başlık sınırına takıldığı için kısaltılmış başlıktır. bu taksiciler, izmir'deki hain saldırı sonucu yaralanan askerlerimize kan vemek üzere hastaneye giden vatandaşları ücretsiz taşıyan taksicilerdir. "gavur izmirli" ama alınlarından öpülesi, harika insanlardır. helal olsun.
zengindir ama asosyal bir salaktır. parasına güvenir, lüks arabasına güvenir, kendine de sırf bu yüzden güvenir.
bu olay, küçük bir yerde yaşıyorsanız başınıza gelebilecek bir durumdur. biraz dikkatli bir sürücüyseniz -normalde bayanlardan beklenmez ama üzgünüm beklentilerin ötesinde olmak böyle bir şey- siz trafikteyken sağınızda solunuzda bulunan arabaları tanırsınız. muhtemelen bir önceki ışıkta gördüğünüz, öküz gibi baktığını fark edince de kafanızı çevirdiğiniz zengin öküz, bir sonraki ışıkta fırsat kollayarak mutlaka arkanıza geçip aracını aracınızın tamponuna şöyle hafifçe bir dokunduracaktır. bir şey oldu mu diye arabadan indiğinizde o sizden önce inmiş, çok afedersiniz hanımefendi bir an dalgınlığıma geldi duramadım diyecektir. araçların hiçbirinde bir hasar oluşmadığını bildiği halde size, oluşan masrafı karşılamak üzere kendisine ulaşmanız için kartvizitini uzatır, telefonunun da kartta yazılı olduğunu vurgular. harbi öküzdür.
acaba gizli güçler tarafından hmm bu gökyüzü fazla olmaya başladı, hadi daha fazla iyi oy almadan silelim su entryi kurtulalım diye takipte miyim diye düşündürtecek, neredeyse lütfen entrylerimi oylamayın uyarısı yapmaya yaklaştırmış derecede şaşırtıcı bir gelişmedir. son günlerde başıma sıkça gelmektedir.
edit: başlıktaki boşluksuzluğu sonradan fark ettim amaaan ne yapalım bu da böyle olsun.
bosch bayisine buz dolabı bakmaya giden iki kişinin başından geçmiş sakıncalı durumdur.
malesef kahramanlardan biri bendir.
ben: istersen önce arçelik'e de bir bakalım belki bir fikrin olur. sonra senin beğendiğine bakarız, karşılaştırırsın.
arkadaşım: yok ben bosch aldım bile.
o sırada yanımızdan bıyıkları yeni terlemiş aklı fikri bacak arasında olduğu yüzlerinden okunan iki ergen geçmektedir, sırıtarak ve şaşkınlıkla bakarlar.
sonrasında "yani ben bosch marka buz dolabı aldım." çırpınmaları yersizdir.
açtığı her başlıkta mini etek ifadesini kullanan, mini etek giyen kadının her mekanda olduğunu var sayıp onu kötüleyen yazar tipidir. dindardır ama mini etekli kadını aklından çıkaramaz. aklının, düşündüğü kadının giydiği etekten daha mini olduğu kesindir.
türkiyede yaşıyorsanız illa olmanız gereken, olmasanız da başkaları tarafından size yakıştırılan sonunda -ci,-ist eki bulunan kelimelerle tanımlanmanıza sebep olan durumdur. kanaatimce gereksizdir. sağcı, solcu, ateist, kemalist, hümanist, milliyetçi, ülkücü, ırkçı, dinci, komünist... tüm bu -ci ve -ist'li sıfatların yanında insanlığımızı unutup kavgaya devam edelim, yazık...
sözlük yazarlarının genel olarak takındıkları tavırdır. hukukçular mal, dilciler mal, sayısalcılar mal, sözelciler mal, onlar mal,bunlar kötü. nedir bu arkadaş, herkes önce aynaya baksın.
az önce tvde duyduğum, akpnin nasıl bu kadar çok oy aldığını, canımm ülkenin ne tipitiplerle dolduğunu anlamama vesile olmuş orta yaşlı kadın cümlesidir. orijinali başbakanımızı çok seviyorum, allah ona sağlıklı uzun ömürler versin, başımızdan eksik etmesindir.
eskiden birileri tarafından seslendirilen şarkıların yakın zamanlarda başkaları tarafından düzenlenerek daha güzel hale getirilmesi sonucu meydana gelen şarkılardır. örneğin, "ya her şeyim ya hiçim, sorma dünya ne biçim, bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolanıyor" gibi harika sözlere sahip olan kördüğüm şarkısını ilk seslendiren kişi hümeyradır, şarkıyı ilk ondan duysam nefret ettiğim şarkılar listesinde hit olurdu kesin. ama aslı söylediğinde öyle mi ya? bir de bir zamanların meşhur şarkısı olan sevdayı bir de pandoradan dinleyin derim.
kördüğüm: hümeyra - aslı
sevda: arif susam - pandora
nefret edilesi durumdur. tanıdığın, tanımadığın bir sürü insanın yorumunun iletisinin gelme sebebidir. etiketleyenin silinmesine kadar yol açan sinir bozucu bir durumdur.
tarkan başer' e ait şiir kitabına adını veren harika bir şiirdir. şöyledir:
Bir melek neresinden öpülür ağlatılmadan
Ya da güneş nasıl aydınlatır kışı, karları eritmeden
Bir beyazlıktır, görünmez olur kar
Ne zaman ki şairin kalbi doğar...
