Komşu kızı güzel bir fiziğe sahip ise hiç bitmesini istemeyeceğiniz durumdur. Zaten komşu kızı oturduktan sonra kalkmıyorsa devamını getirmek kolaydır.
Son zamanlarda elimizden yavaş yavaş kayıp giden Atatürk ilkelerinden biridir. Uzun bir süreçte kazanılabilen bir durumdur. Ancak göründüğü gibi çok kolay elimizden gidebilir.
Büyük bir umutla beklediğim konserdi. Zaman zaman pek iyi olmadığı hissetirsede genede başarılı bir konserdi. Ancak o ağaçın oraya neden konduğunu çözebilmiş değildim. Biraz geç çıkmalarına rağmen beklediğimize gene de değen konser.
Başarılı bir dizidir. 6 sezon olmuştur. Baş kahramanı olan monk gayet aşırılığa kaçan bir tike sahiptir. Gerçekten insanların titiz arkadaşlarının aslında titiz olmadığını belli eder.
Bursa'nın en iyi tavukçularındandır. Genelde her pazar ailelerin buluştuğu ve güzelim tavukları mideye indirdikleri yerdir. Ayrıca kuş gribi gündemdeyken tavuğu bırakıp ete yönelen ama pek paşarılı olamayan bir yerdir.
Oxford kasabasına çok yakın olan ve harry Potter filmleri için en uygun üniversitelerden biridir.Aslında Harry Potter filmlerinde çok görkemli görünen okul filmdekinin çeyreği bile olamayacak kadar küçüktür. Ama genede büyüklüğü düşündürücüdür...
Paris'te kesinlikle gidilmesi gereken bir yerdir. Amaç bağırmak ve eylenmektir. Bazı bölümlerde inadına olsun derlermiş gibi fransızca anlatım dışında bir dil yoktur. Hız bakımından aslında bir iki trene sahip olsada insan onlara binmekle yetinebiliyor...
Major'un sahibi olduğu dönemlerde bile Drizzt Do'Urden 'le dost olan harika bir panter.Özel güçlere sahiptir ve farklı bir alemden gelir.Kara elf üçlemesinde harika zekası ve savaşma gücünü gösteren yaratıktır. Yaralanmalara karşıda gayet güçlüdür.
j.k.rowling tarafından yazılan bir kitaptır. Daha ilk kitabından serinin 7 kitap olacağı bilinen roman.
Milyonlarca kişinin ilk kitabından hasta olduğu roman.Küçükler için görünen ama büyük yaştaki kişilerin okuduğu kitap. Serisi ilerledikçe kitapta önemli yer tutan kişilerin ölmeye başladığı ve sonunda harry'ninde öleceği laflarının basınla duyurulmuş roman serisi.
Bir aralar reklamlarında arçeliğe laf atan firma.Yanliş hatırlamıyorsam köpeğin adı ayşelik olarak geçiyordu. Yanlız bu ad ilk reklamında arçelik olarak söylenmiş daha sonraki reklamlarda ayşelik olmuştu.
Sanatçı olmak uğruna çıktığı bir yolcuğun ve başarısızlıkların sonucunda ortaya çıkan bir katliamcıdır.
Uzun zaman çektiği sefilliklerden sonra Nazi Partisinni lideri olup ordanda ülkenin başkanı olarak deliren kişidir.
Lakabı Barçadır. Barcelona'nın, Katalonya'nın ve ispanya'nın asil ve köklü takımlarından biridir. 29 Kasım 1899 yılında, Joan Gamper önderliğinde kurulmuştur.
FC Barcelona'nın en büyük rakibi Real Madrid'tir. Diğer bir lakabı da culés'dir.
Dünya'da formasına reklam almayan takım olarak bilinen FC Barcelona 2006 yılında UNICEF ile forma reklamı anlaşması yapmıştır. Ancak bu anlaşma sonucu Barcelona reklamdan para almıyor aksine para ödüyordur. Bu da Barcelona'yı ayıran başka bir özellik sayılır
Kulüp UNICEF'e anlaşma uyarınca yıllık yaklaşık 2 milyon Euro ödüyor. Bu sosyal katkı nedeniyle FC Barcelona, Uluslararası Profesyonel Futbolcular Federasyonu tarafından Barış ödülüne layık görüldü.
