hatırlayın şimdi sawyer'ın neler yaptığını. kate'i ve jack'i kurtarmak için kendi hayatını riske attığını, aldo raine'in zalim nazilere nasıl dersini verdiğini.. hatırladınız dimi lan!?
güzel şimdi de ingilizlerin neler yaptığını hatırlayın. ne yaptılar? 90 yıl önce bu ülkeyi işgal ettiler. :O
ryu vs ken, scorpion vs sub-zero tadında bir savaş..
herşey ezergeçerus'un goliath'ın başlığının altına "sözlüğün karizmasını yerle bir ediyor" demesiyle başladı. ne zaman biter bilinmez ama bir sonraki taş ve sopalarla yapılacak.
kimse bana karizmasız diyemez ulan! ağzınızı burnunuzu döverim...
1 haftalık çaylaklıktan sonra yeniden aranızdayım ve evet arkadaşlar var böyle insanlar.
bir de utanmadan, benim daha uzun bir süre içeride kalmamı istediklerini bana mesaj yoluyla iletiyorlar, imalı başlıklar açıyorlar.
oysa ki, hiçbirisi benim o çılgınca, pervasızca yazılmış gibi gözüken entry'lerimi gönül gözleriyle okumuyorlar, esasında ne kadar önemli ve doğru olduğunu anlamıyorlar.
benim yazdığım her cümleler, babanızın öğütlerinden hemen sonra gelir. bunu unutmayın.
eğer böyle insanlar böyle davranmaya devam ederse, ben de yazarlıktan ayrılacağım.
sonra fikirlerinize karşı çıkıp sizi düzeltmeyecek insan kalmadığında anlarsınız değerimi.
olm bakın beni deli ediyosunuz. herkeste bir yavru köpek aşkı, herkes kardeş olsun falan, öğrenciler çalışmasın filan.
dünya fakirler sayesinde böyle güzel akıllım, hiçbişeyden haberin yok.
şimdi bi ilaç yapıldı diyelim. hiçbir ilaç insanlar üzerinde başarısı kanıtlanmadan piyasaya çıkmaz.
sen! regl ağrısı çeken kız. majezik çıkmadan önce onun deneyip, riskleri göze alan deney grubu alan fakirler olmasa nasıl geçircektin la bu ağrılarını? cevap ver şimdi.
sen! ereksiyon sorunu yaşayan amca! viagra'nın etkileri kanıtlanamadığı için piyasaya hiç sürülemediğini düşün. gençler kızları zıpzıplarken sen seyrederdin ulan.
sözün özü, fakir insanların dünyada bulunması elzemdir. onlar parasını alır, zenginler daha iyi bi yaşam sürer.
pis şerefsizler, kardeşini değil babasını kaçırmışlar.
travma olarak da, adrianayı bütün Portland Trail Blazers takımıyla gangbang yaptırmaya zorlamışlar.
lanet olsun lan.
sevgili dostlar şimdi kadın erkek bunu bi düşünelim.
eski zamanlarda evlilik dışı çocukların önüne geçmek için zina diye bi kavram atmışlar. ahlak ile perçinlemişler.
ama şimdi prezervatifi, doğum kontrol hapı, püsürü var.
gelgelelim kompüter çağındayız, geçen bankaya gittim eskiden veznedar ellidörrrt diye bağırırdı, şimdi klas bi panoda ellidört yazıyor. 54 hatta.
neyse sktredin bankayı. iş güç stres hepimizin başında. insanlar yeterince mutlu olamadıkları için sürekli kavga ediyor. gerginlikler birbirinin kuyusunu kazmalar falan. ama ben geçenlerde neyi farkettim biliyo musunuz? biliyonuz mu? ben seks yaptıktan sonra, sevdiklerime hitap ederken -cim ekleyip de konuşuyorum.
annemle babam olmadıkları için, amcacım eniştecim falan gibi. ve bunu içimden geldiği için söylüyorum. facebookta "pınarcım çok güzel çıkmışsın" diyen kızın riyakarlığının yanından bile geçmiyor yani.
kıssadan hisse: ahlak denen şeyi siktredelim gelin, hoşlandığınız erkek yada kızlarla sevişin gönlünüzce, yanaklarından öpün, şiirler okuyun, güller gönderin.
