Muharrem ince CHP nin adayı olarak açıklandıktan sonra çalışmalarına başladı ve hemen hemen hergün mitingler yapıyor. Oldukça da çalışıyor, kendisini sık sık haberlerde ve gazetelerde görüyoruz.
Ancak tam bu noktada benim kafamı karıştıran bir durum söz konusu. Sayın iNCE her mitinginde "ilk icraatim ...." olacak. "ilk yapacağımız şey ...." cümlelerini farklı mitinglerde kullanıyor. Ancak cümlelerin devamı sürekli değisiyor. Sayın ince nin bugune kadar ilk icraati olarak sunduğu şeyler;
-"ilk icraatimiz sarayı gençelere vermek olacak. Bu ülkenin en zeki ilk 5000-10000 indeki genclerine verip bilim yuvası yapacağız sarayı. Ben çankayaya gideceğim."
-"Ben Cumhurbaşkanı olduğumda ilk iş ögrencilere 19 mayıs ve 29 ekim de yani iki bayramda harçlik vereceğiz. ilk yapacağımız iş bu olacak."
-" Ben göreve geldiğimde ilk işimiz orman genel müdüründen alıp orman köylüsüne verecegiz. Orman genel müdürlüğü zenginlik icinde orman köylüsünün durumu ortada. ilk olarak bu sorunu çözeceğiz." (bu söz bugun boludaki mitinginde söylemiştir)
Özellikle gazetelerin internet sitelerinde son bir ayda incenin "ilk icraat" li başlıklarını okuyorum ve merak ediyorum m. ince nin ilk icraati ne olacaktır? Merak edilendir.
Malumunuz hepimizin ilk okuldan itibaren ögrendigi atlaslardan ve buyuk dunya haritalarindan gördügü harita aslinda ölçeklendirme açısından oldukça taraflidir. Ve bildigimiz dunya haritasinda bazı ulkeler ve kitalar alanlarina göre gösterilmemektedir.
Örnek olarak 30 milyon km kareden daha büyük afrika neredeyse Kanadayla eşit gösterilmektedir, yine abd 9.1 milyon km kare olmasina ragmen koca afrika kıtasıyla esit gibi görünmektedir. Afrika kitasininda bir kucuk bir ulke kadar olan grönland hemen hemen afrika kadar gösterilmektedir. Oysa gercekte afrikadan kat be kat küçüktür. Yine 16.4 milyon karelik rusya ise 30.2 milyon km karelik afrikanin hemen hemen iki katı görünmektedir.
Oysa her ne kadar biz hiç görmemiş olsak veya gözümüze garip gelse de dünyada ulkelerin ve kitalarin ölceklerini (alanlarini) dikkate alınen gercege yakin projeksiyon şöyledir. Kendisine peter protection denilmektedir. Ve yavaş yavas bu görsel egitimlerde kullanılmaktadır.
Chp nin cumhurbaskani adayi olarak resmen Muharrem iNCE yi aciklamasinin ardindan hem parti tarafindan ve chp secmeniNCE ortaya çıkarilacak hem de cumhur ittifaki destekcileri tarafindan Muharrem ince ile alay etmek icin 'ince incd' ortaya atilacak kelime oyunlaridir.
Meydanlarda, reklam panolarinda, televizyonda gorulecek veya gorulmesini istedigimiz bu sloganlardan bir kaç örnek şöyle sıralanabilir.
Ekonomiler birbirleri ile etkileşim halinde olan, mal ve hizmet alıp satan, büyüyen, gelisen ve bazen de çöken birer organizma gibidir.
Ekonomiyi tıpkı bir insan vucuduna ve hatga direk bir insana benzetebiliriz. Nasıl bir insan yeterli düzeyde beslenmediğinde veya dengeli beslenmediginde, gerekli vitamin ve minerali almadığında, düzenli spor yapmadığında ortalama yasam ömrünü kısaltıyorsa ekonomilerde gerekli takviyeleri yapmadığında, gelişimi için ihtiyac duyduğu kaynağı bulmadığında, bir plan be program altında çalışmadığında kriz yaşarlar veya çökerler.
