Özlemlerin şehridir Mersin. Ne kadar istesem de doğup büyüdüğüm, ilk gençlik yıllarımı yaşadığım bu güzel ve sıcak kentte ekmek kazanmak kısmet olmadı. Yaşaması ve insanları rahat bir şehirdir. Göçler yüzünden yıpransa da her bahar son kalan portakal ağacından çiçek kokuları yayılacaktır şehrin bağrına. Sana elbet döneceğim Mersin. Diri yada ölü!
Size mi soracaklar tutulacak iftarı,olmadı Nazi Almanyası'nda Yahudilere takılan sarı yıldız gibi oruç tutmayanları belirleyin, sizlere de günah geçmemiş olur,nasıl olsa ileri faşizm var dedirten başlıktır.
Aynı anda var olamayacak kavramların durumların hınzırca,hunharca, felsefenin, mantığın üzerine basa basa karalandığı; birileri Tanrıya söven müslüman yazsa da iki lafın belini kırsak verimsizliğinin peşinde olan başlıktır.
Tanrı vardır yoksa bile cümlesini bana hatırlatan başlıktır.Tanrı olsa da olmasa da binlerce yıllık geçmişiyle artık insan doğasının içine işlemiştir. Psikolojik ve sosyolojik açıdan mutasyon yığınlar için tamamlanmıştır. Bireyin giderek yalnızlaştığı, insanlara güveninin azaldığı bir ortamda insan ruhani ve maddi dengeyi kurmakta zorlanır.Sonuç ya toptan reddediştir;ya da körkaranlıkta debelenmektir.Siz ne kadar her görüşe saygılı dindarım, ya da her inanışa saygılı ateistim deseniz de bilinçaltınız kıpır kıpırdır.En azından başka görüşten olanlara şiddet uygulanmazsa dış görünüş olarak bile olsa demokrat ya da liberal görünebiliriz.
Hem kapitalizm, globalleşme diyeceksin; hem de onun para politikası araçlarını kullanmayacaksın.Denize gireyim serinleyeyim ama kıyafetlerim ıslanmasın dedirten başlık.Riyakarlığın, yalanın,çarpıtmanın paçalardan aktığı bir ülkede sandıktan çıkan muktedirin çapsız politikalarının neden olduğu bir tür sanrıdır.
Kadınların oyuna gelmemesi gereken başlıktır. Cins,din,meshep,ırk ayrımcılığı Kapitalist sistemin toplum denen yığınları atomize etmek için kullandığı silahlardır. Toplum kendi içinde ayrışacak ki farklı tüketici kalıpları farklı ürünleri talep edecek. Böylece pazar olarak görülen ülke kafakola alınmış olacak. Mustafa Kemal de Hz. Muhammet Mustafa da ,Hz. Ali, Yunus, Mevlana da benim değerlerimdir derseniz büyük bir çoğunluğu kucaklar, sistemin tekerine de çomak sokulmuş olur. Atomize olmamak önemlidir.
Bir yaz gecesi balkonda oturmuş; geçmiş, şimdi ve geleceği beklentiler imbiğinden geçirirken durup kalmaktır.Mutsuzluk biraz da sessizliktir.Sürekli konuşan bir insan istemeden ya da isteyerek mutsuzluğunu karşısındakine akıtmaktadır.Varoluşuyla muhattabına varlığı dar etmektir.Mutluluk paylaştıkça artarken, mutsuzluk paylaştıkça azalan bir insanlık durumudur.
Hukuk devletinin olmadığı, faşist ülkelerde eli palalı, eli silahlı gibi insanların ödüllendirilme yöntemidir.ilerleyen yıllarda emniyette iyi bir kariyer yapması muhtemeldir.
BiR GÜN MUTLAKA TANIŞACAĞINIZ SIRADIŞI BiR iNSANDIR. ÇEVRESiNDE "SARICA"DiYE BiLiNiR. DEViNGEN BiR iNSANDIR. iYiDiR. OTURUP SEViYELi BiR TARTIŞMA YAPABiLECEĞiNiZ BiR ARKADAŞTIR.BiRGÜN HEPiNiZiN TANIYACAĞI BiRiSiDiR.ADANA'DA iKAMET EDER AMA ORADA BULAMAZSINIZ. MUTLAKA HAREKET HALiNDEDiR.
