mental olarak çok da dengeli olmadığım zamanlardan birinde, yağmurlu bir gündü. evden okula büyük çabalarla yaklaşık 2 saatte gitmiştim. okulun turnikelerine yakın caddesinden karşıya geçmem lazımdı. bir tane kamyon su birikintisinden geçip beni boydan boya sulamıştı, öyle ki kuru hiçbir yerim kalmamıştı.
aşırı sinirlenip ağlaya zırlaya okula gittiğim gibi geri dönmüştüm eve. üşümek bir yana, ıslak olduğum için oturmamıştım da. ilginçtir ki dönüş yolu 1 saat sürmüştü.
kazanmak için bir örnek teşkil edilmesi lazım. yani şöyle ki siz televizyon başındayken küçük çocuğunuza kitap oku derseniz olmaz. ona örnek olmak için sizin de kitabınızı elinize almanız lazım. kitap okuma saatleri mi yaparsınız, okunulan kitabı birlikte tartışır mısınız, çocuğa çaktırmadan konuyla ilgili ufak sorular mı sorarsınız artık yönteminizi bilemem. mesela siz de mutlaka hızlı ya da yavaş bir kitap okuyor olmalısınız bana kalırsa.
başka türlü yer etmiyor. bu alışkanlığınızın eksikliğine biz de maruz kalıyoruz. etmeyin.
Satranç ve daha birçok şey.
Hatta bir defasında baba sen ne kadar bilgiç bir insansın demişim çok hoşuna gitmiş. Şimdi roller değişse de, kararlarımda onun onayını almak içimi rahatlatıyor.
Loose isimli albumundeki ispanyolca sarkilari dinledikten sonra dil ogrenmeye karar vermistim. Ozellikle te busque sarkisini epey begenirdim.
Yine de kendisinin en hosuma giden sarkisi say it right dir. Creative marka, 512mb hafizali bir muzik calarim vardi. Az mi yollarda giderken tripten tribe girdim bunu dinlerken.
Hala cok severim. Dinledigimde biraz da moralim bozulur.
Icindekiler kismini ilk etapta halledin, sonra basliklarin icini doldurmak kalsin.
Tezinizi - abartmiyorum- her yere yedekleyin. Bilgisayara, mailinize, harici belleginize, arkadaslarinizin harici belleklerine, her yere. Boyle tez kaybeden tanidiklarim var, hepsi ruh hastasi oldu.
Bir avazda derler ya aynen oyle, yazin kurtulun. Oyle yarim saat, bir saat vs. Kurtarmiyor arkadaslar. Saatlerce basinda oturup yazmaniz lazim. Zaten literatur kisminda 5 makale okuyup 2 referansla 1 cumle yazabiliyorsunuz ancak, onu da bolerseniz odaklanamazsiniz.
Bitince cok guzel ama. Cocugunuz gibi oluyor. Aradan takriben bir sene filan gecince de okuyup kendinizle dalga geciyorsunuz.
"bir zamanlar, hafızaları sağlam olanlar için çok da uzun olmayan bir süre önce, bacakları uzun olanlar için çok da uzak olmayan bir yerde bir köy vardı. adına büyük wootton demişlerdi çünkü birkaç kilometre uzağında, ağaçların arasındaki küçük wootton köyünden daha büyüktü; o sıralarda gönençli bir köy olsa da, çok büyük değildi ve olağan olduğu üzere o köyde de iyi, kötü ve hem iyi hem kötü, pek çok insan yaşardı."
geçenlerde okuduğum j.r.r. tolkien masalıdır. orta dünyadan bağımsız, rover adındaki bir köpeğin başından geçen acı tatlı olayları anlatır. 150 sayfa kadar bir kitaptır.
çocuklar için uyku öncesi kitabı olabilir.
cam, pp ve daha birçok farklı materyalden oluşmuş olanları olabildiği gibi, 200, 100, 50 ve 15ml hacminde olanları da mevcuttur. Ve hatta 5000, 2000, 1500, 600 ve 200 ul hacimlerinde olan eppendorf tüp olarak geçen versiyonları da vardır.
laboratuvar firmalarından tedarik edilebilir. kendileri sarf malzeme olarak geçer. tpp, isolab, vwr, nesto, nunc, bd bu üreticilerden sadece birkaç tanesidir.
"deney tüpü" tabiri de azami lise seviyesinde ya da halk ağzında kalmış bir tabirdir. esas laboratuvar çalışanları tarafınca kullanılmamaktadır.
hani filmlerde renki sıvıları karıştırıp anlamlı anlamlı bakıyorlar ya, onlara da çok gülüyoruz.
geçtiğimiz günlerde limonata'yı izledim. ali atay dizilerinin genelini izlemedim. Bu filmi de ertan saban'dan dolayı izlemişimdir. kan mı çekti balkanlar dolayısıyla artık bilemiyorum ama hoş bir tadı kalıyor bittiğinde.
bir başka ali atay yapımına daha yeşili yaktım. Bakalım.
aslında kendisi Event Horizon Telescope projesi ekibinin uzun zamandır peşinde olduğu kara delik fotoğrafını ilk defa yayınlayacakları ve bunun yanında tövbe est. bir şeyler açıklayacakları bir basın toplantısı.
ben de yanlış bilmiyorsan türkiye saati ile 16'ya tekabül edecek.
şöyle ki eşlik edebileceğiniz müzikleri dinlemeyeceksiniz tabii ki. tercihen sevdiğiniz oyunların müziklerinin bir saatlik versiyonlarını youtube üzerinden bulacaksınız, çalışırken de onu dinleyeceksiniz. oyun müziklerini nasıl yapıyorlar bilemiyorum ama tıpkı oyun oynuyormuş gibi aşırı bir şekilde önünüzdeki işle alakadar olduğunuzu fark edeceksiniz.
Parkta oynamaya gittiğimiz zaman yanımıza su, çubuk kraker ve temizlik zulası alırız. ben bankta beklerim genelde. kendisi oynamaya gider. Elleri kirlenince gelir, yıkar temizleriz. yine oynamaya gider. sonra yine gelir ve temizlenir. yine gider.
bu döngü benim yılmamla ya da onun yorulmasıyla son bulur.
sahi neden böylesiniz? yani nasıl olsa ölmeyecek miyiz?
Bunlardan bir tanesi istisnasiz her sabah beni evin onunden alip servis duragina kadar goturuyor. Servis gelene kadar bekliyor. Ben gidince de donup baska yerlere gidiyor.
Benimmis gibi bir sey. Sutlu kahve renginde. Biraz yuz versem astarini isteyecek gibi.
Bu sebeple Yuz vermiyorum. Ama bir sabah evden cikar da onu goremezsem baya uzulurum.
Bir ar ge merkezi. Arkadaslar tubitak'i ne zannediyorsunuz sahiden bilemiyorum. Ama her ne zannediyorsaniz lutfen televizyonda izlediklerinizle ya da gazetede okuduklarinizla ve hatta sosyal medyada birbirinize gonderdiginiz dogrulugunun tartisilmasi gereken haberlerle etiketlemeyin. Cok merak ediyorsaniz haberlesin, iletisim kurun bir uzmanla, bir gun gidin ve sohbet edin.
Mam kampusu cok guzel, gelsenize.
Liselerde yapilan bu proje yarismalarinda tubitak'in neredeyse tek katkisi finansal boyutta oluyor. Yoksa papaz erigini imam erigine ceviren makine uretmeyi desteklemiyor yani. Bunlar uzerine espri yaptiginizda Komik olmuyorsunuz.