tek eşili yaşanabilinir; egolarını sıyırıp aslında önemli olanın bir kişiyi yontmanın vede yontulmanın önemli olmasını kavraya bilmek.Sürekli bir değişim hali sizin sürekli bir şeyleri bıraktığınızı,yontamadığınızı gösterir.zaten eğer yontulmak yani işlenilmesi gereken kişi siz iseniz sizden daa çok yontulmuş,işlenmiş birini bulmanızda yarar var.Bulduğunuz en karaktersiz insan bile sabredip onu düzeltmek bir meziyettir eğer seviyorsanız zaten bu işlemi yapmanız gerekir.insanın değişmesi zararlı değildir..değişimden yana olmak lazım..önemli olan dönüşmemektir yada dönüştürmemektir.Tek eşlilik mümkündür.Sadece zaman alabilir..bir şey için emek vermek her zaman onu sizin kılar.
kesinlikle satıcıları ümitlendirmemek için yapılmış taktik çünkü sizde bir süre sonra satıcının bir şey aldırma çabasına karşı koyamayıp birşeyler almış oluyorsunuz.Dükkan kapalı olduğu zaman dilediğinizce bakıp eğlenebilirsiniz..zaten kaçtane ürün varki. de..gece gece burberry nin camına yapışmak ***napalım bir tshirt 300 tl olmasaymış...vermem o parayı yat alırm kat alırım ..ama tshirte 300 tl vermem.
Niyetlediğiniz şeyin ne kadar yanlış olduğunu bile bile bunu üstüne gitmektir..Yaptıktan ve yanlış olduğunu birkez de kendi gözünüzle gördüğünüzde ise yan etkisi aşırı sinirlenme olur..kafayı duvarlara vurursunuz..o kadar çok bunu yapmışsınızdır ki artık mutfaktaki duvara bir delik açmış televizyon izler hala gelmişsinizdir. Biliyorum ki bu bile bile yanlış yapma hali yine olucak en azından duvarları sünger kaplatsak sanırım daha iyi olur.
leonardo da vinci nin bir sözü vardır " bir resimde attığın her çizginin hesabını vermelisin" bu söz hayatla çok bağdaşır.hayat kazanmalar ve kaybetmelerle dolu bir süreçtir ve kaybettiklerimiz için o kadar üzülürüz ki..(ölüm gibi bir durumdan bahsetmiyorum) aslında kaybettiklerimizi biz elemişizidir..olmazsa olmazın değildir ki kaybetmeyi göze almışızdır zaten kısa süre sonra kaybettiğin şeyler sayesinde kazamaya başladığında..ne kadar bilinçli kayıplar verdiğini görürsün...ve işte o an söylenmesi gereken "kaybettiklerimiz kurtulduklarımızdır" denir.
eğer bu kişi bir kızsa; Yaşın geçiyor güzelim..git bir baltaya sap ol ..sapları bulunmuş balatara değil..* ayrıca cesaretini taktir ediyorum.kendine güvenine hayran kaldım.
hayat birine güvenmek için çok kısa; Her gün değişen düşünce biçiminize daha kendiniz kendinize ayak uyduramazken bir başkasına güvenmek isteyip başaramamak çok çıkmazda bir durum.
şizofren olmak moda oldu;Önüze çıkan herkesin hemen hemen "ben şizofrenim beni mazur gör" demesidir ki.. bu tip insanların şizofrenin ne anlama geldiğini bile bilmediğini rahatlıkla anlayabilirisiniz.
yaşayan insan; eğlencesinin doruğuna ulaşırken.. yaşamadığı ama yaşamış gibi anlatan insanlar; hayatı hep bir geriden izler.Yaşayan kişinin yaptığını yapmaz ..Korkar belkide ama yaşamış gibi anlatabilirler.
fedakarlık;sonu gelmeyen birşey.tamamen karşı tarafı doyurmaya yönelik ..istekleri karşılamayla alakalı..ama insanoğlu doymaz..kendi biter ama istekleri bitmez...fedakarlık karşı tarafta hep şu soruyu ortaya çıkarır "ya sonra" verdikçe hep istenen kişi olursunuz..en basit örneğiyle;küçük bir velet annesinden oyuncak araba ister.Anne ne yapar ne eder alır o oyuncağı çocuğuna,gönlü olsun diye...bir kaç gün sonra coçuk artık oyuncak davul istemektedir...annesi onuda alır...çocuk yine ister, yine ister....sonu yok..istekler bitmez...fedakarlıkta öyle...yalnız şöle bir seçim hakkımız var...fedakarlık yapacağız ama ne ve kim için
birilerinin haklı olması için birilerinin suçlu olmasına gerek yokki...ben bu örneğe en çok kadın erkek ilişkilerinde rastlıyorum.kadın der,ilişki cok kötü bir boyut aldı senin yüzünden..adam der asıl senin yüzünden vs ..her ikiside nedenlerini söyler, anlatır..ikiside suçlar...halbuki gerek yok ..sen haklıysan sen haklısındır."ben haklıysam biri suçlu olucak "mantığını söküp atmak lazım öncelikle.