uzun zaman önce terk ettiğim hesabıma giriş yapmama vesile olan grup. tomorrow dinlerken nereden estiyse sözlüklerde bts başlıklarını bir dolaşayım dedim ve gördüğüm manzara beni şok etmemiş olsa da üzdü. ne ergenliği kalmış ne vasatlığı. tarzları size hitap etmiyordur anlarım, sevmezsiniz yine anlarım ama gelip gidip bu başlığa yok dinleyince iq düşürüyor yok şöyle ergen yok böyle ergen fanları var yazmak nedir?
öncelikle dinlemek isteyenlere, kendinden olmayan her şeye gözünü kapatmamış açık fikirli insanlara bir kaç şarkı önereyim de öyle devam edeyim.
spring day - https://youtu.be/xEeFrLSkMm8
2 yıldır hala etkisi geçmemiş, bir türlü müzik listelerini terk edemeyen şarkı ile başlayalım.
evet, nerede kalmıştık. heh, iq-ergenlik-vasatlık falan filan. şimdi bu grubun dünya çapında inanılmaz bir etkisi olduğunu, fan kitlesinin her geçen gün çığ gibi büyüdüğünü hepimiz kabul ediyoruz değil mi? peki bir durup düşündünüz mü; acaba neden? çünkü müzikleri güzel. bir kez daha büyük yazdığımı farz edin; güzel! sana hitap etmiyor olabilir bak bu çok doğal ama milyonlara hitap ediyor. sen de bunu kabullen ve yoluna devam et artık.
bir başka mevzumuz fanlarının ergenliği. ne dedim az önce fan kitlesi çığ gibi büyüyor. milyonlara hitap ediyor bu grup. e doğal olarak bir sürü saçma sapan insan da fandoma dahil oluyor. bunun yanında yaş küçüklüğü sebebiyle saçma hareketlerde bulunan minik kardeşlerimiz de var. ne yapalım, fandoma yaş sınırı mı koyalım? sizin sandığınızın aksine işinde gücünde, gayet aklı başında fanlık yapan azımsanamayacak bir kesim var. sadece pek sesimiz çıkmadığından fark etmiyorsunuz. hoş fark ettiğinizde de yargılamak ve dalga geçmekten başka bir şey yapmıyorsunuz ya, neyse.
son zamanlardaki cblerinin vasatlığına gelecek olursak da; kime göre, neye göre vasat? btsin en sevdiğim ilk on şarkısını düşünmeye çalışıyorum, hepsini çok sevdiğimden net çizgileri olan bir liste oluşturamasam da oran ortalama %60 %40 son 2 yılın şarkıları lehine oluyor mesela. öznel yargılarla gelip bunu genele vurmaya çalışmanız çok komik oluyor.
son olarak yukarıda bir yazar birleşmiş millet konuşmasından bahsetmiş. yine "ergen grup" olduğunu vurgulayarak. o zaman biraz da o konuşmadan bahsedeyim. btsin bu kadar geniş bir hayran kitlesinin olmasının sebeplerinden biri de çocukların içtenliği, samimiyeti. maddi imkanlar anlamında bizimle hiçbir ilgileri olmasa da hepimizin yaşadığı ruhsal çekişmeleri yaşadıklarını gösteriyorlar bizlere. pembe tüllerin arkasında "ünlü hayatları"nı göstermek yerine kalplerini açıyorlar. hep birlikte düşüyoruz, kalkıyoruz ve öğreniyoruz. en önemlisi kendimizi tanıyoruz. işte namjoonun birleşmiş milletler konuşmasının temeli buydu.
orada bir papağan gibi bir başkasının sözlerini tekrarlamadı namjoon, zaten normal zamanda bizimle paylaştığı şeyleri biraz daha derinlemesine anlattı sadece. konuşmasından bir kesit mesela;
"i would like to ask all of you; what is your name? what excites you, makes your heart beat? tell me your story. i want to hear your voice and i want to hear your conviction. no matter who you are, where you are from, your skin color, your gender identity, just speak yourself. find your name and find your voice by speaking yourself."
