hani bir laf vardır ''gavur yapıyor ya abi'' diye, tam da o hesap, yapıyorlar abi.
isviçre'de genelevlerde kalp kriz geçiren müşterilerin sayısının artması üzerine hayat kadınlarına kalp cihazı kullanma eğitimi veriliyormuş.
şimdi burda bizi ilgilendiren ne? kalkıp isviçre'ye mi gidicez gönül rahatlığıyla bu işi yapabilmek için, tabi ki hayır. he imakan olsa gitmez miyim? tabi ki giderim.
olay ironik be canlarım. bizde tıp fakültesinde okuyanlar, hatta okuyanları bırakın yeni mezunlar bile doğru dürüst eğitim almaz iken, bir şırınga bile vuramazken, eloğlunun yaptıklarına bakın.
işte böyle bir ülkede yaşıyoruz. sikindirik bir haberde bile diğer ülkelerle aramızda ne kadar derin uçurum olduğu şırrak diye yüzümüze çarpabiliyor.
amann benim de derdime bak. nasıl olsa nüfusumuz 80 milyon olmuş,aslanım biz, her şeyi hallederiz eyvallah.
bu akşam itibarı ile guiza'nın zirveye yerleştiği topluluk. ama helal olsun, adam fenerlisini de, galatasaylısını da, beşiktaşlısını da bir çatı altında topladı ya.
son yıllarda içine bir cezmi ersöz kaçmış gibi yazan reha muhtar'ın yazısının başlığı.
aslında delikanlılık raconunda çok da bilinen şeylere değinmiş rehamız muhtarımız. bir erkeği asla ve asla kadınının yanında küçük düşürmeyeceksin.
erkekler çok şeyi kaldırabilir hayatta. ama kadınının yanında hakarete uğramayı, küçük düşmeyi asla.
bir erkeğin diğerine yapabileceği en ölümcül hatadır bu. üstelik öyle mecazi anlamda değil bu ölümcül hali.
hani derler ya, ''yarim yaramdır'' diye. o hesap. kadın, erkeğin her zaman için en zayıf, en kırılgan noktası olmuştur.
sokaktaki en basit adamdan, başbakana kadar değişmez bu. son yaşanan meclis kavgası mesela. başbakanın bile çileden çıktığı nokta eşinin üzerinden ona saldırılması.
bir erkekle nasıl bir hesabınız olursa olsun, asla ama asla bu hesabı onun kadını üzerinden yapmayın, bedelini ağır ödersiniz.
he bu arada adamın başlığını kullandık, yazısına da bir göz atın;
Erdiğin duyulursa çıkarsın ermişlikten
ücralığı nimet say, jurnalci kitleden kaç
nice sakınsan da infaz parazitinden
bulamazsın vicdanına uygun bir tıkaç.
Keşke sen de var olsan, ben düşününce.
Bu dünya korkunç fakat öğretici de
masumiyet kodesinden firar eylesek
bizim olsa karaya vuran mat gölge.
Varsın zangırdasın tabiatın çatısı
sahibine ulaşsın da yollanan her öpücük.
Emperyalistler kendi derdine yansın
ikimiz hayırlı bir iş için öldük.
şerefsiz uyuşturucu tüccarlarının zula için başvurduğu yöntem. bu soktuğunumun ibneleri milleti zehirlemek için sattıkları uyuşturucuları kuran ı kerim ve çeşitli dua kitaplarının arasına saklıyorlarmış.
zannederim ki din en büyük afyondur lafını götlerinden anlamış bu dallamalar.
