4,5 milyar senelik evren yolculuğunda üç beş karbon, oksijen ve hidrojenden meydana gelen basit organizmanın bile bu yaratıklardan daha işlevli ve yararlı olduğunu belirten söz öbeği. evet arkadaşlar şimdi mantıklı düşündüğümüz zaman gerçekler apaçık ortada. bu organizmalar bir bakteri kadar bile gerekli değildir. bakteri bile yeri geldiğinde elini taşın altına koyar bir yoğurt falan yapar. ancak bunların tek işlevi kaçak elektrik kullanmak, puşi denen bez parçasıyla yüzlerini örtüp her boku yiyebileceğini zannedip eylem yapıp sağı solu taşlamak. devletten burs vee yardım alıp her fırsatta devleti kötülemek, ensest ilişkiye girip töre cinayeti işlemek, kaçakçılık ve torbacılık yapmak, sürekli olarak devlet bize bokmir diye zırlamak. hayır nerden buluyorlar bu yüzsüzlüğü anlamak mümkün değil. galiba saruman çok yüz veriyo bunlara. gandalfa söylicem o olacak herkes ayağını denk alsın. gandalfı yedirtmeyiz.
bir ülkenin üçüncü sınıf olduğunun açıkça delilidir. büyük ülke diyoruz falan ya. arkadaş ben buna hangi tarafımla gülsem şaşırıyorum ya * . dünyanın bütün müreffeh devletleri 20. yy da şehirlerin planlamasını yapmış, altyapısını tamamlamış, metro sistemlerini oturtmuş, şehirlerin sembolü meydanlar inşa etmiş, geniş parklar yeşil alanlar, kütüphaneler, spor kompleksleri, sosyal alanlar inşa etmiş. sokaklar matematik defteri gibi düzenli, caddeler parıl parıl parlıyor. bir de bizim şehirlere bak. planlamayı geçtim zaten planlama bu ülkede mantar gibi dikilen apartmanlardan sonra aralara asfalt çekmek ve sonra doğal gaz getirmek için asfaltı delerek yolun ağzına etmekten ibaret. zaten ilk yağmurda sel basacaktır drenaj sistemi yapılmadığı için. arada patlayan kanalizasyon kapaklarından fışkıran sular halkımıza fışkiye keyfi sunmak için düşünülmüştür.
kalan boş yere ise * cami yapılır.hala boş yer varsa iki salıncak, kaydırak bir de teyzeler spor yapsın diye son yılların modası spor aletleri konur. mahalledeki gubuzoğulları apartmanı altına süpermarketten hallice gubuz avm ruhsatı verildiyse sosyal belediyecilik her yönüyle tamamlanmıştır artık.
asfalt ve kaldırım mevzusuna geri dönecek olursak iki gün önce dökülen yepyeni asfaltı doğal gaz için delik deşik eden belediyeye şahit oldu bu gözler. bu devirde asfalt dökmeyi bir lütuf sayan belediyeler var. bir de bunu panolardan duyuruyorlar.insanın kafası hakkaten almıyor. hele anadoluda asfalt tesisi açılan ilçe belediye başkanındaki gurur aya ayak basan adamda bile yok*
yollarda sürekli bir inşaat var ortalığı toz toprak bok götürüyor. bu yüzden trafik kilitleniyor çoğu zaman. zaten kağnı yolu şeklindeki caddedeki iki insanın yan yana zorlukla geçebildiği kaldırıma parke taş döşedin mi senden kralı yok.
velhasılı kelam çok komik bir ülkede yaşıyoruz en azından mizah anlayışımız var.
