hacimtrak
386 (ali ağaoğlu nun kültürlü hali)
dokuzuncu nesil silik 4 takipçi 40.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    güneş gözlüğü fiyatları

    1.
  1. Siz buna güneş gözlüğü demişsiniz ama bu bildiğin ev kirası denilmek istenen fiyatlardır.

    edit: tamam tek fakir öğrenci benmişim 600 lira kira değil de ne ama allasen?
    6 ...
  2. şoko demi

    1.
  3. Ankara da Selanik sokakda bulunan flamingo cafe/pastane de yiyebileceğiniz müthiş tatlıdır. Çikolata seviyorsanız vakit kaybetmeden tadına bakın, bu lezzetten mahrum kalmayın efendim.
    2 ...
  4. vizeleri bırak göğe bakalım

    1.
  5. ikimiz birden kalabiliriz göğe bakalım
    Şu kaçamak vizelerden şu ders notlarından
    zalim hocalardan güneşlerden bulunmayan notlardan
    Durmadan harcadığım şu fotokopi paralarından al kurtar
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    Bu konuları atla bu konuları da bunları da
    Göğe bakalım

    Falanca büte sonra gireriz göğe bakalım
    Kalacak var deriz zaman durur kalırız
    Bu notlar böyle iyi aferin hocaya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    çalışkanlar tembeller açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    Nasıl olsa tembeliz nasıl olsa kalırız sokaklarda
    vizeleri bırak göğe bakalım

    Senin bu notlarında ne var bilmiyorum göğe bakalım
    Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    Bu senin eski sınav soruların yalnız gibi ağaçlar gibi
    zaman geçsin diye bakıyorum geçiyor
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    Sayısız derslerin vardı bir bir kapattım
    büte kalasın diye bir bir kapattım
    Şimdi sınav gelir geçer gideriz
    kalmayacağımız bir ders beğen başka türlüsü güç
    Bir notların bir büt yeter belleyelim yetsin
    kopyaları aldım bana ayırdım durma konuları hatırlat
    Durma konuları hatırlat
    Durma göğe bakalım.

    Vize Uyar

    edit: vize haftasında sanata bakış açısı değişen bir yurdum öğrencisi dramıdır.
    3 ...
  6. tıpkı sizin gibiyiz 1 farkla

    1.
  7. Doğrusu "tıpkı sizin gibiyiz +1 farkla" olan başlıktır.
    21 mart dünya down sendromu günü için +1 kromozom fazlası olan dostlarımızı temsil eder. Ayrıca birkaç dakikanızı ayırıp şiddetle izlemenizi tavsiye ederim :
    http://m.youtube.com/watch?v=Ju-q4OnBtNU
    4 ...
  8. sözlüğün hayal kırıklığı olması

    1.
  9. büyük umutlarla yazar olup sonra hevesin kaçması durumudur. ilk yazar olduğumda gelen aktivasyon mailiyle şaşırıp duygudan duyguya sürüklenmiştim beni nasıl yazar olarak seçtiler diye çünkü sözlük benim için sadece olağanüstü kültürlü, espri anlayışı iyi insanlarla dolu bir ortamdı. Nasıl bir ütopya kurmuşsam ve buna kendimi inandırmışsam gece gündüz bilgisayar başından kalkmadan girilen entryleri okuyordum ama tahmin ettiğim kadar yaratıcı şeyler yoktu. Çok hoşuma giden yazarların sayfasına bakıyordum en son girdiği yazı bilmem kaç senesine ait. Çünkü onlar da fark etmişti sözlüğün hitap ettiği kesim ve yazarların kalitesinin gün geçtikçe düştüğünü. Böyle büyük umutlarla kaydolup sonra yazmayı tamamen bıraktıracak kadar hayal kırıklığı olması üzücü.

    edit: sadece bilgi entryleri olması gerek demedim ama hastalıklarla bile dalga geçen başlıklar açan yazarlar olmasın.
    7 ...
  10. engelsiz dershane

