istanbula gittiğim bir gün sabah 9 civarı yola çıkıp gece 12 civarlarında son bulan uzun yürüyüş tecrübeme göre 50 km iddialı bir rakam olsada yürünebilir. Ben yaklaşık olarak belirttiğim sürede 35 km yürüdüm. Düzenli yürüyen biri bu mesafeyi de yürüyebidlir. 35 km yürüdüğüm günde oldukça uzun molalar verdim ve dinlenerek yürüdüm. Ancak yaklaşık 2 gün tam olarak yorgunluğu da atlatamadım. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2039376/+
Universite bitmiş, ben kpss, kurum sınavı derken bir buçuk sene işsiz gezmiştim. Sonunda sayısız mulakattan sonra bir işim olmuş, yaşadığım şehirde bir kuruma iyi bir işe atanmıştım. Memuriyette maaş peşin verilir bilenler bilir. Yani işe başladığınız ayın ilk 15 inde calıştığınız gün + 30 günlük maaş alırsınız. Devlet baba düşünmüs aslında memurunun ser sefil halde işe başlayacağını. Neyse ben ayın 23 ünde işe başladığım için tam 3 hafta sonra maaş alabilmiştim. O üç haftayıda evdekilerden aldığım son parayla idare etmiştim.
Maaşım hesabıma yattı, ilk gün belki 5-6 kez baktım hesabıma. Ögrenciyken kredi yatınca gider para çeker güzel yemek yerdim (güzel dediysem en fazla bir adana). ilk maaşla da öyle yaptım, önce dışarda adam akıllı yemek yedim. Hemen sonra memurluğun ilk üç haftasını aynı takımla geçirdiğim için üstümde emanet durmayan adam akıllı iki tane takım elbise aldım, ayakkabı aldım. ilk maaş bana en çok, ne kadar zor durumda olduğumu farkettirdi. Ufacık paraları çok büyük paralar zannediyormuşum. Çünkü babamın her zaman söylediği gibi "yoklukta 5 lira büyük para, varlıkta bin lira ufak paradır oğlum" cidden öyleymiş. En unutamadığım şey arkadaslarıma yemek ısmarladığım halde, eve koşarak market alışverişi yaptığım, kendime takım elbiseler kıyafetler aldığım halde, ilk maaşımın yarısını bitiremeden diğer ayın maaşı yatmıştı. Memuriyetin ilk senesi maaşımın büyük kısmını biriktirmişim farkında olmadan. Muhtemelen her an başıma birşey gelecek diye hissettim.
Şimdi bakıyorum da ne zor günleri geçirmişim. Allah dileyene hak ettiği şartlarda güzel işler nasip etsin. Kimseyi işsizlikle, zorlukla, yoklukla sınamasın.
Ücretsiz maskeye ulaşabilen var mı merak ettiğim konudur.
Keşke devlet ücretsiz dagıtamasa da rahatça paramizla az da olsa alabilsek eczanelerden. Milleti stokçuluğa iten bir hareket oldu aslında. Zamanında kutu kutu alan kâra geçti. Biz şimdi ise giderken nasıl maske takacağız?
Asgari ücretin 4 katı ücret alan birinin işsizlikte ne yaparım kaygısıyla girişemediği eylemdir.
Fazlasıyla stresli ve gergin bir işte çalışıyorsanız, ofis ortamından bıkmışsanız, iş çekişmeleri sizi yormuşsa, kahvaltı yapmayı özlemişseniz her sabah inceden aklınıza gelmesi muhtemeldir.
Eşim 7 aylik hamileydi ozamanlar. Ben tabi cocugu ogrendigim an aklimda direk isim belirdi, hemen karar verdim isme. Sonra esime soyledim, gozlerimin icine bakti uzun uzun. Önce inanamadi, sonra da siddetle karşı çıktı. Baya tartıştık, benim ailem, onun ailesi herkes karşıma çıktı. Kimse beni desteklemedi isim konusunda. En son bi aksam beni ikna etmek için toplandi herkes, hep beraber oturduk salonda çay iciyorduk. Sonra birden eşim bana döndü ve dedi ki "Erkek çocuğa ayşe ismini nasıl koyariz Allah aşkına"
NoFap pornografi, masturbasyon ve/veya cinsel ilişki arzularından uzak durmak için sivil toplum kuruluşu olan topluluk forumu ve internet sitesidir.
Mastürbasyonun kisa ve uzun vadede insana verdigi zararlardan uzaklasmak icin tum dunya da yayin yeni bir akımdır. Temel felsefesi masturbasyonu birakmayan kisinin reddedilme kormusuyla sosyallesemedigi ve boylece kolaya kacarak mastürbasyonun konforlu alanina sigindigi düşüncesidir. Uzjn vadede insan karsi cinsle iletisime gecme riskini goze almaz ve surekli kendini masturbasyonla tatmin eder hale gelir.