zahmet eder de okur musunuz?... hiç sanmıyorum. sözün özü şu sadece müzikleriyle değil varlıklarıyla, bütün hüzünleri, mutlulukları, dertleri, neşeleriyle binlerce insana şu hayatı çekilir kılan 7 güzel insan saçma sapan ön yargılarınızı hak etmiyor. hani çok da umurlarında olduğundan değil ama ben sinirleniyorum işte.
son olarak bu da size gelsin, bu başlık altında saçma sapan konuşan herkes;
mic drop - https://youtu.be/kTlv5_Bs8aw
18.12.2017 tarihinde vefat eden Shineenin ana vokali.
bir shawol değilim, olayların ayrıntısını pek bilmiyorum. ama uzun zamandır grubu(shinee) bazı "hayranlar"ın saldırısı altındaydı. internet üzerinden, klavye başında yazdıkları her kelimenin insanları nasıl etkilediğini umursamadan atıp tutanlar yüzünden depresyondaydı. bu gün yaşananların ışığında eski röportajları, şarkıları gün yüzüne çıkıyor yavaş yavaş. ani bir ölüm değildi onunki, acılarını anlatmış ama bizler duyamamışız.
kore saatiyle bu gün 12 civarında bir daire kiralamış jong hyun. gün içinde bir arkadaşıyla mesajlaştığı söyleniyor. "biraz daha dayanırsam her şey daha iyi olur mu?" diye sormuş. "bu kadar kötü hissediyorsan lütfen hastahaneye git, yardım al" cevabı onun için yeterli olmamış anlaşılan. en son ablasına yazdıkları ise insanın tüylerini diken diken ediyor. "ıt's been hard up until now. send me off please. tell everyone i've suffered. this is my last greeting."
vasiyetini yazmış. her şeyini ablasına bırakmış. organlarını bağışlamış. ve karbonmonoksit zehirlenmesiyle intihar etmiş. mesajdan sonra ablasının polise haber vermesi üzerine saat 18.00 civarında kiraladığı dairede bulunmuş.
buradan anonimliğin arkasına sığınarak her istediğini söyleyip, bir kenara çekilebileceğini sanan herkese sesleniyorum: insanlar inciniyor. sözleriniz insanları gerçekten yaralayabilir. depresyon hafife alınacak bir şey değil.
bu gün birisi 3 idiotstan bir replik paylaştı twitterda "psikolojik baskıyı ölçecek bir makine icat edemediler. çünkü etselerdi, o zaman herkes bilirdi; bunun intihar değil, cinayet olduğunu." jonghyunu siz öldürdünüz. sizin sözleriniz, nefret yorumlarınız, iğrenç mükemmellik algınız öldürdü onu. bir kalbiniz olduğunu düşünmüyorum ama yine de dua ediyorum. umarım gencecik, melek gibi bir insanı öldürmenin vebalini ömür boyu hissedersiniz.
jonghyun ilk değil ve bu zihniyet değişmedikçe son da olmayacak.
umarım gittiğin yerde acıların son bulmuştur, umarım gülüşün kadar aydınlık bir yerdesindir jonghyun. seni hep güzel sesli, güzel gülüşlü jonghyun olarak hatırlayacağım.
ortalama 18 bölümden oluşan, çok geniş konu yelpazeli dizilerdir. doğanın bir kanunu olduğu üzere bunun da iyisi var kötüsü var. seçmesini bileceksin. ya da daha iyisi, seni senden iyi tanıyan bir adet kore aşığı arkadaşa sahip olup tavsiye alacaksın. *
verdiğim 4 yıllık aradan sonra dayanamadım ve geri döndüm. gelmişken de favorilerimi paylaşayım içimde kalmasın dedim.
