on numara beş yıldız bi insandır. yirim. böylece tanım kısmını geçiyoruz. ehe mehe zöhe.
gelsin beni bulsun, eğitsin. çıraklıktan yetiştirsin. el versin. ne bileyim lan bişey yapsın arkadaş. ben her gün "günler 32 saat olsun yhaa :(" diye ağlamaktan bıktım. baktım ibne yörüngenin değiştiği falan yok; dedim ki dem bu demdir kızım, git kendine ajanda al. -yalnız dem bu demdir demedim. onu şimdi uydurdum, yani iç sesim onu diyecek olgunlukta değil- *
yazmaya yazmaya entry girmeyi de unutmuşum. öhhöm. akıllı telefonlar var ya, onların bi de takvimleri var. he işte onlar sayesinde her işini ayarlayan, yetiştiren insanlar var. görüyorum ben varlar yani. her yerdeler. nasıl o kadar planlı o insanlar. ertesi gün giyeceklerini akşamdan ütülüyorlar mı? günü gününe mi çalışıyorlardı öğrenciyken? ne bileyim genetik bişey mi bu. yoksa zorlamayalım mı hiç? bunlar hep soru mesela.
> koydum sevinçlerimi önüme, baktım. hepsi sensin.
iddialı biliyorum, ve kesinlikle sevinçlerim senden ibaret değil. ama şu an sadece onları hatırlıyorum. afedersin, bu gece böyle.
> her işte bir hayır, bu işte hepsi sensin.
bir kadının kendine yapabileceği en büyük kötülük, bir türlü arkadaş olmayı beceremediğin o adama "sana kız ayarlayalım" demesiymiş. bu işte ne kadar samimi olduğunu sınamak da saçmalığın daniskasıymış. bu işleri nasıl biliyordun ki kızım? yazar burada "ben de onu tanımak isterim" lafını duyunca ancak ciddiyeti fark etmiş.
Ben su ana gorduklerimi uzun uzun anlatirim, kategorilerim, alt basliklara ayiririm falan da. Gerek yok. Telefondan entry girecek kadar kafama takmisim zaten; direkt konuya girerim.
Sevgili zengin genclerin kafayi pilatesle bozmus manitalari, maca ne icin geldiginizi cozemedim. Azalarak bitmenizi umut ediyorum.
futboldan zerre anlamadigi, hoslanmadigi halde, sevgilisinin yaninda "dostlar locada gorsun" ekoluyle mac izlemeye gelen, ustune tum hassasiyetsizligini takinip sevince/huzne ortak olmayan hatun kisisi, iyi bir sey yapmiyorsun.
Bi 3lu cekmeye heves eden tipte hatun olsan tadindan yinmez bir sevgili olabilecekken, gol oldugunda bile tepkisiz kalarak iticilikte sinir tanimiyorsun.
Ben de ne kadar issizsem artik. Yarin 2 vizem var, sen tut bu saatte telefondan elin tikisine atarlan. Sonra vay efendim bilmem ne..
kısaca babamdır.
gerçi uzunca da babamdır.
her neyse, konuyu biraz uzatmak istiyorum işte, anlayın.
bugün olanca yağmura rağmen babamı arabasından ayırıp sırasıyla vapur tramvay füniküler gibi toplu taşıma araçlarına bindirdim. belki kızı neler çekiyor anlar da, dört lastik üzerinde giden bir otomofil* çekeriz.
neyse uykum varmış meğersem, uzatmiyciim. 45 yaş üstü; bugüne kadar hep makam aracı, şoförü olan birinin halkın arasına karışmasını bilahare şeederiz. yazarız.
fx12 hızında olayın geçtiği sahneye geldik mi? geldik. neresi orası? süleymaniye camii.
müslüman kişisine kısaca babam diyorum, hem yalan söylemiyorum, hem tanım kurallarını piç etmiyorum. mis. camiden çıkmışız, o kapının hemen önünde ayakkabı giymek gibi müthiş komplike olayı bile halletmişiz, her şey güzel; ama yağmur o biçim. kımıldayamıyoruz. caminin önünde benim de dikkatimden kaçmayan, öpüşeyazan bir çift var. aramız 3 adım var yok. sıçtık diyorum. babam şimdi bunları fark edecek, olay çıkacak. konuyu değiştir kızım. değiştirr hadii.
