boku çıktığı için komik gelmeye başlayan uygulamalardır.
demin bir yazar stv'deki kemal sunal filmine uygulanan sansürlere isyan ederken aklıma geldi, aslında o kadar komik uygulamalar var ki bunları toplayıp gelecek nesillere miras bırakmalıyız. çocuklarımızın ruhsal ve bedensel gelişimine katkıda bulunmalıyız.
misal kutsal damacana filminde "manuel" kelimesinin biplendiğine bizzat şahit oldum. yemin ederim lan.
kemal sunal'ın filminde "tecavüz" kelimesi sansüre uğramış, onu da öğrenmiş olduk.
yine bir kemal sunal filminde "babayı alırsın" kelimesi kesilmişti onu hatırlıyorum.
açık konuşup içimi dökmek istiyorum, çünkü sana karşı hissettiğim sinir yüzünden kendimi sikme derecesine geldim.
ben iyiyle kötüyü, yanlışla doğruyu ayırt edebildiğim yaştan beri beşiktaşlıyım. başlangıcı nasıl oldu bilmiyorum ama sanki doğuştan böyle doğmuşum gibi hissediyorum. benim için üst kimlik her daim beşiktaş ve beşiktaşlılıktır. ben ki eski sevgilimin yeni sevgilisi beşiktaşlı diye sempati duyarım çocuğa, son sigara paramla yenileceğini bilsem de kahveye gider maçını izlerim, evimi ailemi özlediğimden çok yeşil sahada formamızı görmeyi özlerim, hayat herşeyimi alıp götürse de, tek bir gol haberiyle bile gülümserim tutamam kendimi. adeta siyah-beyaz, olmayan eşim doğmamış evladımdır benim.
hiç bir duygu bu sevgiyi bastıramaz sanırdım ama yanılmışım. sayın demirören senden o kadar çok nefret ediyorum ki, artık canımın yarısı beşiktaş'ımın sen olduğun sürece başarılı olmasını istemiyorum. belki bi mağlubiyet daha alırsak defolup gidersin diye daima bir umut var içimde. gelen şampiyonluğa bile sevinemediğimi, seni o koltuğa yapıştıran her nedene delicesine sinir olduğumu çevremdeki herkes bilir. her gün istifa edersin diye güne umutla başlıyorum sayın demirören. ama nerede sende o şeref? nerede sende o kadar beşiktaş sevdası? sen zerre kadar beşiktaşlıysan ben götümü boğaziçi köprüsünde siktirmeye razıyım. sen beşiktaşlıysan ben senelerce boşuna kendimi kandırmışım bu sevdayla. aslında biliyor musun sen tek başına bu kadar nefreti bile kazanacak yetenekte değilsin. senelerce yaptığın rezilliğe rağmen seni o koltuktan yollayamayan camiaya bu isyan biraz da.
ota boka milyon dolarlar harcayıp kulübü kendine borçlandıran hırsız adam. başarısızlıklara gösterilen tepkiyi bile kabullenmeyip taraftarı temizleyeceğini iddia eden yüzsüz adam. onlarca söz verip tutamayınca hiç utanıp sıkılmayan arsız adam. içinin karaltısı yüzüne yansımış tipsiz adam. istifa edecek kadar bile onuru bulunmayan çapsız adam. en küçük galibiyet de dahi koskoca beşiktaş başkanı sıfatıyla salya sümük ağlayan utanmaz adam. türkiye kupasını kendine hedef koyabilen vizyonsuz adam. konuşmayı, yönetmeyi, oturmayı, kalkmayı bilmeyen görgüsüz adam. 6 senede kulübü her cephede tarumar eden içimizdeki irlandalı. yazıklar olsun seni o koltukta oturtanlara. taraftarın yüzde yüzü tarafından istenmediği halde o makamda kalmak ancak senin gibi yüzde yüzsüzlerin işidir. sen benim içimdeki en büyük sevdaya her gün tecavüz ediyorsun.
senden nefret ediyorum yıldırım demirören,
elimden gelse neler yapmazdım.
