afyonda Paşa Camii Sapasağlamken 1933 yılında yıktırıldı, 3 yıl sonra yerine görkemli bir törenle Zafer Anıtı dikildi...
alıntı ve hadisenin belgeleriyle ayrıntısı ve fotoğrafları:
Afyonda Anıtpark Meydanında yıkılan ve yerine meydan ve anıt yapılan Paşa Camii, tarih dergilerinde yer alıyor.
Anadoluda hangi köyün yanından geçseniz, mutlaka arşa yükselen bir minare görürsünüz. Kimi Söğütün bağrındaki Osmanlının ilk eseri Kuyulu Mescit gibi şirin, kimi Sivas Divriği Ulu Camii gibi heybetli Farklılıkları ne olursa olsun, bu minarelerin hepsinin gölgesinde bir hikâye bekler bizi.
Afyondaki tarihî Umur Bey Camiinin de anlatacak çok şeyi olacaktı ama maalesef artık yok! Neden mi? 400 yıl boyunca minarelerinden Ezan-ı Muhammedî yükselen, müminlerin içini lebalep doldurduğu cami, tek parti devrinde vakıf malı olmasına rağmen yerle bir edildi de ondan.
Derin Tarih dergisinde yer alan araştırmaya göre; Ayasofyayı müze, Sultanahmeti kütüphane yapmaya karar veren irade, Umur Bey Camiine haritadan silinmeyi layık gördü. Sapasağlamken 1933 yılında yıktırıldı, 3 yıl sonra yerine Başbakan ismet inönünün de katıldığı görkemli bir törenle Zafer Anıtı dikildi.
ORMAN SONSUZLUĞUNDA BiR CAMi
Umur Beyin anlattığına göre, 1396′da Haçlıların bozguna uğratıldığı Niğbolu Muharebesinde Yıldırım Bayezid o tarihe kadar Osmanlı Ordusunda tatbik edilmemiş olanyeni bir taktikle zafer kazanmıştır.
Umur Bey, II. Murad zamanında 2 kardeşiyle beraber Germiyanoğlu II. Yakub Çelebiye elçi olarak gönderildikten sonra onunla birlikte bazen Afyonkarahisarda, bazen de Kütahyada ikamet etti. Yakub Beyin, ölümünün ardından beyliğinin Osmanlılara verilmesini vasiyet etmesini sağlaması nedeniyle de beylerbeyi unvanına layık görüldü. Bu dönemde beylerbeyleri Ankarada otururlardı. Umur Bey istanbulun fethine katıldıktan sonra hacibadetini yerine getirdi, ardından da Afyona yerleşti ve burada çok değerli hayır tesisleri yaptırdı.
Bütün vakıflarını bir vakıfname düzenleyerek Bursadaki Umur Bey Camiinin son cemaat mahalli duvarına taşa yazılı ve 1460 (H. 865) tarihli olarak koydurdu. Ne yazık ki Umur Beyin yaptırdığı Alaca Medrese, Alaca Hamam, Kervansaray ve Kapalı Çarşı bakımsızlıktan dolayı yıkıldı. Umur Bey Camii ise yıkıldığı 1933 yılına kadar gayet bakımlıydı. Hayratından sadece Bursadaki camisi halen ibadete açıktır.
Sedat Hakkı Eldem ve Doğan Kubanın eserlerinde Umur Bey Camiinin ahşap direklerin ve bunların üzerindeki başlıkların düzenli bir ölçü ile tavanı taşıyan kirişleri taşımaları, bunlardaki ağaç işçiliklerinin insan ruhuna verdiği huzur öyle güzel anlatılır ki, Zafer Anıtını dikmek için yıkılan bu muhteşem caminin içinde dolaşır gibi olursunuz.
26 m x 23 m boyutlarında inşa edilen caminin iç tezyinatında 24 adet, 40 cm çapında ahşap direk üzerine kıble istikametinde 7 aralıklı nef oluşturacak şekilde 35 bölüm yapıldı. Klasik Ulu Cami tipindeki caminin 2 girişi bulunuyordu. Kıble arkasından girilen kısmında bir son cemaat yeri ile üzerinde bir mahfel teşkil ediyordu. iç duvarları beyaz badanalı olan camide hiçbir süsleme bulunmuyordu. Sadece duvarlarda yuvarlak motif içinde 4 halifenin isimleri bulunan basit süslemeli yazılar mevcuttu. Caminin yanı başında bir de medresesi vardı.
