Muhattap olmamak; ben kişiliğim gereği sıcak bir insan değilim, ilk kez girdiğim ortamlarda ya da gerçekten samimi arkadaşlarımın olmadığı ortamlarda soğuğumdur ben; insanlar da ukala, kendini beğenmiş sanıyor beni. Aslında alakası yok ama ne yapayım böylemin ben de...
bizim ofiste var bir tane, adamın olmadığı günler seviniyorum. bütün gün çekilmiyor, zaten o kahkahaya katlanabilecek olsam gider orada çalışırdım kardeşim.
yazın iç sıkıntısı ile kendimize sorup, zorla bir takım belirleyip ancak doğru dürüst tat alamayacağımız maçların öncesinde dillere pelesenk olacak sorudur (ben ispanyayı destekleyeceğim, nasıl olsa o garanti)
Anne Robin olmazsa başka kimseyi yakıştıramadığım diziydi, bu saatten sonra anne Robbin olsa da olmaz zaten; bence finalde çocukları Ted'in kendi imkanlarıyla doğurduğu gerçeği açıklansa...
son antremanlardan birinde topu kaptıran oyuncusunun topu geri almak için koşmamasına kızan, köpüren, deli olan, bağıran, çağıran ve en son ilgili futbolcuyu antremandan kovan; geçen senelerde başarısının sırları konusunda bol bol konuşan ama bu sene maalesef başarısızlığın sırları konusunda bizi aydınlatmayan teknik adama sahip takım. Hayır başarısızlığın sırlarından bahsetse de biz de beşiktaş olarak bir takım dersler çıkaralım.
Yanlış anlaşılmasın ligdeki ilk takımım beşiktaş, ikinci takımım sivasspor
Geçen sene ikisi de beni sevindirirken, bu sene ikisi de umrumda değil, iplemiyorum.
arabamda çok sayıda boş olarak bulunan nesnedir, içerim içerim çöpe atmam,arabaya binen ayaklarını zemine bastığında "coourrk" diye bir ses çıkarırlar bu nesneler. Hemen akabinde de arabaya binen kişi "bu ne yaa? ne pissin yaa? insan şunları da bir atar!" gibi sitemkar cümleler savurur
kol çapraz biçimde masaya konur, kafa da yanakla temas ettirilerek o kolun avuçiçi uzantısına yaslanır, ağız iki cm kadar açılır ve öylece bakılır, içten de "je t'aime, je t'aime" iniltileri çıkar ve duygu yoğunluğunda kaybolur.