güzel yurdumun insanlarına ne olduysa artık türklükle alakalı bir konu geçince söyleyen,azcık savunmaya kalkan kişiye direkt barış karşıtı, faşist vb. yakıştırmalar yapılıyor. adam resmen türk demeye, atatürk demeye, bayrak demeye kalmadan eziliyor, pis faşist diye tepki veriliyor.
ama mesela kürdüm diyorsun baş tacısın, meleksin, demokrasi yanlısısın, neredeyse ayakları öpülensin.
edit: benim burada kastettiğim bozgunculuk yapan tiplerin prim yapmasıdır. yoksa bu ülkede herkes biliyor normal yaşantısını sürdüren bir insana kürt diye ayrımcılık yapılmadığını. bu ülkede eğer normal yaşayan insanlara en başta ırkçılık yapılsaydı kürt kökenli işadamları, devlet adamları, sanatçılar, komutanlar vb. olmazdı.
ilginçtir ki gelen metrolar tek hat üzerinden sefer yapmaktadır. metro istasyonu şu anda mahşeri kalabalığa sahiptir. *
ayrıca taksim istasyonunda istasyon kısmına girilmemesi için şeritler çekilmiş, güvenlik görevlileri de başına dikilmiştir.
metro çıkışında da büyük bir itfaiye aracı, ambulans ve polis ekipleri vardır ve ek olarak da metro istasyonu içersinde bi sürü gazeteci muhabir kameraman vs. bulunmaktadır. bunları toplayınca teknik arızadan çok bir bomba ihbarı akıllara geliyor da hadi bakalım çıkar bir kaç saate kokusu.
edit: evet detaylar geldi. söylentiler doğruymuş bomba ihbarı aksine bir kadın raylara düşüp ölmüş.
insan saçmalamaya başladığının farkına vardığı anda artık dönülmez akşamın ufkundadır ve o anki his insanı "ne diyorum lan ben?!" edasıyla duvardan duvara çarpabilir. çok berbat bir durumdur. bu an kah sevgili olmak istediğiniz kişiye, kah annenize babanıza kardeşinize, kah hocanıza, patronunuza denk gelebilir. bu anlarda durumu kurtarayım derken iyice saçmalama ihtimaliniz de oldukça yüksektir. yapmanız gereken en basit eylem de olaysız olarak oradan uzaklaşmaktır. *
bu tarz saçmalamalar da genellikle ergenlikte tavan yapmaktadır.
insanın kendini yalnız hissettiği zamanlar çok olur. kimsenin kendini anlamadığını düşünür vs. işte o an moralini düzeltmek, gaza gelmek, kendi kendini teselli etmek adına çeşitli şarkılar dinler. işte bu şarkılar bi nebze de dinleyenin egosunu şişiren şarkılardır.
maalesef yoktur böyle bir adam efendim. bazı maçlarda, maç boyu kalecilik yapan adam olur o iyidir, hoştur, candır ama genelde böyle bir adam bulamazsın herkes mırın kırın eder.
vardı bir zamanlar böyle kampanyalar. milliyet, hürriyet ve sabah gazetesi düzenliyordu. reklamlarında mehmet ali erbil oynardı. verilen araçlar da kartal, doğan ve şahindi.
suriye tarafından akçakaleye gelen saldırılar tahminen tell abiad yerleşim bölgesinden gelmiştir. türkiye de karşılık olarak akçakale ile alakası olmayan hataya daha yakın idlib i vurmuştur.
yani kısacası evet savaş başladı.
