birçok uuser'ın ne yazık ki hissettiği ve bunu çok belli ettiği aşağılık duygu. onu sevmemek ve onun sokulduğu kalıpları sevmemek arasında fark görmeyen anlayış. toplumun her kesiminde yaratılan "bizden olanlar-olmayanlar" anlayışının uludağ sözlük'e yansıması ve elbette uludağ sözlük'ten soğuma nedenlerinden başlıcası...
MÖ 2150 yılında Zağanos dağlarından mezopotamya'ya gelerek Akad devletine son veren millet. Şırnak'ın 35 km kadar güneybatısındaki Pinaka-Pinyaka adındaki, MÖ 4 bin yıllarından kalma yerleşim birimi de guttiler tarafından oluşturulmuştur.
aynı politikacıları yıllardır her gün görünce gelen mide bulantısıdır. 40 sene ülkeyi batırdıktan sonra başımıza ombudsman / yorumcu kesilenlerden tutun da, birbirini akladıkları için seçilemeyen, hala da siyasete geri dönebilmek için çırpınışlar sergileyenlere kadar değişik tipte olurlar. Yüzleri çok eskimiştir. Bir de başbakan olabilme saplantısı yüzünden millete sinir krizleri geçirten ezik bir edi ve siyasette o kadar eski olmamasına rağmen yüzü 40 yıllık olandan bile daha mide bulandırıcı gelen bir büdü vardır. Rakiptir bu ikisi.
Bunlarla beraber güya türkiye'yi yöneten, bir sonraki seçimde parti değiştirerek tekrar meclise giren ve orda takılan, bi halta yaramayan amcalar da vardır. Genelde liderlerinin arkasında bir yerlerde ayakta dururken görürüz onları tv'de. başka da bi boka yaramazlar zaten. vatandaş çoğunlukla kendince bir partiye küfreder ama bilmez ki oy verdiği adam da orda görev yapmıştır. yani bi boka yaramadan takılmıştır.
bir umut bakanlık vs bekleyen bu "ikinci plan" adamlardan sonra bazı il, ilçe ve belediye başkanları gelir ki onlar da malum yemek için ordalardır ve yemektedirler zaten. geçen hafta tutuklanan ve millete 500 milyon ytl geçiren sinoplular gibi.
Hepsi özde aynıdır ve dokunulmazlıklara sarılanlar ile, onların bacaklarına sarılanlar ve onların da bacaklarına sarılanlar koparabildiğini koparmaya çalışır bu milletten. Hepsi mide bulandırıcıdır. Hepsi kusma istegi uyandırır. Ama en çok da fanatik ve partizanca peşlerinden giden çocuklar...Bu bize Geleceğin de farklı olmayacagını söyler..
Orhan Gazi, 1346'da Bizans Imparatoru VI. Yoannis Kantakuzenos'un kızı Teodora ile evlendi. Ayrıca, Bizanslı Yarhisar Tekfur'unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün basılıp "Holofira" esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan sonra adı "Nilüfer Hatun" olarak değiştirildi. *
kaynak:wikipedia
Belçika'nın türkiye konsolosluğuna aşağıdaki e-postayı göndererk protesto etmemiz gereken meseledir.
e-mail: ankara@diplobel.org
konu: protestation
------------
"Dear Sir,
It deeply hurt our pride and was very upsetting to hear the news about Valonia ministry of education, which published a book, deliberately containing untrue information about our leader and founder of the Turkish Republic, M.Kemal Atatürk.
It is an extremely important and sensitive situation for our people, while we are waiting for your goverment to apology and correct the book immediately."
-------------
not: ingilizcesi daha iyi olan arkadaşlar düzeltebilir.
"Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak birsey yoktur..."