    2.
  11. Her zirveye koşarak giden yazarlarımızın umursamadığı durumdur. Sadece eğlenceye odaklanmış kafanızı kaldırın ve etrafınıza bakın.
    2 ...
  12. dershanelerde sınav gözetmenliği yapmak

    1.
  13. Üniversite öğrencileri için ek gelirdir. Gelir dediğime bakmayın tabi 2 saat 40 dk orda durup 10 lira almak insanın zoruna gidiyor.

    dipnot: eski dershanem olduğu için daha da zoruma giden durumdur ben sana 3.300 lira verdim utanmaz sen şimdi bana 10 lira mı veriyorsun hayır 15 olsaydı en azından 2 buçuk lira zaten yol parası.

    endipnot: Türkiye'de öğrenci olmak olsun kanka 10 lira da kârdır diye düşünmek zorunda kalıp gitmektir.
    5 ...
  14. korsan kitap okuyan öğrenciyi eleştirmek

    1.
  15. Emek hırsızı,hain,kul hakkına giren gibi çeşitli bir sürü sıfatla nitelendirilen hor görülen öğrencidir. Lakin sorarım size ey dostlar öğrenci adamın cebinde bir kitaba 30-40 lira verecek kadar para var mıdır? Ben de bazen korsan alıyorum ve bunu hırsızlık olarak da görmüyorum. Yazar kitabı para kazanmak için yazıyorsa gerçek bir yazar değildir zaten. Kitabınızı daha çok insanın mı okuması önemlidir daha çok para kazandırması mı? Madem yazar para kazanmak ve aynı zamanda kitabının okunmasını istiyor makul fiyatlarla satılsın kitapları. Bir kitabın basımı,maliyeti kaç lira Allasen? Dost kitabevinde de aynı kitap var olgunlarda da ama fiyatlar arasında da uçurum var.

    eleştirmeyin. Düşünün sadece ve ikinci el al o zaman diyenler her kitabın ikinci elini bulmak çok zor oluyor.
    1 ...
  16. ilişkide fetret devri

    1.
  17. iki tarafın da ne yapacağını bilemediği dönemdir. Bkz. Kendini brokoli kadar anlamsız hissetmek
    edit: tahttan vazgeçmek yok sonuna kadar.
    1 ...
  18. dışlangıç

    1.
  19. Dışlanmış insanımsı. Yeni okula başlamadan önceki korku süreci.
    0 ...
  20. müge anlı vs sherlock holmes

    1.
  21. Düşündüm de Müge anlı mı izlesem sherlock holmes mu okusam karar veremedim. sizce hangisi daha iyi bir dedektif? *
    2 ...
  22. sınava senin yerine ben mi giricem

    1.
  23. genellikle anne-babalardan çokça duyulan sözdür.

    --spoiler--

    otur sen otur senin yerine sınava ben mi giricem?

    sen çalışma nasıl olsa sınava senin yerine ben giricem.

    --spoiler--
    0 ...
  24. ev kızı olmak

    1.
  25. en zor şeylerden biri olduğu söylenen şeydir. herkes ev kızı olamaz arkadaş ev kızı ayrıntılarda gizlidir.

    *
    0 ...
  26. mesajına cevap alamamak

    1.
  27. karşı tarafın üstüne kızgın yağlar dökülesi durumdur. hayır madem cevap atmıyorsun sonra çıkıp da "ne o hiç mesaj atmıyorsun?" deme, "mesajlarıma cevap atmadığın için atmıyorumdur belki de..."
    yok yok böylelerini toplayıp imha etmeli.
    7 ...
  28. eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

    2.
  29. attila ilhan'ın kaptan 1-2-3-4-5 serisinin ilkidir.

    “yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim”

    “yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım”

    “saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim”

    “ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak,
    bunu allahım gibi aşikar biliyorum,
    kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor,
    on bir gün aç ve sususz gözlerinin içine bakacağım,
    on ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim.”