Nofab= no fabbing
Masturbasyonla birlikte pornografiden de uzaklasmak ve sokakta insanlarla etkilesim haline gecmek gerektigine inaniyorum. Seksi ve cinselligi kendimiz icin ulasilamaz hale getirmek icin herkesi bu akima davet ediyorum. Zaten bir sure masturbasyondan uzaklasinca insan ister istemez daha cok firsatlari degerlendiriyor, sevgili peşinde oluyor ve hayatin gercek zevklerine ulasiyor.
Oyumu kazanmış ve tereddütsüz bir sekilde mecliste görmek istediğim parti. Seçmenlere yakın zamanda bir anket calışmasında sorulan " bir şekilde oy verdiginiz parti kapansa/ seçime giremese hangi partiye oy verirdiniz?" sorusuna ankete katılanların yüzde 45 i saadet partisine oy veririm demiş. Aslında kimse farkında değil ama eğer iktidar değisecekse ve muhafazakarlar tercih değistirecekse oldukça potansiyeli olan partidir.
Ayrıca olumlu bir imaj oluşturduğu kanaatindeyim. Yıllardır muhalefette eksik olan bir algıydı bu.
Tahminimce seçimlerde yüzde 5 civarlarında oy alacak ve kesinlikle mecliste parti grubu oluşturacak sayıya ulaşacaktır.
Muharrem ince CHP nin adayı olarak açıklandıktan sonra çalışmalarına başladı ve hemen hemen hergün mitingler yapıyor. Oldukça da çalışıyor, kendisini sık sık haberlerde ve gazetelerde görüyoruz.
Ancak tam bu noktada benim kafamı karıştıran bir durum söz konusu. Sayın iNCE her mitinginde "ilk icraatim ...." olacak. "ilk yapacağımız şey ...." cümlelerini farklı mitinglerde kullanıyor. Ancak cümlelerin devamı sürekli değisiyor. Sayın ince nin bugune kadar ilk icraati olarak sunduğu şeyler;
-"ilk icraatimiz sarayı gençelere vermek olacak. Bu ülkenin en zeki ilk 5000-10000 indeki genclerine verip bilim yuvası yapacağız sarayı. Ben çankayaya gideceğim."
-"Ben Cumhurbaşkanı olduğumda ilk iş ögrencilere 19 mayıs ve 29 ekim de yani iki bayramda harçlik vereceğiz. ilk yapacağımız iş bu olacak."
-" Ben göreve geldiğimde ilk işimiz orman genel müdüründen alıp orman köylüsüne verecegiz. Orman genel müdürlüğü zenginlik icinde orman köylüsünün durumu ortada. ilk olarak bu sorunu çözeceğiz." (bu söz bugun boludaki mitinginde söylemiştir)
Özellikle gazetelerin internet sitelerinde son bir ayda incenin "ilk icraat" li başlıklarını okuyorum ve merak ediyorum m. ince nin ilk icraati ne olacaktır? Merak edilendir.
Şişirilmiş bir balondur. Gercekten cok kotu bir dizi olmadigini kabul etmekle beraber "oooo hobeleeey" dedirtecek kadarda iyi bir dizi degildir.
Ozellikle ciddi saçmaliklar icermesi, varsayimlarin fazlaca gecerli olmasi gibi nedenlerle yazar tarafindan pek begenilmemistir. Hee çok merakla izletiyor çok sürükleyici dersen Turk entrika dizilerinin tamami da deli gibi izleniyor.
10/7.
Dipnot: simdi la casa de papel seviciler gelip eksileri basacak ama olsun.
Çocukken önceleri cumhurbaskanı olmak istiyordum ancak Ahmet Necdet Sezer seçilince oldukça pasif bir görev oldugunu düsünerek hayalimi revize edip Basbakan olmaya karar verdim. (2000 yilinda sekiz yaşında falandım düşünün).
Yine Cumhurbaşkanı olmayi düşündüğüm yillarda bir ara paranın siyaset icin önemli birsey olduğunu farketmis ve Merkez Bankası acmaya karar vermistim. Ama okula baslayacagim yillarda babam Merkez Bankası acmamın mümkün olmadığını ve kalpazanlığın gelecegim icin saglıklı bir meslek olamayacagini salaga anlatir gibi anlatti. Ben yine o ara bi topcu olsam da belki oy çeker siyasetci olurum diye de düsündüm ama iyi ki yeltenmemişim o yollara gördük H. şükür falan başa bela.
Yani özetle gelecek c.baskani/basbakan olmak istiyordum. Şuan bir bakanlılta uzman olarak görev yapıyorum, henüz cumhurbaskanı olamadım. Ama gelecekte neden olmasın?
2018 referandumunda 23.777.091 seçmen hayır oyu kullanmıştır. Yine de referandumdan evet çıkmıştır. Dolayısıyla twitter da 1 milyon tamam denmesi pek şasırtıcı değildir. Milyonlarca insan için tamam olduğunu zaten biliyoruz. Sidik yarışından öte değildir.