Ne zaman ki şairin dudakları biter meleğin dudaklarında
Melekler bembeyaz ağlar.
Binlerce öpücük kök salar...
Kardelenler kalbinin sıcağından anlar baharın geldiğini
Ve gözyaşlarını içer daha beyaz açabilmek için
online alışveriş sırasında az önce başıma gelmiş durumdur. trendyol sitesindeki ipekyol başlığından ben seçim yapmaya çalışana kadar beğendiğim modelin ikisi birden tükenmiş. millet yemiyor içmiyor he bir de uyumuyor da alışveriş mi yapıyor yani?
çok mantıklıdır, yapılması gerekendir. çocuğunda çıkabilecek sorunları önceden bilip kabullenerek evlenmeyi veya kabullenmeyerek evlenmemeyi gerektirir. belki otizmli, down sendromlu çocukların sayısını azaltmaya yardımcı olabilir. kalıtsal hastalıkların da aktarımının azalmasına vesile olacaktır.
önceleri bir mesajla yarım saat içinde yanında olan, ya canım sıkılıyor dediğinde atlayıp bir yerlere gidebildiğin, teklifsiz davranabildiğin arkadaşlarının hepsinin evli, mutlu çocuklu hale gelip senin hala sap gibi dolanmandır. berbat bir durumdur, çekilesi değildir. eminim pek çok kişinin evlenme sebebidir.
efendim bizim oralarda dikenli incir derler, yazın tablalarda buz üstünde 4ü veya 5i 1tlye satılır. incire pek benzer hali yoktur kendisinin, bir kaktüs çeşidinin meyvesidir. toplamak zahmetlidir, plastik eldiven gibi bir şey gerektirir. neyse, bendeniz henüz küçükken bir köye düğüne gittiğimiz sıralarda bu inciri görüp dalından yemek istemiş, iki adet dikenli inciri çıplak ellerimle koparmışımdır. ellerime batan sayısız minicik ve sarı dikenin acısını bugün gibi hissederim. gecenin bu vakti nereden çıktı bu anı derseniz, az önce perdeyi kıpırdatmam sonucu yere düşmesin diye tuttuğum minik kaktüsü sizlere gösterebilirim.
telif hakkı şahsıma aittir. daha önce kullandığım tüplü aracı çalıştırırken kontağı çevirdiğim sırada gaza da basmaktaydım. dizel aracı tanımak açısından bugün sanayideki ustaya bunu sormak isterken kurduğum soru cümlesidir. tamamen masumanedir, sarışınlığımla ilgisi yoktur. ustanın - valla marşa basmadan araba çalıştırabiliyorsanız ne mutlu- demesi ile ayıkılmış ancak rezil olmaktan kurtulunamamış bir sorudur. (bkz: çok utanıyorum sözlük)
önceden hiçbir şeyi takmayıp, sizi kıskanmayıp, bunaltmayıp, ne yaparsanız yapın size kızmayıp küsmeyen bir sevgiliyken son zamanlarda attığınız adıma karışan sevgilidir. ya canı sıkılmış size sarmıştır, ya da kavga istemektedir.
biri bendir, diğer ikisi arkadaşlarımdır. tanırım, iyi kızlardır. arkadaş ortamında önerilen tabu, 101 oynama gibi teklifleri kabul etmeyerek fenerbahçe galatasaray maçına gitmeyi öneren biri fenerbahçeli ikisi beşiktaşlı kızlardır. red cevabını almışlardır. erkekler galatasaraylı olduklarından dolayı, yenilecekleri bir maçı izlemenin anlamı olmadığını söylerek gitmeyi kabul etmemiş, bu cici kızlar bu gerekçeyle reddedilmiştir.
tanıdığım tüm galatasaraylılar 07.11.2011 tarihindeki fenerbahçe - galatasaray maçı öncesinde kesin yenileceklerini söylemişler, hatta bu yüzden maç izleme teklifini bile reddetmişlerdir. ancak maç sonrası nasıl da koyduk, nasıl da yendik gibi sözler söyleyerek adeta şaha kalkmışlardır. atalarımızın güzel bir sözünü akla getirirler.
(bkz: iti öldürmesen de korkut)
galatasaraylıların genel yapısıdır bu, ancak yendiklerinde aslan kesilirler...
Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.ilk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacı anneye sıkılarak:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
Hacı anne:
"Evlâdım az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.
Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"
Hacı anne:
“Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok; ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda ışığı yanan bir ev bulmazsa sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ‘ışığı yanan bir ev’ bulunsun diye bekliyoruz.”
Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye’nin, trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur? Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler? Şâir öyle diyordu:"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler." Bu güzel insanlar, neden atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler? Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.
Ey, güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz? (alıntıdır.)
başlığı açan yazarın birden fazla şekilde maddelediği açıklamayı a b c şeklinde belirtmesini, soru şıkkı sanıp bence a bence b diye cevaplayan yazarlardır.
eğitim sistemimizin çarpıklığı, gençlerin sürekli sorulara maruz kalmasının sonucudur.
candır onlar.