maçkaspor göztepe maçında tribünde açılan efsane pankart.
rivayete göre maçkaspor başkanı ragıp tarık aydoğan 400 biletli taraftar olmadığı takdirde tribünleri taraftara açmıyormuş. taraftarda göztepe maçında bir kereliğine 400 kişilik tribünü doldurmuşlar. bu pankartı tribüne asıp maç daha başlamadan stattan ayrılmışlar. bu maç maçkaspor da sonun başlangıcı olmuş. 6 tane yedikleri göztepeden sonra takım dağılmış deplasmana gidemez olmuşlar haliye 3. lig takımı olmuşlar. aydoğan ise takımın sponsorluktan alınan paralarını cukkalayıp kaçmış. o zaman kamera vs olmadığı için kaynak foto gösteremiyorum. bu olayların hepsini o zamanın tribün lideri faik avni abimden dinledim. ben ona güveniyorum ne dediyse doğru çıktı. o yalan söylemez.
* 2 kardeşiz. Küçükken top yüzünden çok kavga ederdik. Yine bir gün aynı konu yüzünden tartışırken annem kavgayı sonlandırmak için topu ortadan kesip kafalarımıza geçirdi. Kavga bitti mi peki? Hayır. "Neden siboplu tarafı onda kaldı?" sorusuyla kaldığı yerden devam etti.
* Bir alkış da yazı yazan fare resmindeki fareyi kahverengiye boyamasını istediği halde kırmızıya boyayan öğrencisine; " Sen hiç kırmızı fare gördün mü?" diye soran öğretmenine; "Sen hiç yazı yazan fare gördün mü?" diye cevap veren çokbilmiş öğrenciye gelsin.
* "Elma yersen güzel kız olursun" dedim, "Sen neden yemedin hiç hala?" dedi. Ya gözleri bozuk ya da huysuz bu kız.
* Eşcinsel olduğunu bildiğimiz iş arkadaşım kaleci olmak isteyince reddetmeye utandığımız için kabul ettik, ilk maçında penaltı kurtarıp harika oynayınca dostumuz oldu, ikinci maçında kendisine i.ne diyen rakip oyuncuya döner tekme, ikinciye kafayı gömünceyse dünya ahiret abimiz...
* Yeşil ışık yandığı halde ilerlemeyen arabaya çalınan kornaların arasından, "Bundan daha yeşili yok, hepsi bu. Yürü artık be kadın!" diye bağıran adamın isyanına hala gülümsüyorum.
* Yeğenim annesine olan sevgisini belirtmeye çalışıyor:" Dünyanın bütün anneleri senden bile çirkin."
* Gece yarısı odama gelerek "Baba sen korkmuşundur, beraber uyuyalım" diyen yedi yaşında, korkusuz bir prensesim var.
* Arkamdan koşarak gelen devasa köpeği görmemle, poşetleri atıp benim de koşmam normal. Köpek beni geçmeseydi tabi...
* Asıl mutluluk; yataktan işe geç kaldığınızı anlayıp aceleyle lavaboya koştururken, günlerden pazar olduğunu hatırlamakmış.
* Zayıflama şortumun içine giremiyorum.
* Oğluma, üç elmanın dört kişi arasında nasıl bölüşüleceğini sorduğumda aldığım cevap ''Birini öldürürüz'' olmamalıydı.
* Parmak iziyle açılan telefonumu rahat rahat ortalıkta bırakıyordum. Ta ki ben uyurken annem parmak izimle telefonumu açıp karıştırana kadar...
* Bir hışım taksiye bindim. "Acil Söğütözü'ne gidelim" dedim. Arabayı çalıştırdı gitmeye başladı. Şöyle bir yandan bana baktı. Sağa yanaşıp frene bastı. "Siz kimsiniz beyefendi?"dedi. "Ne önemi var kardeşim, yürür müsün!" dedim. "Hem arabama biniyorsun, hem de sana ne diyorsun" diye yanıt verdi. "Her bindiğimiz taksiye izahat mı vereceğim kardeşim?" dedim". "Ne taksisi kardeşim. Her sarı araba taksi mi?" diye cevap verdi. Gözlerim açıldı. Sessizce "Özür dilerim beyefendi, ben taksi sanmıştım" dedim. indim. Arkadan bir taksi çevirdim. Ama üzerinde taksi yazıyor mu diye iyice bakıp emin olduktan sonra bindim. Kısık bir sesle "Acil Söğütözü" diyebildim.
