golgelerin gucu adina sizofren
0 (düz adam)
on birinci nesil yazar 0 takipçi 8.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ikiz olmak nasıl bir duygu sorusuna maruz kalmak

    1.
  1. sürekli yaşadığım durumdur. biri de durup demiyor ki ulan bu kız hiç tek olmadı ki nerden bilsin.
    2 ...
  2. içkiye tövbe etmek

    1.
  3. yıl 1994. altı yaşında falanım. bir akrabamıza gittik akşam oturmasına. vitrinde küçük küçük, şirin mi şirin şişelerde envai çeşit içki var. bizimkiler hacı tayfasından. içki ters yani bizim aileye. bununda gayet farkındayım. ama gel gelelim meraklı da bir tipim. zaten ne geliyorsa başıma hep meraktan geliyor. neyse, ben vitrinin önünde dolaşıp duruyorum. uygun bir zaman kolluyorum. kafaya koydum birinin tadına bakıcam. vitrinde de ne ararsan var bu arada. bar gibi aynı. votka, viski, bira, rakı, şarap, likör... varda var yani. bizimkiler yemek için diğer odaya geçtiler. bende dedim fırsat bu fırsat. elime geçen ilk şişeyi diktim direk kafaya. kara bahtım kör talihim mi desem, cahilliğime mi yansam. sen git o kadar içki arasından sek rakıyı dik kafaya. tam o anda annem de seslenmez mi "nerdesin? yemek yiyoruz." diye. zor bela yuttum. yuttum ama içim alev alev yanıyor. feridun düzağaç alev alev şarkısını benim yazmış sanki. o geçen birkaç saniye, ömrümden ömür götürdü. o gün bugündür tövbeliyim içkiye.
    1 ...
  4. mecnun un depresyon hırkası

    1.
  5. leyla ile mecnun'daki mecnunun bunalımda olduğu zamanlarda giydiği hırkadır. bu ara nedense gözlerim mağaza vitrinlerinle onu aramakta.
    0 ...
  6. arkadaki ikili şöyle en öne gelin

    0.
  7. arkadaki ikilinin daha önce hiç karşılaşmamışlar, sanki birbirlerini ilk defa görüyorlarmış gibi davranmalarına neden olan cümledir. boş boş bakarsın yanındakine. sanki uzaydan inmiştir bir anda da sen, hoca bu cümleyi söylediğinde farkına varabilmişsindir onun senin yanına ışınlandığının. hocaya da hayret dolu bakışlar atılır ki rolün hakkı verilebilsin.
    0 ...
  8. bahadır tatlıöz beni yak

    1.
  9. duyulduğu anda insanı alıp götüren şarkıdır. nerde duyduğunuzun önemi bile olmaz. aklınız uçar gider. şarkı bitene kadar da hareket edemez, mıhlanır kalırsınız olduğunuz yere. hani vardır ya zamanı, mekanı olmayan şarkılar, onlardandır işte. ne kadar zaman geçerse geçsin dinlenir.
    0 ...
  10. duman melankoli

    1.
  11. araba kullanırken hız sınırını aşmamaya çalışan şoförün yorgunluğudur, duman'ın bu parçası. şöyle ki; yol bomboştur. altınızdaki arabada müsaittir basmanıza. ama gel gör ki artık her yerde olan radarlar bağlar elinizi kolunuzu. hız sınırını aşmamak için yol boyunca gözünüz aynalardan çok ibrededir. ayağınız gazla fren arasında gider durur. yol bitmek bilmez. arabadan indiğinizde kasılmış, yorulmuşsunuzdur.

    duman'ın bu parçası da böyledir. eşlik etmek isteseniz, edemezseniz. onlar daha kelimenin ilk harfini uzata uzata söylerken, siz üçüncü kelimeye geçmişsinizdir çoktan. yavaşlamaya çalışsanız bu seferde anlamsız sesler çıkarmaktan başka bir şey yapmış olmazsınız. kasılırsınız, yorulursunuz, nefesiniz zaten yetmez. konserden önce sizde eğer ot çekmediyseniz, gitmeyin derim ben o konsere. bağıra çağıra eşlik edemedikten sonra ne anladım ben o konserden.
    0 ...
  12. babadan izin almak

    1.
  13. aslında alamama durumudur. şöyle ki;

    -baba hafta sonu eskişehir'e arkadaşımın yanına gidebilir miyim?
    (uzun bir sessizlik, karşılıklı bakışmalar falan)
    -niye ki? sebep ne yani?
    -hiç öylesine işte. arkadaşla hasret gidercez. bir de eskişehir çok güzelmiş bir göreyim, eksik kalmayayım de mi? (hafif bir sırıtış, sempatik görünme çabaları)
    -iş çıkarma şimdi, otur oturduğun yerde. zaten sürekli geziyorsun.

    sonrasında sinirle söylene söylene odaya kapanılır. bir teselli çabası kardeşle dertleşilir. onun "senin tarzın yanlış. babamın ne zaman bir soru cümlesine olumlu cevap verdiğini gördün ki? burada işin püf noktası, olayı oldu bittiye getirmek. izin alma, sadece bilgi ver." demesiyle yeni yöntem kafada ölçülüp tartılır ve ilk fırsatta denenir. o da şöyle ki;

    -baba yarın yokum ben, haberin olsun.
    (babanın tek kaşı havaya kalkar, devamını getirmeni bekler. neden diye sormaz. çünkü sen hesap vermek zorundasındır zaten)
    -istanbul'a gidiyorum. kuzenin yanına. ihtiyacı varmış bana. hafta sonu gidip gelcem. beni özlerseniz telefonum açık, haberiniz olsun ( yine de bir sempatik olma çabaları ki nolur nolmaz işi sağlama almak lazım)

    babadan ses çıkmaz, tepki vermez. önündeki işe odaklanmıştır. sanki sen orda değilsindir. böyle bir yok sayma ayakları falan...
    oda sessizce terk edilir, yola çıkana kadar da babayla karşılaşmamaya özen gösterilir.

    neyse yola çıkılır. istanbul'a varılır. sonrası mı?

    tüm şehrin elektriklerinin kesildiği, metronun çalışmadığı, yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığı gün, sizin istanbul'a ayak bastığınız gündür. donunuza kadar ıslanırsınız. ayakkabılarınız kendi çapında bir gölcük oluşturur. 1 saatlik yol, 3 saat sürer. eve varırsınız. kapıdan girerken bir hapşurukla selamlarsınız kuzeni. gezmek için gittiğiniz 2 günü ise hasta yatarak geçirirsiniz.

    eve dönüş daha vahimdir. mümkün olduğunca yine babaya denk gelmemeye çalışılır. ama bizimki affetmez. gelir lafını söyler. "sen misin bizim rızamız olmadan, kafana göre gezmeye giden?! eee allah'ın sopası yok, dersini almışsındır umarım.

    çıkarılan sonuç: gezmek senin neyine, kır dizini otur oturduğun yerde...
    10 ...
  14. © 2025 uludağ sözlük