27 ekimde başlayacak olan nba sezonudur. geçen yıla oranla çok daha çekişmeli ve zevkli geçeceği neredeyse kesin. kafaya oynayan bütün takımların geçen yıla oranla güçlenmesi bu tezimi doğruluyor. iddialı takımları konferans gözetmeksizin kabataslak inceleyecek olursak;
boston'ın big three olarak nitelendirilen üçlüsü,*** artık gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki big four olmuştur. rajon rondo müthiş bir gelişim göstererek takımın en önemli oyuncularından biri ve play off'larda ayakta duran tek oyuncusu oldu. müthiş bir yeteneği var ve boston'ın oyun kurucu pozisyonunda böyle bir adam bulması büyük şans. henüz çok genç ve geleceği oldukça parlak. takımda 3 süper yıldız olduğu için dolan salary cap'i rahatlatmak adına etrafa doluşturulan adamların arasından parlayan rajon rondo senelik sadece 2 milyon $ gibi komik bir rakam alıyor. bu boston için inanılmaz bir şans. son sezonunda 11.9 sayı 8.2 asist 5.2 rebo gibi iyi bir istatistik tutturdu ve şutunu geliştirirse bir süper yıldız olmaya aday. boston bu muhteşen dörtlüye transfer sezonunda bir de rasheed wallace'i katarak çok iyi bir ilk 5'e sahip oldu. shelden williams, kendrick perkins, eddie house, glen davis, tony allen gibi rotasyonda kullanabilecekleri kaliteli isimlere de sahipler. takımın tek sorunu biraz yaşlı olması. eğer geçen seneki kevin garnett'in sakatlığı gibi bir talihsizlik yaşamazlarsa bu sezonun en büyük şampiyonluk adayıdır gözümde.
son şampiyon kadrosunu büyük ölçüde koruyor. giden trevor ariza'nın yerine ron artest'i alarak büyük bir iş başardılar. eğer artes arıza çıkartıp takımdaki dengeleri bozmazsa bu değişiklik takıma kesinlikle güç katacakdır. takımınızda bir kobe bryant varsa zaten işleriniz büyük ölçüde kolaylaşıyor. derek fisher oyun kurucu pozisyonunda andrew bynum pivot olarak idare eder. yani yıldız olmasalarda iş yapabilecek isimler. ancak kendi kendime bir rüya takım kursam içine kesinlikle pau gasol'u dahil ederim. işte bu adam da lakers'ın şansıdır. gasol'u önemli yapan şey nadir bulunan oyun karakterstiğidir. her süper yıldızın yanına böyle bir adam lazım. uzun boyu, uzun kolları, iyi şut yüzdesi, mücadeleci yapısı ve blok tehditiyle nadir bulunan oyunculardan. gasol ile beraber lakers kağıt üstünde boston kadar olmasa da çok iyi bir ilk 5'e sahip. kuvvetli bench'i ve şampiyonluklara alışık bir camia olması sebebiyle geçen sene gelen şampiyonluk yüzünden bir rahatlama yaşamazlarsa boston'dan sonraki en büyük favoridir.
transfer dönemini en yararlı geçiren takımlardan biri. bu sayede rezalet kadroyu biraz olsun toparladılar. takımda lebron james gibi bir canavar varken etrafı böyle sefillerle donatıldıkça cleveland yönetimini dünyanın en yeteneksiz yönetimi ilan etmek yanlış olmaz. bu seneye kadar yaptıkları en doğru şey lebron'u draft etmek oldu. geçelim bu seneye. takıma shaquille o'neal'ı kazandırarak son kozlarını doğru biçimde oynadılar. en azından geçen seneki gibi "at fink'e" taktiğinin bir değişiği "at lebron'a" taktiğini uygulamazlar heralde. bu sene şampiyon oldular oldular, istediği kadar salary cap'i boşaltsınlar seneye lebron yok. bir diğer transfer anthony parker da nispeten iyi bir hamle. jamario moon ve leon powe de diğer yaralı transferler. çakma allstar mo williams ve delonte west ise takımın demirbaşlarından. daniel gibson, ilgauskas, anderson varejao, gibi isimler rotasyonda kullanılabilir. 2 süperstarı bulunan cleveland'da ilk 5 biraz karışık ama kadro geçen seneye nazaran daha kaliteli. lebron'un fix hayvan performansının yanına eğer shaq'da son senesinde bir hayvanlık yaparsa şampiyonluk olası. yani herşey bir nevi shaq'a bağlı. bu belirsizlik yüzünden şampiyonluk yarışında en güçlü 3. adayımdır.
