Okulu bitirip işe başladığında veya iş arama çabaların esnasında maruz kalınacak söylemlerdir. Mesela;
Söylem 1: Okudun da ne oldu?
Söylem 2: Üniversite mezunu olmakla olmuyor bu işler.
Söylem 3: Tecrüben yok aklımı karıştırıyor bu detay. En iyisi ben düşüneyim firmamıza uygun musunuz, diğer adaylarla da görüşmek istiyorum.
Söylem 4: Okulda bunları öğretmediler mi size?
Söylem 5: Seni mezun eden hocayı ben...
Söylem 6: ingilizce biliyor musun? Hani üniversite mezunusun ya ondan sordum.
Söylem 7: Eziklerin efendisi öğren de gel.
Üniversite mezunu adayın tek bir sözü vardır oysa ki;
akrep gibi sokup kaçan sevgilidir. 'Sen bana çok aşıksın, kara sevdalısın, yanıyorsun benim için.' üstüme çok düşüyorsun ' ' hayatta aşktan önemli şeyler var' pardon ya ben de sevgili olmak için senden nefret etmem gerektiğini hep unutuyorum. kahrolmayayım ben.
kronolojiye göre sanat akımlarının açılımlarına yer verilen, sanatçı ve eserlerin analiz edildiği ve günümüze aktarılan birçok sanat idealarının öğrenciye empoze edildiği derstir. ayrıca final yaklaştıkça da korkudan sabaha kadar uyutmaz. hadi bir not çıkarayım dendiği an itibariyle 4 hafta üst üste girilmediği için elde avuçta olmayan notlar akla gelir. işte öğrencinin tam anlamıyla şapa oturduğu acılı bir son yaklaşmaktadır.
karıncalardır. kovsan gitmez, savaş açarsın aşiretini toplar gelir. hayır vize ödevimi yedin gözün doysun. üflersin saniyeler sonra geri döner. tuzlarsın hala kaçmaz. birde buralar benim mekanım hacım diye arz-ı endam ederler. yahu açıp karınca nasıl gider baktım. üstüne karınca duası dinlettim. internetteki ev hanımları okuyorlarmış ben üşendim. hala gözümün önündeler.
bir hotmail gereksiz uygulamasıdır. siz aklınızdan geçen soruyu soruyorsunuz o da sizin isteğinize göre evet hayır diyor ya da fikir veriyor. şahsen sanat tarihinden geçecek miyim diye sordum. aldığım cevap pek bir manidardı.
''akışına bırak'' . manyak çark akışına bıraktığım için bu haldeyim zaten.
genellikle uzak doğu mutfağında rastladığım lezzetlerdir.güzel mi? kesinlikle evet.
ama karaktersizler işte tatlı acı sos mesela... ne olduğuna dair kesin bir yargıda bulunamıyorsun. tatlar birbirine karışıyor yerken de aklın karışıyor. tatlı ve tuzlu karışımı nedense damağa hoş geliyor. tıpkı canganın içindeki tuzlu fıstıklar gibi.
not: yine de bağımlılık yapabileceği konusunda uyarmadan geçip gidemem.
kaan altan mavi sakalın kurucusu malumunuz. (#421191)
fakat ben onu hep dream tv de gitarına hayat verirken denizin dalgası kadar hareketli uzun saçlı söz yazarı abimiz bildim. üniversitede dersimize giriyor arkadaş! saçlarını arkaya doğru toplayıp biraz da zayıflayınca tanıyamadım. okadar mütevazi ki bir kez olsun bahsetmiyor kendinden. çok sıkıcı bulup dersine gitmiyordum. adam müzisyen zaten nerden düşmüş yolu öğretmenliğe yahu. beni bir melek öldürdü, oyuncak vs. felsefi sözler yazsın bizde seve seve dinleyelim. hocam okuyorsanız alınmayın ama vallahi ders çok sıkıcı.
bir iskambil destesinde var olan kart sayısı 52'dir.
bir deste 52; hiçbir işe yaramayan bir düzine danışman öğretim görevlisine verilir.
bir düzine hiçbir işe yaramayan öğretim görevlisi; bir öğrencinin ders seçimine katkıda bulunmadığı vakitlerde:
batak, pişti, pis yedili vs. oynayarak öğrencinin hayatının bir kumara çevrildiği üniversiteye katkıda bulunur.
cahit berktay'ın taraf yazılarını içeren bir kitaptır.
