hakan altay
91 (enerjik)
dokuzuncu nesil yazar 1 takipçi 5.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ahmet zenbilci

    1.
  1. adana'nın küçük ve şirin bir semti olan sarıçam belediye başkanı. halkla olan güzel iletişimi sebebiyle önümüzdeki seçimlerde de adı ön plana çıkıyor.
    1 ...
  2. yiğit düjvar demircan

    1.
  3. gelecek vadeden fenerbahçe alt yapısında oynayan kaleci.
    0 ...
  4. sözlük yazarlarının en klişe yılbaşı temennileri

    1.
  5. Yılbaşı günlerinin kendine özgü klişeleri vardır. iyi bir yıl temennisi onlardan biridir misal. Yeni bir yılda bir şeylerin değişmesi, daha güzel bir yıl yaşama arzusuyla yapılır bu klişeler. Bende bu yazımı klişelerle dolduracağım. Adet yerini bulsun diye...

    Her yılbaşı yaklaştığında, ana haber bültenlerine haber yapılması için en klişe yoldur muhabirin eline mikrofonu alıp sokaklara çıkması...O malum sorudur elbette sorulan: Yılbaşı ikramiyesi size çıksa ne yaparsınız?

    Verilen cevaplara dikkat edin: "Ev alırım, araba alırım, yardım ederim fakir insanlara..." Bunların dışına pek çıkmaz. Düşünün trilyonlarınız var ama siz ev almayı hayal ediyorsunuz, araba almayı düşlüyorsunuz ve fakir insanlara yardım etmeyi düşünüyorsunuz. Klasik anlamda herkesin hayal edebileceği şeyleri hayal ediyorsunuz yani, bu ne demek biliyor musunuz?

    Biz hayal kurmayan bir toplumuz. Hayallerimiz yok. Olsa bile hayallerimiz bile birbirine benziyor, ev almayı düşlüyoruz, araba almayı istiyoruz ve hani madem o kadar param var, gidip yardım edeyim fakir insanlara diyerek de vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. O büyük ikramiye bize çıkmıyor elbette, tekrar o hayalsiz dünyamıza devam ediyoruz.

    Hayal kurmayan insanlar ölmüştür. Düşünsene! Bir hayalin yok. Hayatta yapmayı istediğin, seni kamçılayan bir motivasyon aracın yok. En büyük eğlencen TV'de saçma sapan insanları izlemek, dedikodu yapmak, koşuşturmaca içerisinde bir yaşam sürmek...

    Şu an insanlığın kullandığı her türlü teknoloji, eser, araç gereç bir zamanlar hayaldi. 2012 yılında Felix denilen bir adam çıkıyor uzaydan Dünya'ya atlıyor. Uzay la uzay. insanlık sınırlarını zorluyor, bunu büyük bir riski göze alarak başarıyor üstelik. Milyonlarca insana belki de mesaj veriyor: "Sizin hayalleriniz bile benim yapacaklarımın yanından geçemez" diyor. Hayalsizliğe gömülmüş insanlığın beynine balyoz gibi inerek ilham veriyor.

    işin garip tarafı bu kadar gelişmelere rağmen binlerce yıl önce "Mısır Piramitleri" "iskenderiye Feneri" gibi insanlığa büyük eserler vermiş insanların hayallerinden ve yaşama tutkularından çok uzağız. En büyük paradoksumuz da bu...

    Bizler hayallerimizden uzaklaştıkça, hayallerimiz sıradanlaştıkça aslında yaşamdan ve hayatın güzelliklerinden de uzaklaşıyoruz.

    Yavaş yavaş ölüyoruz sonra vesselam.
    Hayallerimizi öldürmeyelim. Düşlerimizi çalmalarına izin vermeyelim. Onları yitirirsek her şeyimizi yitirmiş oluruz zira. Buna izin vermeyelim.

    Düşlerimiz zenginleşsin...2013 yılında bir şeyler değişsin artık...
    0 ...
  6. çocuğuna oyuncak yapmayan ebeveyn

    1.
  7. Sayıları her geçen gün artan insan türü.

