efendim öncelikle bu kelime dizisi umursamaz dansçı gibi bir türkçe karşılığa sahip. ayrıyeten benim yapmış olduğum bir şarkının da adıdır. şarkı bende "acıdan uyuşmuş birinin bir dans pistinde hayatında kötü giden şeylere rağmen umursamazca dans etmesini" çağrıştırdığı için ona bu adı verdim. linki de aşağıya bırakıyorum:
the scarlet pimpernel müzikalinin parçalarından biridir. beste frank wildhorn, sözleri ise nan knighton'a aittir. bendeniz de bu parçayı çok sevdiğimden bir versiyonunu söylemiş bulunmaktayım:
garipsemeden, küçük görmeden, dalga da geçmeden, ciddi ciddi, ciddi olmayan ilişki arayan insan arayışıdır. espri konusu olmaya müsait olsa da kişi kendinde gerekli yetiler ve yetenekleri barındırıyorsa başarılı olabilir. gizliliğin esas olduğu, yaşın büyük, işin gücün de bulunduğu senaryo en tadından yenmez olanıdır. fazla savrulup açık evlilik tadında gidince de beraberinde başka problemleri getirebileceğinden tek eşli bir fuckbuddylilik daha tercih edilesidir.
priscilla's song, geralt of rivia'lı ile yennefer of vengerberg'in aşkını anlatan mikemmel bi şarkı. hikayeyi bilmeden de dinleyebilir ve orgazmın doruklarına varabilirsiniz.
evet arkadaşlar bildiğiniz üzere geçen hafta sizleri bırakıp instagrama kaçtım. siz de benim güzel sesimden mahrum kaldınız. şimdi hala instagramdayım ama bir sıkıntı var, kimse beni takip etmiyor.
instagram kullanan genel kitlenin kafasına takılan bir sorudur.
güzel bir şey değildir arkadaşlar. ev çok boş gelir çünkü koskoca eve ne kadar kişi gelirse gelsin illa boş odalar, boş koridorlar kalır. oturma odasından su içmek için mutfağa gitmek de bir dakika sürer.
böyle söyleyince çok ilginç duruyor. tamam hepimizin aklına ilk seks geldi, malum saatlere girdik ne de olsa ama aslında bakınca oldukça masum bir cümle. neyse ya beni hiç anlamıyorsunuz!! bıktım sizden.
bir yandan hayatınızın aşkı olarak adlandırdığınız (bkz: #34078374) zeytin bir yanda kendine has çekiciliğiyle turşular. yarıştıkları kulvarlar da aynı, ikisi de tuzlu. ikisi de yemekle gider. birayla gider. salatayla gider.
yalnız turşu biraz kaşardır, açık açık gezer, yellozdur biraz. siz aşığım dersiniz kuzeyde hamsilisini yaparlar amk şıllığının.
siz yemeye kıyamazsınız onlar en iğrenç yerlerde saklarlar. yine de seversiniz, zararını bile bile bir yudum bira bir kaç patlamış mısır ve kapanış turşu...
zeytine saygısızlık yapmak istemiyorum yanlış anlamasın ama turşu da oldukça sağlam bir şıllıktır yani.
yaşadığım durum. sabah öğle akşam fark etmez sofrada görmezsem içim gider. siyahı yeşili bazen defolu gibi görünen grimsi olanları hiç fark etmez hepsini yerim.
her yemek lokmamdan sonra atarım hatta ağzıma, ağzımdaki yemek tadını sıfırlar, yediğim yemeğin hazzını arttırır. misal kahvaltıda ekmeğin içine peynir atıp ardından domates ve salatalık yeme döngüsüne eğer zeytin katmazsam hep aynı tadı alırım. zevki kısıtlı olur. ama zeytinli olunca öyle mi? zeytinin o kendine has keskin tadı ve tuzu peyniri ve domatesi bastırır, yoğun bi zeytin tadı bırakır ağzında. sonra tekrar peynir ekmek yersin ve ilk kez yiyormuş hissi verir.
yemeklerin yanında da iyi gider kerata, salatalarda da. aşığım resmen ya her yerde yanımda istiyorum amk.
arkadaşlar söylemeyi unuttum turşulara da aşığım. onların da inanılmaz bir tadı var. zeytin 1, turşu 2, mp3.
en sevdiğim starbucks kahvesi, latte biraz hafif gelebiliyor bana ama bu tam anlamıyla aradığım aşkım. ne cappuccino'nun az sütü ve bol köpüğü var ne sade ristretto'nun ağırlığı.
hele ki Organic Ethiopia Yirgacheffe çekirdekleriyle yapılanından içerseniz Nirvana sizi bekler. turunçgiller ve o bitter çikolata tadı sizi ristretto bianco'nun kıvamlı sütüyle birlikte uçurur götürür.
ve ardından piyasa müziklerini şans eseri dinlemek...
anlamsız sözlerin basit ve kısa tekrarlardan oluşan müziklerle birleşmesinden oluşan devasa bir çöplük. hay ben bu ülkenin müzik zevkine diyerekten kapatırsın sonra radyoyu.
inanılmaz apple icadı. artık 2007 yılında değiliz. iphone 6'yı çıkardığımızda insanoğlu bugün için hazır değildi. şimdi hazırlar. huzurlarınızda Jack girişsiz iphone. eski iphone sahiplerini de unutmadık, hala o ezik 3.5mm Jack girişlerinizi utanmadan kullanıyor musunuz? neyse ki çözümünüz bizde. şu zamana kadar yaptığımız en hafif şey. jack girişi kapatıcısı!!!
artık arkadaşlarınızın yanında ezilmeyeceksiniz, sizin de jack girişsiz bir iphone'unuz olacak.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1156883/+
klasik oxford ya da military boots fark etmez, asla pantolon paçasını ayakkabının içine sokmayın. böyle yaptığınızda ayak bileğiniz ince görünür. ayrıca böyle botun içine girebilecek kadar da dar paça pantolon giymeyin, o zaman da bacağının ince görünür. ince bacak ve bel seksi değil beyler. kalas gibi bacaklarınız olsun demiyorum ama slim fit'in de bi raconu var, tayt gibi sarmamalı.
dizin altında olanına capri denir, o da erkeğe pek gitmez, bayanlarda güzel oluyor. beyler bi zahmet bacaklarınızı kıl yoğunluğunuza göre en az 7 ye vurarak tıraş ettikten sonra giyin şunları.