DiRENiŞiN ÖRGÜTLENME MERKEZi
Umur Bey Camii merkezi bir konumda olması nedeniyle halkın toplanma mekânıydı. Cumhuriyet öncesi, devlet merkezinden sancağa gelen ve halka iletilmesi gereken emirler; ulema, meşâyih, hatibler, imamlar, mahalle muhtarları, esnaf kethüdaları ile halkın ileri gelenleri buraya çağrılarak öğle namazından sonra kendilerine duyurulur, onlar da temsil ettikleri grupları ve halkı haberdar ederlerdi. Özellikle cuma namazı çıkışlarında cami ve belediye binası önünde toplantılar tertiplenirdi.
Milli Mücadele yıllarında Afyonkarahisar Müftüsü olan Hüseyin Bayıkın hatıralarında anlattığına göre izmirin işgalinde Turunçzade Yusuf Bey, Ethemzade, Hacı Hüseyin Efendi, Sivas Kongresine katılan Akosmanzade Hacı Hüseyin Efendi ve oğlu Nebil Efendi ile birlikte toplanıp bir miting düzenleme kararı alırlar. Afyonda bulunan ingiliz, Fransız ve italyan işgal kuvvetleri komutanlarına, hükümetlerine verilmek üzere 3 kıta protesto-name hazırlarlar.
Umur Bey Camii meydanında geniş katılımlı bir miting düzenlenir ve kararlaştırıldığı gibi protesto evrakı işgal kuvvetleri komutanlarına verilir. Böylelikle Umur Bey Camii adeta işgale karşı direnişin örgütlendiği bir kışla vazifesi görür.
BU NASIL KARAR?
Derken Cumhuriyetin 10. yıldönümü gelir, çatar. Tarihler 1933′ü gösterdiğinde istanbulun kutlu askerlerinden Umur Beyin yaptırdığı, birçok aydının yetiştiği ve Kurtuluş Savaşında işgal ordularına direnişin mevzilendiği bir kışla vazifesi gören bu cami için yıkım kararı çıkarılır. Belediye Başkanı Hüseyin Haşim Tiryakioğlunun başkanlığında 18 Eylül 1933′te toplanan Belediye Encümen üyeleri, 1168 nolu kararla cami ve medresenin yıkılmasına, taarruzun planlandığı mevkiye bir anıt dikilmesine ve yerine kentsel dönüşüm adına bir park yapılmasına karar verirler. Belediye 1,290 lira bedelle istimlak ederek Umur Bey Camiini yıkar.
Ancak istimlak kararında hazin bir not olarak aynen şu ifadeler yer alır:
Büyük Zafer Abidesi mahalli için istimlak olunan yerler hakkında idarei hususiye müdüriyeti ile cam göz oğlu Kadir, Altıparmak oğlu kızı Şerife ve Evkafdan müdüriyetinin itiraznameleri birer birer okunduktan sonra gürüşüldü: Paşa Cami ile Kadri vakfına ait mahallerin bulundukları mevki ve miktari mesahaya muhamminlerce takdir edilen bedeller çok dön görüşülmüş; Bunlardan paşa camisine 1290′ ve kadi vakfine ait yerler içine 450′ liraki caman heyeti umumiyesine 1650′ liraya iblağış
Vakıf malı olmasına rağmen Zafer Anıtını dikmek için Afyonkarahisarın simgesi durumundaki Umur Bey Camiinin yıkım kararı işte bu bozuk Türkçe ve sefil imla ile yazılmış sözlerle alındı. Caminin yıkımı sırasında bir kişinin düşerek öldüğü, halk arasında o devri yaşayanlardan aktarılır. Camiden arta kalan birkaç istalaktit başlık Afyonkarahisar islam Eserleri Müzesi envanterinde kayıtlıdır. Umur Bey Camii ve çevresindeki evlerin istimlaki ile ortaya çıkan kereste ise yıkım kararını alan Afyonkarahisar Belediyesi tarafından kullanılır. Paşa Camii su mahzeni yol-kaldırım ve lağım inşaatı sebebiyle 10 liraya istimlak edilir. Su mahzeninden çıkan 177 taştan 68i belediye merdivenine kurban edilir, bir tanesi de satılır.