Kendisi USA'da ikamet eden, bir türlü memlekete gelemeyen şahsiyettir. Biat kültürünün post-modern dönemdeki başat simgelerindendir. Artık bilimden, fenden fayda gelmez, determinizm çöktü cümlesini dinin vazgeçilmezliğine bağlayan, rölativite kanunundan bile pay çıkarabilecek kadar tehlikeli fikirlere ve zikirlere yönelebilecek fikirleri olan topluluğun lideridir.
Kenan Evren'e cennet mekan diyerek cenneti muştularken şakirtleri Ergenekon denen cadı avında Cumhuriyetin değerlerini özümsemiş aydınları bezdirmek isteyen sui generistir.
Baştaki hz ise hezeyanın kısaltılmasıdır.
Krizler kapitalist sistemin vazgeçilmez unsurudur. Tüm üreticilerin sermayesini ençoklaştırmak istediği bir sistemde zorunlu olarak sermaye belli çevrelerin elinde birikecektir. Sermaye birikimi yapamayanlar da en azından tüketici bile olamayacak duruma düşünce işler sarpa sarmaya başlar. Sonrasında ekonominin kıyamet günü gelir. insanlar intihar eder, şirketler batar, yuvalar yıkılır. Sonunda krizden ya dünya savaşıyla ya da bölgesel bir savaşla çıkılır. Krizler olur, internet icat olur, buzdolapları krizler sonucu ortaya çıkan savaşların sürdürülmesi için gereken teknolojik yenilikler sayesinde daha sessiz çalışır. Hitler bana her hava koşulunda çalışacak bir araba yapın der; woswoslar piyasaya çıkar.
Peki şu an yaşanan krizin düzeltici savaşı ne ola ki? şeklinde sinir bozucu soruları bana sorduran bir giriştir.
Artık şaşırmaktan yorulduğum saçmasapan, ipe sapa gelmez, dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan tavır ve hareketlerle bezenmiş güncel psikososyal travma.Mesela
1)10 metreye bir cami isiyorum.(bakın ne kadar müslümanım.)
2)Bu cafenin mescidi yok mu?
Kendisini bu dini yaymaya çalışan misyoner kıvamında bir uhrevi sanmak ve kirlenmiş ruhları nuruyla aydınlatmak isteği travmanın geldiği üst aşamalardandır.Burdan sonrası tedavi kabul etmesi zaman alır.
Tedavi için alınacak ilaçlar:
1)Bir adet NUTUK.
2)thomas khun'dan "Bilimsel devrimlerin yapısı"
3)Erdoğan Aydın'dan "Nasıl Müslüman Olduk"
doğruları dile getirmiş bir köşe yazısı denilecek giriştir. Dinin siyasete alet edilmesi sonucu birileri "türban"dan rant sağlıyor.Kadınlar arasında ayrım yapılıyor. Zaten aydın kesimin türban karşıtlığı gerçekten"din düşmanlığı" olsaydı, bunu sadece türban üzerinden yapmazlardı gibime geliyor.islam dinine "zarar vermek" amaç olsaydı, türban bunun için çok zayıf bir nokta olurdu.türban bir sürecin durağıdır.Varılması gereken bir amaç değil.
türkiye cumhuriyeti sanki dün kurulmuşçasına sahip olunan değerleri alt üst etmeye çalışanların soludukları düşünsel ilizyondur. ömrü nerdeyse bir asra yaklaşmış bir ülkede çağın gerisinde kalmış bir kıyafet hararetli bir şekilde tartışılıyorken, kadınların neden daha az ücret aldığı tartışılmaz. ya da en çok anne ölümlerinin yaşandığı ülkelerden biri olmamız önemli değildir.
özgürlükler paradoksu genel itibariyle ataerkil, batı medeniyetini sindirememiş ama içten içe doğuyu da küçümseyen(iki tane iranlı futbolcu adı hatırlamaya çalışın ya da Pakistanlı pop yıldızı ya da hindu bir yönetmen) toplumlarda görülme olasılığı yüksektir.ayrıca bu "özgürlük yarışında" kadınların "erkek de şunu giymeli" dediği bir tartışma olmaz.Çünkü sistem içinde erkeklerin uyması gereken dini kurallar bile askıya alınır.erkeğin boynunda kravatı, kolunda roleksi, altında mercedesine kimse birşey demez. o erkektir. koruyucudur.böyle yetiştirilir.
oysa bu özgürlükler paradoksu sorununun çözümü dünyanın en şanslı milletlerinden biri olan türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına uygulamalı olarak gösterilmiştir.