Nasıl insan için sağlık, spor ve beslenme kadar kendiliginden gelişen veya ne kadar önmem alsada tüm etkenleri hesaplayamadığı için maruz kaldığı kazalar, sakatlıklar varsa ekonomiler içinde benzer sekilde krizler vardır. Tıpkı kazalar gibi ekonomiler içinde olumlu-olumsuz( iktisadi değimiyle positif-negatif) iç ve dış şoklar mevcuttur. Örnegin bir bireyin trafik kazası sonucu uzun süre tedavi süreci görmesi gibi deprem, afet savaş vb. durumlar da ekonomi icin birer "kaza" niteliği taşımaktadır.
Hayat serüveni içerinde gelişim surecinde olan insan vücudu -ergenlik dönemi- beslenme ve aktivite gibi etkenlerle gelişimini daha hızlı veya dsha yavas sagliyor ise, ergen ekonomilerin (gelişmekte olan ülkeler:GOE) yapısı için gerekli -büyümesi ve kalkınması için gerekli- parasal kaynak, yatırımcı, nitelikli is gucu vd tabi ki sürekli talebi artan enerji gereklidir.
Son tahlilde nasıl insan doğum ve ölümü arasındaki süreçte kontrol edebildigi etkenler dogru tasarlayarak ortalama yaşam süresini artırabilir, fiziki ve psikolojik yapısını geliştirmeyi başarabilirse ekonimilerde hem kalkınmasını tamamlayarak refah artışını, bölüşümde adaleti sağlayabilir.
Ancak nasıl insan oglu her ne kadar dikkat etse de tüm etmenlerk hesaba katamadığı için hasta olursa- ki bu hastaliklar coğu zaman vucudunun daha da dayanikli hale gelmesini saglar- ekonomilerde özellikle küresel boyutlar da krizleri engelleyemez ve çoğu zaman bu krizlerde yapılanma ve tamir sürecine girer ve gerekli önemleri ve politikları uygularsa tekrar daha güçlü hale gelir.
Suriyelilerr vatandaşlık verilmesi konusu halka sorulmalıdır. Herseyi halka soruyoruz,milli irade herseyin üstünde diyoruz neden 3 milyon insana vatandaşlık verilecekken referandum yapmiyoruz?
nasıl oluyorda muhalefet partilerinden hiç ses çıkmıyor, nasıl oluyorda tek bir vaat ve kararls benim ülkemde vatandaşlık başkalarına peşkeş çekiliyor?
Biz yazarlığı sizden ögrenecek değiliz. Size 3 tane koyun versek güdemezsiniz, gelip burda vay efendim bunlar şöyle yazıyor vay efendim diğerleri böyle diye ahkam kesmeyin.
Biiiiizzzz yetkimizi halktan alırız. Yazarlıkmış modaratörlükmüş bunlar gelip geçici, önemli olan öteki dünyada hesap defterinizde ne yazacağı.
Biz millettin yazarıyız, biz troll lobilerinin değil, milletin yazarıyız milletin. Heeeeey gidi heeey. Biz aslımızı unutmayız, bizden önceki nesillerin (ecdadın) emanetine sahip çıkmayı iyi biliriz.
Bahsettiğim yeni nesil 95 sonrası doğumlu en büyüğü 20-21 yaşında olan lise ve üstü nesildir.
Bu nesil ciddi Anlamda bizde olmayan şeylere sahip. Öncelikle erkeklerinin boy ortalamasi 1.90 amk. Esmer kavruk olmasalar norveç diye yutturabilirdik ülkeyi. Artik ne yediriyorlarsa size.
Yine ayni neslin erkekleri baya baya yakışıklı lan piçler. Hepsinde sakallar şekil, giyimleri tarz spor falanda yapiyo ibneler. Işleri güçleri memlekete Hollywood efekti vermek.
Aynı neslin kızları ise oldukça genjş. Yine zaten ablalari gibi onlarda güzel. Ama tek farklari var 18 inde 25 gösteriyorlar. Onların yaşinı anlamanın yolu bellerindeki açık, gögüslerindeki dekolte. Yine onlarda da guzellik ortalamasi da giyim tarzi da daha iyi. Boyları da ablalarına göre nispeten uzun ama önemli olan boyu değil işlevi.