Émilie Simon un beşinci stüdyo albümü. parça listesi:
1."Mon Chevalier"
2."I Call It Loves"
3."Holy Pool of Memories"
4."Something More"
5."Bel Amour"
6."Franky's Princess"
7."Sous les Étoiles"
8."Les Amants du Même Jour"
9."Walking with You"
10."Jetaimejetaimejetaime
hepsi birbirinden güzel dinlenesi parçalardan oluşuyor. fransızcaya bir kez daha aşık olma sebebim. ingilizce parçalarda hafif bir aksan sorunu olsa da bu şarkıyı daha tatlı hale getirmiş diyebiliriz. aynı zamanda la délicatesse filminde soundtrack olarak kullanılmıştır parçalar. başrolde amélie filminden tanıdığımız audrey tautou var.
seraminidaz enzim eksikliği sonucu meydana gelen otosomal resesif bir hastalıktır. ağrılı eklem bozuklukları oluşur. deri altı nodüller, dokularda granülomlar görülür. erken yaşta ölüm sonuçlanır
alfa galaktozidaz enzim eksikliği sonucu meydana gelen Xe bağlı resesif lizozomal depo hastalığıdır. böbrek ve kalp yetmezliği var. kırmızı-mor deri döküntüleri görülür. alt ekstremitelerde ağrı ile seyreder.
türkiye de her köşe başına bir tane düşen rock gruplarıdır. tanımdan da anlaşılacağı üzere bugüne kadar bir sike yaradıkları görülmemiştir. geneli de zaten ya cover facialarına imza atar, ya da abuk subuk sözlerle örülü, yabancı müziklerden araklama bir soundla bir şeyler yapmaya çalışır. ha istisnalar var mıdır vardır elbet.
ama kim ne derse desen bu adamları seviyorum amk. evet dinliyorum da itiraf ediyorum. çevremde her biri sanki müzik prodüktörü, rock bilimleri profesörü s.k kafalılara göre saçma, anlamsız ve gürültü diye nitelense de seviyorum işte. her zaman dream tv den duman, şebnem ferah grup zkmye dinlemek, endüstriyel rockın esiri olmak zorunda mıyız lan biz. her ritm de bir anlam, her sözde bir gönderme bulmak; bize iç dünyamızı anlatıyor, tarifi imkansız duyguların dışa vurum denizinde kayboldum demek; her şarkıda sistemde başkaldırmak?! zorunda mıyız lan biz. evet belki beceremiyorlar, yapamıyolar, sesleri de b.k gibi belki ama en azından cesaret ediyolar. bence amatör ruhla yaılan her şey çok daha samimi, gerçek ve güzel. şarkıları satmak için dinletmek için yapıyorlar. hiç birimiz saçmaladık mı lan bu hayatta özgürce saçmalamak da yassah. anlamsızca bağıra çağıra saçma sapan şarkılar söylemek de mi yassah! yeminle elim ayağım titriyor sizin gibi sik kafalılar yüzünden.
meclis komisyonunda 1 yıl geriye çekilmesi tartışılan konudur.
hiç bir bilimsel rapora, temele dayanmayan, uzmanları danışmaktan çok eğitimden, çocuk gelişiminden, pedagolojiden zerre anlamayan insanlar tarafından gelecek nesillerin hayatını tamamen değiştirecek kararların masa başında alınmasıdır.
neye hizmet yapıldığını anlamak güçtür. kızları erken evlendirerek eve kapatmak olabilir mi acaba?!
kabağın bile iki ayda yetiştiği düşünülürse iki günlük çalışmayla nasıl bir eğitim reformu yapılır?
yaşatmazlar bizi artık buralarda
kaçma vakti gelince başka diyarlara
ister miydin ölürken bir şişe votka
çevrende kimse olmadan yalnız başına,
bir şişe votka
iyi gelir yarama
bir şişe votka
bıktım bu şehirden hergün kavga hergün bela
durmak için sebep yok eğer bakmazsan arkana
tepemdeyken güneş daha güzel bu manzara
şişeler daha anlamlı altından bakınca
biri ege bölgesinin incisi izmir, diğeri çukurovanın kalbi adana nın karşılaştırması. vs nin b.kunu çıkarmak için en uygun başlık. hadi pamuk eller klavyeye, entryler kasılsın, efele, yörükler kapışsın, iyi olan kazansın, eksi basanın aaaan...