    --spoiler--


    --spoiler--

    kaptan 1
    eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum
    gece yarısını yaşamaktan yorgunum

    ayazın avucunda unutmuştun ellerini
    önünden geçtiğim halde beni tanımadın
    ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
    şiirlerim külrengi kumrular gibi uçuyorlar
    bakır çalığı göklere katiyen tahammülüm yok
    hele paris'in gökleri aklımı başımdan alıyor
    bana seni senden evvelki poitiers'li kızı hatırlatıyor

    ayazın avucunda unutmuştun ellerini

    karanlığın arkasında kıvılcım gözlü xxxxxxlar
    gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

    ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

    ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
    soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın
    hatta ricardo bile hani vatansız ricardo
    burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı
    oysa au vieux châtelet'de akşam sabah beraberdik
    üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik
    üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet
    neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

    yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

    montmartre metrosu civarında seni gözden kaybettim
    o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim
    ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi
    sidney bichet'nin caz havalarını çiğneyip tüküren
    o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben
    yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

    bir gazete aldım ama evde okuyacağım

    kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam
    seni öldürmek için çareler tasarlasam
    sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda
    mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam
    ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü
    ve ben unutulsam yazdığım şiirler
    senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım
    eski padişahlar gibi unutulsa birer birer
    ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç
    ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
    ellerim oldum olasıya seni unutsalar

    yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor
    rue lafayette'de dünden bugüne geçiyorum

    eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

    kaptan 2
    bu geminin yelkenlerine herifin biri paris yazmış

    luxembourg garı'nın dirseğindeki çiçekçiyi bileceksin
    yeşil muşamba ceketli sarışın küskün kızcağız
    en dokunulmaz kızı en temizi fikrimce paris'in
    pablo'ya sorsanız bir taksi şoförüyle yatıyor
    pablo!.. ah pablo!.. onunla bir tanışsanız
    önüne gelene salamança'dan bir şeyler anlatıyor
    babasını orda bir duvar dibinde bırakmış
    halbuki konuştuğu zaman fransız sanırsınız
    saint-michel'de bir talebe kahvesindeyim
    gündüz olduğu halde bütün ışıkları yakmışlar
    bir cumartesi günü saat dört buçuğa beş var

    ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam
    dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam
    avanue vagram'da bir akşam yeter bana ağustos'ta
    yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
    bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl
    sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana yetmiyor
    birini bitirmeden aklın öteki yolculukta

    dün gece chatelet'de metro'nun yanı başında durdum
    yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu
    yağmur saint-jacques kulesine doğru yağıyordu

    yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım

    şimdi bir nefeste café de l'écluse'ü hatırladım
    seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini
    kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor
    seine gemicileri her akşam burada toplanırlar
    onlar için birtakım maceralar düşünürüm
    sine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor
    dupont'daki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar

    utrillo'nun bir sokağından seni çektim çıkardım
    elin yüzün kirlenmiş üstün başın toz içinde
    sana mardi gras için bir japon maskesi aldım
    sen bana kaptan diyorsun herkes bana kaptan diyor
    sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum

    kaptan 3
    yalın kılıç bir kasım sabahını paris'te yaşadım
    sokaklarda sonbahar şiirleri salkım salkım
    faubourg saint-denis'de işte yine pazar kurulmuş
    beş franga çorba içtiğimiz julien'in kapısı önünde
    kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş
    muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi içinde
    camların arkasında ekmekçi kızlar mavi beyaz
    raflarda uzun uzun herifler gibi taze ekmekler
    üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır içinde
    ben bu mısraları yazarım tout-va-bien kahvesinde

    concorde'da bütün fıskiyeler birden ayaklanacak
    gri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebemkuşağını

    paris'in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım
    kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım
    on beş dakika sonra bordeux'ya bir tren kalkacak
    garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın
    ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak

    ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım
    st-vincent de paul kilisesi benim otelin arkasına düşer
    saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor
    her seferinde seni tekrar bordeaux'ya yolcu ediyorum

    saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim
    çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim
    bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden
    gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli
    anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum
    kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden
    dona-maria! bir kahvede isyan halinde bulduğum
    çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp çizen çocuk
    sen! bordeaux'ya yorgun bir flamingo gibi yolladığım
    geceleri benim için dua etmelisiniz

    renault'daki grevciler toptan sokağa atıldılar
    paris'in duvarlarını boydan boya afişler kapladı

    seni hatırladıkça bir kadeh armagnac içerim
    armagnac demek yirmi beş damla gözyaşı demekmiş
    demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim
    senin dağlardan ve sarhoşlardan korktuğunu bilirim
    bebn sarhoş olduğum zaman korkmuyorsun hiç korkmuyorsun
    gözlüklerim kırılmasın diye sakladığını bilirim

    kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış
    ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım
    nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye
    seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye
    kur'andaki bütün belalara tevrattaki bütün belalara
    ibranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya
    kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım
    kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım
    madem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimim
    onu inkar ediyorum kalbimi inkar ediyorum
    geceleri benim için dua etmelisiniz

    üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batacağım
    malgaş halkı birkaç yüzyıl hikâyemi anlatacak

    kaptan 4
    cenova'ya indiğim zaman seni katiyen göremezdim
    aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum
    herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım
    zehra'yı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım
    sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı

    şimdi benim gözlerim paris'te marivaux sinemasında
    bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz
    ellerim derseniz marsilya'da garsonla hesaplaşıyor
    martini-cin seksen frank on frank da servis
    kalbim derseniz onun nerede olduğunu bilmiyorum
    ağlıyorum onun nerede olduğunu bilmiyorum
    hiç kimse kalbimin nerede olduğunu bilmiyor
    nihayet seni terk edip gitti diyebilirsiniz

    benim acılarım ilahlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar
    onları karanlıkta bembeyaz izleriyle görüyorum
    karanlıkta seni görüyorum dudaklarına ellerimi sürüyorum
    seni kollarımın arasında tutuyorum ağzından öpüyorum
    ikimiz birden bire austerlitz garı'na gidiyoruz
    austerlitz garı önüne bakıyor bizden utanıyor
    bir trene binmek ve rastgele defolup gitmek istiyorum
    trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak
    küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak
    kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar
    insanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum
    ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum

    samaritain'in ışıkları ocağıma düşmüş yalvarıyor
    bir roman için fevkalade oldukları düşünülebilir

    sen bir paket gauloise aldın bir paket mavi gauloise
    bense on frangımı amerikan bilardosuna kaptırdım
    seine kıyısında mırç büyük bir hayal kuruyordu
    seine kıyısında üçümüz sarhoş bir hayal kuruyorduk
    mavi bir ışık vardı işte ben onu kaybettim
    ben gölgemi kaybettim max jacob'un şiirlerini
    sen avucunda bir lokma rüzgar tutuyordun
    bu rüzgar için şairliğimi hınzırlığımı kaybettim
    aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi geçiyorsun
    dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim
    sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun

    marsilya'da bir akşam soğuktan tir tir titredim
    p. cheyney'in bir kitabını bir kahvede soluksuz bitirdim
    vapur ertesi gün saat beşte kalkacaktı

    ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak
    bunu allahım gibi aşikar biliyorum
    kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor
    on bir gün aç ve sususz gözlerinin içine bakacağım
    on ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim

    kaptan 5
    hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım usandım
    bir yumruk vurdum dünden kalma bir şarkıyı dağıttım
    van gogh bana bakıyordu deli gözleriyle bakıyordu
    ellerim titriyordu bir dakar yolculuğu kuruyordum
    güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum
    nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu
    asor adalarında on sekiz mısraımı unutmuşum
    onlar beni terk etmişlerdi yalnız kalmıştım mahvolmuştum
    sen beni terk etmiştin bunu yalnız serdümen biliyordu
    geceleyin ışıkları söndürüp senden bahsediyorduk

