vardır bir hikmeti. hikmetinden de sual olunmaz. evet sakalda keramet olduğu kesin. bilim dünyasını hiç anlamıyorum.sakal konusu dururken sen git tüm kaynaklarını süpernova, hipernova, solucan deliği , kara delik gibi allahın üstünde durmadığı konulara harca.
saat nerdeyse beş oldu ama saat üçte başlayan bu illet bir bastırınca tesirinden kurtulmak anca uyuyunca mümkün oluyor. uyutmadığı için de bu yoğun duygu tesirinde şarkılar, şiirler eşliğinde sabah ediliyor.
deli gibi sevdiğin biri vardır hayatında onun aşkıdır bu belki ya da deli gibi sevdiğin biri vardır ama yoktur hayatında ya da yaşanması muhtemel bir aşk bir karasevda platonik kalmıştır sende ve onun gerçekleşmiş olma ihtimali hayali sarar seni bu da onun aşkıdır.
hayatındaysa heyecandan uyunmaz, değilse işte o zaman o duygunun, o boşluğun , o hayalin etkisinde ağlarsın ezilirsin , için aşkla dolar ama bir aşkın yoktur ve bu çok yaralar.hele bir de ilk gençliğin geçmişse, aslında geçmemişse.. yaşansa geçmiş olur ama yaşanmamışsa bu geçmemişlik çok illet bir duygudur. o ukte , o boşluk en derinidir aşk girdabının. kara deliğin ufkudur. sadece oraya giden bilir. ben bilirim.
söz konusu sikimsonik başlık, bu sözlük platformunda dikkat çekici olduğundan açılmış olup açılan başlıkla tezat olacak konulara değinilmiştir.
arkadaşlar lütfen seviyeyi üst katmanlarda tutalım. troll olmak yerine haysiyet takınalım. aka kara , karaya ak diyerek dikkat çekmek yerine , doğru bildiğimiz değerlerde ısrar ederek , anlık popülerite yerine geç anlaşılacak olsa bile insanlığın hizmetine olacak evrensel değerler peşinde gidelim. henüz geri dönülmez yolda değiliz gelin bu sözlüğü kurtaralım.
yapmayı ciddi ciddi düşündüğüm eylem. kafayı kırmakla sonuçlanacak bir eylem olduğunu bildiğim halde düşünüyorum bunu. kafayı kırmakla sonuçlanacak bir eylemi yapmaya teşebbüs etmek için de kafanın zaten kırılmış olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor insan. madem kafa kırık, battı balık yan gider , kieslowski de izlerim tarkowski de izlerim , david lynch te izlerim , charles bukowski de okurum amk.
elimdeki şeker değil şarapnel,
ama korkma yanıma gel
dizeleriyle başlayan çocuk şiirleri yazan mevlana idris şiiri. çok ilginçtir , çocukken okuduğum bir şiir kitabından bir şiirdi. birden aklıma geldi ama yalnızca yukarıdaki dize. googleda da bulunmuyor.
bazen olur. ani bir tepkidir. düşünmeden söylenmiş birşeyler dökülür ansızın dilinden. sanki o sözü söyleyen kendi dilin değilmiş gibi apansız çıkar kelimeler ağzından. kendi sesinden bir tepki duyarsın haksızlığa uğradığını benliğinde hissettiğin bir anda haksızlık yapana karşı.sesin tonunda cesaret ve özgüven çok barizdir.
türkiye gibi bir üçüncü dünya ülkesinde yaşayanlar için mantığını ve vicdanını merkeze koyarak düşünenler için o kadar çok ağlama sebebi vardır ki insan bu düşünceler yumağında kaybolup neye ağlayacağını şaşırdığından ağlayamaz bazen.
evet özellikle, en empatiden yoksun, en hoşgörüsüz, nefret söylemini ve iticiliği , zorbalığı, seviyesizliği en çok barındıran insanların günlük hayatımıza, gazetelere, televizyonlara kısaca halka özellikle özellikle diğer herkesten çokça sokulması ağlatmayan bir dramdır.
