sayın bozdağ'ın o tebligatların kaç ay içersinde gidip geldiğini bilmiyor herhalde. 2 ay 10 gündür dosyasına geri dönmeyen tebligatın olduğu bir ülkede yaşıyoruz. hem de fatih adliyesinden beyazıta gitmesi gereken bir tebliğ evrakı. sistemin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. bozukluk sadece adliyede değilki. bakınız bu ülkenin posta teşkilatıda laçka bir halde. fatihten beyazıta gidecek bir tebliğ evrakına kendiniz yol verseniz kendi başına 2 ay 10 günde gidip gelir herhalde. ama bu ülkede bu tebligat yapılamıyor.
hizbullah dosyasında kaç tane tebligat parçası gitti dönmeyi bekliyor biliyormu acaba sayın bakan. öyle koltuklarınıza kurulup konuşması kolay tabiki. sorun sadece cmk 102 ile ilgili değilki tebligat yasası içler halde. posta teşkilatı içler halde. artık adliyeleri hiç demiyorum.
anlamadığım 550 vekilin yarısına yakını avukat veya hukukçu kökenli iken hala bu ülkede en hantal işleyen kurumun adalet kurumu olması. aslinda hepsi biliyor adliyelerin çalışma şartlarını. bakanda biliyor -ki zaten kendisi avukattır. buna rağmen hala çözüm üretememiş olmalarının hesabını başkalarına sormaya çalışıyorlar.
tahliye ederken karara bağlayamaz beyefendi. eğer tebligatlarda bir mani olmazsa 26 ocakta görüşülecek bu dosya.
şah rıaz pehlevinin zümrüt gözlü karısı. gerçek adı Soraya isfendiyari Bahtiyari'dir. şah rıza ile yaptıkları bir türkiye seyehatinde türk halkı prensesten o kadar etkilenmiştir ki onu süreyya olarak anmaya başlamışlardır. şaha erkek çocuk veremediği için saraydan kovulmuş, teselliyi bir dönem avrupa sinemasında aramış ve bir kaç filmde rola almıştır.
28 şubat döneminde feyzullah gülen tarafından tarafından söylenmiş söz. feyzullahçılar hocaefendinin ne demek istediği zamanla anlaşılacak diye onu savunadursunlar, son israil çıkışıyla kendisi çok iyi anlaşılmaktadır. amerikancı, cıacı bir kimliğin cilalanmış yüzü olduğunu tahmin ediyordukta müslüman dünyasının gözünün içine baka baka o sözlerin söylenmesi hayret vericidir.
din adamı ve dindar olduğunu iddia edip milyonları koyun sürüsü gibi peşinden sürükleyen birinin bu kadar pervasızca konuşmasına rağmen hala yoğun taraftar bulabiliyor olmasına da şaşırmak gerekir.
feyzullah ve feyzullahçı zihniyetin bu ülkeye şeriat getirme niyetinde olduğunu söyleyenler de epey yanılmakta zira diyanet islamına alternatif olarak amerikan islamını yerleştirme niyetinde oldukları çok açık.
27 mayıs darbesi sürecinde menderes ve arkadaşlarının yargılandığı yassıadanın komutanlığını yapmış şahıstır. darbeden idama kadar geçen süreçte menderes ve arkadaşlarına insanlık dışı muamelelerde bulunduğu daracık hücrelerde yatırdığı anlatılır.
menderes hakkında idam kararı verilmiş ve imralı adasına götürülecektir. bu arada ingiltere kraliçesi 2. elizabeth ve abd başkanı john f. kennedy idamların durdurulması için cemal gürsele baskı yapmaktadırlar. gürsel bir ara baskılara dayanamayarak ada komutanı tarık güryay'ı arar gelişmeleri sorar. güryay ''infaz ettik.'' diye cevap verir. ancak henüz idam gerçekleştirilmemiştir. yassıadadan imralıya geçiş sürecinde sandallardan birine darağacı kurulmuş ve yolda herhangi bir emir yahut talimat gelirse bunun dışına çıkılmak istenilmiştir.
güryay bir iktidar yargılanıyor adlı kitabında zorlunun idamını şöyle anlatmıştır
Zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metanetle gitti. O kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dini telkinde bulunan hocanın, Arapça kelimeleri telaffuzda düştüğü hataları düzeltti.
Kollarını arkadan bağlarken, başsavcıya son bir ricada bulundu. Ellerinin önden bağlanmasını istedi. Fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı.
Beraberce sehpaya doğru yürüdük. Ne masaya, ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istedi. Hatta heyecandan eli titreyen cellâda: 'Oğulum ne titreyip duruyorsun? ilmik senin değil, benim boynuma geçecek' dedi.
Sonra adetâ kendisini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi: 'Allah memleketi korusun, haydi Allahısmarladık!' dedikten sonra, ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı.
