keş adlı romanın yazarı.
türkiyede kendine ait belli bir okur kitlesi bulunan ama hala tam olarak tanınmayan yeraltı edebiyatının temsilcilerinden.
garsonluktan tezgahtarlığa cumhuriyet savcılığından tiyatro yönetmenliğine kadar pek çok farklı mesleği yapmış kısacası hayat mektebinde sıkı bir eğitim almış.
haftalık yarı resmi mizah dergisi sloganıyla yayın hayatına adım atan yepyeni bir mizah dergisi.
bu mizah dergisi uzun yıllardır radikal gazetesinde cilalı taş devri adlı bantı çizen emre ulaş'a ait.
cilalı taş devri'ndeki muhalif tavrıyla gönlümüzde taht kuran emre ulaş'ın yeni icraatı tam bir deli işi.
çünkü emre ulaş bu 16 sayfalık dergiyi tek başına resimlemiş.
piyasanın popüler dergileri olan penguen ve uykusuzu bir düşünün kaç çizer tarafından çıkartılıyorlar.
onlarla aynı sayfa sayısına sahip olan bu dergicik tek bir kişi tarafından çizilmiş ki gerçekten insana pes dedirttiriyor ve muhtemelen insan üstü bir gayret gerektiriyor.
derginin künyesinde tek çizer olan emre ulaşın yanısıra üç tane de yazar görünüyor.
henüz iki sayı çıktı ama umarız emre ulaş bu enerjiyi uzun süre bulabilir kendisinde.
(bkz: klaviatur)
(bkz: klavye)
azeri türkçesinde yaşayan ama dilimizde kullanımına sıkça rastlamadığımız bir sözcük.
dilimizdeki tek kullanımına* haldun taner'in ölür ise ten ölür canlar ölesi değil adlı kitabında ismail dümbüllü'den bahsettiği kısımda rastlarız.
ifade şöyledir:
"yaratılıştan avantajlarından biri de kişiliğine çok uyan ve klaviyatürü fakir, ama tam tipinin gerektirdiği karagöz ve kavuklu sesi idi."
bu sözcüğü internet üzerindeki türkçe sözlüklerde aradığınızda sonuç elde edemiyorsunuz.(maalesef elimin altında gerçek bir sözlük yoktu)
google yazdığınızda ise türk sitelerde değil ama aynı dili bazı farklılıklarla konuştuğumuz azerilerin sitelerinde rastlıyoruz bu kelimeye.
tıpkı şurda olduğu gibi:
"Íí hem Ññ tışında, qullanılğan hemme xerífler Törkçe klaviatur ceyíldírmelerínde te'min itíle."
ama maalesef bu cümlede adı geçen "klaviatur" bildiğimiz bilgisayar klavyesinden başkası değil.
ve böylece bu kelimenin tam olarak ne anlama geldiğini çözememiş oluyoruz.
benim tahminim "uygun olmayan, uygun düşmeyen" gibi bir şey. ya da "doğruluk" filan falan.
bu sonuçsuz entry için de kusura bakmayın artık.
elimden bu kadar geldi aydınlatamadım.
cüneyt arkın abimizin filmlerinde kullandığı müstear isimlerinden biri. *
hatta bu müstear isimlerinin arasında george arkin, steve arkin gibi bilinenlerinin yanısıra bir de özgür üzüm vardır.*
şehir tiyatrolarının ümraniyedeki salonunun adıdır.
haldun alagaş spor kompleksiyle aynı bina içerisindedir bu tiyatromuz.
bu yüzden tiyatronun ismini haldun alagaş tiyatrosu zanneden insanlar vardır.
oysa tam adı sadece "ümraniye sahnesi"dir.
akustiği biraz fakir bir salona sahiptir ayrıca.
mümkün mü ağlamasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmıyayım
Hayırsız bir evlat gibi
Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmıyayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmiyeyim caddelerde
Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmiyeyim
içimi çekerek
dünyadaki en büyük terörist amerika değil mi.
bütün dünyadaki terörizmi besleyen bundan çıkar sağlayan, gemisini yürüten yine amerika.
ırak'a girecez teröristleri bitirecez biz diye ayağa kalktığımızda oturun oturduğunuz yerde yapılması gereken bir şey varsa biz yaparız:
bizden izin almadan da hiçbir şeye kalkışmayın diyerek aba altından sopa gösteren de amerika.
ateşi söndürmek için maşayı bir kenara atmanın bir anlamı yok.
maşayı tutan elleri kıracaksın ilkin.
yoksa bu işler yine bir şekilde bitirilecek, hasır altı edilecek unutulacak unutturulacak.
sonra gerekli görüldüğü takdirde bazıları tarafından yine iradi bir şekilde hortlatılacak.
