Bunun sebebine gelecek olursak; bir ateist gerçekleştirdiği eylemlerde vicdanından bağımsız hareket etmez. Inanan bir insanda ise ilk önce dahil olduğu inanç sisteminin kurallari ve ardından kendi vicdanı gelir.
Peki eylemlerimizi ahlaki yapan vicdanimiz mi yoksa dogmatik inanclarimiz midir?
Ornegin; orta çağda kilisenin karşıtlarına uyguladığı sistematik yıldırma çabalarının halk tarafından desteklenmesi ne kadar ahlakidir. Tabi buradaki yıldırmadan kasıt idamdır. Keza ikinci dünya savaşı sonrası filistin topraklarını gasp eden yahudilerin eylemleri ne kadar ahlakidir? Veyahut islamın yayilma donemindeki savaş politikasi, kendisinden olmayan veya vergi vermeyenin yaşam hakkı olmaması ne kadar insanidir.
Inanan bir insan kendi inanç sisteminin kabul etmediği bir davranış sergilediğinde tövbe edip vicdanını rahatlatip yaşamına tüy misali devam edebiliyor. Ancak ateist bir bireyin önce kendini affetmesi gerekiyor ki bu taşıması ağır bir yük haline geliyor.
Hal böyle iken hangi kesim toplum içerisindeko davranışlarında ahlakı gözetme motivasyonuyla hareket edebiliyor?
Not: amacım propaganda değil. Sadece üzerine tartışılabilecek bir konuda fikir ve görüşlere göz atıp bireysel fayda sağlamak.
Islami parça pinçik eden zihniyet kusmuğu. Sünni-şii ve mezhepsel ayrılıkları bir kenariya bırakmadıkça islam ne bir rönesans yaşayabilir ne de devrim gerçekleştirebilir. Sonuç olarak bok içinde yüzmeye devam.
Nufus memuru ve kutuk sorumlusu tiplerin ilgisini ceken vaka. Kodumun comarlari sizi. O kadar duyarsizlar ki tecavuz gibi dehsetten etkilenmek bir yana, sadece siyasi kaymagini yemeye calisiyorlar.