bu sezonki performansını en merak ettiğim takım. geçen sene final oynamalarına rağmen çok radikal değişikliklere imza atıldı. hidayet-lee-allston'un gitmesi hiç kuşku yokki büyük kayıp. özellikle hidayet takımın beyni konumundaydı. gidişiyle takımın alacağı hali harbiden merak ediyorum. vince carter gibi bir yıldızı takıma monte ederek çok iyi bir iş yapıldı. takıma büyük güç katacaktır. dwight howard takımın bir diğer süper yıldızı.şahsi görüşüm jameer nelson'un iyi bir oyun kurucu olduğudur. sakatlığı nüksetmezse iyi bir sezon geçirebilir. vince carter'dan sonra matt barnes'i almalarına şaşırdım. bu da çok iyi bir hamle oldu orlando adına. ve gelelim takımın uzun vadede kabusu olacak olan rashard lewis'e. kötü oyuncudur demiyorum ama çok iyi bir oyuncu mudur? kesinlikle hayır. bunu tartışmamın nedeni bu arkadaşın senelik ortalama 21 milyon dolar alması. alacağı miktar hersene giderek artıyor ve 6 yıllık sözleşmesi var. fiyatın uçukluğunu anlamak için şöyle söyleyeyim; kobe ile aynı parayı, lebron gibi bir basketbol acanavarndan 6 milyon dolar fazla alıyor. rojan rond gibi bir yetenek abidesi 2 milyon dolar alırken hem de. gerçekten şaka gibi. bu sözleşmeyi yıldırım demirören bile yapmaz lan. takıma lewis'den 2 kat daha fazla faydası dokunan hido'ya 10 vermezken bu adama 20. sarhoştular heralde. neyse bu kadar para konusu yeter. saydığımız isimlerle beraber orlando iyi bir ilk 5'e sahip. ryan anderson, marcin gortat, anthony johnson, mickael pietrus, j. j. redick gibi rotasyonda kullanılabilecek önemli isimler var. bence cleveland gibi orlando'nun da bu sene son şansı. eğer hido'nun gidişiyle howard performans kaybı yaşamazsa şampiyonluk şansaları var. izleyip göreceğiz.
buca belediyesi tarafından çaldıran mahallesi taş ocakları mevkiinde yaptırılan, 40 metre yüksekliğinde ve 3 boyutlu olarak konuşlandırılmış dev rolyefdir. dünyada büyüklük açısından ilk 10'a girdiğini okumuştum bi yerden. en son gördüğümde bitmek üzereydi ve güzel izmir'ime gerçekten çok yakışmıştı. rolyefin altında ise atamızın ünlü sözü "yurtta barış dünyada barış" yazmaktadır.
soru soruyorsun, önceden hazırlanmış recep ivedik videolarıyla yanıtlarını alıyorsun. aslında pek bi sike benzemiyo ama nispeten küfürleri algılaması hoş olmuş.
tecrübeli kimselerin, counter strike oynamaya yeni başlayan arkadaşlara tavsiyeleridir.
- hile hurda yapmayın çok küfür yersiniz.
- öldüyseniz ve arkadaşınıza düşmanı tarif ediyorsanız, "3 kişiler ve silahlılar" esprisini yapmayın. bööee olduk yani.
- deagle5 haritasında düşmanı tarif ederken "herif kutuların orada" demeyin lütfen. her yer kutu amkoyim.
- ben kingim tripleri atmayın. sen kimsin lan ibne akıllı ol.
- italya haritasındaki tavukları rahat bırakın.
- awp_battle haritasında kule yaparsan, işte o kule götüne girsin.