şimdi efendim siz bir insanı öldürdünüz diyelim. aslında o öldürdüğünüz insan yüzünden herhangi bir ceza almamanız gerekiyor.
yani diğer suç teşkil eden olaylara bakalım.
-hırsızlık: malın sahibi şikayetçi oluyor.
-tecavüz: tecavüz edilen insan şikayetçi oluyor suçlu yakalanıyor filan.
ancak gelin görün ki cinayette herhangi bir şikayet sözkonusu değil. "can"ın sahibi herhangi bir şikayette bulunmuyor, çünkü şikayet etme ihtimali bulunan insan yaşamıyor. dolayısıyla belki maktule istediği şeyi vermiş de olabilir.
nasıl ki kadın da erkekle sekste mutabık kaldığında tecavüz sayılmıyor, bunda da öyle işte.
her katil aksi ispatlanana kadar suçsuzdur. ve aksi hiç bir zaman ispatlanamayacaktır!
eskiden, ta ilkokuldayken falan eğer bir arkadaşınız şaka olsun diye üstünüzü başınızı kirlettiyse, kızgınlıkla söylediğiniz laflardan bir tanesiydi.
bugün uykusuzun son sayısında beni yaran umut sarıkaya esprisinin de temelini oluşturmuştur.
şöyle ki:
(cezayirli adamın üstünde koskocaman bir postal izi vardır. karşısında bir fransız subayı çemçük çemçük bakmaktadır)
c.a : (ağlar) ne vuruyon oğlum!? ne vuruyon?! senin annen mi yikiyor?! ne vuruyon ibne...
f.s : (ulan şu söz karşısında kitlenip kalıyorum... bu yüzden yarrak gibi emperyalist ülke olduk... zerre ülkeyi sömüremedik... ne yapsam şimdi orospu cocuguymuşum gibi olacak...)
diğer c.a : (ağlattı lan moustaphayı zalim adam...)
f.s : söyle ona küfretmesin... geri çekilicez ama küfretmesin...
akşam trafiğine yakalanmadan eve varabilecegim. mayıs günesi camdan yüzüme vurup kaslarımı çatmam icin ısrar ederken gözüme bir yazı takılıyor. "house cafe". lise dönemindeki goliath olsa büyük ihtimalle bu isimlerin değiştirilmesi için faşizan çözümler sunacak, sinirlenecek -ama kim ikiyüzlü degil ki- yine de oraya en az bir kere gidecekti. şimdiyse bu sahibi ve kurucuları tamamen Türk olan kafenin adının neden ingilizce oldugunu sorguluyorum.
zihnimde, kodaman ve sisman bir adam ve ona yalakalık eden -hani su simpsons'daki smithers gibin- cin gibi bir adamı görüyorum. patronuna yabancı isimli işletmelerin gencleri, sinekleri cezbeden bal kasesi gibi cezbettigini anlatıyor. patron bir karasinek çirkinliğinde ellerini ovuşturuyor, yüzünde sevimsiz bir gülümseme hakim. metresinin istedigi o pırlanta kolyeyi alabilecegi içindir herhalde. herşey beklenir bu adamdan lan.
neyse, bu kraldan çok kralcı tutum kızdırıyor beni. yabancı ürün kalitesinin, yerli ürüne ne zaman fark attığını kestirmeye çalışıyorum. takva filminde erkan can'a pahalı bir saat hediye eden adamın "merak etme şaşmaz, gavur malıdır" deyişi kafamda canlanıyor. daha şaşmayan bir saat bile üretemediğimizi farkedip daha da delleniyorum.
evdeyim faber castell'in adını suistimal edip johann faber ismiyle piyasaya silgi süren adel firması (kendileri türktür) projemin içine ediyor. artık her an patlamak üzereyim. neyse ki dünyadaki en iyi domino's pizza'sı olmakla övünen pizzalarım kapıya geliyor. servis elemanının adı emir. yaka kartında isminin hemen altında "driver" yazıyor. emir bana afiyet olsun dedikten hemen sonra "drive safe emir" diyecek gibi oluyorum, ı ıh, vazgeçiyorum. lezzetli pizzalar sinirimi geçiriyor. hem paketin üzerine ismimi yazmaları hoşuma gidiyor.
türk halkı yumurta kapıya gelene kadar kıçını kaldırmaz, kaldırdı mı önünde dünya dayanamaz: endüstriyel devrimi kaçırıp, kurtuluş savaşı'nda kazanmasının sebebi budur.
türk halkı övünmeyi çok sever: (bkz: madem türksün göster ürksün)
ny polisi toplanıp yürüyüş yapmaya kalkan türkleri coplamamıştır.
yada
"provokasyon olur" diye ny valiliği madison caddesini yada times meydanını trafiğe kapatmamıştır.
