tam insanın kız arkadaşıyla romantik şeyler konuşurken sp2 nin kız arkadaşınızla çok ateşli şeyler konuştuğunuzdan kız arkadaşınızı msn de bloke ettik demesi ve ardından gelen format işlemiyle birlikte sp1 li windows un kurulması işlemi.
ülkemiz insanlarının dışa vuramadıkları iç dünyalarını internet ortamında "ne de olsa beni kimse görmüyor. " gibi düşünerek aklınca yazmaları. bu yazıları yazanlar acaba gerçek hayatta bir bayan yazar tarafından bulunsa ne hissederlerdi? sorusunu akla getiren durum. ayrıca bugün yayınlanan bir habere göre Türk insanının bel altı muhabbeti çok yaptığı ve buna rağmen %37 oranında ciddi bir iktidarsızlık sorunu olduğu söylenmektedir.
sanatın tüm dallarında varolan durum.ben yine de sadece ilgi alanıma giren resim sanatına değineceğim.
resimde sanatçıların artık ne çizdiğine çok da önem verilmiyor.eskiden yeni bir ekol yaratan sanatçılar önemliydi.bu dönemde özellikle fikret mualla,ibrahim çallı vb. bir sürü ressam yetişti.bir de elimizde o zamanlarda statülerinden gelen bir öncelik sayesinde ve çizdikleri az resimlerle meşhur olmuş ressamlar vardı.bunlardan birkaç örnek verilmesi gerekirse şeker ahmet paşa ve hüseyin zekai paşa'yı örnek verebiliriz.bütün bu ressamların çizdikleri resimler şu anda bile piyasanın en önemli resimleri durumunda.özellikle ilk grupta saydığımız ressamlar orijinallikleriyle ön plana çıkmış ressamlar olmaktadır.ikinci bölümde sayılan ressamlar ise genellikle istanbul peyzajı çalışmış olup az çalışmaları ve ayrıca kendilerindeki yüksek statü nedeniyle oldukça önemli ressamlar olarak görülmüşlerdir.
günümüze gelindiğinde bu resimler ciddi değerlerle satılan resimler olmuşlardır.fakat çeşitli sahtekarlıklar sonucunda imitasyon resimler çıkmıştır ortaya.birçok ressamı taklit eden ve altına imzasını atanlar ortaya çıkmıştır.özellikle bu imza atma meselesine değinmek gerekirse birçok değerli resmin altına 2-3 bardak içilen viskiden sonra gidip benzediğini düşündüğü ressamın imzasını atanlar da olmuştur.bunun sonucunda başka bir ustanın resmini alırken başka bir ustanın imzasıyla karşılaşan bir sürü insan olmuştur.
son olarak da yurt dışında bir insan bir ressamın hayatını ve çizdiği resimleri öğrenerek ancak ilerlemiş yaşlarında resim eksperi olabilirken bizim ülkemizde böyle bir duruma hiç gerek kalmamaktadır.bazı insanlar bir sürü ressamın bütün resimlerini bildiğini iddia etmektedir.sonuç olarak da birçok sahte resim orijinal diye geçirilirken birçok orijinal resim haksız yere sahte damgası yemiştir.insanlar mağdur duruma düşürülmüştür.
günümüzde sanatın çeşitli dallara ayrıldığını bilmeyen bilinçsiz insanlar yüzünden sanatımız her gün yozlaşıyor.sanata verilen değer azalıyor.günümüzde herkes sibel can'ı,hülya avşar'ı takip ederken birçok insan fazıl say kimdir bilmiyor.sanat sadece eğlence amaçlı yapılmamalıdır.sonuçta sanat bir ülkenin kültürüdür.bir fransız filmi kendini hemen belli eder mesela.çünkü herkes sanata değer verir.ülkemizde ise sanat tekel olmuş durumda.tabii sanat denebilirse.bu düzelmediği sürece hiçbir ilerleme olmaz.atatürk bunu çok güzel yorumlamıştır."sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."demesi işin aslını ortaya koymaktadır.çünkü ülkemizde yapılan şey sanat olmamaktadır.bütün insanları bu kefeye koymak doğru olmaz ama ortalıkta ben sanatçıyım diye dolaşanlar için bu yorum rahatça geçerli hale getirilebilinir.