ömer üründül tanımı. hakemin futbolcular arasında olay çıkmasını, gerilimi engellemesi şeklinde tanımlanabilir. iyi bir şeymiş yani, ömer abi öyle dedi.
son sigara zamları ile gerçek yüzleri ortaya çıkan kitle.
bu kitle yıllarca bizlere winston'u övdüler. yok kısası şöyle güzel, lıghtı şukela falan. ama ne oldu, malbuşla nerdeyse aynı fiyata gelince hemen sattılar sigaralarını. madem aynı para niye winston içim tribine girdiler.
lan madem öyle yıllardır ne diye övüp durdunuz bu sigarayı he, niye kandırdınız lan bu milleti. hem en terso zamanınızda yanınızda olan bir sigara bu kadar kolay terkedilir mi lan vicsdansızlar.
hani içilen sigaradan karakter tahlilleri yaparlar ya, ben de yaptım arkadaş. bundan sonra winston içen birine güvenmem, satıcı oluyor bunlar.
abdurrahman dilipak' ın türk kadınına önerisi. bu çok düşünceli sevi adamı bakın neler demiş;
''günde üç öğün ve tıka basa yemek yiyen özellikle kadınlarımız, kendilerine fiziki yönden zarar verip aşırı kilo alıp badi badi yürümek zorunda kalırken, kocalarına da zarar veriyorlar. bu kadınları gören kocaları bodrum gibi yerlerde başka kadınlara bakmaya başlıyorlar.''
ya gördünüz mü işte. bu kadınlar kendilerine bakmıyorlar, erkekler de onların yüzünden başka kadınlara bakmak zorunda kalıyorlar. aslında tüm suç kadınların.
tahminimce sadece bize özgü bir durumun kahramanlardır.
medyadan takip etmişsinizdir, etmediyseniz de edin, enteresan, hoş şeyler bunlar. uzatmayalım, edirne'deki olaylardan sonra şehre sokulmayan göstericiler, şehir dışında bir dinlenme tesisinde bekliyorlar, beklerken de herhalde ısınmak için falan halay çekiyorlar. e bunlar tam medyalık görüntü.
tabi bu görüntüler ekrana düşüyor, ekranda o gösterilerde çoluğunu çocuğunu gören anneler, babalar soluğu edirne'de alıyor.
ya olayın güzelliğine bakın, sen aslında sisteme karşı bir hareketin, bir gösterinin içindesin, orda sloganlar atıyorsun falan , çat annen, baban geliyor seni ordan çekip alıyor. hani küçüklüğümüzde maç oynarken akşam olurdu da bizi eve çağırırlardı ya o hesap.
bana göre işin en güzel kısmı, ailelerin her ne olursa olsun, yaşları kaç olursa olsun evlatlarının peşini bırakmamaları. işte bizi her şeye rağmen ayakta tutan da bu çoğu zaman burun kıvırdığımız aile bağlarımız.
ne diye kızıp, çemkiriyorsunuz ki, bakın elemanların ilk entrylerine, tanım desen yok, format desen yok ama sözlük yazarı olmuş. sen adamı böyle kabul edersen, o da öyle yazmaya devam eder.
bu noktada yönetim işin içine girecek. madem tanımsız, formatsız, sohbet tadında entry girilebiliyor tüm yazarlara bu hakkı tanıyacaklar, herkes kafasına göre takılacak.
mhp'nin yasa teklifi. teklif kabaca kanunlarımızda suç olarak kabul edilmeyen uçucu madde kullanımının suç olarak kabul edilmesi. yani tinerciler artık tiner çektikleri için hapis edielebilecek.
mevzunun bir ilginç ayrıntısı daha var. gazetenin ki kendileri vatan oluyor haberi manşetten veriş şekli. ''mhp nin teklifi, tinercileri bir yıl hapse atalım''. manşete bakarsan tüm tinerciler toplanıp hapsedilecek, oysa okuyunca anlıyorsun olay bambaşka.
türk medyası artık bu manşet işinin bokunu iyice çıkardı. tamam manşet dediğin ilgi çekici olacak da haberin yanlış algılanmasına da sebep olmayacak.
milli eğitim bakanlığı'nın felsefe derslerindeki yeni müfredatının amacı.bakanlık öğrencilerin felsefe dersleri sayesinde hikmet kavramına ulaşmasını amaçlıyor.muş.