ekşi sözlükte açılan veya entry girilen başlıkların gereksiz olmaması durumudur. ekşi sözlük ve uludağ sözlük trollerinin arasında belirgin bir fark var .ekşi de troller adamakıllı başlıklara entrylerini kusarak trollük yaparken uludağ sözlükte troller başlık kusmakta. hal böyle olunca uludağ sözlük sol framesi koca bir çöplük görünümünü alıyor. insanda yazacak heves bırakmayan bir çöplük.
eskiden olmazdı böyle şeyler. eskiden gazeteci, televizyoncu, yorumcu fanatik amigo kıvamında olmazdı. taraf tutsa dahi(ki doğaldır herkesin bir görüşü vardır) bu isimler gibi körü körüne ve çoğu zamanda sinirli bozuk bir ruh halini yansıtarak kendi tarafını savunma ve tarafının propagandasını yapma çabasında olmazdı. seçicilik vardı medyada. şimdi en amigo kimse , en bozuk ruh haline kim sahipse gazeteciliğin, yorumculuğun gerektirdiği sıfatları barındırmayan en yandaş isimler getirildi medyaya. bu isimlerin yazılarının , kustukları zehirlerinin 70 milyonun ulaşabileceği yerde , medyada olması çok acı bir durum. su şebekesine katılmış zehir nasılsa her eve her musluğa ulaşıp tehdit saçıyorsa bu isimler de aynı şekilde herkese ulaşarak insanları boğuyor. yazıklar olsun medyayı bu hale getirelenlere.
sözlükteki hatun potansiyelinde de bariz bir artış gösteren durumdur. aklı başında, gündem konuşan yazarların el ayak çekmesinden sonra sözlük bayanlarının ilgisini çekecek konulara yönelen, sözlüğü hatun kaldırma platformu olarak gören abazanların kızlı erkekli başlıklar açması durumudur.
sürekli gündemi konu edinen kurtlar vadisi dizisinde yayınlanacak yeni bölümde gündemi yanlı bir şekilde nasıl işleyecekleri üzerine yapılan tahminlerdir. faiz lobisi mi sıçarlar artık, üçüncü havalimanı mı sıçarlar yoksa derin ve paralel devlet üzerine bir operasyon mu sıçarlar göreceğiz.
25 aralık öğleden sonra cereyan etmiş olaydır. ntv yayınına bağlanıp zorla istifa ettirilmesini kabul etmediğini , herşeyi başbakının onayı ile yaptığını dolaysısıyla başbakanın da istifa etmesi gerektiği minvalinde birşeyler söyleyerek patlamıştır. birilerinin götünde patlamış olma ihtimali yüksek.
çoğu insan giymek için ayakkabı alır lakin ayakkabıyı, aykkabı muhafaza vazifesi gören kutuyu edinmek için alanlar da yok değildir. çünkü o kutu kullanışlı bir kutudur. örneğin para kasası vazifesi görebilir.
görev süresi boyunca meclis kürsüsünde konuşma dahi yapmamış bir milletvekili olmasına rağmen istifası siyaset tarihinde , çok önemli bir sürecin başlatılmasının ilk adımı olarak yerini alacak. " hakan şükürün istifası ile başlayan süreç" diye çokça anılacaktır bu siyasi dönem.
pek uykum yoktu dün gece. uyku hapı olarak bir charles bukowski kitabı kaptım. kısa bir hikayesini okuduktan sonra artık uyumakta zorluk çekmeyeceğimi hissederek karanlığa gömüldüm.sevgilinin titreyen göğüsleriymiş gibi yumuldum yastığa.
bukowski beni bir barda bekliyordu. kendisinin işlettiği bir barda. benden söz edilmişti kendisine muhtemelen.o yüzden ona karşı akıllı,zeki, güçlü biri olarak görünmek istiyordum. muhtemelen o da biraz tedirgindi benim gerçekten anlatıldığım gibi biri olma ihtimalime karşı.(ona üstün vasıfları olan biri olarak anlatılmıştım ama ben bunun böyle olmadığını biliyordum).
