silmeye çalışılan yaşanmışlıklardır. geçmişe sünger çektim diyorsan benden sana sır; yok öyle bir izolasyon türü. ama fombort var, köpük var, ytong da iyi diyorlar.
olmayan adalet türü. benim futbol adaletine olan inancım 2010 dünya kupasında uruguay-gana maçında suarez'in eliyle çıkardığı top sonrası, gyan'ın penaltıyı kaçırması ve ardından da gana'nın dünya kupasından elenmesiyle yok oldu. futbol hiçbir zaman adil olmadı, olacağını da sanmam.
esnaf : şu son 2-3 sene çok sıkıntı çektik ama bitti çok şükür.
ben : ne bitti abi tam olarak?
esnaf : 2-3 sene bitti işte, 4. seneye girdik..
ben : hmmm..
bu gün öyle efkarlıyım ki dostlar, yeminle tek dikişte içerim koca akdeniz'i.. lakin tonlarca tuz götümden nasıl çıkar onu gözüm kesmiyor diye düşündüren başlık.
zorunluluktur. 21. yüzyılda yaşayıp 16. yüzyılda olan olayları eleştirmek ne kadar kolay diye düşündüren başlık. bırakın kardeşi bir insanı öldürmek kolay iş olmasa gerek bu adamlar devlet her şeyden üstündür fikriyle yapmışlardır bu eylemi sana göresi bana göresi olduğunu düşünmüyorum. olayları olduğu yıllara göre değerlendirmek gerekir. ayrıca kardeş katline çözüm bulunduktan sonraki osmanlı padişahlarının sürekli tahtan indirilip yerine başka birinin tahta geçirildiğine de hatırlamamız gerekiyor. zaten bu tahtan çıkıp inmelerin de sonucu devlet kötü yönetilmiş ve tarih sahnesinden çekilmiştir. tüm detaylar göz önünde tutularak değerlendirilmesi gereken konular bunlar.
senin bizim takımın başına geçmeni en çok isteyenlerden biriyim.. samimiyetine her zaman inandım, bazı kararlarına ne kadar kızsam da, oyunu planlamana her zaman hayran oldum.. yüzlerce bahanen olmasına rağmen hiçbirini maske olarak kullanmadın. bugüne kadar gordon milne'den sonra tek küfür etmediğim hocaydın (brugge maçında bir ufak siktir sayılmaz herhalde) umarım gittiğin yerde çok başarılı olursun, çok sevileceğinden hiç şüphem yok.. vefasızlığın çok galatasaraylı, başarının çok fenerbahçeli duygular olduğu bu ülkede aslında en vefalı taraftara sahip takımdan bu şekilde ayrılmana kızıyorum kendi adıma, en azından bir maç kendi deyiminle "yuvaya ruh katmaya geldik" yuvaya ruh katmalıydın diye hayıflanıyorum.. seni hep güzel hatırlayacağım. teşekkürler comandanteslavenbilic
kendimi beyaz kadranlı, romen rakamlı bir duvar saatindeki saniye çubuğu gibi hissediyorum.. sadece dönüyorum. zamanın kendisiyim. geçiyorum.. (bkz: hakan günday)
çaresizlikle verilmiş cevaplardır. üniversite birinci sınıfta zorunlu sağlık dersinde sorulan ilk yardımın a'sı, b'si, c'si nedir sorusuna ağız, burun, ciğer yazmak gibi.
bir yılmaz özdil vardı ne oldu ona diye düşündüren gazeteci, yazar. her gün facebook, twitter üzerinden yazılarını okuduğumuz; ama nedense en yazılacak zamanda tek bir satır kelimesini göremediğimiz yazar, acaba onu da başbakan mı susturdu ya da sikerim şimdi tatilimi yarıda mı böleceğim dedi?
kokunu hiç bilmiyorum mesela ; nasıl yürüyorsun, nasıl nefes alıp veriyorsun, nasıl gülüyorsun, nasıl sinirleniyorsun, nasıl bakıyorsun, hiçbir fikrim yok yüz hatlarınla ilgili..
sevmek gerçekten böyle bir şey mi onuda bilmiyorum. belkide gelip öğretmeni bekliyorum ; küçük çocuğun süpermanı beklediği gibi..
düşlerimiz bu kadar temiz miydi yoksa beyaza mı boyamıştık bir türlü karar veremedim kadın.. ben bizimkisini bulut rengine bulaşmış olsun istiyorum biraz beyaz benden, biraz deniz mavisi senden..
sana öğrenmediğim her şeyi vaadedebilirim.. senden ne mi istiyorum? sarıl sadece yarınla birlikte değil bugün ile birlikte öğret.. yarınları boyumuzun yetemediği şeker kutusu kadar yukarıda bırakalım ve boyumuz uzadıkça yaklaşalım ona..
belki tatlı ve bir sonumuz yazılır elimizden ne dersin?..