- teke tek kaldıysanız bıçak yapmayın, millet sizi mi bekliyecek lan.
- adminlere saygılı olun.**
- bir sen vur bir arkadaşın vursun. kerdeş kerdeş oynayın hak geçmesin emi evladım.
zimbabwe'nin 16 takımlı ulusal ligidir. geçtiğimiz aralık ayında biten sezonu 60 puan toplayarak monomatapa şampiyon bitirmiş ve tüm taraftarlarını sevince boğmuştur. futbolculara yıllık kaç mliyar dolar verildiği ise hala merak konusudur bende.
msn'deki bazı kişilerden sürekli gelen ileti. bir de sonunda göz atan smiley ile altında link bulunuyor.
galiba bu bir çeşit msn virüsü. gönderdiği görülen kişinin de bu iletiden haberi olmuyor. lakin 1 senedir sürekli geliyor aynı kişiden bu ileti. insan bir düzeltir şunu yahu.
virüsü yapan kişi sözüm sana; madem bu kadar uğraştın bari inandırıcı bir şey bul lan. 3000 kere geldi o link bana, daha bir kere bile boş bulunup basmadım. bunu iyi düşünüp kendine derhal çeki düzen vermelisin. aksi takdirde cidden ağzına veririm kaçırmam.
soğuk bir yaz günü, hava 43 derece, mevsim normallerinin biraz altında ve yer yer sağanak gol yağışları var. ingiltere'nin liverpool kasabasında gerçekleşiyor hadise.
oysaki iki hafta önce tüm türkiye birleşmiş liverpool'u inönü stadının çimlerine gömmüştük. fb'lisi gs'lisi ts'lisi hepberaber sevinmiştik. hatta arkadaşlar sevinen urfasporlu bile gördüklerini söylüyorlardı. o kadar bütünleşmiştik ki galibiyetin havasını bile atamamştık rakip taraftarlara. gönül isterdi tabi ama millet kolayını bulmuş mına koyim.
- noldu lan yarraaam nası koyduk liverpool'a.?
- he ya ne güzel maçtı, nası sevindim anlatamam, işte türkün gücü kardeşim.
- hmmm öyle tabi, size de başarılar yarın.(bi toşşak geçirmedin ancuk aazlı)
yine de güzeldi tabi. ertesi gün formayı üste çekip okula kalkmış bir götle gidilmedi mi? gidildi. insanları tepeden görüp "ulan ben ben beşiktaşlıyım saygı duyun lan bana" bakışları atılmadı mı? atıldı. bok yemişiz bilemedik. sanarsınki ben attım golleri, bi yönetimden prim istemediğim kaldı.
- aloo demirören mi?
- evet.
- hacı bizim galibiyet primleri noldu ya.?
- sen kimsin mna koyim?
- uğurlu koltuğuma oturmasaydım nah yenerdiniz ama.
- sktr git lan.
- saygılar başkanım.
neyse lafı fazla uzatmayalım. iki hafta çabuk geçti, zaten iki hafta sonra o galibiyetin bütün izleri silindi, toprağa gömüldü, üstüne çöğdürüldü.
bütün fanatik taraftarlar gibi ben de saatler öncesinden maça hazırdım. cipsimi, biramı, sigaramı alıp uğurlu yerime kurulup, bildiğim bütün duaları arapça olarak okumaya başladım belki bir yardımı dokunur diye. harhangi bir cenabetlik durumu sözkonusu olmasın diye o gün osbir bile çekmedim. yani zemin futbol oynamaya son derece müsaitti. hakem yardımcılarına baktı, 4. hakeme baktı, ben "hadi kartallarım" derken ilk düdüğü çaldı ve maç başladı.
ilk dikkatimi çeken sahaya 0-8-1-1 dizilişiyle çıkmış olmamızdı. takım sevgisi başka bir şey kalp pır pır atıyor. ama fazla sürmedi bu heyecan tabi, ilk golü yiyince çözüldük. daha ilk biramı bile içmemiştim allahsızlar.
