Kanada'da yaşayan Güney Koreli bir ailenin günlük hayatını konu alan Fresh off the Boat benzeri komik dizi. Yemek yerken iki bölüm izleyivereyim diye açıp saatlerce başından kalkamadığım oluyor. Bittikten sonra bile sebepsiz yere gülümseten, günün yorgunluğunu alan cinsten.
uzaktan bakıldığında çok güzel olduğu sanılan fakat yaklaşıldığında bir şeye benzemediği anlaşılan insanlar * için kullanılan "uzaktan güzel, güzelden uzak" şeklinde türkçeye çevrilebilen kırıcı ve yabancı bir deyimdir.
sözlükte popüler olmak ya da sözlükteki bayanlara selam etmek amacıyla "şöyle şöyle bir durumda ben bunu yapardım, işte bakınız ben buyum, böyle de bir insanım" şeklinde kişisel paylaşımlar içeren ya da "rüyada okul müdürünü world of warcraft oynarken görmek", "eski sevgilinin önceki gece 4 cevapsız çağrı bırakması", "d&r'da çalışan sarışın kızı unutamamak" tarzı gereksiz yere özelleşip * diğer masum yazarların yazmak hatta okumak istemeyeceği ayrıntılara yer veren, sözlüğü sevgili günlüğe çeviren başlık açmalardandır, görmek istemediğimiz ya da en azından sol frame yerine ben bu yazıyı sana yazdım başlığı altında görmek istediğimiz ayrıntılardır.
ortaçağ avrupasının aşkıdır. tercihen yakışıklı bir şövalye iki dünya bir araya gelse kavuşamayacağı ya da elde edemeyeceği bir kadına * aşık olur. ve onu yakışıklı bir şövalyeye yakışır bir biçimde olanca asaleti ile sever. zaten her yönden mükemmel olan * şövalyenin duyduğu bu aşk, kadının bedenine değil ruhuna duyduğu hayranlıktır. **
uğur gürsoyun şizofren çocuğu fırat'ın sorduğu bir sorudur. "ağzından öpmüş ablacım, evet." cevabını alır ve gece yatağına yattığında hayali arkadaşına açılmadan edemez: "dün birisi birisini ağzından öpmüş."
tam olarak türkçe karşılığı bulunmayan, ingilizce'ye de almanca'dan geçmiş olan "kötü ruhlu hayali ikiz" diye tanımlayabileceğimiz bir kelime. freud'un alter ego* diye tabir ettiği şey. bir nevi tyler durden yani.
çizgi filmlerde karakterimizin sol omzunda belirip kötü kötü fikirler sunan karanlık adamcıktan farklı olarak doppelganger, zaman zaman beliren değil her zaman olan ama aslında hiç olmayan bir kişilik, bir gölgedir. bu ikinci benliğin sadece kişinin kendisine göründüğü söylenir. kendi kendine konuşan birini gördüğünüzde biliniz ki o aslında doppelgangerı ile konuşuyor olabilir. şizofreni belirtisidir. fazla düşünüldüğünde insanı korkutmakla kalmayıp her yerde ikinci benliğini aramasına sebep olabilir. fakat kendisi çağırmakla gelmez, sadece istediği zaman görünür. ölümün habercisi olarak da bilinir. mesela kraliçe elizabeth * kendi yatağında yatmakta olan bu benliği gördükten kısa bir süre sonra hakkın rahmetine kavuşmuştur.
aslında herkesin bu hayali benliğe sahip olduğu söylenir. kişi iyiyse doppelganger kötüdür; kişi kötüyse de doppelganger iyidir ve bu ikisi bir araya geldiklerinde birbirlerini yok ederler. bugün yaşıyorsak doppelgangerımızı görmediğimizdendir. zira onu gören kişi ölür ölmemişse de zaten intihar eder. belki de doppelgangerazraildir, herkese kendisiymiş gibi görünerek kendince eğleniyordur.
doppelganger, aynı anda iki farklı yerde görüldüğü iddia edilen korkunç insanların hikayelerinin de açıklaması olarak görülebilir. çünkü nadir olarak kişinin tanıdıklarına da görünebilir.
kısacası doppelganger gizemli ve korkunç bir şeydir ve büyük ihtimalle tyler durden kadar yakışıklı değildir.
batıdan aldığımız ahlaksızlıklardan * biri olduğu için i never ya da never have i ever olarak da bilinen şişe çevirmece tarzında bir oyundur.