çünkü biz bize saldıran askerleri vursak uluslarası alanda bu olayı kolayca savunuruz ve konu kapanır. ancak idlib i vurmamız demek direkt olarak suriye yi vurmamız, uyarıda bulunmamız anlamındadır. suriye de bunu öne sürerek bize savaş ilan edebilir.
türkiyedeki ötekileşme süreci çok çok eski tarihlerden beri uygulamaya konulmaya çalışılmasına rağmen en büyük ötekileştirme 2002 seçimlerinden sonra başlamıştır. insanlar artık 2'ye ayrılmıştır. akp'li olanlar ve akp'li olmayanlar şeklinde. insanlar bunu o kadar çok kabullenmiş ve uygulamaya başlamışlardır ki artık kendi ülke vatandaşına sırf farklı partiye oy veriyor diye düşman gözüyle, nefretle bakmaktadır. en ufak şeyde karşı tarafı aşağılamakta ve hakaret etmektedir. kendi partisinin hareketlerini asla ve asla eleştirmemektedir.
bu insanlara göre saçı kapalı olan insan akpli, saçı açık olan insan chpli veya başka partili, camiye giden insan yobaz ve akpli, atatürk diyen insan chpli, içki içen insan chpli, içmeyen insan akpli gibi çok çeşitli sınıflandırılmalar vardır. yapmaktadırlar.
bu sorun kürt sorunundan daha vahim bir şeydir. çünkü türkiyenin 2 parçaya bölünmesi söz konusudur.
türkiye de bir nato üyesidir ancak hiç bir nato ülkesinde bu kadar alakasız asker kayıpları yaşanmamaktadır, saçma sapan cephanelik patlamaları olmamaktadır.
ayrıca türkiye, nato ülkelerinden ayrılarak dünyada adeta şamar oğlanına dönmüştür.
üç ülke arasında bir çok farklılık sayılabilir ama bu ülkelerin ortak yanları arasında en önemlisi 3 ülkede de askeri mühimmat depolarının patlamasıdır. nitekim bunlar gayet sıradan olaylardır. 25 asker ölmüş 30 asker ölmüş sıkıntı yok yani.
italyada denk gelinen olaydır. italyan erkekleri özellikle parti ortamlarında vs. bir kadından 10 kere red yemedikçe yanından ayrılmaz. sürekli olarak şansını zorlar. kimi kişilere bu hareket sempatik gelse de bariz yavşaklıktır başka bir şey değil.
çağı yakalayamamış, eurovisionu sıkı sıkıya takip eden, her sene türkiyenin eurovision tarihi belgesellerini tekrar tekrar izleyen, arkadaş ortamlarında "şu yıllarda sıfır çekmişiz, o şarkı çok maldı ehe mehe" şeklinde bıkmadan yorumlar yapan, sertab erenerden sonra seçilen her şarkı için "yok ya everyway that i can'den kat be kat daha kötü. bi cacık olmaz bu şarkıdan" diyen insandır.
içişleri bakanı türkiyenin bir vilayeti olan (!) hakkari'de koruması sağlanamayıp kapalı alana saklanmıştır. gerçekten de bu görüntüler rezalettir. türkiye cumhuriyeti bakanı doğru dürüst korunamamıştır.
türkiyede bulunan nüfusun çoğunun erkek olduğu gerçeğidir.
efenim şöyle ki nüfus sayımlarından sonra sürekli yok %50 erkek %50 kadın yok %51 erkek %49 kadın gibi kadın erkek sayısının eşit olduğundan söz edilmektedir. ancak ben buna katılmıyorum ve inanıyorum ki gözlem yapan bir çok insan bunun farkına varır. okulda, sokakta, otobüslerde hep çoğunluk erkek. üstelik bu oran genelde %70 - %80 erkek civarında oluyor.
bence erkekler kaosa sürüklenmesin diye gazlıyorlar %50 erkek %50 kadın diye yoksa çoğunluk erkek. hem varsa nerde bu %50 lan o zaman *
not: istanbulda yaşıyorum.
edit: türkiyeyi tabi ki istanbuldan ibaret sanmıyorum sadece belirtmek istediğim nokta türkiyenin en büyük şehrinde gözlemlediğim durum bu. bazı şehirlerde erkeklerin daha çok sokaklarda olması kadınların evlerinde olması gibi durumlar oluyor. öyle bir şehirde de yaşamıyorum yani.