Şöyle bir durum tespiti yapmak için bunca gereksiz seyi yazdım. Bizler bu nesle göre daha çekingen daha az tarz ve daha asosyaldik. Belli baslı ortamlara lisede giremezdik. Belli tecrübeleri erkenden yasamazdık.
Yine bizden bi önceki 80 li yillardaki doğan abilerimiz ve ablalarım da bize göre daha çok düşünen daha çok okuyan nesillerdi. Sekilcilik onlarda neredeyse yoktu. Bizle baslayan sekilcilik yeni jenerasyonla tavan yapmış durumda.
Gelirlerinden bağımzsız herkes birer Hollywood yıldızı. Hepsi birer pop star veya model. Hepsi sosyal medya fenomeni. Sokaktan cevirdiğiniz 10 gençten 9 unun tekipçi sayısına ulaşamayan illerimkz var lan bizim.
Yine bu yeni nesil bizlere abilerimkze göre çok geniş ve çok rahat. Ilişki anlayışı ile bambaşka.
Ve yine yeni nesil -bu tespiti benim yapmam pek de doğru değil aslında ama- çoook daha az okuyan veya çok daha az düşünen bi nesil. Ve bana ciddi anlamda kapitalizmin nesliymis gibi geliyor.
Öyle yada böyle toplum olarak son yıllarda daha çok kazanmaya başladık gelirimiz arttı. Ancak daha az düşünen, daha az sorgulayan, daha az çabalayan ve sadece izleyen,sosyal medya kölesi olmuş ve hayatı tüketmek için yaşayan bir toplum haline geldik,gelmişiz,geliyoruz.
Işte tehlikeli dediğim yeni nesil yaşadıklarından veya değişimlerinden dolayı tehlikeli değil. Ülkenin değişim umudunun kalmamasından tehlikeliler.
işin en kötüsü de ne biliyor musun sözlük? Muhafazakar bir partinin yonettiği ülkenin son nesli, aslında kapitalizmin son nesli. Ve bu kimsenin umrunda değil. Ve sözlük kaybedilen bir nesilde değil üstelik. .
Hee bu arada kendine dikkat et sözlük, yeni nesil seni de sikertir.
Etrafımda gördüğüm ve ben oruç tutuyorum diye kahvaltı yapmayan hatta çay bile içmeyen insandır. Kimsenin ibadetine karışmayız ama böyle jestlere de hayır diyemiyoruz. Yani su içmek için benim odadan çıkmamı bekleyen güzel insanları gördükçe mutlu oluyorum.
Baktım bizim oruç tutmayanlar kahvaltı yapamıyor ofiste sabah bi giriyorum odaya sonra çıkıyorum yarım saat dolanıyorum millet kahvaltısını yapsın diye. Başta farketmedim hepsi başka odalara gidiyormuş bişey yemek için. Küçük jestler belki ama saygı da lazım. Hem tutana hem tutmayana.
Son zamanlarda kadınların dünyanın en büyük mucizesinin çocuk doğurmak olduğunu kendilerinin söylemesidir. Çook afedersiniz "ben içimden insan çıkarıyorum, ..... mı yapamayacağım" şeklinde kurulan cümlelerdir.
Her zaman olduğu gibi biz erkeklerin kadınlara saygımızı göstermek için söyleyediğimiz iltifat değil bir gercek olan bu söylem birdne bire feminizmin sloganı haleni geldi. Ya bir kere de bırakın sizin mükemmelliğinizi biz erkekler söyleyelim.
Bir güzelliği başkası tarif edince,ona iltifat edince o güzellik daha da değerli hale gelir. Ancak o güzellik kendisi bunu söylemeye başlayınca anlamını yitirir. Bu sefer mesele cinsiyet meselesine ve üstünlük meselesine kendini beğenme meselesine dönüşüyor.
