bazen en özgüvenlimizin bile farkında olmadan kökeninden dolayı sergilediği durum. avrupalıları tepeye çıkarma, onlara karşı mahçup olma, sürekli onları örnek almanın yanısıra tüm bunların tam tersini yaparken bile ezik psikolojisiyle hareket eden insanlar çok. örn: " benim milletimin koyunu bile farklı bakıyor" veya " kontoryum" safsatasına sazanlama atlayanlar v. s. iyi yanıda var bu durumun insanlar eskiden dandik bir futbol maçı için bile televizyonlara kilitlenirler, kazanınca bayraklarla sokaklara dökülüp, kutlama yaparken kaynaşıp, birlikte sevinirlerdi. şimdilerde ise böyle şeyler giderek azaldı, geliştikçe milliyetçiliğimizde azalıyor.
roman havaları, çiftetelli, ümit besen ve selami şahin şarkıları, dilberay, ismail yk, tarık mengüç, demet akalın, bazı ankara havaları, kasap havası, zeybek, tarkan, sibelcan, hande yener, murat boz, yusuf güney, serdar ortaç, v. s popüler veya fantazi olan ne varsa kısacası genelde kolay kolay dinlemediğim her şey.
oynamayı sevmediğimden, babamdanda böyle hareketler görmediğimden bende oynamam düğünlerde. ayrıca düğünlerde çalan şarkı tiplerinide pek sevmem. en kıl olduğum nokta ise oynamayı bilmediğimi ve sevmediğimi bilen tanıdıklarımın koluma girip birkaç dakika oyuna kaldırmaya çalışmalarıdır. yakın çevremin düğün adetlerinide sevmem çünkü çcukluğumda bu bölgede hangi düğüne gitsem köye yabancı olduğum için bazı veletler tenha yerlerde, samanlıklarda v. s kavga çıkarırlar, küfür ederler, vurup kaçarlardı v. s. biraz daha büyüdüğümde ise yaşıtlarımın düğünlerde kızlara sarktığına, kestiğine, laf attığına şahit oldum, bu tip şeylerde hoşuma gitmez, grup psikolojisiyle 4 saat her çılgınlığı yap ve eve git üstelik düğündekilerin çoğu tanıdık ve büyük ihtimal hakkımızda bazı teyzeler yorum yapacak, hakkımda yorum yapılmasındanda hoşlanmam. yaşıtlarımdan bazıları bedava alkol içmek için düğüne gidiyor ve bazen sapıtıp karşı taraftan yaşıtlarıyla kavga çıkarıyorlar bundanda hoşlanmıyorum. ve daha pek çok yazamadığım şeyler yüzünden düğünlere gitmemeye çalışırım eğer gidersemde oynamam. sırf ileride düğün yapmamak için şimdiden kara kara düşünüyorum. özelliklede bazı abuk subuk adetlerden dolayı. örn: tavuk alma adeti, damada yumurta fırlatma, damadı dereye atma, damadı oluğa sokma v. s.
şahsi kanaatim votka çünkü mutluluk ve keyif veriyor, zevklendiriyor. fakat rakı içtiğimde votkanın aksine depresif, buhranlı, pişman, bunalmış bir şekilde aklıma sayısız şekilde düşünceler akın ediyor ve sarhoş olup olmadığımı da anlayamıyorum çünkü zihnim hep açık oluyo. ancak yaş üzüm rakısı ise votkadan bile hızlı bir şekilde öyle sarhoş ediyor ki parkta 4 saat sızıp, eve gidip, tekrar sızıp, sabah üstümden kamyon geçmişçesine.
istanbul ahalisinin maruz kaldığı ama pek farketmediği durum. istanbul' da iken bende farketmezdim ta ki köye taşınana kadar. istanbul' da yıldızların çoğu yok, kapkara geceler yok, gökyüzünün rengi hafif pembemsi tıpkı çamaşır suyu damlamış renkli kumaş şeklinde.
Bim' den 50 kuruşluk tuzlu krakerlerden 30-40 adet alınıp,1 lira 25 kuruşluk 5 litrelik sulardan 4- 5 tane alınıp, veya 1 tane alıp bitince camiden doldurarak, 10 paket makarna, 10 paket hazır çorba ve halk ekmekten 30 adet tanesi 50 kuruş olan ekmek alarak, 10- 15 liralık tütün, 7 liralık filtre, 5 liralık sarma makinesi ile olabilecek şey. hesaplarsak ortalama 73- 80 lira ediyor kalan 27- 20 lirada sizin keyfinize kalmış.
lise 1. sınıfta masturbasyonun akabinde gelen rahatlıkla mal meydanda 2. postaya hazırlanırken 2 dakika gözlerimi kapatayım dedim ve uyandığımda validenin hayvan, terbiyesiz, öküz, kalk çabuk sesleriyle her şey meydanda el organda yakalanmıştım. gerçekten kötü durum.
yıllar önce lise 1. sınıfta iken tuvalet nöbetçisi hocanın 2 öğrenciye " tırmanın bakın bakalım sigara içen varmı? " demesinin akabinde iş üstünde iken çocukların beni görmesi ve çocuğun serseri bir tip olmasından ve dalga geçmesinden sonra üzerimde kalan helafobik etki.