universite de nice sophia antipolis bünyesindeki türk öğrencilerin düzenlediği radyo programı. ilginç konular ve güzel müzik seçimleriyle ilgi çekmektedir.
hakkında bu kadar çok olumsuz entry girilince küstü sandığım okul.içinden o kadar boş insan çıktığı içindir ki umut oran gibi siyasetçiler,engin atsür gibi sporcular,suat suna gibi sanatçılar,tufan türenç gibi gazeteciler,mehmet güleryüz gibi ressamlar çıkmıştır içinden.yapmayın etmeyin güzel kardeşlerim bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak bu toplumda sık karşılaştığımız hastalıklardan biridir bari siz göstermeyin bu tutumu.eğer bu okul 225 senedir ayakta kalabilmişse,yetiştirdiği çocuklar bu ülkenin yararına güzel işler yapmışsa saldırı derecesinde eleştiri yapmak doğru değildir diye düşünüyorum.ha sizin kastettiğiniz boş tipleri biz de biliyoruz bırakın onları bu okulun temsilcileri olarak biz eleştirelim.Ve son olarak bütün genellemelerin yanlış olduğunu unutmayın.
40 milyona bilet alarak içeriye girdiğim konserdir.canlı performans olsun,rob halford'un yaşına rağmen bozulmayan sesi olsun,scott travis'in davulu ağlatması olsun bunlar güzel şeylerdi.konseri izleyen tam 8000 kişi vardı.kapıda beklenirken bir ara ogün sanlısoy,şebnem ferah gibi ünlülerle de karşılaşılmıştır.a touch of evil,night crawler,the ripper,living after midnignt gibi şarkıların çalınmaması hayranlarını üzdü ama türkiye'deki heavy metal camiası için önemli bir olaydı.ancak hacı olmaya tam olarak iki adım kalmıştır.
aynı gün judas priest gibi bir konser varken gitmenin bir rockera göre saçma olacağı konserdi.zannedersem aralarındaki tek fark iki grubun da konserde angel parçasını çalması oldu.
birkaç yağmur damlası düştü gökyüzünden yüzüme ve ben tekrar dirildim.yolculuktan önce limanda birbirlerini uğurlayan sevgililerin hissettiklerini hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.. hayat denilen şey ne garip,ne sürprizlerle dolu değil mi ? anlatmak istediklerim olduğunda susmak mı doğruydu ? hayır hiçbir zaman böyle değildi aslında ama işte bazen insan kendine söz geçiremiyor.. cesaret ile sinmişliğin arasında kalmak belki de en kötüsü çünkü insan ne yapacağına karar veremediği gibi bir o yana bir bu yana misali savrulup duruyor.gökyüzümdeki gökkuşağı yeniden görünüyor yavaş yavaş.renkleri algılayabiliyorum artık,sesleri duyabiliyor ve uzun süredir hissetmediğim şeyleri tekrar ve tekrardan hissediyorum.susma diyorum kendime içimden haykır ona kaybedeceğin ne var ki ? aslında o kadar kolay değil biliyorum belki de bilinçaltıma cesur bir insan olduğumu ispatlama çalışmalarından ibaret hepsi ama olsun bu heyecanı yaşamaya değer ... güneşli bir günde sahil kenarına oturup yelkenleri izleyen ve annesinin elini bir an olsun bırakmayan bir çocuk gibi mutluyum artık ben.yalnız başıma yürüdüğüm loş sokaklarda kulağımda çınlayan melodiler hep seni anlatıyorlar.ben artık hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanıyorum çünkü hiçbir tesadüf bu kadar can alıcı olmaz,olamaz.öyle kadere inanan bir insan falan değilim ben ama saçma da olsa hayatın yollarımızı birleştirdiğini düşünüyorum.keşke bunları senin yüzüne karşı bağırıp çağırabilsem.. hem senin benim hikayemin bir parçası olmak istediğinden emin değilim ister miydin ki acaba bilemiyorum ki... içimdeki bu merak beni öldürücek sanırım artık dayanamıyorum.saniyeler,dakikalar,saatler,günler,aylar senin içinde olduğun düşüncelerle geçiyor.delirdiğimi düşünmüyorum ama eğer aşk denilen şey delirmekse buna aldırmıyorum bile.geceleyin karanlıktan korkup ışığı açık bırakan küçük çocuklar gibi hissediyorum kendimi.ben karanlıklar içinden gelen korkak bir adamım evet doğru duydun artık bunu kendime söylemekten çekinmiyorum aksine kabullendim bile.ve artık geldiğim yere geri dönmek en son isteğim onun için ışığın hep açık kalmasını istiyorum ki hiçbir şey belirsizlik içinde kaybolup gitmesin.. artık mutlu olmak istiyorum ve şundan eminim ki mutluluk bir oyun değil gerçeklik olmalı artık benim hayatımda.