* Akşam iş çıkışı servisteyiz. Kuruma başlayalı 3 hafta olan izmirli bir arkadaş şoförün yan koltuğunda oturmuş oradan buradan konuşuyor derken laf trafiğe geliyor ve arkadaşımız gayet kibar üslubu ile "Ankaralılar gerçekten çok kabalar ve ağızları oldukça bozuk" anlamında bir cümle kuruyor. Recep ivedik kıvamındaki şoförümüz de gayet kibar bir ses tonu ile itiraz ediyor: "Allah Allah hangi .mına koyduğum söylüyor ki onu?" Sonrası derin bir sessizlik...
* "Oğlum ödevinin bu kısmını neden yapmadın?" diye çıkışıyorum, açık sözlü doğrucu öğrencim cevap veriyor: "Öğretmenim annem orasını anlayamadı, yapamadı..."
* Boynuma doladığım şal için "Ne güzel kıvırmışsın öyle, aynı açmaya benzemiş" diyen iş arkadaşı; candır, son bir haftadır açtır, diyet nedeniyle halüsünasyonlara açıktır.
* Kemandan ilk paramı da kazandım. Babam çalmamam karşılığında para teklif etti. Bu işte geleceğim çoook parlak görünüyor.
* Baban ne iş yapıyor oğlum?" diye sordum. "Çocuk çıkartma doktoru." dedi. Tabi canım, jinekolog da neymiş.
* Ofisimizi temizleyen ablamız yerleri o kadar sulu bırakıyor ki mikropları silerek değil boğarak öldürdüğünü düşünüyorum.
* Bu aralar birçok akrabamız Rus ve Ukraynalı kadınlarla evleniyorlar. Son olarak kuzenim Sırbistan'dan kız kaçırdı. Hayırlı olsuna gittiğimizde yengemden gelen yorum bizi kopardı: ''E artık gelinlerimize bir kilise yaptırmanın zamanı geldi.''
Zevkle oynadıĞıMız subway surfers in nasıl meydana geldigini biliyor muydunuz? programlamacı olan bir babanın oglu grafitiyle ilgilenmekteydi ve ailesi bu durumdan hiç hoşlanmamaktaydı. cünkü bunun ogullarının başına iş acıcaklarını biliyorlardı. ama cocuk onları umursamıyordu. bir gün cocuk bir tren istasyonunun karşısında bina bulur gayet uygun oldugunu düşünür. cantasından spreylerini cıkarırken binanın güvenligi cocuga dogru koşmaya başlar napıyorsun orda! cabuk gel buraya! diyerek bagırmaya başlar. cocuk koşar ve karşıdan gelen trenin altında kalır. babası hatıra olarak böyle bir oyun yapar. oyunda şehir şehir dolaşıyor olmamızın sebebi cocugun en büyük hayalinin dünyayı gezmek olduguydu. bunu biliyormuydunuz? bilmiyordunuz cünkü ben uydurdum ama iyi uydurdum dimi bari okuyun 2 saattir yazıyorum.
sıra beklerken arkamda duran yaşlı bi amca dikkatimi çekti. sıra bana geldiğinde daha fazla beklemesin diye sırami ona verdim. teşekkür edip cebinden 100 lira bi para çıkarttı zar zor bulmuş uzakta okuyan ogluna göndermek için. ben amcanın yüzündeki buruk çizgilere dalmış ıçim cız ederken bi kalem uzatti bana paranın üstüne kendine iyi bak yazarmisin dedi gülümseyerek. tamam dedim ama ona başka para gider diyemedim.. babalarımızın kıymetini bilelim. onlar cınar ağacı gibidir meyvesi olmasada golgesi yeter...
ben hayatımı ona borçluyum.