şaka bir yana izmir de doğmuş büyümüş üniversiteyi adana da okuyan biri olarak sürekli yaptığım karşılaştırmadır. adana izmir in olmamış hali diye düşünürken bazen, kebabı dürüm yaptığımda nöronlar tersten işliyor sanki.
içi kötülüklerle dolu müslümanı anlatan vecize. kilisede bahçesinde bir dayının dinci gözüküp milleti aldatan yobazlara ithamı. duyduğum en yaratıcı sözlerden biri.
not: kendi görüşüm değil, sadece aktarıyorum.
http://www.haberjet.com/N...Detail.aspx?NewsID=796144 linkinden ulaşılabilecek haberdir. masum insanları katlederek, bombalarla havaya uçurarak, eğitim için gelen öğretmenleri, şifa dağıtmak için imkansızlıklar içinde çalışan doktorları kaçırarak, yol getirmek için çalışanları kaçırıp, iş makinelerini yakarak, haklı davanızı başarı ile savundunuz. helal olsun...
times gazetesinin suriye ye askeri müdahale konusunda türkiye ye gaz veren metinler düzdüğü yazısıdır. aşağıdaki linkten okunabilir:
http://http://dunya.milliyet.com....2011/1425384/default.htm
başbakan ve yaptıklarına methiyeler düzülmüş, türkiye nin bölgesinde lider olma çalışmalarından övgüyle bahsedilmiş, türk ordusunu pohpohlayan bir kaç satırdan sonra suriyede ki belayı ancak türkiye nin ortadan kaldırabileceğini yazmışlar. biz de yedik canım. pis emelleri için suriye bataklığına bizi sürüp iki komşu ülkeyi iran-ırak savaşında olanlar gibi karşı karşıya getirecekler. hadi canım başka kapıya.
bu sene 31. geleneksel otuzbirler yaylası otuzbirciler festivali 31 mayıs tarihinde 31 ilin katılımıyla gerçekleşmiştir. geleneksel delikli banyo sabunu, kayganlaştırıcılar ve diğer kategorilerde mamüller 31 ayrı standda sergilenmiştir. 31 bin dolayında katılımcının olduğu şenlikte her sene olduğu gibi bu senede bayan katılımcının olmaması gözlerden kaçmadı. en uzağa, en hızlı ve en geç dallarında düzenlenen müsabakalarda yarışan katılımcılardan başarılı olanlara ödülleri olan bir senelik brazzers şifresi, festivalin onur konuğu hatay su ve kanalizasyon idaresi müdürü tarafından verilirken, müdür bey yaptığı konuşmada her bekar erkeğin ihtiyacını gidermesinin zaruriyet olduğunu ancak bu işlem sırasında ve sonrasında fazla su tüketilmemesi konusunda bilinçli olunması hakkında tavsiyelerde bulundu. konuşmasının sonunu "maalesef aranızdan erken ayrılmak zorundayım çünkü bir telefon geldi; başkanım koş yetiş borular insan eşey hücreleri yüzünden yapış yapış tıkandı. kanalizasyonlar taştı" şeklinde diyerek bitirdi. ardından çıkan organizasyon sponsorlarından hacı şakir sabun departmanı müdürü ali otuzbiroğlu delikli hacışakir sabunu üretme konusunda arge çalışmalarının son hızla devam ettiğini ancak türk erkeğinin kalinligini tam olarak saptayamadıklarindan ilerleme kaydedemediklerini itiraf etti. yahu kardeşim anket yapıyoruz sanırsın hepsinin ki meşe tomruğu haliyle delik çapına karar veremedik diyerek platformdan indi. festivale her sene onur konuğu olarak davet edilen jenna jameson un yine gelemeyeceğinin duyurulması katılımcılarda derin üzüntü yaratırken anonsun ardından çıkış noktalarında ücretsiz dağıtılan selpaklarını ve sabunlarını alan vatandaşlar araçlarına binip festival alanını terketti. bazı vatandaşlar ise alanı terketmeyerek jenna buraya bizimkiler havaya diyerek protesto gösterisinde bulundu...