Boyu uzun olduğu için, ayakları masala basmıştı. Cellât masayı itti. Ona bu kadarcık da iş düşmüş bulunmasaydı, Zorlu sanki asılmış değil, intihar etmiş olacaktı.
turkcell'in 109 TL mukabilinde ücret karşılığında tüm ihtiyaçlarım için bana yeteceği kanattinde olduğu ve günde 10'dan fazla mesaj atarak artık taciz derecesinde tanıtımını yaptığı tarife.
bir dönem sabah ve yan kuruluşlarını tanımlamak için kullanılan kelime öbeği iken söz konusu yayın gurubuna tmsf tarafından el konulmasıyla birlikte ortaya çıkan boşluğun doğan gurubu tarafından doldurulmuş halidir.
kaptan köşkünde hürriyet bulunur ve türk kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirebilmekteydiler ki ; alternatif medya gurupları ve internet haberciliğinin ortaya çıkmasıyla yalanlarını eskisi gibi rahat pazarlayamamanın verdiği eziklik ile sağa sola saldırmakta ve kendilerinden olmayanlara çeşitli adlar takmaktadırlar. belli merkezlerden aldıkları direktiflere göre attıkları başlıkların yalan olduğu ertesi gün başka yayın kuruluşlarında çıkınca halktan özür dilemek yerine saldırgan ve kavgacı tutum takınmaya başladılar. sinirlendikçe hata yapmaya ve basın ilkelerini hepten unutmaya ve görmezden gelmeye başladılar. bir kısım sanık ve şüphelilere idam isterken başka bir kısım şüpheliler açısından cmuk ilkelerini hatırlama gereği hissettiler. paşam bugün ne başlık atalım diyerek 28 şubatın maşası oldular, yetmedi malum sürecin yıkıntıları üzerine akbabalar gibi üşendiler, nemalandılar, göbeklerini büyüttüler, godamanlaştılar ve en nihayetinde dokunulmazlaştılar.
iki yüzlü riyakar bir basın gurubudur, kendilerinin yazdıkları basın ahlakı kurallarına dahi uymaktan imtina ederler. birisine çamur atmakta o kadar maharetlidirler ki, danıştay saldırısı kimler tarafından planlandığı artık aşikarken daha olayın sıcağıyla 18 mayıs 2006 tarihinde millliyetin attığı manşet sanırsam yandaş medya diye pöykürüp saldıranlar tarafından unutulmuştur.
tesev'in hazırladığı ”HERKESiN YARGISI KENDiNE...” Demokratikleşme Sürecinde Basının Yargı Algısı başlıklı araştırma kimin yandaş olduğunu çok güzel ortaya koymaktadır.
Eşref Gedikali 1905 doğumlu olup Piraziz ilçesinin (O yıllardaki ismi ile Abdal) önde gelen eşraflarından Gedikalizadelere mensuptur.Giresun ilinde ağabeyi Murat Gedikali ile Camlı Sokakta (bugünkü Fatih Caddesi) babasından kalan fındık fabrikasını işletmektedir.Kişilik olarak son derece sosyal , yardımsever , cömert , yakışıklı , iyi giyimli,halk tarafından sevilen biri olan Eşref Bey , 1933 yılında fabrikasında muhasebeci olarak çalıştırmak üzere Hakkı isimli bir kişiyi yanına alır ,Hakkıyı yetkiyle donatır.Ancak bir süre sonra fabrikada çalışan bayan işçiler Hakkıyı Eşref Beye şikayet ederler.Hakkının kendilerini rahatsız ettiğini ve kendi çalıştıkları bölüme gelmemesini talep ederler.Eşref Bey Hakkıya kadın işçilerin bölümüne girmemesini sıkı sıkı tembih eder.Ancak kısa bir süre sonra Hakkının yine o bölümde dolaştığını görerek kendisini oldukça sert bir dille uyarır.izleyen gün,Giresunda adet olduğu üzere Giresun limanından fındık yükleyerek sezonun ilk nakliyesini yapacak olan gemi seferi için tören düzenlenmiştir.O yıl ilk seferi düzenlenen Eşref Beyin fabrikasının ürünüdür.Tören bittikten sonra Eşref Bey Hakkıyı da yanına alarak lokantaya gider yemek yerler , ardından fabrikaya dönerler.Ofiste sohbet esnasında Hakkı Eşref Beyden tabancasını çok beğendiğini , görmek istediğini söyler.Eşref Beyde tabancasını verir , akabinde , Hakkı orada Eşref Beyi kendi silahı ile vurur.Vurulduktan sonra Camlı sokakta yer alan fabrikasından çıkar , geçmekte olan otel sahibi Talat Beye Hakkı beni vurdu Talat der.Hemen ardından çevredeki eşrafla birlikte Eşref Bey hastaneye kaldırılır.Ancak iki sat geçmeden vefat eder. Hakkı yakalanır cezaevine götürülür ; ancak Hakkı daha varmadan Eşref Beyin vurulduğunun haberi cezaevinde duyulmuştur.içeri girdikten birkaç dakika sonra orada bulunan bir mahkum mangal demirini Hakkının sırtına saplayarak yaralar.Cezaevinde iki ay yatan Hakkı , Cumhuriyetin kuruluşunun 10.yıl münasebetiyle çıkarılan af kanunundan yararlanarak serbest kalır ve izini kaybettirir. Eşref Beyin vefatından çok kısa bir süre sonra kendisini sevenlerin önce maniler şeklinde yazdığı ve söylediği dizeler yine kısa bir süre sonra yakılan türküye dönüşür..
