kimin neler yaptığını, neler ettiğini, neler çevirdiğini, neyden kaçındığını ne güzel de gördük. hadi kalk gidelim. suskunluğun zamanı çoktan geçti. vefa bozacı ismiydi sadece, güven ise literatürlerde kaldı. vicdan bir muhasebeydi laf ile yapılan, artısı eksisi tersine dönmüştü çoktan.
Bencillik dramıyla çok fazla eş değerlilik göstere bilir. Kişi, sadece kendini beğenir, kendini dinler, kendinin doğruyu bildiğine inanır vs. Yani kısacası; değil küçük dünya, büyük dünya da ona aittir efendim. Kendisi kimseyle geçinemez. Çünkü "Ben biliyorum!" durumu bireyi bireyselleştirip, yalnız bırakır. Geçmiş olsun denilesi şeysi.
Malesef günümüzde ve gelecekte de olacağına inandığım bir mevzu bahistir. Artık bayram coşkusunun kesinlikle olmaması durumudur. Çalışan insanların sadece tatil gözüyle bakmasıdır.
Doğal olması durumudur. Tamamen öz ve hastır. içinde bulundurduğu sonsuza dek yanında olacağı sesdir. Doğruları söyler, yanıltmaz. Çünkü insanın kendisi bilir yaşanmışlıkları. Veyahut da kim bilebilir ki ne yaşandığını ? Yada kim ne kadar hisseder kendi acını. Bireyin en çok sevmesi öngöörülen kişidir ta kendisi.
~~ Brida.
Götü kalkmış sevgilidir. Çünkü bilir ki; tahammülün babası sende var, anlayış desen aklına ilk sen gelirsin, sevgi dendiğinde de öyle bir emindir ki adını bile o kadar güvenerek söyleyemez. Ne yaparsan yap yetinmez ve daha fazlasını ister. Dayaklıktır. Yüzü verdin, astarı da verdin.. Daha ne istiyosun lan ?! Adamın tepesini attırır.
(bkz: Ağzı burnu kırılası insanlar)
Yeni jenarasyonun "ben erkeğim laaaan" gibi düşüncelerle, dikkat çekebilitesini de saptayarak, önüne gelen her kıza cinsel obje olarak bakıyor olması. Sevginin, aşkın sadece uçkurdan ibaret olduğunu varsaymasıdır.
Nedenini bilmediğiniz bir biçimde ruhunuzda bir ağırlık hissetmenizle beraber, uykudanda zevk almadığınızı anlayıp bianda yataktan fırlamak, fırlandığında da havanın kapalı oluşunu görüp iyice mutsuz olmak.
(bkz: Bugün)
Bulamazlar da, biliyorum. Ama sevince kıymetli olamazsın bunu da biliyorum. Deveye diken, insana S*ken yaranır diyen atalarımın ellerinden gözlerinden öperim.
Nükleer santraller amacı doğrultusunda iken bir ülkeye hem enerji açısından hemde silah açısından güç sağlar. Amacı budur. Fakat bizim ülkemize kurulacak olan nükleer santraller Ruslar tarafından kurulacak olup; Sinop ve Mersine inşaa edilecekler. Bu iki nükleer santralden %4 enerji elde edecek Türkiye. Yani enerji açığımızın %4 ü kapanacak. Bunun dışında 40 senelik olan bu uluslar arası sözleşme yap - işlet - devret modeli olarak gösterilse de, 40 senenin sonunda Rusya bize verdiği %4'lük payı incelemeye alıp ya artıracak ya devam edecek. Japonya'da ki patlamanın sebebi ne kadar tsunami ve deprem olarak bilinse de, esas sebebi Tepco adlı japon firmasının nükleeer santrali kurarken yaptığı 4 metrelik ihmalkarlığıdır. Ve bu şirketle de bizim ülkemize nükleer santral kurulması için anlaşmalar yapılmaktadır. Dünya gelişmiş ülkeleri şuan yenilenebilir (bkz: rüzgar gülü, güneş enerjisi ve deniz dalgasından elde edilen enerji sistemi)enerji çağına geçerken, biz %4lük bir pay için nükleer istiyoruz. Ve diyoruz ki; Tüpgaz da patlıyor. Ama evlerinizde kullanıyorsunuz! diyoruz. Helal olsun bu zihniyetlere!
Hocam dışarıdan bakarsın babayiğittir.. Çocuk çam yarması gibidir tabir-i caizse. Lunapark deyinnce titremeye başlar. Ben de bunu anlamıyorum. Korkma olm kalıbına uyuyo mu hiç ?
Tost içinde barındırdığı sıcağı görünce eriyen fakat soğukta kaskatı kesilen formülüyle, dildeki söyleminde değişikliğe uğrayarak ( içeriği değişmeden ) Dost kıvamına gelmiştir. Gerçek dostlar ve dostu olanlar alınmasın ama şuan ki toplum yapısı bu. iyiyken sıcakken eriyip biten, kötü haldeyken de kaskatı kesilen hamura sahip şimdiki dostlar.