dersane öğretmenlerinin "eğitim" amaçları yoktur, sadece öğretimdir işleri haklı olarak. bürokratik açıdan her gün onlarca kağıt tutanak rapor kıl tüy işlerle uğraşmazlar. enerjileri belirli noktalarda harcarlar. ayrıca gençlik- yaşlılık, enerji-uyuzluk açısından her iki kurumda da çalışanlar bulunmaktadır.
iyice sıkmaya başlayan açıklamalardan yeni bir demet daha. ne yapacaklarsa nasıl yapılacaksa yapılsın gayrı, Bank Asya'ya mı gidiyoruz, tası trağı toplayıp Anadolu'da bir sahil kasabasına mı yerleşiyoruz ne yapacağız biz de bilelim rahat edelim.
devlet öğretmenı mabadını da yırtsa maaşıyla statüsüyle sabit kalır. atrıca iyi öğrencileri "başarılı" konuma devlet okulu öğrencileri çıkarır, dersane öğretmenlerine (daha doğrusu dersanelere) bu öğrenciler üzerinden kendilerinin reklamını yapmak kalır.
yaşları 12-15 arasında değişen öğrencilerimin aralarında konuştukları,karakterlerini taklit ettikleri dizi. hedef kitlesi tutmuştur, devam edecektir. recep ivedikten sonra sınıflarda koridorda aptal saptal hareketler yapan öğrenci kitlesini tekrar yaratan gani müjde ve showw tvye de selam ederim.
efendim nasıl yazılacağına dair çok basit bir sağlaması olan ektir. (halbuki, mademki, oysaki kalıplaşmış olduklarından bu sistemin dışındadırlar)
1.cümlede ki ekinden önce gelen kelime cümleden soyutlanır.
ö: gemide(...) insanlar açlıktan kıvranıyordu= gemide kelimesini tek başına ele alırız
sen(...) bahçemin en nadide çiçeğisin= sen kelimesini cümleden soyutlarız.
2. söz konusu soyutlanmış kelimelere -kiler ekini ekleriz.
3. gemidekiler kelimesi tek başına anlamlıdır, o halde ki eki bitişik yazılmalıdır.
senkiler kelimesi anlamsız bir kelimedir, o halde ayrı yazılır.
not: eğer kiler ekini eklediğimizde cümleden soyutlamazsak hepsi mantıksız gelir.
ülkenin en büyük ikinci el minibüs pazarı buradadır. tüm bölgelerden özellikle transit model minibüsler burada toplanır, her yerden buraya minibüs almaya gelinir.
arabam diye demiyorum motor hacmi- performans açısından gayet tatmin edici. sürüşü zevkli ama bir passat değil herhalde, sonuçta sepet kadar araba ve belli bir zaman sonra yorucu olmaya başlıyor.bu arabanın zevki şehir içinde çıkıyor, sepet kadar zaten. istedğiniz gibi girip çıkabiliyorsunuz ki diğer lüks arabalar ter döktürürken. dış modifiyeye çok uygun, üstelik hiç de piç görüntüsü çıkarmadan! babal 150 km'yi görmüşlüğüm var yok yapamam da demiyor yani. vites tasarımı bağımlılık yaratacak derecede zira normal tasarım arabalar zulüm gelebiliyor bir müddet sonra. en güzel tarafı ise gayet az yakması.
ne baros ne kewell ne arda; ki bunların sahada olduğu zamanları da hatırlıyoruz. maçın berabere bitmesinin sebebi, en büyük eksiklik selçuk şahin'in olmayışıdır.
parti genel başkanı olacak kadar zihni, fikri ve fiziki melekeleri yerindeyse hapis de yatabilir, çünkü kayıp trilyon davasından yırtmasının sebeplerine bakarsak bu adamın evinden dışarı çıkamayacak acz içinde biri olması gerekiyordu. bu durumlar oratadan kalktıysa mahkeme sürecinin yeniden başlaması gerekmez mi?
bu durumun gündeme gelmesi için chp'ye selamı çakarım.
ayrıca böylew bir durumda abdullah gül'ün hocasına karşı takınacağı tavır da ziyadesiyle komedi barındırma potansiyellidir.
sinir bozmaktır. zahmet edip onlarca yazı yazan insanların emeğini hiç etmek hatta kendi üzerine çektiği ilgi ile başkalarının başarısına gölge düşürmek en büyük zararlarıdır.
güçsüz tarafı tutan sözlük yazarını derinde üzen, sonra da "lan ben niye hep güçsüzleri tutup babayı alıyorum, yaşasın kapitalizm" diyerek *cörmini cörmini! nidalarını attıran maç.
işin garip tarafı ise artık bu firma hangi ajansla çalışıyor bilinmez, şu ana kadar hiçbir reklamının "rezil"den öteye gidememesidir. sırf "dev" kwlimesini kullanmak için site bahçesine deve koymak kimin aklına gelmiştir, o kişide akıl var mıdır, merak konusudur.