1 oldu 2 oldu 3 oldu -burada bir taç atışı kullanmıştık- 4 oldu 5 oldu 6 oldu -ben yazmaktan yoruldum adamlar hala atıyor- 7 oldu 8 oldu maç bitti. ben bu kadar sayabildim arada başka gol yediysek bilmiyorum. o an ki psikolojimi tam hatırlamıyorum ama belli bir süre kendime gelememiştim sanırım.
ilk şoku atlattıktan sonra yerimden doğrulup odama doğru yöneldim. bir yandan hakan arıkanın akrabalarını gözden geçirirken bir yandan da internette yorumlara bakayım dedim. tam olarak 8 gol mü yedik onu teyit etmek istedim belkide.
evet tam olarak sekiz(8) gol yemişiz. üstelik o ne lanet sayıymış ki her türlü kafiyeye cuk diye oturuyor mına koyayım. sekşiztaş, 8jk, 8eşiktaş vs vs taşşağın bini bi para. lan hangi ara düşündünüz bunları. siz değilmiydiniz 2 hafta önce biz yenince "sevinçten ağladım resmen" yalanlarını savuran. maçtan önce türküm doğruyum çalışkanım naralarını atan. uzaylı değilmisiniz işiniz bitinceye kadar dimi.
-orkunç titreşim gönderdi-
- noldu lan?(sinirli görüneyim de dalga geçmesin)
- yaşıyor musun hala?
- napalım biraderim sağlık olsun.
- çarşı sekize karşı dokuza razı ahaha aha.
- lan oğlum sen türk değil misin?
- türklüğümden utandım pis sekiztaşlı ahahaha.
- ilk maçta benden daha fanatiktin ama, dönek ibne.
- ne yalan söyliyeyim zevkten 8 köşe oldum ahahaha.
- senin yolunu yordamını skeyim mna kodumun travestisi.
-orkunç engellendi-
sonra düşündüm... ulan sekiz değilde yedi(7) gol yeseydik böyle olmayacaktı. 7'den fazla bir taşak malzemesi çıkmıyor netekim. yeditaş da olmuyor 7jk de. ama sekiz öylemi? osursan bir şey çıkıyor namussuzum. madem yedin bu boku bari yedide bırak bok mu var da 8 tane yiyorsun. en janjanlı yerinde durmuşsun. liverpool'a da çok kırgınım bu konuda, nasıl gönlümü alacak bilemiyorum. hadi onlar acımıyor 3-4-5 atıyorlar, biz tam 8 gol yemek zorunda mıydık.? ben bunu bilir bunu söylerim "o son golü yemeyecektik".
aradan 1 sene geçmiş hala ilk günki gibi bembeyaz. beşiktaş diyen kalmamış takımıma. hatırlamıyorum bu liverpool katliamından önce bizle nasıl dalga geçiyorlardı. varsa yoksa sekiztaş 8jk. kızmıyorum ama bütün herkes tarafından benimsenmesi biraz sinir bozucu bea. hayatın akışı içerisinde heryerde karşınıza çıkıyor. yeni bir sevgiliniz vardır, işte o ilk heyecanla birbirinizi biraz tanımaya çalışırsınız. sorarsın burcun ne, yükselenin ne, alçalanın ne, adet günün ne zaman vs vs.. tabi fiks soru hangi takımlısın da var bunların içinde..
- ya aşkooomm hangi takımı tutuyosuoon.?
- erkek adam renkli takım tutmaz kızım.
- ya söyleseneeee.(mal anlamadı hala)
- beşiktaş tabii ki de.
- sekiztaş olmasın oo ihi ihi.
- götüne mi girdi o sekiz gol allahın kaşarı (iç ses bu)
dış ses- hee sekiz gol yemiştik dimi unutmuştum onu ben. boşver şimdi sen ver bi alt dudak bakayım.
ne diyim mına koyayım. maç kavgası mı yapayım şimdi hatunla o libidolu ortamda. zaten iki kelimede öldürdü içimdeki isteği, gelde orasını burasını mıncıkla şimdi. yok abi bu sonsuza kadar sürecek alışmak lazım neticesinde. cuk diye oturtmuş adamlar, zaten zemin de müsaitmiş. 7 olsa kesin kurtulurduk da 8 yapıştı.