Sayın Berktay bu eserine; yurtdışında eğitim görevlisi olarak gittiği yıllarda başlamıştır.
ağdalı bir anlatım şekli kullanmış ve olaylara bakış açısını anlatırken siyasal terminolojiye pek sık başvurmuştur.
Kitaba başlarken sağlam kaynaklar kullandığını ispatlarcasına okuduğu kaynakları birer birer sıralamıştır. Ardından savaşı ve ölümü öven bazı kişiler üzerine yoğunlaşmıştır. Bunlardan bir tanesi de Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından olan Ege Cansen'dir.
Sayın Cansen ölümün ve savaşın bir gereklilik olduğunu dile getirmiştir. Tıpkı Alman tarihçisi Heinrich von Treitschke gibi. Cansen yazısında savaşmadan barışın ortaya çıkmayacağını belirtmektedir. Ayrıca ölümler olmasaydı doğumların da gerçekleşemeyeceğini bunların hepsinin bir gereklilik olduğunu savunmaktadır. Fakat yazar Berktay hayatta ölüm ve savaş gibi zorunluluklar yerine barış, sanat, müzik ve hoşgörü gibi zorunlulukların olması gerektiğini savunur. Onun bu görüşüne sahip bazı komünistlerde vardır ona göre. Bunlardan biri Nazım Hikmet diğeri ise Eluard. Her biri ölüm ve savaş aklamalarına karşıydılar.
hülya koçyiğit: ne tuhaf! halbuki bana düşmansınız zannediyordum. hele bazı geceler...
murat soydan: nevet bazı geceler? çekinme, konuş.
hülya koçyiğit: uykum kaçıyordu sizi düşünürken. kızıyordum...
murat soydan: bana kızdığını söylemiştin.
hülya koçyiğit: hayır! kendime kızıyordum.
murat soydan: sebep?
hülya koçyiğit: neden sizi düşünüyorum diye.
murat soydan:(işte murat baba lafı sokar) insanlar düşüncelerine hakim olamazlar semra. neyse; büyük laflar edeceğimize iki küçük sandöviç yesek daha iyi ederiz.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamalar doğrultusunda 3 gün gelmeyecek olan elektriktir. adamlar mecburlar belkide yinede kesinti sırasında 3 gün bedaş'a sövesiniz gelebilecek durumdur.
ciğerdir fakat zirveyi kaptırmıştır.
bundan böyle o şey;
türk kızları
not: kadına mundar denmez, sözlükten bakılıp mundarın kibarcasının mındar olduğuda öğrenilmiştir.
kış aylarının da bir güzelliği vardır.
fakat zaman zaman yaz aylarına duyulan özlem, denize girebilmek isteği, içinde baharın kıpırtısını hissedip sevgilinle deniz kenarında işi gücü düşünmeden vakit geçirebilmek isteği olur ya...
işte o vakit wake me up when winter ends içinizde bozuk plak gibi çalmaya başlar.
not:eylülde uyanmak mı sağol ben almıyım
genellikle 13-20 yaş aralığındaki hanım kızlarımızın dahil olduğu zümredir.
yol boyunca konuşur dururlar.
konular standarttır.
susmaları için ağızlarının orta yerine patlatmak gerekir.
aksi takdirde günün geri kalanını migren eşliğinde geçirmenize yol açarlar.
Bazı üniversitelerin uzaktan öğretiminde ve örgün öğretimde de uygulanmaktadır.
Haftalık ders programına belirlenen saatler dahilinde eklenir.
Sosyal sorumluluk ve türk dili minvali derslerde -ki bu dersler tüm okulun öğrencilerinin alması zorunlu olduğu derslerdir-öğrencilere max. 30-40 dk arası bir avazda power pointten anlatılan derstir.
Sunum esnasında öğrencilere ; ''Değil mi arkadaşlar?'' vb. sorular yöneltip bilgisayar başında anneanne mi yoksa sınıfın sakini mi var yoklanır.
not: powerpoint ders anlatımına tamamen karşıyım hocaları tembelleştiriyor.