Yoksa bir erkeğin durduk yere çocuk yapılmasına vesile oluyoruz diye ortalıkta övünmesi ne kadar mantıklı? Bir de dünyadaki her dişinin yapabildiği (en azından memelilerin) bir özelliği sen neden bir anda kendine mâl ediyorsun?
Demek istediğim tek şey şu sevgili hanimlar, biz sizin dünyanın en degerli varlıklar oldugunuzu biliyoruz. Belki çogu zaman hepinize analtamiyoruz ama sevdiklerimize göstermeye çalışıyoruz. Bu yüzden biz erkeklerin hayatında en önemli varliklar sizlersiniz. Bu yüzden bırakın güzelliklerinizi biz anlatalim, bırakınn sizlere sevgimizi gösterelim, iltifatlar edelim ama sizde bir az olsun mutavazi olun.
edit: Bir konu yanlış anlaşıldı sanirim, ben bir kadının anne olmasının hafife alinacak bir séy oldugunu söylemedim.
Hadisenin oynadığı Sırma c limon adlı ürün için çekilen ve malum "maden suyu ve limon birleştiğinde aç bi sırma c limon" sarkısından oluşan bilumum gereksiz insanin arkada dans ettiği reklamdaki saçmalıktır.
Reklamda ekranin önünden su akıtılmış ve yagmur yağıyor havası verilmiştir. Hadise şarkı söyler ekranda sürekli yukardna asağı su iner ancak hadisenin ne saçı ne de kiyafeti ıslanmamaktadır. Yine hadisenin makyajı da hic bozulmaz.
Ilginç olansa arkadaki dans eden oyuncuların çogu 'önceden' ıslatılmıştır. Yerde biriken suya ayağıyla vurup hadiseyi ıslatmaya çalışan dansçilar da vardir.
Ancak hadisenin süper yağmur savar hava kalkani sayesinde bu engellenmektedir.Zira hadise reklam da aslında bir süper kahramamdır. O ıslanmayan kadındır.
Böyle sacma bir reklama imza atanları tebrik ve takdir ediyorum. Yok yani arkadaş reklaamlara milyon harcıyorsunuz ama bu mudur yani?
Edit:evet hadisenin bir reklamda oynamasi en büyük sacmalıktır.
ciddi ciddi şuan gerçekleşen durumdur. Yani Türkiye'de bir adalet sistemi var mı? varsa nerede?diye düşündüren olaylar zincididir.
Gerçi hukuki açidan şuan kolluk kuvvetleri kurultayi engellemek zorunda. Ve muhalifler kongreyi erteleyip yargitay kararını beklemeli. Ancak yargı nasil siyaseti bu kadar sekillendirebiliyor arka planda neler oluyor merak ediyoruz.
Liseden bir arkadaşım var. Çocukla neredeyse 8 senedir arkadaşız gayet de yakın arkadaşız. 4-5 kişilik bir ekibimiz var, hala her hafta görüşürüz.
Şimdi arkadaşımın ismini verip rencide etmeyeyim. Mahmut diyelim bu arkadaşa -mahmutlar rencide olabilir-.
Bizim mahmutla her türlü aksiyona giriyoruz. Sık sık tavla,pişti ve batak da atıyoruz. Bunları bilmedigimiz zamanlar da veya kalabalikta pis yedili atmıslığımızda vardır. Seneler boyu ne zaman batağa falan gitsek hemen oyunu bizim mahmut seçer bizde ona uyardık. Gel zaman git zaman batak pişti biraz sıktı. Birgün içimizden biri okey oynayalım dedi. Bizim mahmut hiç itiraz etmedi.
Neyse dizdik taşları, okey bekleyenimiz var işte eli bişeye benzemeyenimiz var. Sonra bizim mahmut koydu taşı ortaya bittim dedi.
Biz çok sorgulamadık tabi ama elini çevirdi gösterdi. Bir biriylr alakasiz bi sürü renk. Biz diger uç arkadaş gülemedik bu duruma. O an senelerdir tanıdığım adamın renk körü olduğunu anladım. Sustuk hep birlikte mahmut anlamadi yüzümüzün düştüğünü. Çaktırmadık çocuğa hiç bişey. 9 el falan bitti bizim mahmut aldı yürüdü oyunda. Sonradan trafikte ışıkları falan çaktırmadan sorup kesinleştirdik renk körlüğünü.