çok zordur.. bu kararı alana kadar defalarca vazgeçilir, babanın vereceği tepkiden korkulur. ama bu gerçek daha ne kadar saklı kalabilir ki? söylenmeli söylemeliyim.
ben de istemezdim böyle olsun, hiç kimse seçemez ki cinsel kimliğini. çok uğraştım bayanlardan soğumak, erkeklere ilgi duymak için ama yapamadım. o sakalları her zaman itici gelmiştir bana. birtürlü kendime yakıştıramıyorum erkekleri, düşüncesi bile miğdemi bulandırıyor. neden böyle oldum bilmiyorum ama oldum sonuçta. çocukluğumdan beri hep bayanlara ilgi duydum, hep onlarla arkadaşlık kurdum etrafımdaki alaycı bakışlara aldırmadan. normal olmadığımın farkındayım, anormallik benim suçum değil. hem ne var bir erkek bir bayandan hoşlanıyorsa? dünyanın sonu değil ya?
31 çektiğim için yediğim dayak geliyor aklıma, "playboy mu olacaksın başımıza" dediği babamın. evden kaçtığım, kerhaneye gittiğim geliyor aklıma. korkuyorum daha çok.
ama bu gün herşey bitecek, babamın karşısına çıkıp söyliyeceğim bu gerçeği. baba ben heteroseksüelim diyeceğim, ibne değilim diyeceğim. kızacak, dövecek, belki de evden kovacak. ama gözümü kararttım bu gün herşey bitecek. birazdan yan odaya gidip, babamı uyandırıp gerçekleri haykıracağım.
--spoiler--
Arığ, futbolun, Orta Asya'ya mal alıp, satan tüccarlar tarafından Arabistan yarım adasına, oradan da Yunanistan, italya ve Fransa'ya taşındığını vurgulayarak, "Futbol bir süre Fransa'da durakladı. Yani Fransa'da duraklama var. ingiltere henüz yok. Arabistan'da futbol (Kureb) adıyla oynanıyordu ve Arabistan'da Türklerin kurduğu bir Memluk i Türk Devleti vardı. Aybey adında bir Türk kurmuştu bu devleti. Mısır'ı da içine kapsıyordu, Arabistan'ı da bugünkü Irak, Ürdün bölümünü de kaplıyordu. Çok geniş toprakları kaplıyordu. Aybey'in ölümünden sonra yerine geçen El Malik korkunç derecede bir sporcuydu ve her 3 ayda bir Olimpiyat düzeninde spor şenlikleri yapıyordu. Müsabakaları izlemek zorunlu olduğu için işleri tatil ediyordu. Özellikle futbol maçlarını izlemek için çok sayıda seyirci stada hücum ederlerdi. Öyle ki Arabistan Yarım Adasında futbolun sürekli seyircilerinden birisi de Hazreti Peygamber Efendimizdi" diye konuştu.
--spoiler--
röportajın ana teması ise, atatürk'ün fenerbahçeli olduğunun çeşitli sallamasyonlarla anlatılmaya çalışılmasıdır. yok onu demiş, buraya gitmiş, sekizmiş dokuzuncu fenerli olmuş falan fişman. hadi onu anladık da, yontma taş devrinde arabistan'ın balta girmemiş çöllerinde futbol ne alaka. hem de stadlı seyircili. yok artık john benjamin toşşak.
okuyunca çok güldüm paylaştım sizlerle.
yazarın notu: hz. muhammed'in fanatik fenerbahçeli olması.
edit: susmalıyım dedim, dayanamadım. şu yukarıda gördüğünüz entry'de hakaret veya aşağılama belirtisi hakikaten görüyor musunuz kuzucuklarım? bu bir haber başlığıdır, alıntıdır. eğer varsa bir sıkıntınız gider fanatik gazetesine mail atarsınız bana özel mesaj değil. şurada yazanları görüpte bana insan ol diyenlere söylüyorum, siz insansanız ben hayvanım mına koyim. yobazlıkta da çığır açtınız resmen. ne var lan burada hemen başladınız tövbe tövbe demeye. kıyamet mi koptu abraham. ne var futbol izliyorsa peygamber. banane hem git mail at diyene. eksi manyağı yaptınız haber başlığını 2 saniyede. insanı zorla ateist yaparsınız şerefsizim. olmadı bir otele tıkıp yakın beni toptan kurtulun. uyanın ey ahali din elden gidiyor.