öncelikle kore dizisi evreninde bunları izlemeyeni dövüyorlar * ; boys over flowers, playful kiss, personal taste, you're beautiful, coffe prince, secret garden (son ikiyi ben izlemedim. * )
bunlar da benim favorilerim;
boys over flowers: ilkim olduğundan torpil geçiyorum belki ama yoon ji hoo'nun naif aşkı izlemeye değer bence.
beethoven virus: ağır dram, aşk, müzik kore dizileri için alışıldık konular belki ama bu dizi başka. evet salya sümük ağlatıyor ama eeeh yeter dediğiniz anda bir bakmışsınız muhteşem bir müzikle almış gönlünüzü. ama sonu sinir bozabilir, uyarayım.
a love to kill: biii raaaiiiiiiin ooppaaaaa * yine bir dram dizisi. ama bu sefer öyle gönlünüzü almaya gelen tatlı müzik anları falan da yok. dizi bitmeden bileklere boydan jilet vurmayacağınıza garanti veremem. ama içim dışına çıkana kadar ağlamak, üstümdeki yükü atmak istiyorum diyorsanız düşünmeden izleyin.
kill me heal me: lie to me 2. sezon 1. bölümde işlendiğinden beri ilgimi çeken bir konuydu çoklu kişilik bozukluğu. bu diziyi de yazın başından beri arkadaşlarımdan duyup izlemeyi ertelemiştim. ama sınav stresi bazen böyle güzel şeylere vesile oluyor. 2 gün önce bitirdim diziyi. bu konunun neden daha fazla filme konu olmadığını ve ji sung'ın neden dünyaya açılmadığını sorguluyorum o zamandan beri. 7 karakteri de muhteşem canlandırmış. benim favorim tabii ki ahn yo na. ji sung yumuşacık sesiyle şöyle bir şarkı da söylemiş, geceleri yorgana sarılıp kahve içmelik bence= https://www.youtube.com/watch?v=YHJ1Sh2Et2A
bu da japonya'dan bonus: hanazakari no kimitachi e. dramı hafif bol gülmeli çok şeker bir dizi bence.
dip not: kore dizilerinde ikinci adam sendromundan muzdaribim. en iyi romantik diziler bile dram gibi geliyor bana.
özür: dizilerin hepsi kore dizisi takipçileri tarafından bilinen dizilerdir. işbu entrynin amacı tavsiye vermek değil sevgimi paylaşmaktır.
keşke orta okulda bir heves başladığım günlük tutma işini hiç bırakmasaydım. bu geceden başlayarak cuma akşamı son bulacak devletler özel ve miras maratonunda lady me* gibi eski anılarımı kaybedeceğime eminim.
trailer başlangıcındaki lumos maxima ile favori harry potter filmime (bkz: harry potter and the prisoner of azkaban) atıfta bulunmuştur. Film biraz karanlık geçeceğe benziyor.
Weasley ailesi gibi sıcacık ve bol çeşitli bir hayran kitlesine sahip efsane.
Lisede bilmem kaçıncı kez kitaplarını okurken kendime bir söz vermiştim; okuyacağım ilk ingilizce kitap harry potter olacak. Az önce harry potter and the philosopher's stone bitti. Her fırsatta dile getiriyorum zaten ama bize böyle muhteşem bir dünyanın küçük bir kesitini sunan j.k. rowlinge binlerce kez teşekkürler. Bu efsane ortaokulda ben ilk aşkımı yaşarken, ilk kez bir kavgaya karışırken, liseye gidip hiç solmayacak arkadaşlıklar kurarken, üniversite tercihlerimi yaparken hep benimleydi. Şimdi de yds hazırlığında benim yanımda.