Senelerce okey oynamadık, hala da oynamıyoruz. Tabi samimiyetimiz sayesinde laf arasında renk körü olduğunu söyledik. Inanmadı kendisi. Renk testi yaptık, geçemedi. Yani kırmızının kırmızı olduğuna inanamadı çocuk. Kırmızı dediğimiz rengi baska bir renkle birebir aynı dedi. Uzunca bi sure acaba renk körü mü yoksa renkleri bilmeyen bir gerizekalı arkadaşımız mi var diye düşündük. Sonunda renk körü olduğu kesinlesti ve Şükür namazı kıldık.
Neyse o günden beri o ekip icinde renklerin olduğu oyunlara yeltenmedik. Ozellikle okey ve yüz bir i oynamadik ekipçe. Mahmutta icten içe hala inanmıyor renk körü olduğuna.
enflasyonun paranın değerini kaybettirdiği ve insanların satınalma gücünü azaltan -özellikle de emek geliri elde edenlerin- bir ekonomik sorun olduğunu biliyoruz.
Türkiyede son dönemde merkez bankasi dışında enflasyonun yüksek olduğunu savunan ve en temel sorunumuz olduğunu düşünen kurum kalmamıştır. Kısa bir örnekle aslında enflasyonun etkisini birlikte basit bir örnek üzerinden ele alabiliriz;
Türk ekonomisinde enflasyonun yüzde 20 olduğunu var sayalım. Bugün 1 liraya aldığımız bir ekmeği enflasyon ortalaması yüzde 20 düzeiynde olur ise tam olarak 13 yıl sonra 10 liraya alırız. yani sadece 13 yılda paramıza bir sıfır eklenir.
Peki enflasyon yüzde 5 olur ve ortalmasi uzun yıllar içinde bu sekilde devam ederse sonuc ne olur? bugün 1 liraya aldığımız ekmegi tam olarak 47 yıl sonra 10 liraya alırız ve paramıza bir sıfır eklenir.
Yani demek istediğim şu enflasyon tek haneli rakamlara düşmüş olsa dahi bugun cekirdek enflasyon yüzde 9.5 civarındadır. Ve bu oran oldukça yüksektir. enflasyon hedeflemesinden tamamen vazgecilir ve büyümeye odaklanılırsa enflasyon oranı yüzde 20 seviyelerine gelebilir. Ancak biz enflasyona gereken önemi verip bu yönde adım atarsak TL nin değer kaybı neredeyse sıfır düzeyinde olur.
Üstelik enflasyonun artması ücret hammadde mamuller ve vergilere ek zamlar olarak yansıyacaği için (kişilerin veya devletinreel gelirinin azalmamasi için) her enflasyon bir sonraki sene başka enflasyonlara sebep olur.
Örneğin 2015 senesinin 1 ocağında yapılan ötv zamları ve vergi artışları sebebiyle 8.8 olarak gerçeklesen enflasyonun en az yüzde 1.5 lik kısmi vergi resim ve harçlara yapılan zamlardan kaynaklanmaktadır. Yani devlet bir onceki yıl elde ettigi gelirlerin aşınmaması için zam yapmakta bu ise topluma tekrar enflasyon olarak dönmektedir.
Eğer biz tarım sektöründe mevcut bulunan yapısal sorunlara çözümler üretirsek, orta vadede enflasyona en büyük etkiyi yapan gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçebiliriz. Bunhn için et üretiminin artırılması,entegre tesislerin çogalması için tesviklerin artırılması, tarımda ölçek sorununu çozecek toprak reformu ve yeni yatırımalrin yapılması, sulama imkanı artırılarak hayvancılığın yem ihtiyacının azaltılması, yem ithalinin yasaklanarak yem üretiminin artırılması ve yerli yemin kullaniminin yayginlaştirilması gibi ònlemler acilen alınmalıdır.
