zamanını tam olarak hatırlamamakla birlikte mecidiyeköye gitmek üzere binmiştim ilk defa. neyse kapılar açıldı girdik içeri tabii ki her zaman olduğu gibi oturacak yer yoktu. tam o sırada cazgır bir teyze hızlı adımlarla yaklaştı ama giremeden metrobüsün kapıları kapandı. gözümde teyzeye takıldı ne yapacak acaba diye bi baktım geriniyor. hala boş bakışlarla teyzeyi izlerken metrobüsün camına okkalı bir şekilde tükürdü bu cazgır kapı dışında kalmış olan teyze. sonra yol boyu o tükürüğün camdan yavaşça süzülmesini izleyerek geçirdim ilk metrobüs yolculuğumu.
arkadaşlarının sevgili problemlerini dinlerken bekarlık sultanlık diye geçinirler ama yalnız kalınca benim niye sevgilim yok diye triplere giren kişilerdir bunlar. yok canım ben değilim bi arkadaşımdan biliyorum zaten bende.
yazarların çoğunun kafayı izmirli kızlarla bozmuş olması durumudur. ahlaksızlık tanımını kıyafetle doğru orantıda tutan bir insandan mantıklı düşünmesini de bekleyemem.
edit: bende izmirliyim ve tanıdığım bir çok izmirli kız var hiçbiri doğu ya da karadeniz kızlarından daha ahlaksız değil.
ilkokula başlanmış ve karne hepsi beş gelmiştir. gururla karne anneye gösterilir ve öpücük karşılığında bir paket uzatılır. açtığımda çizgi film karakterlerinin olduğu süslü bir defter görülür. anne dizlerinin üzerine çökerek artık okuma yazma bildiğine göre hayatında ne yaparsan ne yaşarsan buraya yazmanı istiyorum der. üniversiteye hazırlanana kadar bir sürü defter harcanır bu şekilde. üniversite kazanılır anneyle birlikte gelinir ve otobüsüne bir saat kala çantasından bir defter çıkarır. burda hayatımın belli bir dönemi var. hepsini oku ve neden kendi ayaklarının üzerinde durman gerektiğini daha iyi anlayacaksin der. o günlük defalarca okunur gözyaşlarıyla. bir anne çocuğuna bundan daha iyi bir hediye verebilir mi bilemem ama benim aldıklarımın içinde en iyisi buydu.
ilk sezonlardaki tadı vermeyen, finaller sebebiyle ara verdiğim ve sırf bitirmiş olmak için devam edeceğim dizidir. ama acayip bir şekilde bitmesinide istemiyor insan