Ayrıca Barcelona şehir olarakta kendini hep ispanya'dan ayrı bir şehir olarak sayar.En büyük rakibi Real Madrid olduğundan ordan asla oyuncu almamaya özen gösterir.
Kendisi aslında bir gazete yazarıdır. Aslında Akşam gazetesinde köşe yazarlığı yapar.Ancak anlaşılan o ki bir gün Makineye konuk olduktan sonra ünü artı. Bunu anlamak çok zor değil çünkü o günden sonra Show Tv de başlayan Şarkı söylemek lazım adlı yarışmada jüri üyesi oldu. Çok fazla sataşmaya girdi ve böylece amacına ulaşmış oldu. Çok uzun bir süre magazin gündeminde kalmayı başardı. Bir süre sonra yarışmacılar sataşmakla yeterince ün yapamayacağını fark edince Sezen Aksu tabusu diye bir iddia ortaya atarak bu tabunun yıkılmasını teklif etmiştir. Bu kadar olaydan sonra Yalçın Küçük tarafından kendisinin sebayist olduğu konusunda görüşleri ortaya çıkmıştır.
Türkçe konuşurken, içine özellikle ingilizce kelimeler sıkıştırarak konuşmaktadır. Bu şekilde hem Türkçe'yi, hem de ingilizce'yi ne yazık ki doğru kullanmamaktadır.
Yazarı Turgut Özakman olan ve Kurtuluş Savaşı'nı başarılı bir dille veren bir romandır. Romanda yazılanların gerçekelr doğrultusunda olduğunu anlamak çok kolaydır. Çünkü kitabın sonunda yararlanılan kaynaklar bulunmaktadır. Roman tarihi mektup ve belgelerin üzarinden kurgulaştırılmıştır.
Ama kimse Şu Çılgın Türklerin bir tsrih kitabı olduğu yanılgısına düşmesin. Çünkü tarihi kitaplarda amaç doğrudan bilgi vermektir. Oysa sevgili yazar bu kitapda bir olay anlatmış ve bize tarihi daha ilginç daha sürükleyici bir yolla anlatmıştır.
Berki bir Tarih Kitabı değil ama kesinlikle okulalrda bulunması gereken bir kitap.
12 Ocak 1876' da San Francisco da doğdu. iş dolayısıyla sürekli gezen bir astroşoğun oğluydu. Annesinin ve üvey babasının yanında yetişti. Soyadını üvey babasından almıştır. Yoksulluktan kurtulmak ve serüvenlere atılmak için okulu bıraktı. Tayfa olarak bir gemide çalışmaya başladı ve o gemi ile Japonya'ya gitti. 1894 'te militan bir sosyalist oldu. Jack London denizcilik dışında altın arayıcılığı, gazetecilik yaptı. Ona asıl ün kazandıran da bu serseri yaşamıdır zaten. Serüven düşkünlüğü sayesinde de başarılı bir yazar olmuştur.
Günlük çalışma programları hazırlayarak yazmaya başlayan London, baladlar, soneler, fokralar, korku ve macera öyküleri yazmaya başlamıştır. ilk kitabı The Son of the Wolf geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır. London üretken bir yazardı. 17 yıl içerisinde yazdığı kitap sayısı elliyi buldu. Bir tekneyle Güney Pasifik'e açıldıktan sonra orada yaşadıklarını The Cruise of the Snark2ta anlattı. Kitapların sürükleyicilik asla eksik olmaz. Yeterimce dolaştığına karar verdikten sonra "Kurt Evi" adını verdiği çiftlik evine yerleşti ve daha sakin bir yaşama adım atmış oldu. Zavallı adam o kadar macera geçirmiş o kadar gezip dolaşmış ve sağ olarak bu kadar zorluktan kurtulmuştur ama anlaşılan sakin yaşam onun için daha zorlayıcı olmuştu. Çünkü bir yemek sırasında ölmüştür.
