tezgahta domates satan pazarcıyla fiyatta anlaşmak kadar kolay değil ilişkiler..ne pazarcının bitireyim de gideyim telaşı olur senin kalbinde,ne de ucuz olsun diye çürük sevdalar taşırsın içinde..sevmek zor, güvenmek mümkün değil..şimdi akşam pazarı ucuz birliktelikler kapış kapış bu devirde..birazdan biter herşey, yerler ezilmiş pişmanlıklar içinde..sonra mı? sonra sıra çöpçülerde...
gönlümü erite erite yaşamam bu aşk iki sevdalı için
hasrette tektir zaman aklımdan geçse bile
bir an için başkası
bekle dediğim yerde bekleyemem duramam
sana başka bir aşktan kaçıp geldim unutma
orda bıraktım almadım bütün anılarımı
bana aynı şüpheyi aynı acıyı yaşatma
seven ya affeder ya affetmez böyle hatayı
yüreğimin sesini dinledim bütün gece
seni o sevdiğim güne aynen bırakıyorum
bir aşk bazen bir gün sürer bazen senelerce
ben bu aşkı bir yaz sayıyorum
inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...
evet sevgili,
kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer.
asla izlenmesini tavsiye etmediğim;
zeynep'in 8 günü.
not: sakın abi ya sakın. film bitiminde ekrana böm böm bakakalırsınız. öle birşey ki filmin saçmalığını zaten ilk başta farkediyorsunuz. çok sıkıcı ama şöyle de birşey var ki merak da ediyorsun ne çıkacak bu saçmalığın altından diye. **
küçük olmak ne kadar da güzeldi...
Sevdiğini öp kaç, aşk şarkıları dinlemek yok!!..
kutu kutu Pense oynarken ne kadar da mutluyduk..?
saklambaçta birbirimizin yerini söylemeye çalışırdık..
şimdiyse kendi saklandığımız yeri bile bilmiyoruz..
düştüğümüzde dizlerimiz kanardı şimdiyse kalbimiz...
Reddedilme korkusu yoktu bi kez ağlasak bizim olurdu çünkü..
şimdi günlerce ağlıyoruz ama bizim değil başkasının oluyor..
Aşk filmlerindeki en acı karakterle değil çizgi filmlerdeki en mutlu karakterle kendimizi özdeşleştiriyorduk..
büyümeseydik de hayat hep aynı kalsaydı herşey zorlaşmasaydı..
A/B/C/D şıklarına E eklenmeseydi..
muamma olsaydı
hep gülseydik
sahte gülüş nedir bilmeseydk..
ne güzel olurdu değil mi?
yaramaz çocuklar gibisiniz. aşkı bir oyun, sevgiliyi de bir oyuncak gibi görüyorsunuz. önce her çocuk gibi o oyuncağa sahip olmak için herşeyi yapıyorsunuz. hatta yalanlar söylüyorsunuz. kendinizi değiştirip olmadığınız gibi görünüyor, oyuncağı elde etmek için her yolu mübah sayıyorsunuz.
oyuncak sizin olduğu anda oyunda başlıyor. elde etmek için söylediğiniz yalanları, değiştirdiğiniz kişiliğinizi en azından bir süre için devam ettirmek zorundasınız.
ama bir süre sonra bu oyunun böyle devam etmeyeceğini anlıyorsunuz çünkü sıkılıyorsunuz, yalan söylemek başka biri olmak kolay değil elbette. başta elinizden hiç bırakmadığınız o oyuncağa ayırdığınız zaman giderek azalıyor. birşey olmasın diye hep baş köşeye koyduğunuz, koruduğunuz oyuncağınızı hor kullanmaya, kötü davranmaya başlıyorsunuz.
daha da ileri gidip bir süre sonra görmeye tahammül edemez hale geliyorsunuz. orada bir köşede sessizce durması bile rahatsız ediyor sizi. sonunda 'en iyisi kaldırmak' deyip , kırıyor ve atıyorsunuz oyuncağınızı.
sonra yeni bir oyuncak bulmak için yeniden aynı şeyleri yapmaya başlıyorsunuz.
sonucunun yine aynı olacağını bilmenize rağmen aynı sıkıcı oyunu tekrarlamaktan hiç vazgeçmiyorsunuz. hayatınızı oyunlarla süslerken kendinizi korkunç bir yalnızlığa mahkum ettiğinizi farkına bile varamıyorsunuz.. kıran döken siz olduğunuz için kimsenin sizi kırmayacağını düşünüyorsunuz; amayanılıyorsunuz. kullandığınız silah mutlaka bir gün geri tepecektir. ve siz, asla yerinde olmak istemediğiniz o oyuncağa döneceksiniz. birileri de sizinle oynayacak, sıkılacak, kıracak ve bir kenara atacak. o zman hayıflanmak için ne yazık ki çok geç olacak.
aşk sizin yaşam kaynağınız olmalı, ciddiye almalısınız. önemli olan elinizdekinin kıymetini elinizdem gitmeden bilmektir. bunu başarabiliyorsanız, mutluluğun formülünü de bulmuşsunuz dmektir. Başaramıyorsanız, sizin için üzgünüm..
uzun yazı okumayı sevmeyenlerin ilgilenmemesi önemle rica olunur.
her erkeğin içinde bir kadın vardır. bunu sadece ben söylemiyorum. bilimsel verilerde benim görüşümü destekliyor.
kadın xx kromozomu diye erkekse xy kromozomu diye adlandırılır. kadınına ait diye bilinen yumuşaklık, şefkat, duygusallık, duyarlılık, detaycılık, koruma güdüsü gibi özellikler aslında erkekte de var.
bir kadın bir erkekten ne bekler? işte bu sorunun cevabını erkeğin içindeki o 'x' kromozomu verebilir;ama dinlemek gerekiyor. zaten aslında kadınla erkeğin birbirini anlayamamasının en büyük nedeni de birbirlerini dinlememeleri değil mi?