Facebook üzerinden Ulu Önder Atatürk'e ağza alınmayacak hakaretlerde bulunan, iğrenç ötesi resimler paylaşan facebook grubudur. Şikayet edilerek bir an önce kapatılması gerekmektedir.
(bkz: https://www.facebook.com/...s/ATABOOK/274569785893505)
Vaktinin neredeyse 1 dk sını bile evde harcamak istemeyen çocuktur. Bir de derler ki bilgisayar çıktı efenim çocuklar asosyal oldu. Yok böyle bir şey!! 7/24 sokakta oynayan çocuklar görüyorum. Görmekte yetmiyor duyuyorum. Bir zamandan sonra resmen insanın beynini... Bu çocuklara bol oyunlu günler diliyorum efenim...
tanım : ösym nin öğrencilere verdiği araç gereçleri içine koyduğu kutudur. Kendisi adına kırtasiye kutusu demiştir. Kutu dediysek kartondan kutu. Üzerinde "buradan yırtarak açınız" ifadesi bulunur ki yırtınca değişik bir şey çıkar ortaya.
Araç gereçler :
bir adet pelikan silgi. (silginin kalitesinin arttığı gözden kaçmamalıdır.)
olips mentollü şekere ek olarak 2 adette kent meybon şekerleri.
2 adet fatih marka kalem. (fatih isminden soğumama neden olacak bu gidişle.)
1 adet peçete.
1 adet kalem traş.
sevgilin olmasını istediğin kişiyle rüyada öpüşmek insana tuhaf hisler hissettirir. uyandığında içine bir mutluluk dolar. bitmese denilen rüyalardandır. allah gereçeğini eylesin diyor, tatlı rüyalar diliyorum sözlük.
kar yağarken hissedilen duygulardır. bende bir hüzün yaratır. eskilere götürür. hele kar gece yağıyorsa pencerenin önüne geçip dışarı seyretmek tadından yenmez işte.
asıl başlık askere gidecek erkeklerin facebook iletilerin de çoşması şeklinde olacaktır.
evet efenim son günlerde özellikle dikkatimi çeken hadisedir. askere gidecekler illa bunu bir göze sokma, vurgulama, depresyona girmiş hallerde takılmaya adeta and içmiş gibilerdir. daha askere gitmeden şafak saymaya başlamış olan bu er kişilerin "hayata herşeyin toz pembe değil aslında YEMYEŞiL olduğunu anlamama 4 gün kaldı ..." "o 6 gün sonra asker...." gibi iletileri de oldukça manidardır. askere gitseler de facebook rahatlasa diyor hayırlı teskereler diliyoruz efenim.
"Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak. Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu farkedeceksin. Sokağa fırlayacaksın. Sokaklar da dar gelecek. Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi. Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü. Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin. Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan. "Önemli olan sağlık." "Yaşamak güzel." "Boş ver, her şey unutulur."Sen hiçbirini duymayacaksın. Göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin. Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin.
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin. "Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deselerbaşını kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksın. Yalnız kalmak isteyeceksin. Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak. ikisi de yetmeyecek.
Geçmişi düşüneceksin. Neredeyse dakika dakika. Ama kötüleri atlayarak. Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin. Gittiğin yerlere gitmek. Bu sana hiç iyi gelmeyecek. Ama bile bile yapacaksın. Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın. Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin. Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin. Herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksın. Hiçbir şey oyalamayacak seni. ilaçlara sığınacaksın... Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren.
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek. Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin. Uyumak zor, uyanmak kolay olacak. Sabahı iple çekeceksin. Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin. Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler. Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin.Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek. Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin. Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin... Aramayacağını bile bile...Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek. Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla. Yüreğin burkulacak,canın yanacak. Bir daha sevmemeye yemin edeceksin. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden. Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin. Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin. Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek. Ama bir umut...Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...Bu umut seni gitmekten alıkoyacak. Gel gitler içinde yaşayacaksın. Buna yaşamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye? O halde aşık olabilirsin ..."
bu yazıyı okuduktan sonra demekki aşkın her zaman da ve aynı şekilde var olan sadece kişilerin, çevrenin değiştiği ama duyguların değişmediği aşkın aynı şekilde sonsuza dek var olacağını düşündüm. Teşekkür ederiz Charles Bukowski...
gecenin rahat geçmesi açısından yapılmasında fayda bulunan eylemdir. yoksa gece boyu rüyanda yaparsın. yol yakınken git ve yap!
(bkz: küçük su dökmek)*
selam olsun azizim!
her insanın zamanında yaşadığı duygulara özlem duymasıdır. aşk, sevgi, mutluluk, huzur her şey olabilir.