    seine kitapçılarında villon'un şiirlerini buldum
    nehir yürek gibi kabarmıştı rüzgar esiyordu
    bir hafta her gece villon'dan bir şeyler okudum

    sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın

    seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
    şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
    sacré-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
    seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
    belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
    kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
    kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi
    bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
    lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
    lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi

    benim şu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
    kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri
    bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
    odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar
    sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
    dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
    ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
    sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun

    eifel'in dibinde durduk ben bir cıgara yaktım
    saint-dominique sokağında şehir ışıklarını yaktı
    içim büyük karanlıktı ellerimi göğe uzattım

    soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu
    gece inmişti takım takım yıldızlar gözüküyordu
    şimdi sen başka bir şehirdeydin saçlarını kesmiştin
    dudaklarını boyamıştın bu seni tamamen değiştirmişti
    rüyana erkekler giriyordu hem çıplak giriyordu
    aklına ben geldiğim zaman utanıyordun
    onların arasında değildim çünkü ben yoktum
    ben paris'te kalmıştım adresim ezberindeydi
    her cumartesi istesen bir kart gönderebilirdin
    ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın

    kendimden kurtulmak için gölgemi koridora astım

    pazar günü sözleşmiştik beni mutlaka bekleyecekti
    simdi kalkıp gitsem mırç'ı bulacağım malum
    sonra vini-prix'ten üç litre şarap alacağımız
    sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz
    sonra mırç zehra'dan bahsedecek ben susacağım
    camlardan bakınca paris'in damlarını göreceğiz

    bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz

    Attila ilhan
    1 ...
  30. duygusallığın arttığı anlar

    1.
  31. fonda çok duygusal bir şarkının çaldığı an olabilir. (bkz: la vie en rose)

    canınızın çok sıkıldığı bir an olabilir (bkz: şehirler arası otobüs yolculukları)

    eski sevgilinizin mesaj atması olabilir (bkz: seni hala seviyorum)

    havanın kasvetli olması olabilir (bkz: ankara)

    herhangi bir Attilâ ilhan şiiri olabilir;

    hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
    sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın
    (bkz: Attilâ ilhan)

    ** *
    2 ...
  32. aşkın şiir kitaplarındaki gibi olmaması sorunsalı

    1.
  33. aşk'la ilgili bugüne kadar milyonlarca tanım yapıldı. Ama aşk hiçbir zaman şiir kitaplarındaki gibi olmadı. Tecrübeye sabit değildi. ister ilk aşkın olsun ister 485. Her seferinde baştan,sıfırdan başlıyorsun. Yaşadığın her deneyim aslında seni dibe,boşluğa,karanlığa çekiyor. Kaçsan da kurtulamıyorsun. Hani bazı apartmanlar vardır balkonundan atlasan ölmezsin bile ama sakat kalırsın. Aşk da bunun gibi bir şey olsa gerek acı çekmeye mahkumsun. ve işin ilginç tarafı bu acıdan zevk almaya başlamışsın.
    0 ...
  34. sizin sular akıyor mu

    1.
  35. sular kesildikten sonra komşuyla geçen diyalogdur. Karikatürü çok güldürmüştür.

    --spoiler--

    -iyi akşamlar ben alt komşunuzum. sularınız akıyo mu acaba?
    +hayır kesik...
    -allah allaah.
    +noldu ki?
    -bizde akıyo,gürül gürül!
    +gıcık mısın sen?
    -sanırım.
    +yürü git.
    -gidip bi duş alır yatarım heralde.
    +defol!!

