Hayatlarinda bir defa olsun televizyona cikabilme heyecaniyla kendisine ilgi gosteren temiz, saf insanlarimiz ile egosunu ve midesini sisirmeye bir turlu doymayan kadin. Etin kilosunun altinla yaristigi ulkemde agzindan salyalar akarak yemek yerken gordukce aklima kucuk cocuklarin, hamilelerin geldigi bir programin sunucusudur.
asker bekler gibi yolunu gözlediğim, hiç çaresiz yeni bebeğim olacak telefonüstü. onun o 5.5 inchlik ekranını pudralayıp, pamuklara sarıp, kucağımda sallaya sallaya uyutmak istiyorum. *
okumakta olduğum ve beni büyük bir ikileme düşürmüş olan ahmet ümit eseri. yazarın daha sonra çıkmış romanlarını önceden okumuş biri olarak baş komiser nevzat ın büyük bir patlamada eşiyle birlikte ölen çocuğun bir kız olduğunu hatırlamakla birlikte; bu eserde yer alan "Sevgilim Tiner" başlıklı bölümde komiserimizin ölen oğlunun hayaletiyle uykusundan uyanması beni şoka uğratmıştır. her kitabını kana kana su içer gibi okuyup bitirdiğim ahmet ümit in böyle bir hata yapmayacağından emin olarak acaba işin içinde başka bit yenikleri mi dolaşıyor diye heyecanlanmaktayım.
geçen gün tozunu aldığım albümü şuanda kulaklarımda bangır bangır çalarken; bana hala ilk dinlediğimde duyduğum kalp atışlarını, burun sızısını, gözyaşarmalarını nasıl hissettirebildiğine inanamadığım zat. hele ki albümü bundan 6 yaş küçükken; bir eşim, bir işim ve doğmayı bekleyen bir oğlum yokken aldığımı düşününce...
ancak kalbin hüzünle kilitlenmiş en derinlerindeki boş odalarında yankılanabilecek bir şarkı. öyle ilginç bir hüzün zerk ediyor ki, saatlerdir dinliyorum, fakat çözemiyorum.
kar ve sisin dayanılmaz beyazlığı... nerede sis bitiyor nerede kar başlıyor göremiyorsunuz bile. okul yolunda uçurumdan yuvarlanmamak adına hatim indirdikten sonra nefes nefese geçiyorsunuz elleri buz kokan çocukların karşısına. ne kadar, ne kalitede, ne verebilirsiniz ki ve öncelikli derdi ellerini yeniden hissetmek olan bu çocukların kaçta kaçı görür, duyar, anlar sizi? yıl 2012...
beklenilenin çok çok üzerinde yapımlardır. "do re mi fa sol", "klasik" ve "bir milyonerin aşkı" farkına bile varmadan gözyaşları süzer yanaklarınızdan. "biz" den bir şeyler bulmanız kuvvetle muhtemel.
--spoiler--
klasik isimli yapımda gözleri yaşla dolu bir gelin fotoğrafı vardır ki hatırladıkça gözlerim dolar.
--spoiler--
nilüfer turizmin gölgesinde ve oldukça gerisinde kalan firmadır. bir zamanlar arabalarındaki koltuğumda az buçuk gururla yerimi alırken, şimdi en son ne zaman kamil koç bileti satın aldığımı hatırlamıyorum. yine de son seferimde nilüfer biletim var iken kamil koç servisi kullanmışımdır, yiğidi öldürürüm hakkını yemem. *
kafanızı çevirip bakmaya değmeyecek programların kol gezdiği gün ve saatte (yanılmıyorsam) 9. bölümünün tekrarına denk gelerek bir buçuk saatliğine de olsa hapsolduğumuz zaman ve mekandan sizi çekip alan; aşkın ve müziğin, aşk ve müzik olduğu yıllara götüren izlenilecek bir türk dizisi. ilginç...