ilk entry bilgi içermelidir kuralının sonucudur.tamamıyla hatalıdır.sonuç olarak verilen linkin içerdiği bilgi bütün konuyu içermektedir ve tıklanması sonucu ulaşılacak bilgiler gerçek bilgilerdir.
doğru bir harekettir.coca cola ve pepsinin formüllerini hala gizli tutmalarının sebebinin artık sadece rekabet ortamı yaratılmaması değil biraz da sağlığı bozan bu içeceğin içerdiği hangi maddelerin hangi sağlık sorunlarına yol açtığının bilinmemesi için yapıldığı gün gibi aşikardır.ancak paranın insan sağlığını hiçe saydığı bu dönemde buna karşı yapılan bu eylem şu anda sadece letonya ile sınırlıdır.daha geniş kapsamlı bir protesto olması gereklidir.sonuçta coca cola ve pepsinin bilinen zararları arasında şeker hastalığı,obezite,mide kanaması gibi hastalıklar bulunmaktadır.
not:45 karakter sınırı olduğu için letonya'da coca cola ve pepsi'nin yasaklanması adlı başlığımı coca cola ve pepsi'nin yasaklanması şeklinde değiştirdim.
atatürk düşmanı sözü esasında türk düşmanı anlamına da çıkmaktadır. çünkü atatürk türklerin atası demektir ve atatürk bu soyadını sonuna kadar hakkettiği için almıştır. tabii bunu hazmedemeyen atatürk düşmanları olmuştur. ama bilmeden mi yoksa bilerek mi bilemem orasını türk düşmanlığı da yapmıştır. zaten türban gibi bölücü ve amerikan icadı bir hareketi meclisimize sokanlar da bu türk düşmanlarıdır. amerika hedefine bu sümsükler sayesinde erişmiştir. maalesef birkaçı da bu zavallıların başbakan olmuştur. ülkeyi bu zihniyetten temizlememiz çok radikal önlemler almamıza bağlıdır. şayet geçmişteki şeriat yöntemi maalesef osmanlı'da yüzyıllarca sürmüştür. türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra kubilay olayı ile devam etmiştir bu hareket. adnan menderes gericiliği sonuna kadar köklemiştir. sonunda da haklı olarak idam edilmiştir. eğer idam edilmeseydi cumhuriyet daha büyük bir tehdidin altına girecekti. günümüzde de öyle bir duruma getirdiler ki din işini ya laik olacaksın ya müslüman olacaksın denmiştir ve sanki bunu atatürk demiş gibi insanlara empoze etmeyi de başarmışlardır. atatürk dine karşı son derece saygılıydı. bu konuda birçok hitabesi vardır. din ile sadece devlet işlerini birbirinden ayırmıştır. çünkü modern düşünceyi zedelemektedir dinin şu an görülen hali. esasında din kitaplarının hiçbirinde de böyle birşey yazmamaktadır. mesela hristiyanlara şarap içmek serbestken müslümanlara yasaktır. niye sorusunun da cevabı arapların o zamanlar çok içip ayyaş ayyaş gezmeleri sonucunda ortaya çıkmıştır. sevgili peygamberimiz çok akıllı bir adamdır. bu adamları yola getirmiştir bir süre için. ama işin ilginç tarafı 4 kitap da arabistan a inmiştir ama arabistan hala adam olamamıştır. domuz yasak dendi. domuz yasaktı çünkü araplar çok fazla yağlı yiyecekle besleniyorlardı. insanlar da domuz yemenin günahını sadece günah diye açıklamaktalar. kimse sormuyor niye günah diye. zaten sorulsa çok gereksiz olduğu anlaşılacak. din çok güzel birşey ama devlet işlerine girdi mi mahvediyor işleri. bunu osmanlı'dan gördük. şu anda da görmeye başladık. eğer bu zihniyet bizim karşımıza çıkıyorsa bunun suçlusu atatürk düşmanlarıdır. çünkü bu din konusunu onlar bu kadar dolambaçlı hale getirdiler. halbuki din oldukça temizdi. ilerleyin,öğrenin, gelişin diyen kuran birden bire geleneklere bağlı yaşayın, gelişmeyin,domuz yemeyin, türban takın demeye başladı. çok komiktir türbanı da çöllerde millet zarar görmesin diye uygulamışlar fakat biz bunu ibadet gibi kavramışız. çok ilginç. buradan bağlamak istediğim şey şudur:
aslında atatürk düşmanları sadece türk düşmanı değil din düşmanıdır. bu kadar zarar verdikten sonra müslümanım diye geziniyor hala ortada bu insanlar.