içeri girdim bir bira söyledim.sonra bukowski geldi. yanımdaki taburede oturdu bir süre.muhtemelen bira bardağını kaldırırıken ellerimin titrediğini hissetmişti.yanılmış olmayı umuyordum ama benim bir hıyar olduğumu hissetmiş olduğunu da hissediyordum.çok sivri dilliydi. ağzından çıkan kelimeler yüzümde şaklayan kırbaç etkisi yaratıyordu.bana onunla kapışmanın , götümün yemeyeceği bir durum olduğunu hissettirdi.korktuğumu da hissetmişti.son olarak benim kendimi ifade etmekten aciz , konuşmayı bile bilmeyen biri olduğumu söyledi.ve haklıydı. haklı olması çaresizliğimden kaynaklanan sinirimi iki kat artıyordu.ben sinirlendikçe de kelimeler boğazımda düğümleniyordu.gözlerimin ağını ortaya çıkararak ona en büyük düşmanımmış gibi bakmaktan başka birşey yapamıyordum.ona karşı kelimelerle savunamıyordum kendimi.
ya küfür edecektim ya da orayı terk edip gidecektim. küfür etmenin acizlik belirtisi olduğunu söyleyen hasan üsteğmen aklıma geldiğnden küfür etmedim. bira bardağını fırlatıp attım. montumu almaya davrandım. bukowski geldi yanıma.gönlümü almaya çalışmasıyla benim triplerim arttı(hoşuma gitmesine, beni ikna etmesi için devam etmesini istememe rağmen).bir kız gibi naz yapıyordum.bunu hep yapardım zaten.duygu sömürüsü.istismar.
hiç te öyle olmasını istemediğim halde kendisine "boşuna uğraşma burdan gidiyorum" dedim. o da bana
-"dur sana listeyi gösterecem daha" dedi.
+(kalmak için naz yapan,mantıklı bir sebep bulup ta kalmış gibi davranmaya hazır ben)"ne listesi" diye sordum.
-(kelimesi kelimesine hatırladım uyandığımda)"dikine alabileceğin siklerin listesi ahahahaa"
+(beyne oksijen girişinin tükendiği o anlarda yüzüme ciddi sinirli bir tavır takınarak ters ters bakmayı akıl edebildim sadece, tek kelime söyleyemedim. belki orospu çocuğu denilebilirdi ama o acizlik göstergesiydi)
-"şaka şaka " dedi ilk cümlesinin hemen ardından."dikine sikebileceğin götlerin listesi" diyerek devam etti.
o ara beynime bir miktar oksijen girmesi sonucu düşünebilme yetimi kazandım tekrar.beni böyle kelimeleriyle madara eden birine karşı yerle bir olan gururumu yerden kaldıramasam da onun gururunu da yerlere sermek için bir şeyler yapmalıydım. bunu kelimelerimle yapacak biri olmaktan çok uzaktım.konuştukça muhattabımı ve çevredekileri daha çok eğlendirecek,onların gözünde yerin dibini daha çok arşınlayacak bir soytarı konumuna düşeceğimi bildiğimden(neyseki beynimde bir miktar oksijen var) laf ebeliğinin(daha çok laf ebesi olmayı denemenin, çünkü ya öylesindir ya değilsindir çalışarak olamz) bana bir faydası olmadığını anladım. küfür de edemezdim acizlikti çünkü. ya şiddet? kavga? aslında o da acizlikti. ama yine de rakibime acı verebilirdim. rencide edebilirdim , küçük düşürebilirdim. çok korkuyor olmama rağmen, benim için daha da kötüye gidecek bir sonuç doğuracağını hissetmeme rağmen, deyim yerindeyse üç buçuk atarak, kendime pek te güvenmeyerek gururumu kurtarmak için kafayı geçirdim pis buruşmuş suratın
yazları her allahın günü her gazetede , her internet siteinde , her televizyon kanalında, her magazin programında mutlaka yapılan reklamlardır. çok turist çeken reklamlardır lakin aranan bulunamadığından reklamlara kananların hayal kırıklığıyla sonuçlanır bodrum akıncılarının birçoğunun hayalleri.