M.Kemal Atatürk (1925 inebolu gezisinde)
kalça kemiğindeki ezilme yüzünden röntgen cihazının altına uzanılmıştır. röntgenci amcanın talimatı ile bele kadar örtü çekilir ve aşağıda giyilen her şey örtünün altında çıkarılır. röngen cihazı çalışırken, aptallık bu ya, bünyenin hayatı sorgulayacagı tutar ve cihazın ışıklarına bakarak " bu yaşa kadar geldim, istediğim gibi yaşayabildim mi?" vs şeklinde maksimum gereksiz düşüncelere dalar. derin düşüncelere dalmışken röntgenci amcanın "tamam şimdi sağa dön" uyarısı ile sağa dönülür. amcanın "pohahah" diye gülmesi ile o dingin hava birden bozulur. artık çok geçtir. sağa dönerken örtüyle beraber dönünce popo tamamen meydana çıkmıştır. örtüyü tekrar örtmekle pantolonu toplamak arasına kararsızca çırpınarak röntgen cihazının ışıkları altında debelenilir. o garip çekimleri gören doktorun yüz ifadesi yıllar sonra hala merak edilmektedir.
Geçmişte Recep Tayyip Erdoğan'ın da danışmanlığını yapmış olan yazar Mehmet Metiner'in 6 temmuz 2003 tarihli radikal gazetesindeki yazısından notlar:
---
"Hiç kuşkusuz amacımız islami bir devlet kurmaktı ve bu devlet eliyle toplumu islamileştirmekti. iran'daki gibi bir devrimle de olsa, Pakistan'daki gibi bir askeri darbeyle de olsa fark etmezdi, yeter ki halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu bu ülkede islami bir devlet kurulsundu. Ama bizler Türkiye'de diğer ülkelerden farklı olarak bunun ancak parti yoluyla gerçekleşebileceğine inanıyorduk."
"O dönem gençliğinin ağzından düşmeyen sloganları: 'Dün iran Pakistan/sıra sende Müslüman', 'Dinsiz devlet yıkılacak elbet/islami devlet kurulacak elbet'. Bizlerin ve Tayyip Erdoğan'ın inanç ve heyecanlarını bayraklaştıran sloganlardı bunlar."
"1980'li yıllar... Tayyip Erdoğan, Refah Partisi'nin (RP) istanbul il Başkanı. Henüz hiç kimsenin RP'ye rağbet etmediği yıllar. Çok sıkıntılı ve azimli bir siyasi çalışma dönemi. Genç, inançlı ve hırslı bir politikacı. Politika onun için bir araç elbet. 'islami devlet'e giden yolda parti çalışması sadece sevap kazandıran bir uğraş. Referansı bütünüyle islam olan Erdoğan, günah olduğu için 'kadın eli sıkmıyor', kahvehanede oturan insanlara selam vermenin caiz olmadığına inanıyor, kadınların siyasal çalışmalar içinde erkeklerle bir arada bulunmalarını günah sayıyor. 80'li yılların sonlarına doğru kadınların siyasal çalışmalar içinde yer almaya başlamasına 'kerhen' razı olan Erdoğan, kadınların da tıpkı erkekler gibi seçme ve seçilme haklarının bulunduğuna dair yaptığımız tartışmalarda,
'seçme hakkı olabilir, ama seçilme hakkı asla!' deyip ayak direyenlerin safında bulunuyordu.
---
şimdi meselenin sadece türban özgürlüğü mü yoksa bunu sömürerek fazlasını koparabilmek mi olduğunu oturup düşünelim. isteyen değiştiğine inanabilir, istemeyen de inanmaz. dindarların hepsine "çembersakallı yobaz, faşist" denemeyecegi gibi ülkenin kuruluş değerlerine karşı hassasiyeti olanlara da böyle laflar atmak beyinsizliktir. sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. bu kadar basit.
rte'nin değişmeden önce (!) uydurduğu "hem laik hem müslüman olunmaz" yalanını boşa çıkaran düşüncedir. öyle ki, insanlar başkasının ne olduğu veya olabileceği konusunda konuşmaz ise kaşıntıları tutar. o kişinin ne olduğunu, şahsın kendisinden iyi bilirler. bir çelişki değil, pekala gerçek olabilen düşüncedir "hem laikliği savunurum hem de müslümanım" demek.
halleluyah diye bağırılan dizi var mı belli değil, ama ilahiden rahatsız olup da dipçiği anımasayan, "halleluyah" ile de imana gelen "laik kokoş" ların olmadığı da kesindir. * ha kültür özentisi bir hayat yaşanlar yok mu, var elbette.