edremit merkezde yer alan 1924 kuruluşlu restaurant. edremit in en eski ve meşhur lokantası olarak bilinir. iç tefrişatı tarihi motiflerle bezenmiştir ve yiyecekler ile ayran nostaljik kaplarda gelir. yemekler parmak ısırtacak lezzette olmasa bile gayet lezzetlidir. tek olumsuz yanı ise tüm körfezde* hattta türkiye nin çoğu turistik beldesinde görülen turist skme odaklı fiyat politikasıdır.karnınızı iyice doyurduktan sonra bir bardak çayınızı içerseniz ve kol gibi hesabı ödemek için garsona seslenirsiniz.
hayatında aradığı huzuru sözlükte bulan insan hissiyatıdır. yoksa sözlükte huzur var yok bilemem. kişisel bir entry olacak o yüzden söylediklerim sizin şeyinizde ve ya değil umrumda değil açıkçası. benim sözlükle tanışmam hayatımda güzel bir gelişmenin başlangıcı oldu. bunun öyküsünü anlatacağım. sözlüğü ilk olarak google sonuc sayfaları arasında kesfettim. tabi sonra ekşi, itü gibi diğer büyük sözlükler ve private, kötü, meydan ve diğer üniversite sözlükleri ile birlikte girmediğim sözlük kalmadı. sözlük olayını geç keşfettim ama çabuk benimsedim. eksi haric hepsinde hesaplar actım nerdeyse-ekside sıra gelmiyo arkadas- ardından inci sözlük yıkıp gecti ama gayri ciddi ortam yuzunden fazla isinamadim. ama inci sozluk bu ulkede orgutlu bir kitlenin neleri yapabilecegini gosterdi bu yuzden takdir ederim.
gelelim asıl mevzuya. ben sozluge daha cok telefondan giren bir insanim. bu zamanla bende tutkuya donustu. canim sikildigi anlarda, otobuste, biri kızdıgımda, ders artık beni bogdugunda acar telefonu operadan sozluge girer bir kac baslık okurum. komik olanlarina guler, sosyolojik tespitlere katilir ve cevremden test etmeye baslarim kafamdan. dert kupu yazarlarin yazdiklarini okur, içlenir ve sukrederim bazen. kisaca sozluk benim bu boktan dunyada sigindigim ve fırtınanın bitmesini beklerim. zamanla sozluk bir bagimliliga donustu bende. her gun yazmam ama mutlaka okurum. cunku cep telefonumdan her an ulasabilecegim mesafede. tv izlemek, kitap okumak hatta derse bile gitmekten vazgeciyorum cogu zaman. cunku sozluk nicklerimiz ile bize yeni bir kimlik veriyor ve istedigimiz rolu-gercek hayatla aynı ya da degil- oynama imkanı veriyor. ben bazen troll bazen bir sakirt bazen bir kemalist bazen bir asık bazen de ucuk biri oluyorum. kendimi ya da rolumu ifade etmenin hazzını yasıyorum ve sozlukte huzur buluyorum. bu sözlüğü seviyorum, evet.