hayatı boyunca kaç adet kadınla birlikte olduğunu bilen erkektir. ya çok iyi bir hafızaya sahiptir yattığı her kadını hatırlar ya da çok az kadınla yatmıştır. yirmi beşin üstünü hatırlaması zordur zannımca.
başlıktaki mevzu bahis kadınlar öncelikle gençlik çağlarını yaşayan kadınlar değildir. 35 ve üstü kadınlardan bahsediyorum. kuru üzüm gibi buruş buruş olmuş bir vucuda, pek te estetik görünmeyen bir yüze sahip olsalar da, obez olmadıkları için ve elde etmek için nefes alan her dişiye olmadık methiyeler düzen türk erkeğinin iltifatlarına inandıkları için kendilerini gerçekten güzel ve çekici zanneden kadınlardan bahsediyorum. üstelik bu kadınlar kendilerinden çokça genç bir erkekle çıkarken bile biscolata erkeğini hakettikleri yanılgısındalardır.
bu kadınlara allah akıl fikir versin, ihsan eylesin. ulan bir aynaya bakın , sonra sokağa çıkıp sizden daha genç hemcinslerinize bakın sonra bir karşılaştırma yapın. genç olanlar sizden çirkin bile olsa onların en azından tazelik gibi bir vasfa sahip olduğu gerçeğini idrak edin amk.
bu kadınlar için kulaklarına küpe olması gereken bir charles bukowski sözü : basit erkek, bütün bayanlara güzelsin demeyi tercih eder. basit kadın buna inanır, zor kadın güler ve geçer. hayat devam eder.
pek uykum yoktu dün gece. uyku hapı olarak bir charles bukowski kitabı kaptım. kısa bir hikayesini okuduktan sonra artık uyumakta zorluk çekmeyeceğimi hissederek karanlığa gömüldüm.sevgilinin titreyen göğüsleriymiş gibi yumuldum yastığa.
bukowski beni bir barda bekliyordu. kendisinin işlettiği bir barda. benden söz edilmişti kendisine muhtemelen.o yüzden ona karşı akıllı,zeki, güçlü biri olarak görünmek istiyordum. muhtemelen o da biraz tedirgindi benim gerçekten anlatıldığım gibi biri olma ihtimalime karşı.(ona üstün vasıfları olan biri olarak anlatılmıştım ama ben bunun böyle olmadığını biliyordum).
içeri girdim bir bira söyledim.sonra bukowski geldi. yanımdaki taburede oturdu bir süre.muhtemelen bira bardağını kaldırırıken ellerimin titrediğini hissetmişti.yanılmış olmayı umuyordum ama benim bir hıyar olduğumu hissetmiş olduğunu da hissediyordum.çok sivri dilliydi. ağzından çıkan kelimeler yüzümde şaklayan kırbaç etkisi yaratıyordu.bana onunla kapışmanın , götümün yemeyeceği bir durum olduğunu hissettirdi.korktuğumu da hissetmişti.son olarak benim kendimi ifade etmekten aciz , konuşmayı bile bilmeyen biri olduğumu söyledi.ve haklıydı. haklı olması çaresizliğimden kaynaklanan sinirimi iki kat artıyordu.ben sinirlendikçe de kelimeler boğazımda düğümleniyordu.gözlerimin ağını ortaya çıkararak ona en büyük düşmanımmış gibi bakmaktan başka birşey yapamıyordum.ona karşı kelimelerle savunamıyordum kendimi.
ya küfür edecektim ya da orayı terk edip gidecektim. küfür etmenin acizlik belirtisi olduğunu söyleyen hasan üsteğmen aklıma geldiğnden küfür etmedim. bira bardağını fırlatıp attım. montumu almaya davrandım. bukowski geldi yanıma.gönlümü almaya çalışmasıyla benim triplerim arttı(hoşuma gitmesine, beni ikna etmesi için devam etmesini istememe rağmen).bir kız gibi naz yapıyordum.bunu hep yapardım zaten.duygu sömürüsü.istismar.
hiç te öyle olmasını istemediğim halde kendisine "boşuna uğraşma burdan gidiyorum" dedim. o da bana
-"dur sana listeyi gösterecem daha" dedi.