--spoiler--
Yenilenen Felsefe müfredatının,Felsefeyle Tanışma adlı birinci ünitesinde kazanımlar arasında ilk sıralarda ,Hikmet kavramını fark eder;Felsefe ve hikmet arasında bağ kurar& kazanımlarına yer veriliyor. Felsefe ve Hikmet kazanımı olarak da öğretmenlere, ;Hikmet kavramının kökeni belirtilip kadim düşünce çevrelerindeki (Hint, Çin, Pers, Yunan, Türk vb.) yansıları kısaca vurgulanmalıdır, ;Felsefe ve hikmet arasındaki etkileşim ve ilişki açıklanmalıdır; uyarısında bulunuluyor. Hikmet kavramının, çok sayıda kaynakta, ;Allah katından gelen vahyin öğretildiği bilgi, Tanrı;nın insanlar tarafından anlaşılamayan amacı ve eski dilde felsefe; anlamlarına geldiği belirtiliyor.
--spoiler--
yani kabaca, amaç felesefe sayesinde öğrenilecek soru sorma kabiliyeti ile sora sora dine ulaşmak.
böyle hava durumu bülteni gibi bir şey. bir an önce yayına geçmeli. bu ne amına koyim ya, iki günde bir sigara fiyatı mı değişir. bir gün 7 lira, öbür gün 5 lira. taşşak mı geçiyorsunuz bir karar verin lan.
hayır sizin yüzünüzden mahalle bakkalı ile kavga edicez. o tutturcak dün 5 di, ben tutturcam bugün 3'e indi, hiç yoktan gircez birbirimize, veresiyeden de olucaz.
tartışılmaz bir gerçek. o kadar tartışılmaz ki, tartışmaya kalkana kafa göz dalarım, olmadı kalbini kırarım.
efendim malumunuz, transfer haberlerinin bir numaralı geyiklerindendir. transfer edilmek istenilen ünlü futbolcu ikna edilir, kulübü ikna edilir ama her ne hikmetse eşi ikna olmaz.
bu ülkede ne kadar gerçekleşmemiş transfer varsa hepsi futbolcuların eşleri yüzündendir. yani yıllardır koskoca kulüplerimiz, anlı şanlı medyamız bize böyle söylediler. eşek kadar adam bunlar, yalan mı söyleyecekler.
e bu durumdan da ulaşılabilecek en doğru tespit de tüm futbol camiasının kılıbık olduğudur. var ya elemanlar biraz karıdan korkmasalar bu ülkeye ne topçular gelirdi, ne biçim takımlar kurardı kulüplerimiz aklınız durur. ben diyeyim 3, siz diyin 5 şampiyonlar ligi kupası almıştık çoktan.
öyle zamma böyle başlık diyerekten bulunduğumuz şehrin çeşitli yerlerinde ikamet eden kaçakçı esnafını sözlükçülere duyurma amaçlı anket girişimi. hiç kimse kızmasın valla, işin ucunda paket başı 2 tl var.
misal merter ziraat bankası yanındaki yurdum kaçakçısı. ne ararsan var.
en büyük hiper marketinden, en küçük mahalle bakkalına kadar hepsini kapsayan küme.
malumunuz hükümetimiz hiç acımadan sigaralara gacırt diye zammı yerleştiriverdi. resmiyete binmemesine rağmen sağır sultan bile duydu bu zamları. paket başına düz hesap 1 tl'lik bu zam yurdumun dürüst esnafı tarafından hemen değerlendirildi.