özlediğim duygular bunlar.....yağmurda ıslanana kadar yürümek,bağıra bağıra şarkı söylemek,kimseyi umursamamak ve bir o kadar herkese değer vermek, durup dururken gülümsemenin içimde yarattığı sıcaklık,insanları sevmenin ve sevilmenin güzelliği...
tartışılagelen sorunlardan biridir. ben görmedim efendim deli gibi aşık olupta karşıdaki kişininde ona karşılık verdiğini. belki de bu yüzden adı aşk. karşılığı olmadığından. insan gider kendini sevmeyen birine vurulur. bu kısır döngü gibi bir şeydir. bol karşılıklı aşklı günler diliyorum efenim hepinize.
tanım: başlık yeterince açıklayıcıdır. para beklenmedik yerden çıkıyor işte.**
borç verdiğini unuttuğun bir arkadaşının paranı getirmesi, cepte bulunan para, bayramda beklediğinden çok alınan harçlık anlık sevinç yaratan hadiselerdir. ama tabi unutmamak gerek parayla saadet olmaz.*
selam olsun azizim!
edit:şu an farkettim başlık beklemediğin yerden çıka gelen paranın yarattığı sevinç olsa daha makbule geçermiş.
sevgilim yok yalnızım diye içlenmeler bir yana olmadığına şükredilecek anlar da oldukça fazladır. misaller;
1. istediğin yere özgürce gidebilirsin sevgili vıdıvıdısı çekmeden.
2. gereksiz yere kavgalarla can sıkma ihtimalin olmayacaktır.
3. sevgilisinden ayrıldığında bunalım takılan arkadaşlarını gördüğünde haline şükredebilirsin.
4. msn, facebook vb. şifrelerini sadece sen bilirsin.
5. senden hesap sormaya çalışacak bir insan yoktur.
daha da çoğaltılabilir.
zannımca doğru olan bir önermedir. aşık olursun, seversin peşinde koşarsın deliler gibi sonunda elde edersine ne olur? tüm o heyecan, büyü bir anda kaybolur yok olur. birbirine kavuşamayanların aşkı her zaman daha değerli olmuştur.ne de olsa vuslat aşkın katilidir.
(bkz: ferhat ile şirin)
(bkz: aslı ile kerem)
sevgili bill amcamız mal varlığını çocuklarına bırakmayacağını açıklamıştır. bill amcamız kendi klasmanındaki milyarderler gibi parayı kendisi ve ailesi için kullanmayacağını "Parayı çocuklarıma vermenin iyi bir fikir olmadığını biliyordum. Bu hem çocuklar hem de toplum için iyi olmazdı" diyerek dile getirmiştir.
bebekken: hatırlamasam da bu nesnenin emzik olduğunu tahmin ediyorum. ya da süt dolu bir biberon. *
çocukken: plastik topum, gözünü çıkardığım bebeğin hurdaya çıkması, artık üzerime olmayan tişörtler.
ergenken: müzik ve oyun cdlerim, sevdiğim bir kaç kitap.
ergenin bir üst modeli*: değer verdiğin adamın beş para etmediğini anlamak**, içinde değerli şeyler barındıran flash bellek, sevdiğim bir arkadaş.
yaşlılık: henüz yaşanmadığı için yorum yapılamıyor.
tanımadığın bir kişiyse anlık bir şok etkisi yaratabilir. ansızın birinin kolunu tutup bişeyler anlatmaya çalışması pek de hoş olmasa gerek. (bkz: tutmadan anlat azizim)
bu gibi kişiler için arabanın kime ait olduğu önemli değildir. yolda görülen lüks bir arabayla sanki kendininmiş gibi sahiplenip fotoğraf çekinebilirler. araba sürerken yandan ve arkadan fotoğraf çektirmek sonrasında kamu oyuyla paylaşmak favori hareketlerindendir. ha birde araba satın aldıklarında yedi cihana duyurup gösteriş yapmak gibi huylara sahiptirler. (bkz: bu çile bitsin artık)
kanal d nin diziler bittikten sonra tekrar yayınlamak koşuluyla insana bıkkınlık vermesidir. hatta bunu da abartıp gece yarı tekrarları ve ileriki günlerde yeniden tekrarlarını vermesiyle insanın ruh sağlığını bozduğu durumdur.
(bkz: ben bu yazıyı kanal d çalışanlarına yazdım)
günümüzde özellikle telefonlar başta olmak üzere gittikçe çoğalan ürünlerdir. günümüzde dokunsal temasın önemini göz önünde bulundurursak yerinde bir olaydır. (bkz: dokunsal temas)
materyalist düşüncenin temeli gibi görünebilir ama inanmamak içinde çok mantıklı sebepler vardır. insan kendi çıkarları doğrultusunda sevebilir veya aşık olabilir.* yani yaşadığı her şey kendi içindir. ben psikolojisi altındadır. birini seviyorsan bunun bir çok nedeni olabilir. yanında mutlu oluyorsundur, kendini iyi hissediyorsundur vs. aslında tüm bunları hissettiğin için seviyorsundur. yani kısacası sadece kendi çıkarların için. bu durumda sevgi ve aşk yoktur diyebilirim. sadece çıkar vardır ve bu her koşulda geçerli olan önermedir. bencil gibi görünsede mantıklı ve tartışmaya açık bir önermedir.
dünyanın şekli şudur budur bilmem nedir zırvalıklarıyla sözlüğün kafasını siken yazılardan biridir. yuvarlaktır işte yuvarlak. ayrıca dönüyor bu meymenetsiz.