Eğer biz tarim alanindaki sorunu çözersek ve devletin vergi gelirinin aşınmaması için vergi zamlarının yapılmamasinı sağlarsak (bunu yapmak için önce vergi kayıp kaçağıyla mücadele edilip gelirler artırılabilir ve önceden toplanan gelir sayesinde diğer yıl vergi zammına ihtiyac duyulmaz) enflasyon oranı 3-4 yıl içinde yuzde 5-6 seviyelerine gelecektir.
Dikkat ederseniz enflasyon için baska bir çok önlem varken bunlari öne sürmedim. Zira türkiyede enflasyon yüksek ancak ondan çok daha büyük bir problem var:işsizlik. işsizlik yüzde 10.4 seviyelerinde görünse de genç işsizlik yüzde 18 seviyelerinde.
Her yıl neredeyse 1 milyon yeni istihdam oluşturuyoruz. Ancak nüfus (özellikle genc nufus) artışı istihdam daki artışımızın çok üstünde. Bu yüzden istihdamin yılda 1.4 milyon seviyelerine ulasmadığı her durumda işsizlik yüksek seyredecektir. Bu sebeple işsizliğe sebep olabilecek enflasyon önlemlerindende uzak durmak gerekir. Aksi halde enflasyonu baskilamak isterken ülke bir durgunluk durume girebilir.
Sonuç itibariyle türkiyede enflasyonun ciddi politikalarla üzerine gidilirse 3-4 yıl içinde istenen düzeye çekilebilir. Üstelik işsizliğe etki etmeden bu yapılabilir. Ancak bunun icin ciddi reform süreclerine ihtiyac vardır. Umarım efnlasyin hedeflemesinden vazgeçilmez ve gereken önem verilir.
Kısaca oyunda ekrana dokunarak ve işletmeler yaparak karşılıksız para kazanıyorsunuz. Bildiğin havadan para geliyor. Daha sonra ise işletmleri gelistirerek saniye başi gelen parayı artırıyorsunuz.
19 dakika içinde milyonlar kazanir hale geliyorsunuz. Oldukça zevkli değişik bir oyun.
Ancak oyunda en ilginç özellik daha fazla para kazanmak için herşeye sıfırdan başlamanız gerekmekte. Yani prestij özelliğiyle tüm işletmeleri satıp sıfırdan başlıyorsunuz bi yerden sonra. Ama gelişmek çok çok hızlı oluyor.
Davutoğlu krizi sonrası Ab ve amerikayla daha 'normal' ilişkiler içinde olacak muhafakar ve merkez sağ bur parti kurulacak.
Akşenerin başkan olamamasi sonucu MHP den dışlanan milliyetçiler, Arınç,gül,babacan ve diger eski ak partililerin ana kadrosunu oluşturduğu, daha çok egitimli ve yeni yüzlerden oluşan,akademisyenleri de içinde barındıran yeni bir parti olacak.
Bu başlığı açmam için biraz erken evet, her krizden sonra söylenen bir durum ancak bu sefee farklı.
Parti in kurulmasi sonbaharı bulacak. Parti de cok sayıda ünlü siyasetçinin yanında pek tanınmamıs ancak yetkin kimselerde bulunacak.
Partinin kurulması ile birlikte gidişata göre erken seçim talep edilebilir. Ak parti içinde aktif aiyaset yapanlarda partinin duruma göre yeni partiye geçebilir. Ancak tüm bunlari Ak partinin başına istenmeyen 'kukla' bir başkan gecmesi ve başbakan olmasi belirleyecek.
Yeni parti avrupaya yakın olmakla beraber dış politikada daha barışcıl bir parti olacak. Muhtemelen suriye de de daha pasif bir konum alacak.
Partinin isminde "Hürriyet" geçeceği de aldığım bilgiler arasinda. Ancak bu bilgi kesin degil.
edit:partinin hemen yarın kurulacağını söylemiyorum. An itibariyle çalısması başladı. Eski küskünler ve yine siyaseten zarar görenler bu parti için çalısma başlattı. En erken sonbaharda o da gelecek basbakana bağlı. Ancak emin olun artık her an arka planda çalışan birileri var. Sürekli kamuoyu yoklamalarıyla ak partini yıpranmış olduğu tescillendiğinde kamuoyuna duyurulacaktır.