Şu da önemlidir.Özgürlükler paradoksu gerçek özgürlükleri alalayabilir.Kadının örtünme özgürlüğü sonrasında kadının evde oturma özgürlüğüne dönüşür.Kadının sosyal hayata katılmak istememe özgürlüğüne dönüşür.mirastan gönüllü olarak eşit pay almama özgürlüğü gibi şu an için saçma gelebilecek özgürlükler de iddia edilebilir.Dini inancı gereği kızını okutmak istemeyen "dinibütün" bir vatandaşın kızı zorla okula götürülürse bu vatandaşın din ve vicdan özgürlüğü ne olacak?
Özgürlükler paradoksunun gideceği nokta hem de halkın hararetli desteğiyle faşist bir iktidardır.bir süre sonra eleştiride bulunan kurumlarda da kadrolaşma tamamlanır.bu eleştiriyi yapanlar halk tarafından linç bile edilebilir.Halk artık özgürlükleri için mücadele bile etmek istemez.iktidarın kendine sağladıklarına şükreder.
"tarihi tetkikler gösteriyor ki, bedevi araplarda, kırgızlarda, daha birçok islam kavimlerinde örtünme adeti yoktur.Yine tetkikler gösteriyor ki, biz bu adeti tül ve yaşmak olarak bizans'tan almışız.sefaletin örtünmesi de örtümemesi de berbattır.insan cemiyetlerinde iptidai haklardan bile yoksun olan sefil sınıflar açık da gezse, kapalı da gezse haktan mahrumdur" diyen şahıstır.
yukarıdaki yazı Ataol Behramoğlu'nun yazısından alıntılanmıştır.
Tevfik Fikret döneminin en ileri görüşlü aydınlarından biridir. Mustafa Kemal'e aydınlanma düşüncesini kazandıran edebiyatçılardandır.Kendi zamanında anlaşılamamanın ve özel yaşamındaki hayal kırıklıklarının acısını çekmiştir.Neden ülkemde iyi şair olmanın koşulu acı çekmektir sorusunu sorduran bir şair ve düşünce adamıdır.
Öncelikle tüm alevilerden ve sonrasında tüm Türk milleti ve insanlıktan özür dilerim denesi durumdur..Böyle bir vahşet başka bir ülkede olsaydı.Böyle şeyler benim ülkemde olmaz derdim.Ta ki o günkü görüntüleri görene kadar.insan olduğum için utandığım bir durumdur.Allah bir daha göstermesin.
onun fikirlerinden yararlanma fırsatı bulmaktır.Muhtemelen birçok kitap okumuştur.Sen onca kitabı okumadan ona birşeyler sorarsın.Adamın günler verip okuduğu kitaplardaki fikirlere ulaşırsın.Ayaklı google'dır.Bilmese de yönlendirir.bir de solcular öyle ortamı zorlamazlar.hayatı az şeyle yaşama durumu söz konusudur.genelde parayı "abidik gubidik"kitaplara yatırırlar.sebep biraz da budur.
Bütün peygamberler devrimcidir. Zaten varoluş sebepleri de budur.Hepsi zeki,sağ duyuludur.Ancak bu insanlar hayatlarının bir evresinde kendi toplumlarını sorgulamaları sonucu ateist olarak adlandırılmışlardır.Ters giden birşeyler vardır.Musa ibranilerin kölelikten kurtulması için başkaldırdı.ibrahim peygamber putlardan medet ummanın saçmalığını toplumun yüzüne vurmuştur.Düşünebiliyor musunuz?Yüzlerce yıldır tapılan putlar,onca törenler,yüzlerce yıllık edebiyatlar.....Yani o güne kadar o toplumun ortaya koyduğu herşey bir anda bir adam tarafından "batıl" ilan ediliyor.Ben işte buna devrimcilik derim!Ben derim ki ateist arkadaşlara ağır ithamlarda bulunmayın!Bu işin devrimden sonraki dönemi de olabilir.Olmayabilir de!