Sözleri anonim olan türkü , kemençe ile ilk kez Picoğlu Osman tarafından seslendirilmiştir.O günden itibaren Eşref türküsü halkın hüzünlenerek dinlediği, söylediği bir türkü haline gelmiş gerek TRTnin gerekse müzik yayınlayan diğer kuruluşların repertuarına girmiş , çeşitli ses sanatçıları tarafından icra edilmeye başlanmıştır.
Bilgi Kaynağı : Ruhniyaz Karaibrahim
Doğum yılı 1927 , Eşref Gedikalinin ağabeyi
Murat Gedikalinin kızı.
1901-1946 yılları arasında yaşamış göreleli kemençe virtiözüdür. trt repertuvarına girmiş bir kaç şarkısıda vardır. lakabının picoğlu olması babası olmayışından değil ustasının kimseye öğretmediği kemençe havasını bir düğünde çalması nedeniye kendisine picoğlu sana herşeyi öğrettim bunudamı çalacaktın demesi nedeniyle bu lakapla anılmaktadır. bazı yerlerde piçoğlu olarak yazılmakta ise de görele ve civar bölgesinin ağız yapısı nedeniyle yörede picoğlu olarak bilinmektedir. taş plaklarının kapağında da picoğlu osman yazmaktadır.
telekomun 24 ay abonelik taahhüdünde bulunan müşterilerine bedava verip, taahhütnameden döndüldüğü takdirde piyasadakinin iki katı fiyat biçtiği cihazat.
1965-1969 yılları arasında Adalet Partisi listesinden Antalya milletvekilliği de yapmış, makara kukara, yaşasada görseydik denilecek bir tip. Asıl adı Osman Zeki Yüksel'dir. milliyetçi cenahın pek sevdiği zatı muhteremdir.
meclise sürekli kravatsız gitmesi nedeniyle genel kurula girişi yasaklanınca kravatı beline takıp genel kurula girer. meclis başkanı kravatını takması yönünde kendisini uyarınca ''Kanunda nereye takılacağı belli değil. istediğim gibi takarım'' diyerek yarmıştır.
14 Nisan 1865'te ABD başkanı Abraham Lincoln'e Washington'daki Ford's Theatre'da suikast düzenleyen ABD'li tiyatro oyuncusudur. Lincoln kafasının arkasından tek kurşun darbesi alıp ertesi sabah öldü ve suikast sonucu ölen ilk ABD başkanı olarak tarihe geçti.
abraham lincoln'u vurduktan 12 gun sonra virginia'da bir ciftlikte kuzeyli askerler tarafindan kistirilmis, cikan catismada vurulmus ve olmustur.
kennedy suikastı zanlısı lee harvey oswald ile arasındaki benzerlikler dikkate değerdir.
-ilköğretim öğrencisi özenle ve itinayla seçilir.
-ışıkevlerle olan rabıtasını ailesi dışında kimsenin bilmemesi yönünde telkinler verilir.
-ışıkevlerde belli bir kıvama gelinceye kadar eğitilir.
-başka bir isim altında anafene kaydedilir.
-öğrenci askeri lise sınavını kazanacak şekilde hazırlanır.
-asker olmak istemeyen çocuk üzerinde duygu sömürüleri yapılır.
-askeri lise sınavlarına başvurulur.
-sınav kazanılınca başı kapalı annenin açık fotoğraf çektirmesi için ikna ayinleri düzenlenir.
-askeri liseye kayıt yaptırılır.
-öğrencilik hayatı boyunca görüşmelere gizlilik içerisinde devam edilir.
-olay nihayete erer ve şahıs fetullahçı teğmen olarak orduya katılır.
-öğrencilik hayatı veya subaylık döneminde mızıkçılık yapıp artık sizinle görüşmek istemiyorum diyen kişi bizimle olan bağlantını sızdırırız diye tehdit edilmek suretiyle sadakati devam ettirilir.