iNÖNÜ DE ORADAYDI
Umur Bey Camiinin yıkılmasının ardından Afyonkarahisar Valiliği, 1,290 liraya istimlak edilen caminin yerine 59,446 liraya Avusturyalı heykeltıraş H. Krippele Viyanada bir Zafer Anıtı yaptırarak caminin yerinde hazırlanan kaideye yerleştirir. Anıt, kaide ve heykel olmak üzere 2 kısım halinde yapılır. Kaidenin üzerinde yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bronz figür grubu yer alır. 2 erkek figüründen oluşan heykel bir kayanın üstünde betimlenmiştir. Her ikisi de çıplak olan figürlerden biri ayakta durur, diğeri onun ayaklarının dibinde yerde yatar.
Valiliğin tesciline göre, yerde yatan figür düşmanı, ona hücum etmek üzere olan ayaktaki figür ise Türk milletini simgelemektedir. Türkü simgeleyen figürün ayağı altında, arka yüzde kitabe yer alır. Bu çıplak figürün mevcut olan erkeklik organı ahlaka aykırı bulunarak 1950li yıllarda kesilmiştir.
Zafer Anıtının açılışı 24 Mart 1936 günü yapılır. Açılışa Başvekil ismet inönü, Nafıa, Maliye, iktisad Vekilleri ile Parti Umumi Kâtibi Recep Peker de katılır. Heyet, anıtın açılış töreni için saat 10:30′da trenle Afyona gelir. Törene belediye ve valilik heyetleri, askerî müfreze, bando, izciler, öğrenciler ve halk katılır. Bayrağa sarılı heykelin önünde ilk konuşmayı Halkevi başkanı yapar. Valinin konuşmasının ardından Başbakan inönü, bayrağı tutan kurdeleyi keserek heykelin açılışını bizzat gerçekleştirir. Törenismet inönünün konuşmasıyla noktalanır. Aynı günün gecesinde ise Afyon Halkevi tarafından halkevi salonunda 300 kişilik bir şölen düzenlenerek müzik kolu tarafından çeşitli parçalar seslendirilir.
Şölene katılanlar Fatihin silah arkadaşı Umur Beyin vakfiyesi Paşa Camiini yıkmanın onun hatırasına ne büyük bir vefasızlık olduğunun farkında mıydı bilinmez ama şu bir hakikat ki, Afyonun tarihini bilenler hâlâ o meydana Paşa Camii oradaymış gibi bakıyorlar.
istanbul adliyesi(çağlayan) da saat 12:45 saatlerinde bayılan ve kalbini tutan bir adamın etrafını saçma bir şekilde sarıp " adliyenin kendi sağlık ekibi gelmeden dokundurtmayız" diye millete laf ediyorlar, 112 yi arayan bir kadına "telefonunuzu kapatın" diye sinirli biçimde bağırıyorlar.
e hani kardeşim sağlık ekibiniz ? deyince "yemekteler" cevabını veriyorlar.
kesinlikle insan hayatına önem veren bir firma değildir.
birde bu insanlar güvenliğimizi sağlayacaklar sözde...
ayrıca istanbul barosunun bilgisayar odalarını avukatlardan çok kullanıyorlar sanıyorum...
ne zaman bir bilgisayar odasına gitsem yüksek ihtimal bir güvenlik görevlisi pc başında oluyor....
Osmanlıyı yıkmak için yaptığı planlarla bilinen ingiltere başbakanı Gladstoneun hakkında geçtiğimiz günlerde Prof. Taha Niyazi Karaca tarafından Büyük Oyun adlı kapsamlı bir araştırma yayımlandı. Kitabın yazarı Prof. Taha Niyazi Karaca, Kuranı Müslümanların elinden almalıyız. diyen başbakanla ilgili araştırmaları tarihe ışık tutuyor.
muhakkak okunması gereken bir araştırma bu.
zira birçok taşı yerine oturtuyor. ülkemizde zamanında neden hiç gerek yokken arap harfleri yasaklandı ?
hatta neden kur'an direk yasaklandı ? kur'n öğreten ve öğretilenler ve mukaddes kitabımızı taşıyanlar zulme maruz kaldı ?
istanbul'un en iyi kurufasülyecisi olduğu iddia edilmişti. bugün tatmamla birlikte şu kanıya vardım ki; fasülyeleri gayet iyi ama en iyi fasülyeci burası değil.
istanbul'da ayder den daha iyi fasülye yapan 2 yer biliyorum. ipucu verebilirim ama.
ipucu 1: birisi çağlayan'da.
ipucu 2: birisi sarıyer'de.
ama sizlere söylemeyeceğim ki adamın satışları ve fiyatlarını arttırmayın. olduğu yerde dursun.
silivri'de laik bir amca ve teyze tarafından yapılmış kardan atatürktür.
laiklerin nasıl bir kafa yapısında olduklarını anlamak için iyi bir fırsattır.
akla cahiliye devrinde kendi elleriyle yaptıkları puta tapan cühelayı getirir... yazık.
ve akla şu ayet-i kerimeyi getirir.
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. (bakara suresi 257)
maç izlemek için soğuk havada, muhtemelen sigara içilen, ana avrat küfür edilen ve en önemlisi bunun için hiç çekinmeden para istenilen yerlere giden kişiler var.
tutulan takım bu kadar önemli mi? akıl var iz'an var yahu.
Maalesef bu sıralar "Dua etmekten başka birşey yapmıyoruz" veya "Elimizden dua etmekten başka bir şey gelmiyor." gibi hatalı veya eksik söylenmiş sözleri çokça işitiyoruz. Halbuki bu tür düşünceler insanı ümitsizliğe götürür. Ayrıca Duanın mahiyetini tam bilmemenin sonuçları bu sözleri söyletir ve söyletiyor maalesef.
Hadis-i Şerif'te; Eğer siz ALLAH'ı hakkıyla tanısaydınız dualarınızla dağları yerinden oynatırdınız. (Hadis/Camius Sağir)
ve
Dua, müminin silahıdır ve dinin direğidir. Göklerin ve yerin nurudur. [Ramuz /13, 207] buyruluyor.
Ayrıca alttaki Hadis-i Şerif'in gösterdiği yol üzerine daima bir çaba içerisinde olmalıyız inşAllah.
Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde eliyle onu düzeltsin, şayet buna güç yetiremiyorsa lisanıyla, buna da güç yetiremiyorsa kalbiyle buğuz etsin buda imanın en zayıfıdır. [Müslim]
maalesef ülkemizde çokça görülen bir dana sürüsü hissiyatıdır.
müslümanın zulüm altında olmasına üzülen bir başka müslüman veya vicdanı ölmeyen birisi muhakkak filistinde yaşanan zulme karşı en azından kalbinde bir burukluk duyar.
fakat filistin'deki insanların yaşadıklarını sırf arap oldukları için meşru görür bu davarlar.
kendileri aynı zamanda pkk yandaşı ve kürt ayırımını yapamayacak kadar da embesildir. yabancı değiliz.
ve anası kendisini doğuracağına taş doğursa daha iyi olacak olan sözüm ona bazı zulüm destekleyicileri bu tutumlarının alenen ortaya koyuyorlar.
ben onların kafalarını sikeyim. ölseler üzülmem. hatta çok mutlu olurum.
bir cafe düşünün ki içeceğin en ucuzu 9 tl.. yemek fiyatlarından hiç bahsetmiyorum bile... ve siz sevgilinizi oraya oturttuktan sonra kaçarı yok yemek yiyeceksizdir... tam o anda, sevgilim ver yemeğini ben seçeyim çok beğeneceksin. denir ve en ucuz ama doyurucu yemek seçilir... kız vaziyeti çakacaktır ama ileride evlenince fln toparlarsınız. yüzde yüz çalışıyor.
Ne kadar büyüktü dindara kinin.
Hacıya, hocaya uzardı dilin.
Konuşsana mevtâ ! Bitti mi pilin ?
Oksijen tüpleri yok tabutların,
Söyle de bir nefes versin putların.
Cengiz Numanoğlu
------------
ayar niteliğindedir.
-kitaplarımı yaktırana-
sende kuvvet varsa bende de hakikat var,
kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar,
ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten,
ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten.
halbuki,
kimde hakikat gördünse sen ondan çok korktun,
tevkifler yaptın, evleri bastın.
neydi kastın?
çok insan astın.
tevkif olundum, köşküm basıldı,
dört çuval evrakım da alındı,
üç bin kitabım gece yakıldı,
yıllarca peşime hafiye takıldı.
fakat gördün ki, hiç korkmam ben,
niçin ya hala sen
korkuyorsun hakikatten?
komünizme giden sosyalist yolda mücadele tarzlarından birisi de terörizmdir. normal mücadele yoluyla elde edilemeyen idea sonuç olarak şiddet barındıran terörizmle sonuca ulaştırılmaya çalışılır.
dolayısıyla komüniste, terörist deyince kızmaması gerekir.
zorunlu sigortalılık sistemi korkaklık, insafsızlık ve emeğimizin karşılığı olan parayı devletin geçici süreliğine(en az 20 yıl) kanunen çalmasıdır.
ayrıca işçiye emeğinin karşılığını bulamama, işverene ise yüktür.
devlet çalışanın parasının belli bir kısmını alarak bunun faizinden bütçesine katkıda bulunur. yıllar sonraki birikmiş primlerinize ise asla bu gerçek faiz oranını yansıtmaz, olduğu kadarını verir.
bu durum için en güzel çözüm iyice mala bağlamış maliyemizin sigorta primlerini genel sağlık sigortası primleri seviyesine çekmesidir. en azından bari bu bir çözüm olur. veya zorunluluğu tamamen kaldırarak.
geleceğe dair biriktirilen 1 tl nin bile o gün için zarar olduğunun bilincinde olmalıdır mal devlet.
30 ekim 1922'de tbmm oturumunda bir kanun ve bağlı kararnamelerin geçmesinden bahis açılınca mecliste bir çalkalanma olur ve oturuma m.kemal'ce ara verilir. bir diğer oturumda mustafa kemal aynen şu cümleleri sarf eder:
"burada içtima edenler meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."
açık açık meclis kürsüsünden milletvekillerini tehdit ediyor ilk cumhurbaşkanımız. çok özgürlükçüymüş maşallah.
edit: dikkat! mustafa kemal bu konuşmayı teröristlere değil, daha 2-3 yıl önce vatanı için savaşan gaziler, komutanlar ve milletin has temsilcilerine yapmıştır. vakıayı çarpıtmayın. gözle görülür bir biçimde bir zorbalık dönmüş mecliste.
general kazım karabekir paşa'nın mustafa kemal için yazdığı şiirdir...
ayar niteliğindedir.
-kitaplarımı yaktırana-
sende kuvvet varsa bende de hakikat var,
kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar,
ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten,
ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten.
halbuki,
kimde hakikat gördünse sen ondan çok korktun,
tevkifler yaptın, evleri bastın.
neydi kastın?
çok insan astın.
tevkif olundum, köşküm basıldı,
dört çuval evrakım da alındı,
üç bin kitabım gece yakıldı,
yıllarca peşime hafiye takıldı.
fakat gördün ki, hiç korkmam ben,
niçin ya hala sen
korkuyorsun hakikatten?
General Kazım Karabekir Paşa'nın Mustafa kemal için Yazdığı Şiirdir.
-Kitaplarımı Yaktırana-
Sende kuvvet varsa bende de hakikat var,
Kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar,
Ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten,
Ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten.
Halbuki,
Kimde hakikat gördünse sen ondan çok korktun,
Tevkifler yaptın, evleri bastın.
Neydi kastın?
Çok insan astın.
Tevkif olundum, köşküm basıldı,
Dört çuval evrakım da alındı,
Üç bin kitabım gece yakıldı,
Yıllarca peşime hafiye takıldı.
Fakat gördün ki, hiç korkmam ben,
Niçin ya hala sen
Korkuyorsun hakikatten?