Bursa'nın, Bizans döneminde bile ünlü olan doğal ayrıcalıklarından birisi de şifalı kaynak suları ve bu sulardan rahatça yararlanabilmek için inşa edilmiş kaplıcalarıdır. Bizans zamanında yapılan kaplıcalar daha sonradan harap olmuşsa da, ardından inşa edilen Türk hamamları Roma plan tipinden oldukça etkilenmiştir. Bursa'nın kaplıca suları, Bademli Bahçe ve Çekirge bölgelerinden çıkmaktadır. Her iki bölgeden çıkan suların kimyasal analizleri farklı olup, Çekirge sularına çelikli, Bademli Bahçe sularına ise kükürtlü sular denilmektedir. Bu sulardan şifa bulmak amacıyla her yıl düzenli olarak gelen birçok turist vardır.
Bursa'da yeşil kuşak kapsamında, kente bol oksijen sağlamak, yeni bir dinlenme ve sağlıklı spor alanları kazandırmak amacıyla 1998 yılında "Soğanlı Botanik Parkı" hizmete açılmıştır. Soğanlı Botanik Parkı; 400.000 m2'lik alanında, 150 türden 8000 ağaç, 76 türden 100.000 çalı, 20 türden 50.000 yer örtücü ve 27 türden 6000 gül ile Bursa Ovası'nı korumakla birlikte, bitkisel araştırma ve bilimsel çalışmalara açık bir parktır.
Bursanın zenginlerinin okuduğu bir okuldur. Bursa`da bulunan özel okullarin en ünlüsüdür. Ayrıca bu okulun http://www.inalertekin.com/ gibi bir adresi vardır.
3 Nisan 1914'de Istanbul'da dogdu. Galatasaray'da basladığı öğrenimini, kısa bir süre sonra babasının atandığı Ankara'da sürdürdü. Lise yıllarında Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le tanısıp arkadas oldu. Istanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Felsefe Bolumu'ne girdiyse de öğrenimini yarıda bıraktı. PTT Genel Mudurlugu'nde, MEB Tercume Burosu'nda calisti.
Şiir Kitaplari:
Garip (Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le Birlikte, 1941), Vazgecemedigim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karsi (1949), Butun Siirleri (Derleyen: Asim Bezirci, 1982).
Yahya Kemal eski siir dilini yikti, o dilin siir icin bir zincir oldugunu gosterdi; Nazim Hikmet vezni yikti, vezinsiz de siir olabilecegini, vezinsiz de ahenge erilebilecegini, veznin siir icin, ahenk icin gecilmez bir unsur degil, tam tersine hiz kesen bir zincir oldugunu gosterdi... Orhan Veli cok daha ileri adim atti: siirin kendine oz bir dili, bir vezni olmadigi gibi, kendine ozgu konulari da olmayacagini gosterdi, ahengin, musikinin de siirden kaldirilabilecegini anlatti.''
1 Ocak 1949 da yayımlamaya basladığı onbes günde bir çıkan "Yaprak" dergisini 15 Haziran 1950'ye kadar 28 sayı sürdürdü. Dergiyi çıkaramayacağını anlayınca Ankara'dan ayrılıp istanbul'a gitti. Gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği Ankara'da, bir gece, yolda, tamirat için kazılmış bir çukura düserek ayağından yaralandı. istanbul'a döndükten bir iki gün sonra bir arkadasının evindeyken birdenbire fenalasarak kaldırıldığı Cerrahpasa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950'de, beyin kanamasından öldü. iste bir garip Orhan Veli'nin yasamının son kesiti... Son siirini tamamlayamadan aramızdan ayrılması ve siirinin müsveddesinin ölümünden sonra cebinde, bir dis fırçasına sarılı bir kagıtta bulunması, beni hep amansız bir hüzüne itti, her siirini okudugumda veya duyduğumda Orhan Veli'yi çok daha iyi anladım.. umarım sizde anlarsınız bu duygu selini...
Ayrıca sevgili şairimizin şiirlerinden toparlanarak bir tiyatro oyunu hazırlanmıştır
(bkz: bir garip orhan veli)
Birinci lige daha çıkmadan intikam almaya söz vermiş bir takımdır. Ancak başlarda sözünü yerine getiremeyecek gibi söylentiler ortaya çıkmasına rağmen 5 büyüklerin hepsini özellikle de Beşiktaşı çok büyük coşkuyla yenen takımdır.