    Bir süredir drama dersleri alıyorum. Kısa bir süredir de bir proje kapsamında "drama eğitmeni" olarak çocuklara dersler veriyorum. Çocuklar drama etkinliklerinde çok eğleniyorlar. Ben de eğleniyorum. Onlar eğlenirken kendilerine dair de gözlem yapma şansı elde ediyorum. Zira drama etkinlikleri çocukların iç dünyalarına dair birçok ipucu veriyor. Hangi sosyal çevreden geldiklerini, ailelerin çocuklar üzerindeki etkilerini, çocuğun potansiyelini, ruh hallerini, kendilerini, duygularını, yeteneklerini görme fırsatı yakalıyoruz.

    Yapmış olduğum gözlemlerde şunu görüyorum: Çocuklar oyun oynamayı bilmiyorlar. Oyundan kastım nitelikli bir oyun. Evet hâlâ - sayıları her ne kadar son zamanlarda bilgisayar oyunlarının yaygınlaşmasıyla azalmış olsa da- çocukları sokakta oyun oynarken görmek mümkün. Lakin benim kast ettiğim şey bu değil.

    Çocuklar anneleriyle babalarıyla oyun oynamıyorlar. Çocuğa yüzlerce oyuncak almak çocuğa iyilik etmek değildir. Çocuklar bir sopadan direksiyon yapabileceklerini bilmiyorlar misal. Bir şeyi oyunlaştırma konusunda sıkıntı çekiyorlar. Kafalarından basit bir oyun üretemiyorlar.

    Çoraptan bebek yapan o annelere, telden araba yapan o babalara ne oldu bilmiyorum. Böyle giderse o çocukların gelecekteki psikolojisini düşünmek dahi istemiyorum. Çocuğunuza gidip çuvalla oyuncak alacağınıza onunla beraber vakit geçirerek yapacağınız bir oyuncak onun dünyasında çok daha büyük bir yer edecektir.
    1 ...
  8. emre selen

    1.
  9. gelecekte çok güzel yerlerde izleyeceğimize inandığım adana demirspor'umuzun kalecisi.

    milli takıma da çağrılmış. u19'ların portekizle oynayacağı maç için!..

    haydi emre çok çalış, yüzümüzü kara çıkarma goçum.
    1 ...
  10. raheem lawal

    1.
  11. Adana Demirspor'umuzun orta saha dinamosu. inanılmaz bir futbolcu...hayranıyım.

    edit: hayranı falan değilim artık. en kısa zamanda oynadığı takımda amatör liglerde oynar umarım. disiplinsiz topçu. mersine gitti ya adam. artiz. yüz verdik şımarttık...
    2 ...
  12. baki yiğit

    ?.
  13. Dün oynanan adana demirspor- 1461 trabzon maçında kaldırdığı ofsayt bayraklarıyla bize saç baş yoldurmuş yardımcı hakem. ofsayt olmadığı bariz ortadayken ve yüzde yüzlük gol pozisyonlarında kaldırdığı bayraklarla maçın kaderini değiştirdi. bu kadar kolay olmamalı bu meslek kanımca...

    ülkemizde yapılacak o kadar meslek varken kendisinin hakemlik mesleğini seçmiş olması üzücü. ne bileyim gitsin limon satsın ama mümkünse hakemlik yapmasın. naçizane ricamdır kendisinden.
    0 ...
  14. ak ajans

    1.
  15. adana'da faaliyet gösteren bir ajans şirketi. inanılmaz profesyoneller. bir işiniz düşerse mutlaka uğrayın derim...iş bitirme hususunda üstlerine yok.

    web sitelerini de yazayım tam olsun:

    http://www.akajans.org/
    2 ...
  16. 3 mayıs 2012 adana yağmur yağışı

    1.
  17. bardaktan boşalırcasına deyimine nispet yapan yağıştır. birçok yerde ev ve iş yerlerinde sel meydana getirmiştir.
    0 ...
  18. çıldırmamak için ihtiyaç duyulan şeyler

    1.
  19. Yıllar önce bir görme engelliler okulunda, görme engelli bir çocuğa kitap okurken sohbet etmeye başlamıştık. Çocukla epeydir arkadaş olduğumuz için sohbetimiz de samimiyetimiz de artmıştı. Ona tıbben görmesinin belli bir oranda mümkün olacağını söyleseler ne yapardın diye sormuştum (böyle bir şey mümkün değildi, yıllar önce sormuştum, bugün çok aptalca bir soru olduğunu düşünüyorum sorumun). Çocuk gülümsemiş, böyle bir şeyi asla istemeyeceğini söylediğinde ise çok şaşırmıştım.