1970lerin ortasında küçük bir işletme olarak kurulan ve hükümetlerle uyumlu çalışmaları neticesinde hemen her krizden büyüyerek çıkıp, günümüzde türk patent enstitüsü tarafından belirlenen sektör sınıflarının neredeyse 45indede faaliyet gösteren türk-amerikan şirketidir. en güçlü olduğu sektörler medya, eğitim, finans, sağlık kollarıdır. ticaret kanununda numerus clausus olarak belirtilen ticaret şirketlerinden hiçbirinin yapılanması ile oryantasyon arzetmez. nevi şahsına münhasır bir yapılanması vardır.
kendinden önceki devir naiplik devri, sonraki dönem edward devri olarak bilinen; amcası 4. William ölümü üzerine, 18 yaşında tahta çıkarak, 20 Haziran 1837-22 Ocak 1901 yıllarında tahtta bulunmuş en uzun süre hükümdalık * yapmış tutuculuğu ile meşhur aynı zamanda en çok sevilen ingiltere kraliçesidir. 1840 yılında kuzeni prens albert ile evlenmiş ve 9 çocuk sahibi olmuştur. siyasi hayatta aktif rol almıştır. prens albertin 1861 ölmesiyle ömrünün geri kalanını siyahlar giyerek yas içinde geçirmiştir. 9 çocuğundan 8ini diğer avrupa ülkesi hanedanları ile evlendirmesi nedeniyle günümüzde dahi bir çok avrupa monarşileri kendi soyundan gelmektedir.
dönemi britanya imparatorluğunun zirvesi ve sanayii devriminin yükselişi olarak kabul edilir. saltanatındaki en önemli olay osmanlı ile beraber ruslara karşı yaptığı kırım savaşıdır. mina urgan kendisinin kavramsal olarak çelişik ve çatışık olmasının dönemin sosyo ekonomik hayatına sirayet ettiğini söyler. özellikle cinsel konulara karşı tahammülsüzlüğü ile bilinmektedir.
Bakanlar Kurulu kararı, Cumhurbaşkanının tevcihi ile Türkiye Cumhuriyeti ile mensup olduğu devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini ve milletlerin birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayan ülkelerin devlet başkanlarına verilir.
19. yy'da kuzey kutup dairesinde kaybolan bir ingiliz ticaret gemisi amerikalı balıkçılar tarafından bulunur. kongre gemiyi ingiltereye geri yollar ve gemi parçalanmak üzere kızağa çekildiğinde kraliçe victoria kerestelerinden iki masa yaptırır. masalardan biri buckingham palace'ta diğeri ise beyaz sarayda oval ofiste başkanın çalışma masası olarak kullanılmaktadır.
iühf idari yapılanması içerisinde yeralması gerektiğini düşündüğüm iühf ders notlarını basıp yayımlayan * fotokopicidir. şu sıralar azim fotokopi tahtını sallamakla beraber iühf öğrencileri için cam simidi olmaya devam etmektedir. **
darbenin yapılmak istendiği toplumun demokrasi bilincine göre klasik ve postmodern ve döte giren olarak üçe ayrılır ayrılır.
klasik darbe:
- demokrasi kültürünün gelişmediği toplumlarda denemeleri yapılmalıdır, zira pek bir direnişle karşılaşılmaz.
- borsanın zarar görmemesi için cuma akşamı seçilir.
- devlet kanalında afilli bir bildiri okunur.
- siyasi partiler ve parlamento lağvedilir.
- kanunlar rafa kaldırılır.
- darbeyi yapan kişinin bütün sözleri kanun hükmündedir
- ülkeye giriş çıkışlar yasaklanır.
- banka hesapları bloke edilir.
- sokağa çıkma yasağı getirilir.
- fidan gibi gençler darağaçlarına yollanır.
(bkz: 27 mayıs 1960)
(bkz: 12 eylül 1980)
postmodern darbe:
- demokrasi bilincinin gelişmekte olduğu toplumlarda yönetime fiilen elkoyma cesaretini gösteremeyenlerin başvurması gereken yöntemdir.
- medya üzerinden mevcut iktidara karşı karalama kampanyası başlatılır.
- üniversite ulemasından fetvalar alınır.
- toplum kamplara bölünür.
- iş ve sanat camiasından gerekli destek alınır.
- rejime yönelik suni tehlikeler üretilir.
- yargıç ve savcılara brifing verilir.
- bu baskılara dayanamayan hükümet düşürülür.
- son aşama kukla bir hükümet kurulur onun üzerinden yapılmak istenen herşey hayata geçirilir.
(bkz: 28 şubat süreci)
döte giren darbe:
- yüksek demokrasi bilincine vakıf toplumlarda yapılmak istenen darbedir.
- denemeye kalkan çengi yapıp oynatılır.
(bkz: ispanya)