9 mart 2009 yılında bir kaza geçirdim. teleferikten düştüm.
altı ay boyunca komada kaldım.
bir gün bakıcı hemşirem radyoyu açtı. justin bieber çalıyordu.
hemen yataktan kalktım ve radyoyu kapattım.
bizim için, 82 helal puanla aldığımız şampiyonluğun simgesi olan 2010-2011 süper lig kupası, tff'nin tarafsızlığının, türk futbolunun adaletinin simgesi olacaktı; her şey olması gerektiği gibi olsaydı eğer.
ama bugün 2010-2011 süper lig kupası tff için namussuzluğun, türk futbolu için yolsuzluğun, fenerbahçe için para ve hırsın, trabzonspor için aniden yaşanılan düşüşün simgesi..
peki kaybeden kim.?
trabzonspor kaybetti, fenerbahçe kaybetti, tff kaybetti, gerçek fenerbahçeliler kaybetti, biz kaybettik en önemlisi türkiye ve türk futbolu kaybetti..
şimdi başta fenerbahçeliler olmak üzere herkese soruyorum,
3 yıl avrupa dan men edilmek ve artık alnında kara bi leke ile tanınacak olmak..
1 kupa için değer miydi ?
aziz yıldırım için değer miydi ki o lekenin en büyük sorumlusunu bugüne kadar başkanlık koltuğuna oturttunuz.
adamlığınızı kaybetmeye değer miydi ki 3 yıldır o kupa bizim hakkımız dediğimizde bizimle dalga geçtiniz..
ulan adam sizin samimiyetinize güvenmiş, siz hemen istismar edin amk.
şak lan şaka. bence adamın aran kazanı var amk. yoksa yüzbinlerce kişiye numara verilmez . biz de eskiden köprü altlarına yazardık spreyle. millet arardı iki muhabbet falan ederdik kontör akardı. ehehehe. çok zekiydik lan. kesin ileride vali falan olurum ben mk. *
biliyorsunuz teyyib yurt dışı gezisine çıktı,
perşembe gününe kadar da dönmeyecek. biz de
bu süreden yararlanarak türkiyeyi elele vererek
başka bir yere taşısak ya ? böylece geri
döndüğünde bizi bulamayacak, rahat edeceğiz.
hem sorun çıkarıp duran tüm komşularımızdan da
kurtulacağız..
benim fikrim şöyle; bu gece saat 21.00 gibi
herkes bir omuz verecek, ülkeyi akdeniz
üzerinden yavaşça cebelitarık boğazından
geçireceğiz. sonra panama kanalı üzerinden
geçirerek and dağlarının arkasına saklayacağız..
baktık ki, gördü ( adamın boyu 1.85 beyler,
ayaklarının üzerinde hafifçe yükselse bizi görür )
bu sefer o geleseye kadar başka yere taşırız..
not: aranızdan "lan cebelitarıktan, panama
kanalından nasıl geçirçez koca ülkeyi, sığmaz ki
olm" dediğinizi duyar gibi oluyorum, hayatınızda
hiç yatak, büyük sunta taşımadınız mı lan siz ?
yüklenip dik duruma getirip öyle geçireceğiz...
yorumlarınızı bekliyorum
edit :
1. bazı panpalarımın cebelitarıktan geçerken
hatay ilinin zarar görmemesi için önerileri var,
dikkate alınacak..
2. kıçtan takma renault marka motor takılması
önerisi var, değerlendirilebilir..
3. "100 yıllık ülke, çizilmesin sağı solu" diyenler
için de önlemler alındı.. ( geyik nakliyat
anbarından eşya sardıkları eski yün
battaniyelerden aldım, sararız hiç bişi olmaz )
yemek yaparken inanılmaz bir tespitte bulundum .
harry potter serisini okuyan ya da izleyen bilir.
lord voldemort ruhunun parçalarını bölüp bir nesneye gömüyordu.