3 saat önce başlığı açmıştım. Troll zannedilip çok eksi aldığı için sildim. Bilgiyi size kanıtlayamıyordum ancak şuan kesinleşti.
Adalet ve kalkinma partisi mayıs ayında kongreye gidiyor.Davutoğlu aday değil.
Edit: Bilgiyi ak parti merkezinden aldım.
Sancılı 1 ay maalesef memleketi bekliyor. Üstelik kim olursa olsun gelen gideni aratacaktır.
edit 2: En güclu adaylar binali yıldırım ve berat albayrak. Ancak tamamen 3. bir kişi de olasılık dahilinde. Bu arada parti içinde bu konuda çalışma yapılmış(kongre konusunda).
ee hakkaten artık boku çıkmıştır. Kel erkeği çekici yaptınız, kaslıyı çekici yaptınız yetmedi 1.20 boyundaki erkeği çekici yaptiniz, o da yetmedi matematik profesörü de yaptınız o erkeği,yine yetmedi mamut isimli yaptınız erkeği çekici olacak diye,duygusal,kıro,öküz ama anlayışli vs vs vs derkeeeeen
Olm konuşamayan gollum gibi bir şey çıktı ortaya. Eşegin sikine su kaçırmayalım artık yeter.
Eğer ankarada yaşıyorsanız yoldan birini çevirin ve ona şu soruyu yöneltin "nerelisin?" alacağınız cevap kesinlikle bu 3 ünden biridir. Yok eğer ankaralıyım falan derse israr edin, dedesi veya ninesi yahut amcası belki baldızı belki de kaynı kesinlikle bu üçlemedendir.
Bu üçlüden korkmak lazım. ciddi anlamda korkmak lazim hem de.
Hangisini izleyen daha gerizekalıdır çözemediğim kıyaslamadır.
Gerçi muhtemelen aynı kişler izliyordu bunlari. Bi de pis yedili vardı. Bunları izleyen arkadaşlarımla ilişkiyi kestim hep,uzun vadede idiyotluk bulaşabilir diye.
Daha dogrusu eksileme tuşuna tecavüz etmek. Ancak yok öyle bir dünya. Böyle saçma sapan bir entry girmiştir -muhtemelen 12 yaşındaki ergenimsi- bir yazar ben işte o an "lan ne alakası var" ya da "....." diye düşünürken böyle 10 kere falan basıyorum o eksiyi. sürekli sözlükten "o işler oyle olmuyo hacı" gibisinden bir uyarı.
Neyse sakinim. Gidip sözlükten çıkıyorum zaten. Kendi çapımda sözlük sistemine baş kaldırıyorum (yazar burada başkaldırmayı ayaklanma gibisinden kullanmıştır).
Ama tabi çok sürmüyor tilki kürkçü dükkani hesabi yine burdayım.
4 kasim 1796 da imzalanan Trablus anlaşmasına göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlas Okyanusu'nda, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir gemiye dokunulmaması karşılığında, tek sefer mahsus 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (21.600 dolar) ödeyecekti. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Amerika Birleşik Devletleri adına Joseph Donaldson ve Osmanlı adına Cezayir Beylerbeyi Cezayirli Hasan Paşa, nam-ı diğer Hasan Dayı, imza attı.
Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşması olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödenmesini kabul eden tek ABD belgesidir. ABD, 22 maddelik bu antlaşmaya 1818 yılına kadar bağlı kalmıştır.
Toplanın sayın sözlük yazarları. Ortadoğu ve balkanların ve hatta kısmen Avrupa'nın en iyi fikriyle karşınızdayım. Bu bir öneridir. Aynı zamanda vaattir de.
Evrensel bir moda oluşturarak evli olanlarda nasıl yüzük varsa bekarlar içinde bileklik olması önerisini sizlere sunuyorum.
Bu şu açıdan önemli. Yav kimin sevgilisi var kim ilişkiye açık vay kim sevgilisi yok ama birini de istemiyor bunu rahatça bilelim arkadaş.