not: bu entry baslik silindigi icin tekrar girilmistir.
akıllı insanların anladığı durumdur.nitekim aptal insan güzelim herşeye sahip olurum der.akıllı insan da eyvah der.başıma bir iş mi gelecek diye sorar.bu başa gelecek iş birçok düşmanlıktan başka birşey değildir.kıskanılır o insan.akıllıysa bunu istemez.çünkü bir insanın çevresinde ne kadar az düşmanı varsa o kadar mutlu olur.
halkı koyun gibi görmek."ben yapayım ne de olsa bunlar yer"mantalitesine sahip bir insan bunu yapar.halk kanar mı?orası ayrı mesele ama kanmasa bile sadece sesini çıkartmadığı için hatalıdır.yine de kimsenin kimseyi salak yerine koymaya hakkı yoktur.
geçen gün cnbc-e de yayınlanan film.filmde sherlock holmes bir kadının başvurusu üzerine kocasının akibetini öğrenmek için araştırmaya başlar.o sırada abisi hükümetin bu konuya el attığını karışmaması gerektiğini söyler.o da inat eder araştırır.sonrasında iskoçya da bir kaleye ulaşırlar.ama bir türlü giremezler.en sonunda otele gelen bir eleman sherlock u şatoya götürür.kraliçe ve abisiyle karşılaşan sherlock holmes şaşırır.sonrasında yardım ettiği kadının bir alman ajanı olduğunu ve ingilizlerin araştırdığı denizaltıyı kaçırmak için görevlendirildiğini öğrenir sherlock.sonrasında sabotaj yapan adamlarla birlikte denizaltı yok olur.en sonunda sherlockla hatunun yollar ayrılır.tabii aralarında sıcak bir bağ oluşmuştur.ama bundan kısa bir süre sonra söz konusu hatunun japonlar tarafından kurşuna dizildiği haberi gelir ve film biter.
geçen gün izlediğim bu film kötü sonla bitmesi sebebiyle hayal kırıklığı yaratmasına karşın insanın kendinden başka gerçek anlamda güvenebileceği kimsenin olmadığı mesajını vurgulaması açısından mutlaka bir kere izlenmesi gereken bir filmdir.
daha bugün gazetede okudum.alanya da turist ve türk vatandaşlarını taşıyan bir tur otobüsünün şoförü bir türkü kasetini teybe takmış,millet ayağa kalkıp dans etmiş,o sırada otobüs şoförü de dayanamamış oynamak için ayağa kalkmış derken dizi direksiyona çarpmış ve otobüs sola kayıp ters dönmüş.yazılana göre 1 ağır yaralıdan başka ciddi bir durum yokmuş.