edit : bazı yazarların aksini savunmasına rağmen gayet şiddetli yağan yağmurdur. az önce test ettim ve şuan bu entryi yazarken klavyeye burnumun ucundan su damlıyor.
ispanya milli takımının yıldız oyuncusu marcos senna'nın, fenerbahçe aşkı ile nasıl yanıp tutuştuğunu anlatmak için verdiği beyanattır. beyanatın içeriği "fenerbahçe herkesin oynamayı hayal ettiği büyük bir klüptür" şeklinde. hayallerin takımı kısmı ise haberin başlığıdır.
kaynak götüm.
olsaydı eğer daha güvenilir olurdu. ama kaynak fotomac.
be amk milleti daha ne salak yerine koyuyonuz. senna bunu ne zaman dedi? nerde dedi? en önemlisi kime dedi? haberin kaynağı ne? isim bile iliştirilmemiş altına. allahtan bu sefer utanmışlarda manşetten vermemişler. fenerbahçe kulübünün olayla hiçbir alakası yok ben tamamıyla gazetecilik anlayışını eleştiriyorum.
bu haberin ortaya çıkışından yayınlanana kadar olan sürecini çok merak ediyorum. bizim gibi gülüyorlarmı onlarda. editör ne iş yapar? adam daha yeni avrupa şampiyonu olmuş ve başka bir takımın sözleşmeli bir oyuncusu niye böyle bir beyanat versin. ispanya liginde oynuyor. ha dediyse de okuyanlara bir kaynak gösterin.
habercilik anlayışı gazetedeki boş kalan köşeleri uydurmasyon saçmalıklarla doldurmakmıdır. o zaman alın size yarınki manşet benden.
"marcos senna fenerbahçe marşlarıyla büyümüş" -vallaha şaşırmam-
izmir'in güzide semti bayraklı'nın ilçe olduktan sonra akp kanadının belediye başkanlığını almak için başlattığı harekettir. güzeldir, rekabet hizmet getirtir vatandaşlarımıza.
lakin belediye başkan adayının konuşmaları bir hayli ütopik geldi bana. sky tv'de izliyorum şuan, adam bayraklıya 7 yıldız otel yaptıracağım dedi ya. yuh be hemşerim pansiyon dahi olmayan yerde direk 7 yıldızlı otele geçişi halkımız hazmedemez. hayır sen yaparsın da halkımız hazmedemez yanlış anlama.
konuşmasında sık sık şuan bayraklıya bakan chp belediyelerini eleştiriyor, haklı taraflarda var kimsenin bu belediyeden özellikle bayraklı halkının memnun olması imkansız. ama kardeşim herşeye de siyaset katmayın.
bir de şu laf çıktı azından; bayraklı'yı yeniden yapılandırmak için iktidar desteğine ihtiyaç var ve bu yüzden akp belediyesi bu konuda daha yararlı olacaktır.
sözün özü chp belediyelerine ödenek çıkmaz.
tam bitirecektim sözümü adam coşmaya başladı. program birden akp mitingine döndü. milli gelirden girdi borsadan çıktı hacım. o değilde
fox tv'de yayınlanan box organizasyonu. geleneksel hale geleceği söylendiği için başlık açma ihtiyacı duydum.
bu akşamki organizasyonda dünya karmasına karşı an itibariyle 6-0 önde götürüyoruz. yedinci ve son maçı merak içinde beklemekteyiz. kazanırsak bu geceyi namağlup tamamlamış oluyoruz.
öyle tarık solak organizeyşınları gibi çakma falanda değil üstelik. maçlar çok çetin geçiyor ve gerçekten güzel karşılaşmalar oluyor. hepsi aslan gibi genç delikanlılar.