ülkelerin gelişmişlik düzeyi hakkında çok fazla şeyi yüzümüze vurup, kızartmıştır.
an itibariyle başkent montevideo'nun düştüğü ve başkan Tabaré Vázquez Rosas ın az önce buneos aires'e intikal ettiği açıklandı. ne tırt ülkeymiş lan bu?
kızıl berelilerimiz takipte. tutup ankara'ya getirecekler o şerefsizi.
paradoks değildir efem.
10 santimetre boyutlarında küp bir kutuya, 15 santimlik çubuğu nasıl sığdırırsınız diye sorarlar.
küpün 17 santimlik bir çubuğu içine alabileceğini akıl edemeyen zdrastvuçya lar, olmaz öyle şey derler.
efendim başlık sınırı yüzünden tam olarak aktaramadım.
"bir hava atma ihtiyacı olarak psikologa ihtiyaç duymak"
benim de listemde var böyle biri. msn kişisel iletisine psikologa ihtiyacı oldugunu yazmış. çocuğum yazsana oraya güzel şarkı sözleri.
niye hava atma ihtiyacı duyuyosun?
sözün özü bu insanlar ilgi peşindedir. vermeyiniz efem.
hayatınız boyunca mutlaka bir kere, yabancı şarkı dinlerken "anama mı küfrediyo belli değil" diyen insanlarla karşılaşmışsınızdır.
böyle şüpheci bir yaklaşıma sahip bir toplumun anlamını bilmediği yazıları üzerinde taşıması mümkün değildir.
ulen ben tv de duyduğum ve karşılığını bilmediğim kelimenin anlamına bakıyorum, cici kızımız mı taşıdığı yazıyı merak edip de anlamına bakmayacak?
Running under cover of the moonlight
shadow death row. At the night we're
running wild with no hope for tomorrow...
No tomorrow!!!
As we're walking through the fire,
that burns within us all. If ya wanna take
a glance to the blaze of pain, you'll never
be the same.
You wanna get closer and get a taste
of death? I know ya wanna fuck me down
'til I'm bleeding red. I couldn't care less,
I'll end up rotting in mud, so c'mon motherfucker
and gimme your best shot.
You really thought you'd see through what
I am and what I need, we are children of
rebellion, we'll fight, we'll bleed.
Don't try to come to preach over us and
over me, we're children of decadence, we're
right, we're real, we will fight, we'll bleed,
we're motherfucking dying breed, we're dying...
All wrecked and fucked I wonder if this is the way
I'm supposed to go. But that is all I ever got, that
is all I'll ever get, so I just let it go..
1044-1099 yillari arasinda yasamis, ispanyol siyaset ve askeri lideri. valencia yi fethetmis ve bugünkü ispanyol sekline sokmustur. zira tarik bin ziyad dan beri ispanya da zafer kazanan ilk ispanyoldur.
dünya üzerinde hali hazirda bulunan yaklasik 450 nükleer santrali görmezden gelip, kendi ülkesinin yetismis elemanina güvenmeyen (tabi bunlar uzun vadeli amerikan alicengizi *) "bizimkiler döker saçar uranyumu!" gibi ezber laflarla, türkiye'nin hizla artan enerji ihtiyacinin farkinda olmayan, hatta ve hatta bir o kadar da *** cahil, her duyduguna inanan meydanlarda "sonumuz çernobil olmasin!" diyen koyun toplulugu elemani.
sanirsiniz ki bu reaktörler her an bir anlik dalginlik sonucu patlayabilen yapilardir.. oysa degil. cidden*
bahçesehir üniversitesinin gayri resmi sözlügü. henüz bug dolu, üyelik mesajimda sifremi bile göndermediler.
uludagsozluk'e olan sadakatimin sorgusu bir bakima. http://www.busozluk.net
taksim, beşiktaş ve şişli istikametindeki belediye otobüs seferlerinin tedbir! olarak iptali nedeniyle taksiciler tarafından kutlanan bayram. bir tane bile taksi boş geçmedi bugün caddelerden.