Amerika birleşik devletlerinin federal, devlet ve yerel yasalarıdır. kimisi yazılı kimisi örfidir.
kimi eyaletler de çok tuhaf yasalar mevcuttur. kimi zaman da yasalarda boşluk vardır ki her amerikan filminde fbi, cia, şerif, yerel polis departmanı kim varsa birbirine girer, benim bölgemdi senin bölgendi diye.
istanbul'da, kısa süren öğretmenlik maceramda, ilköğretim 8. sınıfta, tahtada, ingilizce öğretmeni tarafından bir ders önce bırakılmış cümle öbeği. üşenmeden doldurmuş. I will be go, you will be go, he will be go. ingilizce gibi çerez bir dil için 4 yıl üniversitede okumuş * ve o cümleyi kafasında kurduktan sonra emin bir şekilde tahtaya döşemiş bu insanla ve bunların tarihçi, matematikçi versiyonlarıyla aynı öğretmenler odasını paylaşmak bendeki tüm idealizm duygularını öldürmüştür. bi de bunların atatürkçü versiyonları vardır ki istifa ve intihar nedenidir.
almanların çoğu ingilizce bilir, ve kanımca düzgün ingilizce konuşmak için çok çaba harcarlar. bunu büyük oranda da başarırlar ama şu ingilizcede "th"* sesinde çıkardıkları peltek s insanda almanlara karşı merhamet duygularının gelişmesine yardımcı olur. ikinci dünya savaşındaki yenilginin sonucu mudur nedir ingilizce almanların yumuşak karnıdır. eğer zor durumda kaldıysanız havaalanında veya başka bir yerde almanca bilseniz bile ingilizce konuşun. hele almancanız iyi değilse hiç konuşmayın direk yıllardır burda almanca öğrenememiş türk muamelesi görürsünüz. ağzınıza tükürürler. aşağıdaki örnek, tamam iyi bir örnek değil ama uyuyor, mayıs 2010'da Münih'te gerçekleşmiştir.
yaya olarak karşıda karşıya kırmızı ışıkta geçiyor bir vatandaşımız. karşıda gayet kısa boylu bir sivil polis kimliğini göstererek başlıyor:
polis: kırmızı ışıkta geçtiniz. lütfen kimliğinizi çıkarın. ceza kesmek zorundayım. bu da size ders olur (almanca)
türk: pardon dediklerinizi anlamıyorum. ben turistim. (ingilizce)
polis: (omuzları düşüyor ve büyük bir ağırlık biniyor üzerine)pekala, kırmızı ışıkta geçtiniz. bu almanyada yasak* (ingilizce)
türk: neden? (ingilizce)
polis: çünkü çocuklar sizi görebilir, aynısı yaparlar, sonra bu büyük problem olur (zorlanıyor doğru kelimeleri bulmakta, ezikleşiyor)
sonra pasaportu uzatıp iyi günler diyor karşısında sabırla cevap bekleyen türke, cezadan vazgeçiyor.
şu h sesini bi türlü çıkaramazlar. ingilizce konuşan bir portekizlinin türk olmadığını anlamak için mesela I have ile başlayan bir cümle kurarken çıkardığı khı sesine dikkat etmeniz yeterlidir. bu ses ispanyollarda da var. tahminim araplardan öğrenmişler.
genelde baden-württemberg eyaletinde kısmen de bayern taraflarında konuşulan, kanımca bayerisch'ten daha zorlu ve kaba olan bir aksan. bu millet kendi aksanıyla konuşmaktan gurur duyduğu için iş görüşmelerinde falan güleceğiniz tutabilir. hochdeustch (bkz: istanbul türkçesi) hannover kökenli yüksek dil ama bir schwäbisch'e göre olay "kakıyım diline, ben mercedes üreten aksanım" çerçevesindedir.
mükemmel bir A planı olan ama B planı olmayan sarışınlar.
I0I0 mantığından çalışan beyinlerine ters bir entry girildiğinde mozilla çöktü dedirtten yapıya sahip kavim.
endülüs tarihinin başlangıcıdır. vâdi lekke ya da guadalate'de tarık bin ziyad'ın rodrigo'yu mağlup edip 700 yıl sürecek islam hakimiyetine kapı araladığı savaştır.
eğer otomatik sıra numarası alınmış ise. bildiğiniz halde her numara değiştiğinde kağıdınıza bakma dürtüsü.
eski usul sıra ise, normalde arkanızdan olan birinin sizinle aynı gelmesinden duyulan endişe ve kuşku hisleri.
acaba yanlış sırada mı bekliyorum duygusunun memurla konuşurken sizi etkisi altına alması durumu.
sırada bekleyen diğer insalarla diyalog kurmak için şikayet edecek bir şey bulma arayışı.
sıradan biri olmanın hissedildiği nadir anlardan biri.
iş bitince sırada bekleyen diğerlerine acıma duygusu ile bakma hali.
arabanızı sinyal verip sol şeritten hızlıca sağa çekerseniz. hemen arkanızda aslında hiç de acelesi olmayan vatandaşın sizin yaptığınız bu anormal nezakete reaksiyon olarak, gazlayıp sizi sollamak zorunda hissetmesi hali. deneyin.
italyancadaki vurguların ingilizcedeki kelimelere uygulanmasıyla ortaya çıkan aksan. bazen tutmaz. misal "bene" kelimesinde "beeeeene" gibi bir vurgu ingilizcedeki good kelimesine uymaz. ama vurguyu yapmak zorundaki zavallı italyan hızını alamaz ve şöyle bir ses çıkar "gooooddee".
tarık b. ziyad'ın efendisi. ispanya fethedilmeden önceki kuzey afrika valisi, fetih sonrası ilk endülüs valisi meşhur Arap kumandan. ispanya'nın fethi tamamlandıktan sonra pireneleri aşmış, paris'e 100 km kadar yaklaşmış, halifenin geri dön çağrısıyla birlikte emekli olmuş yaşlı ve cesur adam.
almancı akraba, hacca gitmiş dede ve biraz da basmakalıp malumat ile öyle anlatırlar öyle anlatırlar ki. bir milyon defa duyduğunuz şehir efsanelerini bir kez daha dinlersiniz. örnek: avrupalı kadınlar esmer tenli türk erkeklerinden hoşlanırlar. bulsalar hemen öperler. arabistanda herkes eliyle pilav yer.
Reconquista sonrası vatanlarını terk etmeyen, hıristiyan olduklarını ilan eden ancak gerçekte müslüman pratiklerini devam ettirip bir sonraki nesle aktaran ispanyol topluluk.