8-0 lık maçın acısı hala içimde olduğu için affedemediğim kulüp.her ne yapmış olurlarsa olsun aziz yıldırım ve tayfasının şu anda yaptıklarından daha iğrenç olamayacağı için can-ı gönülden fenerbahçe nin şampiyon olamamasını,kupayı alamamasını istemem sonucunda gs nin şampiyon olarak benim bir anlamda içimi ferahlatması sonucunda açıkçası bir sempati oluşması.özellikle şu cumhuriyet kelimesini nasıl kendilerine hak görüyorlar anlamış değilim.bu sene açıkçası kupaları birer birer kaybetmeleri sonucunda 8-0 ın etkisi hafiflemiş bulunmaktadır.yine de affedilir birşey değildir ama yine de fenerbahçe şampiyon olacağına gs şampiyon olsun mantalitesi kafama yerleşmeye başlamıştır.temiz bir ligi temenni etmekle beraber aziz yıldırım olduğu sürece böyle birşeyin olması mümkün değildir.basketboldaki son hileleri de bunu açıkça göstermektedir.
okula gitmemek için yapılan eylemdir.hiçbir faydası yoktur dersek kısmen yalan olur.biraz temiz havanın kimseye zararı olmamaktadır.fakat okula gitmediğimiz zamanlarda bazen başımıza talihsiz durumlar gelebilir.mesela okula tam o gün babanız gelebilir.veya tam o gün dışarıda başınıza kötü bir iş gelip karakolda babanızla da karşılaşabilirsiniz.demek istediğim okulu kırmanın ufak riskleri vardır.ama sadece bu yönüyle zararlı değildir.okula her gün gitmek insanın sorumluluk duygusunu geliştirir ve derslerden geri kalmamasını sağlar.sırf zevk olsun diye okulu kıran çoğu öğrenci bütünleme sınavıyla karşı karşıya kalabilir.hatta sınıfta da kalabilir.bu nedenle okulu kırmaktansa tatil günlerini doya doya yaşamak sanırım hem daha mantıklı hem de daha güvenlidir.tabii güvenlik derken de hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur.
bir şahıs hakkında hiçbir bilgisi olmaksızın sadece anlık olan hislerinden yola çıkarak insanlar hakkında ileri geri konuşulması.gereksiz yere kırılan kalbi onarma şansı hemen hemen yoktur.ondan sonra işin aslı astarı öğrenildiği zaman da ben ne yaptım dedirtir.her zaman insanlar öncelikle analiz etmelidir.sonrasında ise düşünüp iyice karar verecek hale gelinmelidir.ondan sonra belirli şeyler söylenebilir.fakat toplumumuzda bu durum genellikle işe gelmez.çünkü analiz etmek zor bir iştir ve emek ister.dolayısıyla herşeyi kolaydan almak isteyen bünyelere sahip olduğumuzdan sanırım karşımızdakini acımasızca yargılarız.hatta pişman olsak bile olmamış gibi davranarak daha çok yerin dibine gireriz.bu nedenle de hiçbir zaman uzlaşamayız.sonuç olarak vurgulamak istediğim şey bir şahsın kişiliğine yönelik her suçlama sizi bir yük altında bırakır.ispat edemezseniz gözden düşersiniz.ispat edebilirseniz insanların saygısını kazanırsınız belki ama bir insanı rencide etmiş olursunuz.bu nedenledir ki rahatsız olunmadığı sürece kimse eleştirilmemelidir.
insanların birşeyi istedikten sonra onun bir eksik tarafını uydurup tatmin olmamasıdır.insanların bencil bir doğasının olduğunun aynı zamanda canlı bir kanıtıdır.egolarımızın bizi yönetmesi bizi duyarsız insanlar yapar.bu tarz insanlar da saygı görmedikleri gibi toplumdan dışlanırlar.hayatta bir denge noktasının olduğunu kabul etmek gerekir ve tatmin olmayı öğrenmek gerekir.sonuçta herkesin belli bir gücü vardır ve egoların tatmin olmaması nedeniyle insanların istekleri bu gücü aşmaktadır.bu nedenle bir çok kredi kartı mağduru oluşmakta,intiharlar çoğalmaktadır.en güzel olan şey gücün yettiği istekleri karşılayıp gücün yetmediklerini gücün yeteceği alternatiflerle değiştirmektir.böylece egolar tatmin olmasa bile ön plana çıkmaz.