şuan dünyadaki en hızlı cup stacker. Kendisine ait bir başlığı hak ediyor.
ekşi sözlüğün günün viedosu özelliği sayesinde 'cycle'da resmi bir yarışmada 5.000 derece yaptığı şu videoya denk gelmiş olabilirsiniz; https://www.youtube.com/watch?v=q_1GTVrYdts zira kendisiyle ve icra ettiği sporla ben de aynı şekilde tanıştım. Sonrasında o bardakların bir görünüp bir kaybolmalarıyla hipnotize olmuş şekilde kendisini araştırdım ve turnuva dışı özel rekorunun 4.683 olduğunu öğrendim. merak edenler bu rekoru da şu videodan izleyebilirler; https://www.youtube.com/watch?v=b0TVi3LXCzw
yabancı kanalların hobisi haline gelmiş eylem. konusu ilgi çekici bir diziye başlıyorlar, reklamlarla ya da ilgi çekici oyuncularla insanları diziye çekiyorlar, konuyu derinleştirerek aynı insanları diziye bağlıyorlar sonraaa bir sezon finali sonrası "elimizde çok fazla yeni dizi var biz yola şunlarla devam edeceğiz. gerisini iptal ediyoruz" diyorlar. * Sonrasında bu iptal kararını verenlerin evlerine gidip gizli kameralardan dizi takipçilerinin tepkilerini izleyip deli gibi eğlendiklerini düşünüyorum.
bir kanalın takipçilerine yapabileceği en büyük hakaretin sezon finaliyle bir diziyi iptal etmek olduğunu düşünüyorum. Yaptıkları işe saygıları olmadığını gösteren bir hareket bu. en azından tek bir bölüm daha çekerek olayları biraz toparlayıp final yapabilirler.
şimdiye kadar takip ettiğim ve bu şekilde iptal edilen diziler *;
kyle xy
alphas
star crossed
legend of the sekeer
looking
the carry diaries
90210
yayınlanan her klibinde artan yakışıklılığını uzayan saçlarına mı yoksa geçen yıllara mı borçlu bilemiyorum ama "azıcık bakayım da gönlüm açılsın listem"de zirveye oturmak için emin adımlarla ilerliyor. bir de o tayt pantolonlardan vazgeçse çok güzel olacak.
son derece sakin bir şekilde 3. sınıfa kadar gelmeyi başarabilmiş hukuk öğrencilerine cinnet geçirtmek için kurgulanmış olduğunu düşündüğüm hukuk dersi. bütün dönemden sorumlu tutup tek bir konudan soru soran değişik hocalarla iyice çekilmez bir hal alması muhtemeldir. hatta 1 çarşaf kağıdı doldurup 13 olmak da mümkündür.
hayranlarıyla iletişim kuramayan bana göre iyi oyuncu. bu gün başrol oynadığı filminin ücretsiz gösterimi için ankara ankamall sinemasındaydı. salona girdi, 2-3 dk etrafına bakındı. diğer başrol oyuncusu neslihan atagül'le bir kaç cümle kulaktan kulağa konuşup güldü ve en son "geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim, umarım filmden hoşlanırsınız" dedi ve gitti.
oyuncu olarak adının daha fazla duyulmasını istiyorsa hayranlarıyla biraz daha samimi konuşmayı öğrenmeli diye düşünüyorum.
sağ kolunda bir adet "death eater mark" bulunan şarkıcı. yıllardır bu adama illuminatici dediniz ama meğerse daha betermiş. adam bildiğin voldemort yandaşı!!! *
slytherin pride, pureblood! *
"ben aranıyorsam avukat da aranacak" ya da "en fazla 2 dksını alır ordan geçmek" ya da "#avukatımadokunma ne demekmiş. bu ülkede hukukun üstünlüğü var hukukçunun değil" gibi saçma sapan cümlelerle eleştirilen durumdur. bir kanun düzenlenip mecliste onaylansın bu gün o eylemi yapan avukatlar güvenlik görevlilerine hiçbir sorun çıkarmadan aramadan geçeceklerdir. tabi kendimce sonrasında haklarını talep etmeye başka platformlarda devam edeceklerini de umuyorum.