Yunan mitolojisi ile alay eden arkadaşlar!Dalga geçtiğiniz o mitolojideki hikayelerin nedense çok benzerleri Tevrat ve incil'de de geçmektedir.O dönemde tapınaklarda görevli fahişeler diğer kadınlardan ayırt edilebilsinler diye başlarını örterlermiş.Baş örtme daha sonra anlam değiştirerek musevilere,hristiyanlara ve müslümanlara geçmiştir.Kurban kesmek binlerce yıllık bir ritüeldir. Sünnet olmak keza çok eskidir.Ve putperestlerin "Allah"isminde putları da vardı!!!!!
Herşeyin gökten zembille inmedi!kendimize arada sırada karşıdan bakabilmeliyiz.
Gün gelir gelecek kuşaklar sizin dini inanışlarınızı tiye alan entry açarlarsa prostadınız azmasın, tansiyonunuz çıkmasın derim.
KADINLAR NE ZAMAN PARA KAZANIRLAR, O ZAMAN NAMUSLARINI KENDiLERi KORUYABiLiRLER. NAMUS ANLAYIŞI GELiR iLE DOĞRU ORANTILIDIR.GELiR DÜZEYi ARTTIKÇA (LÜMPENLER,GODOŞLAR,2.CUMHURiYETÇiLER VE FETTOŞLAR ANALiZDE HERHANGi BiR YERE OTURTULAMAMIŞTIR.)BiREYLERiN HEM KENDiNE GÜVENLERi HEM DE ÖZGÜRLÜK ALANLARI ARTAR. PARA KAZANAN KADIN KOCASININ ELiNE BAKAN KADINDAN KESiNLiKLE BEYiNSEL AKTiViTE OLARAK DAHA ZEKiDiR!O KADIN HERGÜN BiRÇOK ERKEKLE MÜCADELE EDEREK O YERE GELEBiLMiŞTiR.ÜNiVERSiTE OKUMUŞ BiR KADIN KiŞiSEL GELiŞiM AÇISINDAN BiR LiSE MEZUNU KADINDAN DAHA iLERiDEDiR.BAZI "ARKADAŞLARIN" HAZMEDEMEDiĞi ASLEN BUDUR.KADINLAR GENEL iTiBARiYLE ACIYA DAHA DAYANIKLIDIRLAR.BiZ ERKEKLERDEN DAHA SABIRLIDIRLAR.ÖYLE ZART ZURT DiYE KAVGA ETMEZLER.EDERLERSE DE KiMSE TUTAMAZ.BiR KADIN KAVGA EDiYORSA BAŞKA SEÇENEK GENELDE KALMAMIŞTIR.AMA BiZ ERKEKLER iLK SEÇENEK OLARAK ÇATIŞMAYI SEÇERiZ.BU BÖYLE ARKADAŞLAR!!!
BiR DE KADINLAR "ANNELiK" GiBi iNANILMAZ BiR GÖREVi ÜSTLENiRLER.OKUMUŞ BiR ANNE SAHiBi OLMAK SiZi iLERiKi HAYATINIZDA ÇOĞU iNSANDAN DAHA iLERiYE GÖTÜRÜR.DÖVERKEN BiLE BiLiNÇLi DÖVER:)
DOLAYISIYLA, ÜNiVERSiTEYi BiTiRMiŞ BiR KADIN CiNSELLiĞi DE DAHA BiLiNÇLi YAŞAR!
KADINLARDA EĞiTiM BU KADAR ARTI DEĞER YARATIRKEN BAKIN ERKEK EĞiTiLiNCE BÖYLE "ZiGOT" BAŞLIKLAR ATABiLiYOR.
Yoğurda kapitalist bir yaklaşım!Ürün farklılaştırmasına gidilerek üreticiye farklı şeyler yedirdiği hissi yaratılması.Yanlış bence!Eskiden annem evde aldığı sütten yoğurt yapardı.Yerdik ne güzel! Annem de artık sisteme adapte oldu.Eve gidince açıyorum dolabı:Sütaş yoğurt:(Herşey farklılaşıyor gibi.Ama ben neden herşeyin aynılaştığı hissine kapılıyorum acaba?
Yök başkanı diyor ki:Eğer türban üniversitelerde serbest olursa çoğu türban takmayı bırakır.Bu cümleden çıkabilecek anlamlar nelerdir:
1)Türban takanlar bunu sırf yasak olduğu için,sisteme muhalefet için yapıyorlar.Bunlar aslında cumayı tatil etsen namazı da bırakırlar demek gibi birşey!