+(kalmak için naz yapan,mantıklı bir sebep bulup ta kalmış gibi davranmaya hazır ben)"ne listesi" diye sordum.
-(kelimesi kelimesine hatırladım uyandığımda)"dikine alabileceğin siklerin listesi ahahahaa"
+(beyne oksijen girişinin tükendiği o anlarda yüzüme ciddi sinirli bir tavır takınarak ters ters bakmayı akıl edebildim sadece, tek kelime söyleyemedim. belki orospu çocuğu denilebilirdi ama o acizlik göstergesiydi)
-"şaka şaka " dedi ilk cümlesinin hemen ardından."dikine sikebileceğin götlerin listesi" diyerek devam etti.
o ara beynime bir miktar oksijen girmesi sonucu düşünebilme yetimi kazandım tekrar.beni böyle kelimeleriyle madara eden birine karşı yerle bir olan gururumu yerden kaldıramasam da onun gururunu da yerlere sermek için bir şeyler yapmalıydım. bunu kelimelerimle yapacak biri olmaktan çok uzaktım.konuştukça muhattabımı ve çevredekileri daha çok eğlendirecek,onların gözünde yerin dibini daha çok arşınlayacak bir soytarı konumuna düşeceğimi bildiğimden(neyseki beynimde bir miktar oksijen var) laf ebeliğinin(daha çok laf ebesi olmayı denemenin, çünkü ya öylesindir ya değilsindir çalışarak olamz) bana bir faydası olmadığını anladım. küfür de edemezdim acizlikti çünkü. ya şiddet? kavga? aslında o da acizlikti. ama yine de rakibime acı verebilirdim. rencide edebilirdim , küçük düşürebilirdim. çok korkuyor olmama rağmen, benim için daha da kötüye gidecek bir sonuç doğuracağını hissetmeme rağmen, deyim yerindeyse üç buçuk atarak, kendime pek te güvenmeyerek gururumu kurtarmak için kafayı geçirdim pis buruşmuş suratına.
hadi tamam bir bayandan çıkma teklifi almak biraz ayrıcalıktır zaten de , çıkma teklifi yapmak için karşı taraftan hiç bir sinyal almayan erkek olmak zordur arkadaş. bünyede derin yaralar açar.
neler olmadı neler... aziz yıldırımı ve vukuatlarını anlatmaya gerek yok herkesin malumu olan şeyler. medyanın bariz yalakalığı ve yandaşlığı da bir o kadar malum. malum propagandacıları da (rıdvan dilmen vs vs) öyle.
gel gelelim günümüze , an itibariyle cereyan eden olaylara: fenerbahçe kulübü uefa dan 3 yıl men cezası almıştır , kameralar önüne çıkacak yüzü tabiki yoktur aziz beyin ama neyseki yandaş yalaka satılık medyası vardır. daha önceleri neyse de şu aşamada dahi aziz yıldırım ın ağzından haber yapabilecek kadar yavşak , yalaka bir medya. neymiş efendim ceza açıklanmadan bir gün önce sayın başkan aziz yıldırım bir takım yakın çevresine içini dökmüş ve verilecek karar hakkında " hiç bir hukuki delilleri yok ama politik nedenlerden ceza gelebileceğinden endişe duyuyorum" şeklinde bir kaygısından bahsetmiş. bu medyayı tanıyan herkes bu sözde , kaynağı aziz yıldırım olan haberi aziz yıldırım ın yandaş medyasına haber yapmaları için vermiş olduğunu biliyor. boşuna kendini kandırma yandaş medya.