Onu görmeyeli, kokusunu duymayalı tam 15 yıl oldu. Öldü bile diyemiyorum. O zamanlar 14-15 yaşlarında çocuktum ve ölümünün üstünden 6 sene psikolojik tedavi gördüm. Ama hala aklıma geldiğinde,mezarlık görüdüğümde, babalar gününde ve hiç görmediği eşime keşke babamda görse dediğim aileme baktığımda değil 14-15 yaşında 3 yaşında bir bebek gibi ağlarım. Bazen gözyaşları gözümden akar, bazen belli etmem içime akar. Elden gelen birşey yok. Seni çok seviyorum baba, çok özledim. Ben büyüdüm ve ben baba oldum. Umarım bir yerlerde bir şekilde bizleri ve torununu görüyorsundur. En azınan öyle düşünmeyi tercih ediyorum.
deniz seviyesinden en yüksek noktasının 2.3 metre olduğu için, halkının ileride küresel ısınmadan dolayı su altında kalacağından endişe ettiği ülke. ülke yöneticileri çözüm olarak suya gömülme riski olmayan bir ülke almak için para biriktirmeye başlamış. batmadan bir gitmek nasip olsa keşke. *
arap gırtlağına sahip, haber7'de meksika sınırı adlı programı sunan, kimine göre kişiliği çok iyi, kimine göre anında satıcı olan ama tüm bunlara rağmen şiirlerinde ki sivri dili ile birkaç ödül kazanmışlığı bulunan, ismail kılıçarslan'ın açık sözlüğünü gösteren oldukça cesur bir şiiri.
(bkz: amerika sen orospusun)
hemen hemen her obje'nin tarihini anında anektodlarla anlatabilen. oyuncak sevdasını kurduğu müze ile taçlandırmış sohbeti keyifli, ancak uzun sürede baygınlık verebilen güzide insan.
(bkz: ayaklı ansiklopedi)
yaklaşık oniki sene önce vuku bulmuş, kazara şahid olunmuş durumdur. olay şöyle gelişmekte.
Yer: misafir odası.
tıklım tıklım dolu ve neşeli sohbetlerle geçmektedir. o esnada içeriden gelmediği belli olan. "ahhh, uhhh, *ik beni" sesleri eşliğinde yatak sesi olduğu belli olan ritmik gıcırtılar odayı kaplar. o an herkes birbirine bakmakta ve kıpkırmızı suratlardan geçilmemektedir.
evin büyüğü ve ben sesin kaynağını aramaya çıktık. üst kata gittik ki o evde öğretmen emeklisi 55-56 yaşlarından bir amcanın oturduğunu biliyoruz. ama aklımıza arada bir gelen oğlunun eve geldiği ve iş üstünde olduğu geliyor. kapıyı çalıyoruz ama kapı kendi kendine açılıyor. belli ki kapanmamış. gelen giden olmayınca baba ve ben içeri korkak adımlarla giriyoruz. O esnada sesin yoğunlaştığı odaya, yatak odasına gidip kapıyı aralamamızla koskoca öğretmen emeklisi amcanın, 30-35 yaşlarındaki temizlikçisi ile şimdi bile aklımın almadığı bir pozisyonda yakaladık. ama artık eylemin en tatlı yerinde yakalamışız ki, ikisi de istiflerini bile bozamadılar, sadece baka kaldılar. 1-2 dakikalık durgunluğun ardından çift taraflı çığlıklar eşliğinde titreyen vücütları kendine geldi ve anında bizi kapıya koydular. daha sonra duydum ki emekli amcamız babadan özür dilemiş. ama durumu eve anlatmakta kararsız olan baba özürle yetinmeyip yatak odasını başka odaya taşımasını tembihlemiş.
gençtim ve o görüntü çok fazla etkilemişti beni. o zamana kadar o yaşlarda ki erkeklerin malzemeyi rafa kaldırdığını düşünen ben, o günden sonra temizlikçi sayesinde erkekliğe ilk adımlarımı seri halde atmış bulundum.
uykuyu çok sevmememe rağmen sabah kalkmak tam bir eziyet. öyle bir tatlı huzur oluyor ki, değil yataktan kalkmak, göz kapaklarımı bile açmak zor geliyor. "ulan ne yapsam da işe geç gitsem?" teorileri arasında kimiz zaman başardığım, kimi zaman yüzüme, gözüme bulaştırdığım olmakla beraber bir keresinde sadece işe geç gideyim diye uyandıktan sonra elimi bilerek derin kesmişliğim vardır. canım acıdı mı? evet. değdi mi?, kesinlikle.
daha çok yeni sünnet olmuş erkek çocuklarına ebeveynleri tarafından söylenen söz.
b- oğlum goster bakayim amcalara pipini
o- burada olmaz, odama geçmemiz lazım.
b- ne diyorsun oğlum sen, ne odası?
o- biz de çıkarttığımı kullanmak lazım. öyle kuru kuruya olmaz.
amcalar: he he he. görmesekte olur. anladık anlayacağımızı.
----------
b- oğlum goster bakayim amcalara pipini
o- korkarlar şimdi, hem pipi değil onun adı, hanımçivisi
b- !!
b- allah belanı versin senin
eski bir kitaptan okuduğum bir osmanlı işkencesi.
"suçlu kişi önce sadece başı dışarıda gelecek şekilde bir kuyuya yerleştirilir. ve normalden fazla yemek ve yemek artığı verilir. özellikle sıvı fazla verilir ki, sık sık idrar'a çıksın. uzun süren bu işkencede kişi kendi pisliği içinde çürümeye bırakılır."
gene aynı kitaptan bir alıntı
"eğer suçlunun kafası kesilecekse, kafasının ısıtılmış bir sahana düşmesi sağlanır ve kesilen vücuduna bakacak pozisyona getirilir ki, sahanın ısısı beynin ve bilincin bir kaç saniye daha fazla açık kalmasını sağlayacak ve kafa kesilen bedeni seyredip acı çekecektir."