    --spoiler--
    0 ...
  36. cem adrian ve sinan akçılın aynı ülkede yaşaması

    1.
  37. cem adrian ve sinan akçıl'ın aynı ülkede yaşaması ve ikisine de sanatçı denmesi sorunsalıdır.
    Yahu şarkılarını dinlerken ruhunuzu şırıngayla çeken,sesine ölünesi,tapılası adam Cem Adrian'ın yaşadığı bir ülkede nasıl olur da Sinan Akçıl daha çok dinlenir?
    Madem Sinan akçıl'a sanatçı diyorsunuz o zaman cem adrian ne?
    Aralarındaki fark çıplak gözle görülmeyecek cinsten büyük adamın biri sinan akçıl

    Seni gören kalp tak tak atıyor
    Kafada şimşek çak çak çakıyor
    Ha birde gördüm aşkların çoğunu
    Bizdeki herkese fark fark atıyor

    gibi beyin ve duygularını kullanmadan bir şey yazıyor.

    ve diğer insanın şarkı sözleri böyle;

    Beklemek, şimdi hiç duymayan birine,
    Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.
    Umut, şimdi hiç görmeyen birine,
    Gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.

    en iyisi sinan akçıl hayranlarıyla justin bieber hayranlarını bir odaya kapatıp buharlaşmalarını beklemek .
    9 ...
  38. rahatlatan şarkılar

    1.
  39. Moraliniz bozuk olduğunda dinlenecek şarkılardır.

    --spoiler--

    sinir falan kalmadı azizim.



    --spoiler--
    2 ...
  40. hayatlarımız film olsa

    1.
  41. hayatlarımız film olsa benimki 10 kişiden 8'inin anlamadığı ama ödül alan filmlerden biri olur.
    2 ...
  42. bu paraya kaç sakız olur

    1.
  43. küçükken para hesaplama yöntemimdi. Çok para benim için bir avuç dolusu sakız alınabilecek kadar paraydı. Zenginler ise bir oda dolusu sakızı olanlar. *
    5 ...
  44. kışın eli sıcak yazın soğuk sevgili

    1.
  45. dünya gerçekten bizim algıladığımız gibi mi

    ?.
  46. John Locke'un dile getirdiği sorunsaldır. Renk,koku,tat ya da ses gibi izlenimlerin kendilerinde bulunan gerçek özellikleri yansıtmadığını,dışsal özelliklerin duyularımız üzerindeki etkisini yansıttığını savunur. Mesela ben ağacı yeşil görüyorum ama acaba yeşil mi? Bir hayvan da onu yeşil mi görüyor?
    6 ...
  47. yapmayın böyle şarkılar

    1.
  48. Yapmayın böyle şarkılar. Sıçmayın ağzıma. Daha hava kararmadı *mına koyim. Yine sarhoşum. Basıp gelsem diyorum. Çıksam karşına. ”Yeter dön artık” desem. ”Ölüyorum oros*u çocuğu dön artık” desem.

    ”Nefes alamıyorum sensiz, geceleri uyuyamıyorum, sabaha uyanamıyorum, hala sen duruyorsun duvarlarımda, binlerce fotoğrafın duruyor, yıl oldu, dön artık” desem.” Bu s*ktiğimin yerinde, ben durmadan seni anlatıyorum yüzlerce kişiye, yalnız değilim, onlar bile özlüyorlar seni, yalvarıyorum dön” desem. Yüzüne dokunsam. Sakallarını okşasam. Cennet bahçesi dudaklarından öpsem. ” Hadi hayatım, gel evimize gidelim” desem.

    Benim çocuğum olmayacak mı oğlum. Kız olursa benim adımı, erkek olursa senin adını koyamayacak mıyım. Kime yakınacağım ben romatizmalarım azdı diye. Kiminle taşınacağım yaşlanınca, hani o izmir’deki sahil kasabasına. Ben ne bok yiyeceğim sensiz.

    Ben hala, karşıdan karşıya geçerken tutacak elini aramamak için dışarı bile çıkmıyorum oğlum. Sen, ne yapıyorsun bana. Yapma.

    Gözünü seveyim yapma.

    Küçük iskender'in bir eski sevgilinin ruh halini yansıtan sözleridir. (bkz: gel artık lan)
    5 ...
  49. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük