"tırnak içinde". evet evet tırnak içinde. kelimenin kendi "tırnak içinde".
lan aldı başını yürüdü bir "tırnak içinde belirtiyorum " yavşaklığı. hangi televizyon kanalında bir tartışma programına göz atsam, o çok bilmiş konukların hepsi bir konu hakkında konuşurken mutlaka bu kelimeyi kullanıyor.
"işte falan şöyle yapmış, filan böyle yapmış, iyi de "tırnak içinde belirtiyorum" bu da böyle yapmış.
ulan sizin tırnağınızı da, içinizi de sikeyim. *evet.
"mars ta hayat var mı, yok mu" tartışmalarını bir kenara bıraktıktan sonra, mars'ta insanların yaşayabileceğini varsayıp yapılabilecek alternatif meslekler konusunda tahmin yürütme durumudur.
ben, ikinci el ufo alım satımı işine girerdim. iyi para getireceğini eminim.
suyun üzerinde yürüyeceğini iddia edip, hazırlık olarak bir hafta boyunca dua edip oruç tutan, Jonathan Mthethwa' nın isa gibi suyun üzerinde yürümek isterken timsahlara yem olması durumudur.
üzüldüm, yani bir insan nasıl bu şekilde mantıksız atraksiyonlar üzerinde kafa yorar ki.
"kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır" varsayımından yola çıkarak çapkın erkeklerin uygulamakta bir beis görmeyecekleri, hoşlanılan kızı gülmekten sinir krizine sokacak eylemdir.
tabi alternatif yollar da var arkadaşlar, hoşlandığınız kızın gönlünü espiri kabiliyetinizle fethedebileceğiniz.
reklamın amacı tüketiciye yönelik değil, tüketiciye yönelik ama yetişkin insanlara göre değil. bir çocuk oyuncu ve çocukların talep gösterdiği ürünler üzerinden sabi sübyanın 50 kuruşluk bir ürün için küçük bakkalları bırakıp kendi mağazalarına gelmelerini amaçlamışlar.
anasını siktiniz olum küçük esnafın, her şey bitti 50 kuruşluk üründen çocukları etkileyerek, onları hemen evlerinin yanı başında bulunan bakkaldan alış veriş yapmalarını engelleyip ana caddelerde, yoğun yaya ve araç trafiği ile baş ettikten sonra mağazanızdan bonibon almasını sağlamaya çalışıyorsunuz.
tabi siz de biliyorsunuz, diğer grup market zincirleri varken sizi kimse iplemiyor. o yüzden de "napalım ya" diye düşünürken "biz de çocuklar üzerinden bir reklam kampanyası yürütelim" diye düşünmüşsünüz. ama kimse yemez bunu.
ayrıca, neredeyse 30 yıldır kendinizi geliştirememişsiniz lan. reklam sonunda çocuğunu markete getiren kadının çocukken bonibon almaya geldiği market ile şimdi çocuğu ile birlikte geldiği mağaza aynı, insan büyük düşünür biraz, "sabi sübyanın 50 kuruşunu nasıl elinden alırız" gibi basit bir şekilde değil.
bir de, mağaza personeline takıldım ben. bir kaç değişik bahsi geçen mağazanın şubelerine gittim ve bu reklamdaki yüzler ile alakası yok.
hepsi doğulu pos bıyıklı, götlü göbekli, "vollah bu ürün bu hafta çoh ucuzdir heğ" diye diye ortalıkta dolaşan tipler. kasiyer de aynı, gerçekte kasada oturan kadınların yüzde doksanı suratsız "mesai bitse de eve gitsek"modundalar.
4 kasadan sadece birini çalıştırırlar, "bir aksa daha açamaz mısınız" diye sorunca da "abi arkadaş sigara molasına çıktı ya, allah allah yoksa açarız tabi" karşılık verirler.
anne baba olmayı sadece çocuk doğurup/doğurtmakla olduğunu zanneden ebeveynlerin ne kadar da hoşuna gidiyor.
mesela, çocuğun annesi yol kenarında bir arkadaşı ile sohbet ediyor *, bu sırada sıkılan çocukta hemen yanı başında bulunan, yayaların karşıdan karşıya daha rahat bir şekilde geçmesine yarayan düğmeli trafik lambasının butonuna art arda basarak oyun oynuyor. haliyle, 30 saniyede bir araçlara kırmızı ışık yanıyor.
tabi çocuğun sesi çıkmadığı için bu durum anne açısından bi sorun teşkil etmiyor. onlarca otomobil, belki mühim bir yere yetişmek için acele eden hatta daha kötüsü sıkışık trafikte arka kısmındaki hastayı acı acı siren çalarak hastaneye yetiştirmek isteyen ambulans boş yere, sırf annesi çocuğunun bu haline müdahale etmediği için zaman kaybı yaşıyor.
çokça şahit oluyorum bu ve benzer duruma. "acaba bunu düşünebilmek, uygulamak çok mu zor" diye kendi kendimi yiyorum.
belki abartılı gelebilir ama, bazen trafiğin sakin seyrettiği anlarda bu düğmeli trafik lambalarını kullanmıyorum.
biliyorum, yanlış bir hareket ama, sırf benim için bir kişi için üç-beş arabanın durması beklemesi bana gereksiz geliyor.
bi çırpıda geçiyorum karşıya. insanlar neden bu kadar duyarsız kalıyor anlamıyorum. umarım bu konuda daha duyarlı bir hale geliriz.
--spoiler--
"Olay çok çirkin. Şüphesiz ki annelerin eşlerin bu işe karıştırılması son derece çirkin. Olay yargı sürecine girdiği için olayı kendimi yargı yerine koymak suretiyle değerlendirmem doğru olmaz. Zaten önce gözaltı, sonra tutuklama işlemleri oldu. Nereye kadar uzar bunu yargıda göreceğiz."
Recep Tayyip ERDOĞAN
--spoiler--
merak ediyorum, göt loblarını tokatlayıp bir yandan da ağlayarak "comhorboşkono bo doromo nodon topkosoz koloyor" diye yırtınanlar ne cevap verecek. erdoğan ın atatürk e hakarete sessiz kalması
gerçi cevap verebileceklerini de sanmıyorum. bir bahane üreterek durumu kotarmaya çalışacakları aşikar.