    Bunun neden olduğunu sorunca da, "15-16 yıldır görmüyorum, alıştım artık buna, bu saatten sonra görürsem kafayı yerim, çıldırırım" demişti. ik başlarda anlatmaya çalıştığı şeyi tam anlamamıştım. Çoğu görme engellinin de böyle düşündüğünü söylemişti o dostum. Yıllar geçtikçe görme engelli o arkadaşımın ne demek istediğini aslında daha iyi anladım.

    Hepimizin kendine göre bir hayatı var. Hayat içerisinde kendimize kurduğumuz bir dünya var . Yaşadığımız topraklar üzerinde kurduğumuz bir yaşam biçimiz, algımız var. Bizi hayata bağlayan inandığımız şeyler var. Belki en doğru bir hayatı yaşamıyoruz lakin yaşadığımız dünyanın bizim için en doğru olduğu muhakkak. Tuttuğun takım senin için en iyi takımdır. Oy verdiğin parti bu ülkeyi hiçbir zaman aklamayacak sen de ben de bunu biliyoruz lakin senin için en iyisi o. inandığın değerler bizi asla kurtarmayacak, dünya senin fikirlerinle hiçbir zaman güllük gülüstanlık bir yer olmayacak, bunu hepimiz biliyoruz aslında bilinç altından; ama bunların hepsi yukarıda dostumun dediği gibi bizim kafayı yememek için ihtiyacı olduğumuz şeyler.

    Görme engelli birinin gözlerini yıllar sonra açarsanız onu çıldırtabilirsiniz. Çünkü kendi beyninde kurduğu dünyayla, dış dünya arasında derin bir uçurum vardır. Onun gözlerini açmak bir noktadan sonra benliğini, kimliğini reddetmek gibi bir şey olacaktır.

    Kimsenin gözlerini açmayın. insanlar en güzelini ve en doğru olanı kendi kurdukları dünya'da yaşıyorlar zaten. Bırakın bu ucuz kahramanlıkları...insanlara saygı duyun yeter.
    5 ...
  20. havuzda felç olmak

    1.
  21. hiç unutmam, unutamam.

    dayımın evlenmesine tam 117 gün vardı.

    dayım ve arkadaşlarıyla yaşadığımız şehirde yeni açılmış, yarı olimpik bir havuza gittik. ilk başlarda çok eğlendik, yüzme yarışları yaptık. dayımın tabiriyle güzelce çimdik.

    sonra bir düdük duyduk, havuzdan çıkma zamanı gelmişti. havlularımıza sarıldık, dışarı çıkmak için yeltenmişken, dayım şöyle bir geri döndü, gülümsedi, suya baktı:

    bir kere daha atlayım mı lan dedi.

    hepimiz olacakları sanki tahmin edebiliyormuş gibi, gel dedik dayıma. boşver atlama dedik, ama dinletemedik.

    bir kere lan dedi, bir kerecik daha atlayayım.

    dayım havuza doğru balıklama atlamak için koşarken ayağı kaydı. yere sert bir şekilde çarptı.

    dayım o günden beri felç.

    bu olaydan 117 gün sonra dayımın düğünü olmadı. uğruna gerekirse ölürüm dediği nişanlısı terk etti. sakarya karasu'dan bir çocukla evlendi.

    bazen düşünüyorum da, dayımın o son cümlesi geliyor aklıma,

    bir kere lan dedi, bir kerecik daha atlayayım.

    bugün tam 6 yıl oldu.
    4 ...
  22. © 2025 uludağ sözlük