kesinlikle en kısa zaman içerisinde karşı tarafa itiraf edilmesi gereken durumdur. yoksa bu hal, aşık olan kişiyi yiyip bitirir.
hele de o kişi "şu çocuk nasıl panpa bi baksana" şeklinde senden öneri almak istediği zamanlarda... olm yok öyle bir his ya. sakın uzatmayın gidin söyleyin direk. tabi bu da kolay bi durum değil.
ben şimdi ilk mesajı atıyorum amk hadi bakalım inceldiği yerden kopsun.
kendini geliştirmiş, eğitmiş bir abimiz. fakat bunu yaparken o tek düze kalıplara hapsolmadan kendi yolunu bulmuş. son derece orjinal bi karakter. son zamanlarda oyunlarda da şaşırtıcı bi başarı gösteriyor kendisini buradan tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
erden kıral filmi. biraz önce izledim, daha önce hiç erden kıral filmi izlememiştim. 5 dk önce bitirdim ve şimdi karamsarlığı en dibinde yaşıyorum. filmi gayet güçlü ve tutarlı buldum. 2 hikaye var gibi görünüyor fakat aslında ikisini de içine alan tek bir hikaye var. hayat tek bir alanda akmıyor. ölüm orucunda olan bir abinin bitkin halini ziyaret ettikten sonra neşe dağıtması gerek bir kadın... işte hikaye bu. hepimizin hikayesi bu.
oyunculuklar gerçekten çok başarılı. ilyas salman gibi artık şablon olarak kafamıza bu kadar çok oturmuş bi oyuncuyu çok farklı ve zor bir rolde izledik. o acımasız, psikopat ve sinir bozukluğu olan pezevenk rolünün üstünden kalkmış bence. özellikle yaptığı bazı mimikler var, gerçekten mükemmel.
vildan atasever de baya kendini aşmış. mert fırat ise en duru ve etkileyici performansa sahip. diğer oyuncuların bazı hareketlerini zaman zaman yapmacık bulsam da mert fırat'a dair öyle hiçbir şey göze batmıyor.
film karamsar bi tona sahip. fazla ayrıntı vermek istemiyorum, ama kendinizi daha güçlü hissettiğiniz bir dönemde izlemenizi tavsiye ederim.
son olarak;
hayat akıyor... bazılarımız ölüyor. aynı anda birileri sevişmek için yatak odasına geçiyor, bir başkası bir mezar ziyaretinden dönüyor, bunlar olurken bir mahpus, parmaklıklardan dikenli tellere konmaya çalışan güvercinleri izliyor... hayat cidden çok garip. bu entry yazılırken belki birisi hayatını kaybetti. evet şu anda sevenler ağlıyor.
bir redd albümüdür. hem de tam anlamıyla. altyapılardaki zenginlik gerçekten de ilk dikkati çeken şey oluyor. çok ince elenip sık dokunmuş, özen gösterilmiş bir iş olduğu çok aşikar. olumlu yönlerini sayarak bitiremeyiz bi kaç olumsuz nokta belirtmek isterim.
redd'den protest bir albüm beklemiyorum; ancak son çıkan albümden bugüne çok zaman geçti. sosyal medya hesaplarından da takip ettiğimiz kadarıyla grup üyelerinin de kayıtsız kalmadığı çok şey
yaşadı bu ülke ve dünya. başta tabi ki gezi geliyor.
dediğim gibi redd'den protest bir albüm beklentim yok, zaten yapmasınlar da...
redd zaten bu ve diğer tüm kalıplara uymadığı için redd!..
fakat belki az biraz "kafakafka" dışında neredeyse hiç göremiyoruz bunu. onun dışında şarkı sözleri gene tam redd'in rengine uygun olmuş.
mesela "bu meretin kafası tam bir efsane" bu sözleri, bu özgürlüğü başka bi grupta bulamazsınız.
son olarak, bu albüm redd'in en iyi albümleri arasında yerini alacaktır her parçasıyla. bu şarkıları canlı dinlemeyi dört gözle bekliyorum.
ayrıca albümdeki "aşk,virüs" şarkısının trafiğinde teoman'ın da önemli katkıları olduğunu, doğan twitter hesabından belirtmiştir.
Üniversite tercih dönemine gitmek isterdim. listede diğer okulu üste alırdım. Çünkü böylelikle seni göremezdim, tanıyamazdım. acısız bi hayat fena olmazdı.