Örnegin sevgilisi olan erkek ve kadınlar aynı renk ve çeşit bileklik taksın. Sevilisi olmayanlar bileklik takmasın. Sevgilisi olmayıp kısmetini kapatmak isteyenler ise başka renk bir bileklik taksın.
Bu önerimdeki bileklik tıpki galatasar veya beşiktas bileklikleri gibi bileklikler. Ve ince plastikten olucak şekil uretilecek.
siz şimdi bu fikre olur yani fena degil derseniz ben bu akımı baslatacağım.
Bi yerde sevgililer arasında oluşan güven problemininde a.... koyuyoruz. nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. kelepceler...öhöm pardon bileklikler kesilmediği sürece çıkmayacak şekilde de yasarlanabilir. sevgiliniz sizden habersiz o bilekliği çıkarmışsa tekrar takmaya..
Dur lan niye takamasin gider yenisini alır. Sevgilisi olanlarda bi piçliğini bulur illa. Hee şu da var direk sormak yerine neyin fantazisi bu o da ayrı. Yalnız ben kendi fikrini bu kadar hızli gömebilen bi insan da görmedim. Böyle de kendiyle barışık bir insanım. insanmışım. insanımdır.
gercekten trollük amacıyla açmıyorum başlığı. Bende bir Ankaralıyım. Senelerce çok yakındaydi okulum anıtkabirin. Kaç kere gittim hatırlamıyorum. Hala da eğer boşsam uğrarım. Sadece özel günlerde gitmeyi sevmiyorum. Şov yapan insanlar varmış gibi geliyor.
Ama etrafımda sık rastladığım bir durumdan şikayetciyim. Yani burasi ilahi bir mekan degil, burası bir camii değil. Burası bir kabristan. Evet anıt niteliğinde bir ikincisi yok. ama yinede ilahlaştırmak ve böyle sanki orayı bir rahatlama aracı haline getirmek çok anlamsız.
Teyze gördüm son gidişimde. Aglıyor konuşyor falan. Cok zor günlerdeyiz falan diye. Orası dini bir mabed değil ki. Bana çok anlamsiz geliyor bu durum.
Fikirlerinizi merak ettim. Anitkabire böyle bir anlam yüklemek biraz saptırmıyor mu durumu?
Orininal adi Saxo Capital Markets olan saxo bank Tüm dunyadan ceşitli yatırım araçları ve çesitli opsiyonlar sağlayan oldukca büyük bir aracı kuruluştur. Turkiye de pek taninmasada uzun bir egitim imkani vermesiyle yatırımcılarıni riskten korumaya çalışır. Genel de de hızlıca işlem yapılmamasi konusunda uyarır.
ismi sakso bank olduğu sürece Türkiye de çok talihsiz şakalara veya kötü bir algıya sahip olmaya devam edecektir.
"Farklı varlık sınıflarında tek platformda işlem yapın:182 Forex çifti,9,000 CFD, 36 dünya borsasından 19,000 hisse senedinde, 283 hisse Opsiyonları, 75 Borsa Opsiyonu, 200+ Futures."
sitesinde böyle demiş ama senin adın sakso. Kaybettin bi kere. insanin gülesi geliyor.
Google'ın ismi nasıl okunur sorunsalı.esasen okunuşu gugıl heralde. ama ortam da kim gugıl dese dışlanir hemen. "Sanki bana ingiliz lordu herseyi telaffuz etti de bu google kaldı" diye yaftalanir.
Genelde liseyi Anadolu lisesinde okumus veya kolejde okumus en kötü ünide ingilizce hazırlık okumuş kişiler gugılcılardır. Biz digerleri için gogıldır o.
Arkadas zaten adam ankara'ya gelmiş. Koskoca Kızılay'a "khizlaaayh" diyor. Hadi onu geçtim istanbulu soyleyebilen türisti ayakta alkışlıyoruz. Cok takmamak lazım. Gugıl degildir o gugıl olsa da söylemek zorunda degilsindir. Sırf ibneligine go ogle veya gogul veya gooğul demek lazımdır.
