
ve dirilerle bölüşmez
kabrinin karanlığını
ve kendi başına taşır
ağırlığını taşının.
ve dirilerden hiçbir şey
istemedikleri için
ölmemiş gibi olurlar...
biliyorum, sen de nezval,
sen de böyle bir ölüsün,
pırağ'ın iyi yürekli,
dünyayı seven, akıllı
ölülerinden birisin...
telefondan çağırdılar,
ayrılacağız ne yazık.
bizim dünyamızda yine,
en tatlı yemiş, ayrılık...
geçmiş olsun dileklerimi sunduğum (ama bu kadar geç sunduğum için beni affetmesini istediğim) yazar, güzel kalpli, hoşsohbet, hatırşinas hukukçu.
kanaatimce nazar değmiştir, en kısa zamanda kurşun döktürmesi tavsiyem olur.
- naber, napıyosun?
+ hiiç, ne olsun ya uğraşıp gidiyoruz * ıkınma hali çıkan tok ses*
- birşey konuşucam müsait misin?
+ ee,öö, şeyy aslında.. * floşşşşşş* *
- allah belanı versin.
Başka şehirlerde ( özellikle Ankara'da ve istanbul'da) '' Kocaeli'nde üniversite var mı? '',''Kocaeli'nde hukuk fakültesi var mı?'' diyenleri doğrudan yönlendirmek istediğim kocaeli üniversitesi hukuk fakültesi medeni kürsü hocası.
Hukuki terminolojiye ağırlık verir, özellikle medeni hukuk genel kavramlarını çok sever.
sözkonusu 2. öğretimden biriyse, değil 4 ay, 8 ay da gözlemlese içinde veya dışında yaşam belirtisi göremeyeceği, sağı solu paslanıp akmış saçmasapan bir mimarisi olan, devlet dairesi ruhsuzluğunda, sadece sınav zamanı mevcut kayıtlı öğrencilerinin tümünü barındıran güzide fakültem.