özellikle cumartesi günü itibarı ile istanbul'da aradığınız sigarayı bulmak neredeyse piyango tutturmak gibi bir şey. hepsi tezgah altına gömülü durumda.
bu durumun savunucuları da olabilir, serbest piyasadır, şartlar bunu gerektiriyor falan filan. benim şahsi görüşüm ise stokladıkları, tezgah altlarına gömdükleri o sigaralardan elde edecekleri kar, kaç para olursa olsun bu gün yedikleri küfüre değmez.
ayrıca, yeri gelince herkes bu memleketteki büyük vurguncuları, hortumcuları eleştiriyor ama görüyoruz ki bu ülkede kimin eline bir fırsat geçse hiç çekinmeden, insanları mağdur ettiğini düşünmeden bunu ranta çevirmekte hiçbir sakınca görmüyor.
bu gün 1 tl'lik hiç de ahlaki olmayan karların peşine düşen insanlar yarın daha büyük rantlarda neler yapmazlar acaba?
bazen hükümete, politikacılara sövüp duruyoruz da, acaba bizim sokaktaki insan olarak onlardan çok bir farkımız var mı acaba?
efendim malumunuz ilaçlarımızı artık marketlerden alacağız. bununla ilgili pek çok tartışma yapılıyor ama bu arada gözden kaçan hayati bir nokta var.
reçeteleri kim okuyacak?
bildiğiniz üzere bizim doktorlarımızın yazıları bir nevi hiyeroglif şeklindedir. öyle her önüne gelen okuyamaz, ayrı bir ihtisas lazım bunun için. şimdi allah için bu zamana kadar eczacılar bunu bizim için yapıyorlardır.
peki şimdi ne olacak?
garibim market kasiyerleri bu reçeteleri nasıl okuyacak, doğru ilacı nasıl verecek?
işte bu noktada reçete okuma kursları devreye girecek. verilecek eğitimle her türlü doktor reçetesini okuyacak düzeyde kasiyer yetiştirecekler.
bakın kenarda biraz birikmişiniz varsa bu kurs işini düşünün derim. sadece istanbulda'ki market ve bu marketlerdeki kasiyer sayısını düşünün, paranın amına korsunuz benden size garanti.
bim de prezervatif satılması geyiğini rafa kaldıracak satıştır. malum, artık ilaçlar marketlerden alınacak ya. aslına bakarsanız sözlükler alemi için güzel bir gelişme bu marketlerden ilaç satışı. bir sürü geyik çıkar buradan.
hani şu herkesin pek meraklı olduğu ve sahip çıktığı içimizdeki çocuk var ya, hani ısrarla içindeki çocuğa sahip çık falan derler ya, ha işte o velet.
ee içimizde de olsa çocuk değil mi bu sonuçta? çocuk dediğin bildiğin hastalık paratoneri, kızamıktan tut suçiçeği'ne kadar bir sürü hastalık var geçireceği. ister misin, bir kızamık, bir suçiçeği olsun şerefsiz haldur huldur kaşıntıya sebep olsun içinde. hayır derdini de kimseye anlatamazsın, bu öyle bir velet ki sadece edebiyat yaparken çıkıyor ortaya.
onun için sevgi kelebeklerine bakma sen, dinleme onları, içindeki çocuğu yaşat falan hikaye, bırak senle birlikte o şerefsiz de büyüsün, adam olsun.
benzinden sigaraya, ekmekten doğal gaz'a, vergilerden harçlara, kısaca iğneden ipliğe her şeye yüzde 20'lerden başlayıp yüzde 60 'lara zam gelecek bir 2010' a şahsen girmiyorum arkadaş.
benim faturalarımı noel baba ödemiyor, yemişim 2010'nu.
bakarsan buna kimse aldığı parayı hak etmiyor. bir tek bunlar hak ediyor anasını satim. he ne hikmetse şimdilik sadece polislere ilişmiyor. artık ne hikmetse.
gerçi bir yandan da anlıyorum ben onu. kendi oğluna bakıyor, bakanlarının çocuklarına bakıyor hepsi cevval gibi delikanlı.
genç yaşta armatör olmuşlar, gemicikleri var, kuyum işine girmişler, mısır işine girmişler, girmişler de girmişler.
e bu çocuklar, bu garipler bu kadar çabalayıp heba olurken bu ülkenin işçisi ne yapıyor? yatıyorlar.