yapılan eylemin asıl amacı "biz o kadar yıl okuduk. avukat olduk. sen kimsin ki üstümü arayacaksın!" mevzusu değildir. kanunda emredici hükümle yasaklanmış bir eylemin yani avukatın üstünün aranmasının kanun değişikliği olmadan, bir emirle hukuka uygunmuş gibi gösterilmeye çalışılmasıdır. hepimizi üzen bir ölümün üzerinden hukukun yıpratılmaya çalışılmasını önlemektir. hukuk konusunda bilgisiz olan halkımızın en azından normlar hiyerarşisi gibi temel bir konuda aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum.
lionel richie, hello yorumuyla ilk kez ortaya çıktığından beri çok büyük bir jonathan groff hayranıyım. yıllardır spring awakening'de seslendirdiği şarkılarla yatıp kalkıyorum resmen. dizide canlandırdığı jessie karakteri rachel'a ihanet edip ilişkileri bozulduğunda ve bundan kısa bir süre sonra da diziden ayrıldığında bağrıma taş basıp izlemeye devam ettim diziyi. ama 2. sezonun sonunda tam kendimi jesse'siz bir glee'ye alıştırmışken tek bir düet için geri geldi. küllenmiş ateşi yeniden alevlendirdiler! o kadar sinirlendim ki bıraktım izlemeyi.
ama karakterlere ne oluyor merakımdan kurtulamadığımdan facebook sayfasını beğenmekten vazgeçemedim. ve bu gün tüm sıkılmışlığımla facebookda dolaşırken bir de ne göreyim; jessie ve rachel elele ve musmutlu. hem de rachel hamile. bir kaç saniye bakakaldım fotoğrafa, sevindim açıkçası. ama kırgınlığım geçmedi senaristlere. çünkü hepimiz biliyoruz eğer cory monteith vefat etmeseydi jessie'yi hatırlamayacaklardı bile.
yine de dizi bitmeden son bir rachel jesse düeti güzel bir sürpriz oldu vize telaşındaki bünyeme.
2002 olimpiyatlarından 278 gün önce takvimde geri sayıma başlamış buz patencisi. uzun programından önce kendisine bir cümlenin yardımcı olduğunu söylüyor; "who if not you, when if not now"
2008 yılında musicovery sayesinde tanıdığım müzik grubu. bir yıl kadar dinlediğim iki şarkıdan biri mutlaka arctic monkeysdi. favorim de when the sun goes down idi. arkadaşlarıma falan dinletip bir kaç yıla kalmaz çok ünlü olacaklar derdim. sonra ne olduysa unutmuşum... geçen gün Why'd You Only Call Me When You're High? klibine denk geldim ve gerçekten çok sevindim. grubun dinleyici kitlesinin genişlemesinde alex'in ergen görünümünden kurtulmasının da payı olduğunu düşünüyorum. gerçi ben her halini yakışıklı buluyorum. *
kendi patenleri olmayanlara verdikleri patenler berbat. daha önce başka buz pistine çıkmadığımdan diğer pistlerle karşılaştıramayacağım ama bu pistte kenarlarda yaklaşık 20 santimlik alan resmen suydu. olması gerekenin bu olduğundan şüpheliyim.
Dövmenin caiz olmadığını ileri sürenlerin mantığa yatkın tek argümanı bedene keyfi ve bilinçli zarar vermenin günah olmasıdır. Dövme sildirmek de en az yaptırmak kadar acılı bir süreç olduğundan diyanetin üzerinde bir kez daha düşünmesi gereken fetvadır.
bu sabah uğruna çok sevdiğim bir hocanın dersini kaçırdığım sınavlardır. ama sorun bakalım çalıştım mı??? ı-ıh. sabah beri kitaplar kucağımda önümde bilgisayar dizi izliyorum. hayırlısı...