Evet bir gün zaman makinası icat edildiginde, tekrar 2015 yılına ışınlandığımız o an gerçeklesecek durumdur. Tercihen eğer istenirse 2013 yılına gidip 1.80-1.90 seviyelerine de gelinebilir.
Bir başka bakış acısıyla paramiz biraz daha deger kaybedince -yaklaşık bi on yıl sonra falan- 1 dolar = 32 tl olduğu sene paradan bir sifir atilarak doların tekrar 3.2 tl olması saglanabilir.
Fışkiyenin önce kırıldığı daha sonra çeyrek asırlık belediye baskanının istifa ettigi, daha sonra da fiskiyenin görevden alınarak yerinden kaldırıldığı yerdir. Yine dinazorlarıyla da bir ara tartısma konusu olmuş, dinazorun da koltuğundan olmasiyla tartışma son bulmuştur.
--spoiler--
Lan ankarayı dinazorla tarif edecegim de hic aklima gelmezdi. Ne hale geldik la bebe.
--spoiler--
Ben bu şarkiyi hem dinleyemiyorum hem de izleyemiyorum. Adamin yapmacık saçma sapan hareketleri, garip kaplumbağa gibi kafasını sallaması hele hele sarkının " yonono yonono al bono yonono" kısmı beni intihara sürüklüyor.
Cok defa radyoda bu sarki çıkınca kendimi arabadan atmaya kalkışmışlığım vardır. Allahtan yanımdakiler " olm mal mısın radyo kanalını değistirsene ne hemen intihar ediyorsun" diyerek ikna ettiler de ölmedik.
Çocuk dogurması beklenen günümüz calısma hayatında ücretsiz izinler dahil ancak toplam dogumdan bir ay once izne ayrilip cocugunu 8 aylık yaptiktan sonra isine dönmek zorundadir. Ayrica dogum yapan kadin genelde isten cikartilir döndüğünde bir isi olmaz.
Erkek hegemonyası altindaki çalışma hayatı nitelige degil cinsiyete bakmaktadır. Uzun süre is arayan kadinlarin cogu niteliklerine uygun is bulamamaktadir.Ayrica bulsa dahi yükselme sansi erkeklere göre oldukca azdir.
Kadinlar is hayatinda da sokakta oldugu gibi sapkin düşüncelere mağruz kalmaktadir. Bu da esler ve aile tarafinda kisinin calismamasi yönünde baskı görmesine neden olmaktadir.
Bunun disinda siradan beden isciliginde dahi kadinlar erkeklerdenndaha az ucret almaktadir. Manti yapan bir hanim cimento tasiyan erkekten oldukca dusuk bir gelir elde etmektedir.
Yine cinsiyetci yaklasimlar yuzunden bir cok sektor ve meslek kadinlara kapalidir. Hal böyleyken kadinlar zaten 10-0 geriden basladilari hayata ( kendi suclari degil toplumun cinsiyetci bakisi sebebiyle) is hayatinda da 1-0 geriden baslamaktadirlar.
Anlayacaginiz kadinsaniz ülkemizde hersey zordur. Calisma hayatinda kadin olmak cok daha zordur.
Oecd verilerine göre; Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı dünyanın çok gerisinde. Fransa’da yüzde 51.6, isveç’te yüzde 69.5, Almanya’da yüzde 54.7 olan kadınların işgücüne katılım oranı, Türkiye’de sadece yüzde 31.5 düzeyinde.
Malumunuz hepimizin ilk okuldan itibaren ögrendigi atlaslardan ve buyuk dunya haritalarindan gördügü harita aslinda ölçeklendirme açısından oldukça taraflidir. Ve bildigimiz dunya haritasinda bazı ulkeler ve kitalar alanlarina göre gösterilmemektedir.
Örnek olarak 30 milyon km kareden daha büyük afrika neredeyse Kanadayla eşit gösterilmektedir, yine abd 9.1 milyon km kare olmasina ragmen koca afrika kıtasıyla esit gibi görünmektedir. Afrika kitasininda bir kucuk bir ulke kadar olan grönland hemen hemen afrika kadar gösterilmektedir. Oysa gercekte afrikadan kat be kat küçüktür. Yine 16.4 milyon karelik rusya ise 30.2 milyon km karelik afrikanin hemen hemen iki katı görünmektedir.
Oysa her ne kadar biz hiç görmemiş olsak veya gözümüze garip gelse de dünyada ulkelerin ve kitalarin ölceklerini (alanlarini) dikkate alınen gercege yakin projeksiyon şöyledir. Kendisine peter protection denilmektedir. Ve yavaş yavas bu görsel egitimlerde kullanılmaktadır.
insanoglunun denememesi gereken şeydir. 3 gün tek gözüm komple kapalı gezmiştim, fotograf mevcut.
Not: arilar etrafinizi sarinca ayaklariniz gotünüzü tekmeleye tekmeleye şuursuzca koşuyorsunuz. ayrıca arılar çok serefsiz hayvanlar bunu da belirtmek isterim. insan gözünden sokulur mu lan.