-şunlara bak yaa! müslüman pazarında salyangoz satıyorlar. bu nedir arkadaş!
iç ses: ahan da.
+ baba boşver, bak yapma.
- ya dedim belki canı bişeye sıkkındır, teselli ediyordur da, adam götüyor. böyle iş mi olurmuş.
ingilizcesi çat patmış bu müslümanın, öyle farz edelim. tok sesliymiş ayrıca mesela. sinirli bir üslupla
- ayem sori. here is mosque!
ciddi anlamda gözümü kapadığım bir sahne oldu. turist hatunu vakumlamayı bıraktı. elini babamın koluna hafifçe koydu. o sırada ben araya girmeye hazırlanırken,
* i'm sorry. my fault.
bu ihtimallerden ilki, turist olan çiftin hatasını anlayıp efendi gibi gözden kaybolması.
ikincisi de dayak yemesi. ki ona da çok yaklaşmıştık. etraftaki diğer turistlerin eminim ki mal mal bakacakları, nasıl bir izlenime sahip olacakları sikimde bile olmadığı halde "caminin önünde öpüşen çifti dövdüler, türkler çok bağnaz :((" endişesine kapılacakları bir sahne olacaktı. ha niye kavga etmesinler diye geçirdim aklımdan bilmiyorum, dövse dövülürdü yani adam. yazar burada sinirlenmiş sanırsam.
ne diyorduk,
avrupa çok ilerisin b'olum. bas geri biraz. annadın mı? şıtrayze höstünüz.
eğer ismiyle nick almadıysa, itüsözlükte adaşı bişeyler yazıyor.
ben de diyorum nerden çağrışıyor bu isim. hey gidinin. gayboldu gitti.
master of tesadüfs.
ya aşkından köpeen olmuşumdur ama açılamıyorumdur ya da acı falan da çekmiş olabilirim ama sonuçta seni unutmuşumdur. soru şu, deplasman yasağını neden kaldırmadınız lan!?
+ görüşmek istemiyorsan görüşmek istemiyorum de.
- fark etmez.
vereceğim tepkiye sokayım. of.
bi de çok sık olmamakla beraber, birden fazla sözlükte yazıyorum. kafam bulandı yeminle. bunda bile dengem yok yarebbim. çektiğim çilee mi...yıllardır tuttuğum nöbeeööeeöee..büyük sanatçı irem'e saygılarımı gömçürüyorum. öptüm canıms.
durup dururken ağlamam çok saçma. ağlarken entry girmem daha da saçma. ama artık o kadar sahte oldu ki etrafımdaki her şey. gelip buraya yazıyorum. mutlu gibi görünmekten yoruldum, ama mutsuzum diyecek de bir argümanım yok.
birine ağlıyorum dedim, nedeni var mı diye sordu. yok dedim, sabaha geçer dedi. haklı olabilir, ama bu onunla bir daha konuşmayacağım gerçeğini değiştirmiyor.
her neyse sonuç olarak dengesizlerin efendisiyim. her konuda öyleyim. nereye kadar böyle gidecek bilmiyorum.
bugün kabataş-üsküdar motorunda derbiden dönenlerin olduğu seferde sana gayet nazik bir şekilde yer veren galatasaraylı adamın gözüne girsin diye buğulu cama "bize her yer trabzon" yazdın da ne oldu? salak mısın!?
+ kızım sen bi söylesene görüşmek istemiyor musun? bak valla aramıcam.
- ..
+ ya ne o zaman? tamam ya bırak. seni bi daha arayanın anasını siksinler. seni ararsam var ya enn ağğdii orospu çocuğuyum.
falan.falan.
otobüste arkamda oturan eleman sevgilisiyle telefonda konuşurken, kayış bi yerde koptu ve aslında baktığında gayet de efendi bir tipe benzeyen bu esas oğlandan bunları duydum. saçmalar saçması. ama işe yarar, o ayrı.
fala inanma falsız da kalma gibi dünyanın en karışık durumunu benimsemiş insanlarız. bence doktora gidip gitmeyeceğimize çok rahat karar verebiliyoruzdur.