99 yılında bitmemiş miydi güya terör.
son seneye kadar esamisi okunmuyordu terörün.
ne zamanki amerikanın sözünden bir saniye bile ayrılamayan.
gerek dış politikada gerek iç politikada gerekse ekonomide amerikanın güdümünden bir saniye bile ayrılmayan basiretsiz muhteşem hükümetimiz görev başına geçti.
her şeyi alevlendirmek için gerekli zemin tekrar sağlanmış oldu.
birisi amerikayı durduramazsa bu devran böylece de devam edip gidecek.
biz de sürekli giden onlarcamıza üzülüp kahrolacaz.
sonunda unutacaz.
ve tekrar başa dönülecek.
edit: abd'ye ciddi ciddi girmeyi önermiyordum yahu. terörün kaynaklarına dair bir yazıydı bu. neyse anlayan anlar makaraya sarmak isteyen makaraya sarar.
birbirinden fersah fersah uzakmış gibi duran iki müzik türü arasındaki bağdır.
aslında birbirinden hiç uzak olmayan iki türdür.
bunu okuyunca çüşş diyeceksiniz biliyorum ama durum bu.
müzikal anlamda değil zaten aradaki bağ.
bağı kuran şey felsefeleri.
rock müzik her ne kadar popüler örnekleri tanınıyor olmasına rağmen temelde bir isyan bir başkaldırıdır.
yıkıcı değildir isyana teşvik etmez belki ama sövgüdür.
genel geçer bütün değer yargılarına karşı,
yönetmeye yönetilemeye ve mevcut düzene karşı her zaman söyleyecek bir sözü vardır rock müziğin ve rock müziğe en ihtiyacımız olan zamanlarda böyle zamanlardır aslında.
birisine söveceksek haykıracaksak bir şeyler yanlış olduğunu o zaman imdada yetişir.
arabeskte böyledir.
insanın hayatla baş edemediği durumlarda sarıldığı bir morfindir.
uyuşalım ki unutalım.
meyhanelerde niye arabesk dinlenir, bütün acı çekenler arabeske niye gönül verir.
acıdan zevk almayı yüceltirde ondan.
ve bir yerde asidir.
isyancıdır.yolu da rock müzikle burada kesişir.
rock müzik yapan popüler gruplara bir bakın aslında yaptıkları iş arabeskten çok farklı değil.
örneğin; gece yolcularının şarkılarının çoğunda bu arabesklik vardır.
ya da taze örneklerden gripinin böyle kahpedir dünyası.
ya da rock gruplarının arabesk şarkıları coverlama sevdası.
ne yapsınlar garibanlar hande yener mi coverlasınlar.
ama bu kötü bir alışveriş değil kesinlikle.
70'lerde anadolu rock'ının halk müziğinden feyz alması gibi bir şey.
beğenmediği entrylere bile;
yine de ortaya konulmuş bir eser, emek verilmiş bir ürün gözüyle bakıp bir türlü eksi oy verememe durumudur.**
(bkz: eksi butonuna eli varmamak)
edit:ulan eksi oy veremiyoz diye eksilemişsiniz ya helal olsun yani.
(bkz: atamayana atarlar)
gündüz vassaf'ın gündelik hayattaki totalitarizmi incelediği sert kitabı cehenneme övgü'deki saptamalardan biri.
"tarihimiz özgürlükten kaçınma yolunda bir çabadan ibarettir. çoğunlukla, direnmek ya da yaratmaktan çok, uyum sağlamaya çalışmışızdır. o direnen, bir şey yaratan ve bu uğurda yaşamlarını bile feda eden birkaç kişi bizim gerçekte olmayan kişiliklerimizin bir yalanı, bir söylencesi haline geliyor. bu yalanların somut temsilcisi olan kahramanlar, bizim tutsaklık arzumuzun birer kanıtıdır. özgürlük içinde yaşamaya cesaret edemediğimiz için, bu işi tapındığımız kahramanlara havale ediyoruz. kahramanlar, içimizdeki totalitarizmin karakteristik örnekleridir. onlar aynı zamanda, totaliter yönetimler için de vazgeçilmezlerdir." gündüz vassaf
futboldan kazandığı parayı sonuna kadar hak edendir.
futbolu sadece kitleleri eğlendiren/uyutan bir spor olarak görmez böyleleri.
işine sonsuz saygı duyan bir meslek erbabının sabrıyla yaparlar işlerini.
ne iş olsa yaparlar.
milyonların tribünden televizyondan onları izliyor olmaları onlar için fark etmez.
tek derdi evine döndüğü zaman bugün de işini layıkıyla yapmış olmanın verdiği huzurudur.
tribünlere oynamadıkları için de pek değer görmezler.