2)Türban serbest olunca bunun dinsel olması durumu ortadan mı kalkacak?Bu durumda türban takanlar bunu siyasi bir tepki olarak kullanıyorlar.Samimi değiller.Amaca ulaşınca yelkenler fora öyle mi?
Yukarıda bazı arkadaşlar yök başkanının bilimselliğinden bahsediyor.Bu insan başka bir demecinde türban yasağı görmezlikten gelinebilir dedi.Hukuksuzluk bu kadar yüksekten dile getiriliyor.Mahkeme kararları görmezlikten geliniyor.O zaman ben kafama göre mahkeme kararlarını uygularım ya da uygulamam.Bu "dinibütün" kesim acaba Avrupa insan Hakları Mah. türban bir haktır kararı çıksa,ya bunlar taraflı,bunlar hristiyan bu karar ne kadar yararımıza da olsa etik değil,bunu kabul etmeyiz mi diyeceklerdi?Bence de hayır!!!
Tarihsel açıdan olaya bakarsak(bakamayan arkadaşlar yakın dönem tarihi açısından 50 dönemi siyasetine bir göz atsın)siyasiler "demokrasi"den "beni halk seçti.O zaman istediğimi yaparım" cümlesini çıkarmaktadır.Bu çıkarım demokrasiyi anlamamaktır ve önce demokraasiyi yok eder.Bu ülkede bu kafa yapısı yüzünden 60 darbesi yapıldı.Yapılmayabilirdi.Ama her ülkenin refleksleri farklı farklı!Şu da bir gerçek:Az gelişmiş ülkelerde tarih tekerrürden ibaret.
Gurbette annenin diğer adı özlemdir.Telefonu her kapatışımda yine ıssız adama dönerim.Issız bir adamımdır zaman zaman ya da annesizlik kıyılarıma vurur ıssız adamda.
Bu iki şahsiyetin karşılaştırılmasında sınıfsal bir ayrım söz konusudur.Şöyle ki Nuri Alço burjuva sınıfına daihil bir insandır.Bireyselleşmiştir.Yeterince kapitale de sahiptir.Bu kapitalin beyaz kadın ticaretinden kaznılmış olması onun burjuva olmasını engellemez. Kadının güzelinden viskinin iyisinden anlar. Girişimci bir ruha sahip olması önemlidir. Bu girişimciliği ve estetiğe olan düşkünlüğü onu bir noktaya götürür.Hap kullanımı.
Coşkun ise kabadır.Genelde parası yoktur.Hapı öyle kızlara içirerek çarçur etmez.Hapı satar.Serseri ve lümpendir.Estetiğe önem vermez,doğrudan dalarak hedefe yaklaşır,terbiyesizdir,tipsizdir.Ama izlenmektedir.Bakın onun hakkında yazıyorum gecenin bir vakti.Önemlidir.Böyle tipler maalesef vardır.Tamamen hayal mahsülü demek yanlış olur.Biraz fantazi biraz da gerçek mahsülüdür.
Din felsefesi açısından olaya yaklaşırsak, kaç tane insan varsa o kadar Tanrı tahayyülü vardır.Madem ki din bir yorumdur.Nasıl tüm insanların yorumu aynı olabilir?Tüm müslümanlar "Allah" derken aynı şeyi mi düşünüyorlar?Bu fikir bana fazla idealist gibi geldi.Buradan gideceğim nokta kesinlikle bir ateizm manifestosu değildir.Hoşgörüdür.Ama nasıl olsa bir gün imana gelir hoşgörüsü değil.Ya da nasıl olsa bir gün gerçekleri anlar, Tanrının olmadığını kavrar hoşgörüsü değildir.Tamamen bireysel tercihlerin serbestliğidir.Ancak bu koşullar altında demokratik bir toplumsal anlaşma(sözleşme)sağlanabilir diye düşünüyorum.
Bu başlığın içeriğinden ne yazık ki şöyle birşey anlaşılıyor:Mustafa Kemal ve ismet inönü hem askerdiler hem de Cumhurbaşkanı oldular.Fakat bu yanlıştır. Bu insanlar asker kökenlidir.Ama Cumhurbaşkanlığı görevleri sırasında en az Celal Bayar kadar sivildiler.
Bu başlığın kelime seçiminden kaynaklanan bir problemi olduğu kanısındayım.Ancak bu "sivil" kelimesi bilerek seçilmişse giriş fazlasıyla 2.Cumhuriyetçi bir söyleme sahip olmuş!