insana saniyeler içinde türlü fanteziler kurdurtma yeteneğine sahip olan kızdır. yine bir vize dönemi yazar kişisi ders notlarını tamamlamak için fakülte içinde bulunan fotokopiciye uğradı. fotokopicinin içinde bulunduğu aynı zamanda masa ve sandalyeleri ile dinlenme salonu olarak da kullanılan yere girdiğimde havanın birden ısındığını farketti. ibne fotokopici sabahtan beri durup dinlemeden makineleri çalıştırmış ortalık antalya sahillerine dönmüştü. bir yandan otomatiğe bağlamış şekilde yanındaki elemanla birlikte fotokopi çekiyor bir yandan da yazın parayı hangi rus hatunlarla götüreceğinin muhasebesini yapmakta olduğu yüzünden anlaşılıyordu. ortamda ise klasik sınav dönemi öğrenci profili göze çarpıyordu. çalışmaktan götü sandalyeye entegre olmuş ve bu yüzden de yemiş gibi yürüyen öğrenciler, gözlerinin altı morarmış ve pörtlemiş şekilde dolaşan makyajsız kızlar, hepinizin eline verecem diye ortalıkta olanca ipneliğiyle dolaşan inekler ve sınav falan siklemeyip gezinen boş beleş elemanlar, vs. vs. yani hayat olanca saçmalığı ile akıp rutin sikişlerine devam ederken fotokopi önünde yığılan insan kalabalığı tek parti dönemi ekmek kuyruklarını aşmış, birbirine dayayan öğrenciler fotokopilerini almak yada çektirmek için kızlı erkekli birbirinin üstüne çıkıyorlardı. işte tam o anda göğüs dekolteli bluzu ve ayağında kot pantolonu ile tatlı memeleri olan kıza rastladım. memeleri elbisenin içinde olanca güzelliğiyle bana sanki bana bakmakta ye beni yala beni demekteydi. bir anlık kitlenme ve şaşkınlık sonrası gözlerimi o memelerden ayırıp sahibinin yüzüne çevirdiğimde tanıdık bir sima olduğunun farkına vardım. ancak içimdeki abazan çoktan uçmuş türlü türlü fanteziler kurgularken o elbisenin altındaki karanlık dehlizlerde saklanırken memelerin görünmeyen kısımları ben kaderin talihsizliğinde boğulan sevgili dostum bukowski eheömmm. neyse yine de gözlerimi o memelerden alamıyordum. sınav haftalarında 31 çekip enerji harcamama ve bu enerjiyi sınava çalışma yönünde kullanma prensibim gereğince dolu fişek gezen ufaklık dikelmeye başlamıştı çoktan. bir yandan kamburumu çıkarıp malafatı gizleme telaşındayken yine de memelere bakıp fanteziler kurmaktan kendimi alamıyordum. fantezi fantezi deyep durin adamım ne bu fanteziler diyen ilk kişiye ehheööm. kızı fotokopi makinesine yatırıp domaltarak bağıra bağıra neyse çok derine inmeyelim. içimdeki hayvan ipini koparmış azgın şekilde dolaşırken kendimi tutmak zorundaydım. oysa o an herşeyi sittiredip fakülteyi yakmak isterdim, hatunumu sırtıma alıp dağa kaldırmak, önüme çıkanların hepsinin ağzına yüzüne. ben bu halet-i ruhiye içinde kıvranırken kız işini bitirmiş, çoktan gidiyordu. dur demek istedim bir anda gitmekalburadagitmehayirgitme ne olur sev beni köpeğin olayım kapında yatayım ben o memelere aşık oldum. onlarsız yapamamam ne olur anla beni. ama heyhat kader ağlarını örmüştü bir kere ve ben sesim kısılmıştı bir anda sanki demek istediklerim uzayın sonsuz boşluğuna karışmıştı kulaklarda çınlamadan. gözümde bir damla yaş kalakaldım orada...
tıp ve hukuk fakültelerinde öğretim süresinin yarıyıl değil yıl şeklinde düzenlemesi sonucu 1. sınıfta okuyan çömezleri tanımlamak için kullanılan tabir. örneğin;
-sen kaçsın bakıyım?
-ben mi he ben mi abi. şey döenem 1 abi ehe ehe.
-zuahha ha yarra yediniz olum buraya gelmekle.
çukurova üniversitesi tıp fakültesi biyoistatistik anabilimdalında görevli öğretim üyesidir. tıp dönem 1 medikal enformatik ve biyoistatistik derslerini veriyor.