oyunda herkes sırayla ben asla diye başlayarak o zamana kadar yapmadığı bir şeyi söyler ve o şeyi yapmış olanlar içkilerinden bir yudum alırlar. amaç, kişinin kendisinin yapmadığı fakat başkalarının yaptığını tahmin ettiği şeyleri söyleyerek içkisini bitirmemesidir. ama asıl hedeflenen herkesin çılgın fantazilerini ve deneyimlerini ortaya koymasını sağlamaktır. oyun sonunda en az içmiş olan kişi kazanır fakat bir yalancının "ben asla sevgilimi aldatmadım" demesinden sonra herkes sarhoş olduğundan kimin ne kadar içtiğinin önemi yoktur.
sahanda yumurtanın ingilizcesi olup yumurtanın güneşinin yani sarısının yukarıda olduğunu anlatmak üzere uydurulmuş basit ama kulağa hoş gelen bir isimdir. tersi için (bkz: over easy)
yönetmenliğinin Kenan Işık tarafından yapıldığı, ışık oyunlarının çok iyi kullanıldığı, uzun sürdüğü için kimilerini uyutan ama aslında tam bir sanat eseri niteliği taşıyan, öykünün içindeki öykünün, öykü içinde öyküsü şeklinde tanımlanan tiyatro oyunu.
masanın üzerine dökülen vişne suyu, domates çorbası, zeytinyağı ve sarımsaklı yoğurt benzeri şeyleri bir anda gözümüzün önünden alıp götüren halkacıklar, kimilerine göre de fillerdir. fazla önemsemesek de yokluğunu düşünemeyeceğimiz değerli şeylerdendir. gözlerinizi kapatın ve selpak benzeri yumuşak dokunun hiç icat edilmemiş olduğunu düşünün ne demek istediğimi anlayacaksınız. **
ilkokuldayken hatıra defterlerimizde görmeye alıştığımız emir cümlesidir. kocaman bir "s" harfinin yanına "eni eveni en de ev" şeklinde yazıldığında daha havalı durur. uyumu bozacağından ayrı yazılması gereken "de" eki malesef bitişik yazılır ya da aşağıya geçmeden hemen "sen"in yanına yazılır. *
kanımca kişinin sadece mutlu olduğunda yapabileceği daha da mutlu edici, rahatlatıcı bir eylemdir. mutsuz bir kişi aksine nefes alamaz. boğazına bir şey düğümlenir ve sonra bir anda gözleri dolar... *
street fighter'da ken ve ryu adlı yakışıklı kahramanlarımızın bacaklarını tan sağtürk gibi açıp ters bir şekilde havada dönerek rakibin kafasına vurmaları hareketine denir. ters aduket* olarak da bilinir. üç aduketin ardından gelen bir oryuken* ve iki dep dep you win, perfect övgüsünü duymanıza yetecektir. *
genellikle karşı tarafın bir anda söyleyecek bir şey bulamaması ile sonuçlanan aşırı genel bir tanışma sorusu olup chat ortamında sıkça kullanılır. bu sorunun ardından bana kendinden bahset ve ne kadar tatlısın gibi tümcelerin sarf edilmesi muhtemeldir. böylesine saçma bir soru soran birinden hemen uzaklaşılmalıdır.
- nelerden hoşlanırsın?
+ eylül yağmuru ardından ıslak dallarda dolaşan masum uğur böceklerinden. *
telefonunuza en çok çağrı bırakan numara gizli numara olduğunda artık gizemli numara olmayı da hak etmiş demektir. bazılarının çılgınca merak etmesine bazılarının da sinir olmasına sebebiyet veren bu numara sahibi terbiyesiz kişi çok kötü kalpli bir insadır, gargameldir, canavardır, yeter artıktır. kısacası gizemli numara numaraların en kötüsüdür.
2 mart 2007 tarihinde eskişehirde açılmış olup şehrin insanları arasında "ne o? alışveriş merkezine mi gidiyosun?" türünden esprilerin yapılmasına sebebiyet veren alışveriş merkezi.
tabaktaki yemeğin bitirilemediği durumlarda anneler tarafından sarf edilen emir cümlesidir. aynı cümle misafirliğe gidilen evin annesi tarafından da kullanılır. "bütün gün uğraşıyorsun ama bak 10 dakika içinde hepsi yenip bitiyor" diye sitem ettikleri de görülse de aslında yaptıkları yemeklerin hepsinin tüketilmesini, bir lokmasının bile ziyan olmamasını isteyen bu anneler, üstün duygu sömürüsü kabiliyetleri ile doyan birine bile dopdolu iki tabak daha yemek yedirme konusunda başarılıdırlar ve ekmeksiz yendiği takdirde daha nice tabaklar dolusu yenebileceğini düşünürler. *