insanların kendini üstün görmesi egolarından kaynaklanır.herşeyi en çok bilme isteğinin insana bir yansımasıdır.bilse de bilmese de fark etmez.o şahıs kendini üstün görme arzusunu sonuna kadar savunur.en kötü tarafı da bir konuda daha bilge bir insana denk geldiği zaman çekemez.sen ne bilirsin ki havalarında konuşur.kendini daha çok düşürür.bunun örneklerini tartışma programlarında görebiliriz.
müziğin dünyada ulusal bir dil olduğu bilinir.her zaman müzik duygu ve düşüncelerimizi ifade etme yoludur.ancak maalesef müziğin kişiden kişiye değişen bir zevk olduğunu bazen unutmaktayız insanoğlu olarak.bir söz vardır renkler ve zevkler tartışılmaz diye.sanırım müzik de zevklerden biri olduğu için tartışılmaz.ancak dünyada eurovision gibi bir yarışma çıkmış ve müziği yorumlamaya çalışarak esasında eleştirmiştir.özellikle pop müzik yani popüler müziğin ön plana çıkmasına jazz,rock,metal,punk,blues,country gibi müziklerin de arka plana atılmasına vesile olmuştur.çünkü milyonlarca kişi bu yarışmayı beğenmiş ve bu yarışmanın her sene birinci seçilen müziğini en iyi müzik diye yorumlamışlardır.şayet bu sene ilk defa lordi değişik stiliyle 1.gelmiştir.fakat burada tarz vermek mümkün değildir.çünkü okuduğum yorumlarda bir bölüm insan pop bir bölüm insan metal başka bir bölüm insan ise rock demiştir.her neyse.sonuç olarak müziğin göreceli bir kavram olduğu unutulmuştur.ülkemizde sean paul dinleyen de vardır,ibrahim tatlıses de,jennifer lopez dinleyen de,ibrahim ferrer dinleyen de,linkin park dinleyen de vardır.onlara göre kendi dinledikleri müzik en güzeldir.çünkü onların kulağına o melodiler hoş gelmektedir.bu nedenle müzik eleştirilmemelidir.
genellikle hepimizin yaptığı nezaket kuralıdır.fakat bazen yapmak isteseniz bile gücünüz olmaz yapamazsınız.bazı durumlarda ise büyükler nezaketi unutmaktadır...
birgün çok eski bir arkadaşımla bindiğim otobüste yaşlı bir teyzenin geldiğini görüp oturmaktan vazgeçtim.ancak teyzenin gözü o kadar dönmüştü ki beni tam da otobüs hareket ederken itti.arkadaşım da bu duruma oldukça sinirlendi.yaklaşık 2 durak böyle birşeyin terbiyesizlik olduğunu söyledi.tam kadın kalkarken arkadaşımın suratına okkalı bir tane vurdu.benim bunu anlatma sebebim şu:acaba ülkemizde gençler mi büyüklerine saygı göstermiyor?yoksa büyükler mi gençlere saygı göstermiyor?andımızı okurken küçüklerimizi korumaktan büyüklerimizi saymaktan bahsederiz.peki büyüklerin bizi koruması için bizi biraz saymaları gerekmez mi?sonuçta hepimiz insanız.o gün bir halı saha maçı sırasında ayağınız burkulmuş olabilir.o yaşlı teyze gelip buraya ben oturacağım dese sizce siz mi saygısız olursunuz yoksa o yaşlı teyze mi?
Çoğumuz kitap okumayı severiz.Sanırım bu sözlük yazarı olmamızdan kaynaklanmaktadır(Ben sevmeme rağmen gözlerimi çok yorduğu için okuyamıyorum.).Kitaplar hayatımıza ışık tutarlar.iki türlü bilgi alabiliriz hayatta.ilk yol kitaplardır.ikinci yol ise üstadların sözlerini dinlemek,onlara saygı duyarak onların dediklerini uygulamalı yaparak öğrenmek.Kitaplarda insanlar tecrübelerini açıkça anlatırlar.insana sıcak gelen kitaplar daima insanların ilgisini çeker.Beğenilir.Ülkemizde kitap okuyanların sayısının düşük olması düşündürücü olmakla beraber yeni yapılan okul kampanyalarıyla mutlaka kitap okuyan insan sayısı artacaktır.Kitap insana vizyon vermektedir.Bir olaya bir çok açıdan bakmamız mümkündür kitap okursak.Bu nedenle her zaman için kitap okumak hayatımızın eksiklerini tamamlamamız için bize yardımcı olur.Bu nedenle kitapların hayatımızdaki önemini unutmayalım ve mutlaka her gün birkaç sayfa da olsa kitap okuyalım.
insanların karşı tarafa söyleyecek pek bir tezlerinin kalmaması sonucunda karşı tarafı rencide etmek için söylenen söze küfür denmektedir.ülkemizde sanırım küfürün çok kullanılmasının sebebi de okumadan alim olan insanlardır.bir çok ülkede eğitim için bir sürü olanak sağlanırken bizim ülkemizde üniversite yapmaktansa magazin programlarıyla halkı oyalamak tercih edildiği için sanırım yök öss nin yanına şimdi de öys yi türkçe 2 matematik 2 fen bilgisi 2 adı altında ekleyerek sistemi zorlaştırdı.böylece bir çok gencin üniversiteye girememesini garantiledi.bunu bir yöntem olarak gördüğümüz sürece ülkemizde okuyan insan sayısı az olacak.okumayan insanlar olduğu sürece de bilgiler ancak küfür bilgisi,kavga bilgisi gibi normal insana gerekmeyecek bilgiler olacaktır.istatistiklere bakın ve ülkemizde gazete ve kitap gibi kültürel aktivitelerin ne kadar az yapıldığını buna rağmen birçok magazin ve yarışma programının izlendiğini göreceksiniz.tabii ki ülkemizdeki 1 numaralı eğitim aracı eğitim kurumları yerine tv olursa ülkemizde okuma oranı bir o kadar düşer.sonucunda da insanlar bilip bilmeden herşeyi savunur.tezleri çürütülürse de bol miktarda küfür ederler.peki bu sistem nasıl değiştirilir?artık çok geç diyenler mutlaka olacaktır.ama her zaman bir dönüş yolu vardır.o yolu da kullanamazsak sanırım bol bol küfür dinleyeceğiz.
her jenerasyonda yeni gelen jenerasyonun daha bilgili olduğu gerçeğini hepimiz biliriz.günümüzde çocuklara yapılan zulümler,yanlış yönlendirmeler birçok çocuğu belki de doğmadan kaybetmemize neden oluyor.okumayıp tarlada çalıştırılan çocuklar,belki ekonomik sorunlar diyebiliriz haklı bir sebep ancak ne olursa olsun çocuk tarlada çalışacak olsa bile tarihi bilmelidir.nitekim sonucunda elimizdeki kitaplar eskiyecek ve unutulacaktır.ancak bu bilgiler nesilden nesile aktarılırsa karanlık çağın tarihi ilerlemeyecek onun yerine çok büyük bilgiler olacaktır.böylece dünyayı kontrol edecek gücü bulabilecektir insanoğlu.fakat bizim çocuklarımıza sahip çıkmamız,onları okutmamız,onları sevmemiz gerekir.doğruyu yanlışı göstermemiz gerekir.hatalı olduğu durumlarda hatasını anlatmak,dövmemek gerekir.bütün bunları yapmazsak geleceğimizi kaybederiz.
insanoğlunun gücünü kaybettiği zaman düştüğü durumdur. kesinlikle o anın psikolojisinin getirdiği durumdur. metin olunmalıdır. ölüm haricinde her şeyin çözümü vardır. genellikle insanlar çok basit nedenlerle umutsuzluğa kapılırlar. güçlü olmak gerekir. engelleri aşacak gücün insanda olduğunun bilinmesi gerekir. hareketlerin hesaplı yapılmasının ne kadar değerli olduğu anlaşılır umutsuzken.