çoğunlukla yazarların o an dinlemedikleri, genel olarak beğendikleri ya da sosyal ortamlarda para edeceğini düşündükleri parçaların paylaşıldığı alan başlığıdır.
berbat bir şey. yukarıda bir yazar demiş vicdanlı kişi için çok zordur diye. aynen katılıyorum. kıramazsın, üzmek istemezsin öyle akışına bırakırsın. ne olacağını bilemezsin ve en kötüsü ve acımasız olanı ister istemez bir gözün hep dışarıdadır. buna engel olamazsın.
insan sevilmekten önce sevmek ister.
ha zamanla sen de seversin, o zaman tadından yenmez bir durum da oluşabilir.
ülkedeki ana muhalefet partisinin seçimlerde aldığı ortalama oydur. aynı zamanda yeni yazarı olduğum bu sözlükte ne kadar "farklı" ve "yaratıcı" fikirlerin ortaya koyulduğunu görmemi sağlayan başlık olmuştur.
siyasi-ideolojik dünyası "koyuyoruz onlara" sloganlarından ibaret olan insanların kendilerini böyle tatmin etmeye çalışmaları elbette ilginç değil, buna alışığız. fakat bunu söyleyenlerin çoğunluğunun, liderine, "g*tünün kılıyız" veya "onunla karımı paylaşırım şeklinde" saygı duyulan bir partiye oy vermeleri aklın açıklayamayacağı bambaşka bir olaydır.
hala öyleler mi bilmiyorum ama bir dönem adamda hitabet var abi şeklinde ya da adam halkın dilinden anlıyor olum ifadeleriyle kendini gösteren sol cenah insanlarıdır.
edit: bunları söyleyen insanlar soldan bi haber ve hiçbir birikimi olmayan insanlardır. biraz birikimli olan bir insan, Erdoğan'ın sanıldığı kadar karizmatik olmadığını hatta arka taraflarda atar yaptığı tüm kesimlerden ayar yediğini bilir.
irlandalı olduğunu bir yerden okuduğum oyuncu. kendisini ilk bir ingiliz dizisi olan utopia ile tanıdım ve vuruldum desem yeridir. ün yapmış filmlerde ve rollerde göremesek de kendisini şahsen benim gönlümde küçük bir taht kurmuştur. herhalde oynadığı en ünlü film, van damme'in başrol olduğu "until death"dir.
on birinci nesil ne etti size diye karşı çıkacağım fiildir. zira kırbaçlanmak şu fani dünyada en nefret ettiğim şeydir herhalde.
ayrıca bu sözün sahibinin bilinçaltında nasıl bir ezikliğin ve kompleksin bulunduğunu kestirmek zor değil.
en berbat şeydir. bunu felsefe haline getiren insanın aklından şüphe etmek gerekir. evet, bunu herkes yapmıştır. yani deliler gibi aşık olup, içinde tutmuştur. ve ne bela bişey olduğunu herkes biliyordur.
şu anda ben de böyle birşey yaşıyorum. çok seviyorum ama itiraf edemiyorum. geceleri de uyuyamıyorum.
diyeceğim o ki seveceksiniz, bunu söyleyeyebilecek cesaretiniz de olmalı.
oscar gecesine bu kadar damga vurmasına şaşırsam da, genel olarak ödülleri hakettiğini düşünüyorum. zira sinema açısından çok önemli çekim tekniklerini ve sahneleri barındırıyor içerisinde. ha bir lobi faaliyeti de olabilir. ona da şaşırmam.
kısa zaman öncesine kadar çok sakin bir hayatım vardı. belki hayatım internetten ibaret değildi ama inanılmaz sıradan tek boyutlu bir hayatım vardı. ne oldu bilmiyorum. inanmam ama biri büyü yapmış bile olabilir. belli bir süredir kız arkadaşım oldu, ailevi çalkantılı bir süreç başladı, kız arkadaşımdan ayrıldım, başka birisi oldu, aldatıldım, sevdiğim insanların ölümlerini gördüm vs...
ve şimdi hayatı internet olan insanlara çok özeniyorum. dahası sakin ve tekdüze, azıcık aşım ağrısız başım felsefesine gönül vermiş tüm dostlarıma özeniyorum. hayat acımasızsa-ki öyle- bazen sudan sabundan uzak durmak en iyisi.
ayrıca şunu da belirteyim. sürekli bilgisayar başında olan insanların büyük bi kısmı, "hayatı internetten ibaret" sözünü haketmeyecek kadar derinlikli ve dolu insanlar. sırf zamanın çoğunu bilgisayar başında geçiriyor diye asosyal damgası vurmayın insanlara. bunu bir de tüm gün mahallede sürten tipler yapıyor. valla yazık yani..