efenim son zamanlarda haberlerde verildiği üzere sık sık damacana suların sağlıksız olduğundan bahsedilmektedir. 55 numuneden 41 inin sağlıksız çıktığı, damacanalarda dışkı bulunduğu vs vs açıklamaları yapılmaktadır. milletçe bu olaylar karşısında telaşlanıp günlerce bu firmalar açıklansın diye gazetelerde kampanyalar, sosyal medya akımları vs yapıldı. tabi bu sağlıkla oynayan firmaları öğrenmek herkesin hakkı.
lakin şu noktada herkesin atladığı absürd bi nokta var. insanlar resmen damacana sular sağlıksız diye korkar oldu ama neden kimse çıkıp da şehir şebekelerindeki sular neden sağlıksız neden içilemiyor diye kampanya başlatmıyor, sosyal medyalarda akımlar başlatmıyor bunu da anlamak gerçekten zor.
yazıyı yorumlayacak olursak köşe yazarının hayaller aleminde yaşadığına rahatlıkla kanaat getirilebilir. zira türkiye ne suriyedir ne de türk askeri suriye askeridir, aynı zamanda türk halkı da suriye halkı değildir. öyle kolay değil 3-5 çapulcunun türkiye cumhuriyetinin bir yerleşim biriminde kontrolü ele geçirmesi. o teröristler diledikleri kadar götünü yırtsın bi bok alamazlar.
ülke, devrimden çok parçalanmaya gitmektedir. esad kendi ırkını koruma derdine askeri güçlerini nusayrilerin yoğun olduğu bölgelere çekmiştir. bu nedenden dolayı kuzey bölgelerde yönetim boşluğu doğmuştur. ve her zaman olduğu gibi yanlış, pasif dış politikalarımızdan ötürü yırtık dondan fırlar gibi her noktada türkiye'nin karşısına çıkartılan kürtler yine karşımıza çıkmıştır. kürtler petrol bakımından kritik noktaları almıştır. ayrıca sınırımızda riskli bölgeler kürtlerin kontrolüne geçmiştir.
kısacası türkiye yine ve yine boş teneke gibi sadece tavrımız sert olur sesleri çıkartmaktadır. halbuki oluşacak otorite boşluğunu öngürüp muhalifleri teşvik ederek kentlerde yönetimi devralmalarını sağlaması gerekirdi. sonuçta bu savaşı başlatan özgür suriye ordusudur ve özgür suriye ordusunun aktif destekçisi türkiyedir.
kürtler ellerini kollarını sallaya sallaya bölgelerde kontrolü eline geçirmektedir. ayrıca hakimiyet kurdukları bölgelere de suriyeli muhalifleri sokmamaktadırlar. yani iş iyice boka sarmıştır. bu durumun çözülmesi için merkezi otorite şarttır. yoksa ırakta olduğu gibi yine avcumuzu yalarız ve artık sınırımızı korumamız daha da zorlaşır.
efendim akıl veren çok olur zora gelince herkes yok olur diye güzel bir söz vardır. bu başlıkta herkes yardırmış türkiye hakkında.
şöyle bir durum var bunu yazanlar da bu ülke vatandaşları yani sonuçta farklı bir alemde yaşadıkları pek düşünülmez fakat bu kişiler madem bu kadar eleştiri yapabilme tecrübesine, aklına sahipler o zaman bu ülkede bir şeyleri yapabilme, rahatsız oldukları şeyleri de değiştirebilme kapasiteleri vardır diye düşünüyor insan bunu görünce.
ek olarak yukarıda belirtilen başlıktaki yorumlar gerçeği temsil edebilir yazarlara göre ama madem eleştirmek kolay o zaman düzeltmek de gerek.
üniversitelerde final haftasından önceki en son yapılan derste öğrencilerden bir gönüllünün hocaya yönelttiği hocam vize konuları dahil mi sorusuna hocanın verdiği cevap. bu cevap karşısında da öğrenciler evlat acısı yaşarcasına üzülür, duruma söver.
başbakan yardımcısı bülent arınç ın; Okul Sütü Projesi kapsamında, okul öncesi ve ilköğretim 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıflarda okuyan öğrencilere verilmek üzere okullarda dağıtılan sütlerin birçok şehirde çocukları zehirlemesinden sonra yaptığı açıklamadır.