ölümsüz olabilmek için.
bu nesnelere \'hortkuluk\' deniyordu.
yemek yaparken candan erçetin dinliyordum . şarkının sözleri şöyle ;
parçalandım
ve her bir parçam ayrı yere bıraktım
birini açık denizlerin en derin yerine attım
kürek çektim, uzaklaştım, dönüp arkama bakmadım bile
birini yüksek dağların zirvesine çıkardım
hiç kimse kurtarmasın, kurda kuşa yem olsun diye
birini hiç unutmadığım o küçük şehirde bıraktım
dönemedim, kimbilir, belki dönsem de bulamazdım
görüldüğü gibi candan erçetin\'in de 3 tane hortkuluğu varmış .
rowling , kitabı yazarken candan erçetin\'den esinlenmiş olabilir.
bizim ülkenin lord voldemort\'u candan erçetin\'dir.
beyler mecidiyeköyde kuyruğa girdik otobüs bekliyoruz. otobüs yanaştı herkes sırayla binmeye başlayacak, kokoş 35-43 yaşlarında bi karı sıranın önüne girdi 'hooop sırayı bozma' uyarılarına aldırış etmeden otobüse bindi. sonra ayakta kalanlar bunla tartışmaya başladı 'biz niye sıra bekledik bi sen mi akıllısın. kadın olmasan ağzını burnunu kırarım' gibisinden sözlere 'siz mi aknil bastınız benim yerime' diye cevap verince oturmama rağmen benim tepem attı sanki bizim akbilleri kendi basmış kevaşe. neyse ben ayaktaki adam konuşurken lafını kestim 'abi bence sen haksızsın' deyip tüm otobüsü karşıma aldım sonra 'abi özürlüye hiç mi saygınız yok ya? baksanıza abla bildiğin beyin özürlü başka bi insan bu olaya akbil mi bastınız diye yaklaşabilir mi' dedim. millet güldü karı bozuldu. döndü 'ne diyosun sen huur çocuğu' dedi bağırarak bende istifimi bozmadan 'bakın şimdide beni oğlu sanıyor' dememle otobüste ayakta adam kalmadı gül öl biz işte buda böyle bir anımdır..
sıcakta eminönü meydanında dolanırken
çiçekçilerin orda bi bidon gördüm başladım
başımdan aşağı suyu dökmeye... döktükçe
döküyorum ferahlıyorum ohhhh diye
bağırıyorum.. kendini yakacak protestocu sandılar beni amk.. bağıra çağıra kaçtılar.. polis geldi yapma etme kardeşim diye kameraları gören babacan bi kurnaz zorla cebime para soktu sarıldı falan.. saydım 450 lira.. insan önce bi koklar amk.. ahahah
1. verdiğim ibretlik ayarı anlatıyorum piçler ,
bindim otobüse gidiyoruz amk otobüs durdu bi
kadın bindi tek ayakta da bu var yaşı 60 felan
geldi dibimde duruyor bare yer veriyim dedim
tam kalkacağım sırada, kadın sesli sesli insan bi
yer verir nasıl genç bunlar felan dedi
bana mı güvenip bindin teyze şikayetçiysen in boş
otobüse bin. zorla bin mi dedik gördün yer
olmadığını dedim
biraz kızardı bozardı felan tuttu bu sefer ben
emekli öğretmenim benimle nasıl böyle
konuşursun yeni nesil böyle terbiyesiz felan dedi
bende yeni nesil sizin eserinizdir hocam dedim bu
göt oldu sonra otobüstekiler alkış kıyamet beni
omuzlarına aldılar 10.yıl marşı eşliğinde evime
kadar omuzlar da götürdüler. bu da böyle bi
anımdır.
dün güzel bi hava var neyse yerde bi karınca
ufak bi şeker parçasını yüklenmiş gitti fazla değil
6-7 metre ilerde yuvasına girdi tekrar geldi
Sikimin kurnazı yere küp şeker bıraktım geldi bu
lavuk kaldırmaya çalıştı baktı kaldıramıyorum
diğer karıncaları çagırmaya gitti yuvaya sonra
giderken şekeri aldım ordan kalabalık 15-20
karınca şekerin olduğu yere dogru ilerlerken
öndende bizim karınca bi baktı şeker yok lan amına
kodumun götü bizi mi atlatıyon amk sahtekarı la
olm harbi burdaydı lan hay amk diye bi tartışma
yaşandı aralarında sanırım.