daha sonra hesabını veremeyeceği işleri sırf adi zevkler uğruna gerçekleştirmiş rezil insanların içinde bulunduğu lanet bataklıktır. geri dönüşü olmayan yolların ulaştığı hazin sonlar demetidir. her seferinde kendine hayretler edilerlek "nasıl oldu da bunu yapmayı başardım" serzenişleriyle sonlanan eylemdir.
yönetmen: Rodrigo Cortés
başrol oyuncusu: Ryan Reynolds
imdb puanı: 7,0 (8 olabilirdi)
konsept olarak "the exam"a benzettiğim filmdir. izleyenlerin uzun süre aklından çıkmayacaktır.
filmin son 5 dakikasında tutsağın eşi ile yaptığı 1 dakikalık görüşme gözlerimden yaş getirdi. sonrasında telefondan gelen heyecanlı seslerin bir türlü tabutun dışından duyulmadığını fark ettiğimde neredeyse gözlerimden yaşlar boşalacaktı. ayrıca filmi bu kadar beğenmemin sebebi filmin beklenmedik bir sonla hüzünlü bir şekilde bitmiş olmasıdır. ayrıca filmin mutlu sonla bitmemiş olması izleyicinin daha sonraki zamanlarda da filmi düşünmesine sebep oluyor. film izlenip bittikten sonra oyuncuların,yapımcıların isimleri geçerken siz "hayır ya bitmiş olamaz böyle olmamalıydı şu yazıların bitmesini bekleyim mutlaka bir sahne daha vardır" diye düşünürken gerçekten de beklediğiniz sahne gelir: tahtanın üzerine yazılmış 2 kelime : "mark white..." onun devamında telefonun ucundan gelen bir ses "üzgünüm, çok üzgünüm...".
henüz hayattayken" izlenmesi gereken filmlerden birisi kesinlikle.
başlarda "eee ne bu be hep mektup mektup" dediğim ancak kendimi içim buruk bir halde kitabın son sayfasında bulduğum eserdir. dostoyevskinin o soğuk mevsimleri, o günleri, mekanları okuyucunun zihninde bir fullHd film netliğinde canlandırdığı harikulade eseridir.
ilk dinlediğimde beni benden alan şarkıdır. ancak dinlettiğim insanlardan aldığım tepki şu oldu: "almanca kaba yaaaaa nasıl dinliyosun"
dur bir daha dinleyim
bugün çok sevdiğim bir dostumla beraber izlediğimiz onlarca korku filmine bir yenisini daha eklememize vesile olan film.
hiç korkmadan izleyebilen 10 kişiye 10.000$ ödül verileceğinin söylendiği film.
klasik korku filmi ögeleri barındırdığını söylemek gerekli.
ancak bir korku filminde seyircinin ne şekilde korktuğu filmin başarısını gösterir. örneğin filmde bir insanın diğer bir insanı kafasına kazma ile vura vura kanlar fışkırtarak öldürmesi bir korku ögesi değildir dehşet ögesidir, korku ve dehşet karıştırılmamalıdır. bunun yanında sessiz sakin giderken birden müzik şiddetlenip ne olduğu bilinmeyen varlıkların belirmesi, gölgesinin oyuncunun arkasından geçmesi de korku ögesi değildir bu olay bilinmeyen bir şeye karşı insanın doğal olarak ortaya koyduğu reflekstir, korku değildir.
dabbenin bu filminde çokça yabancı korku filmlerine ait ögelere rastladım. kabul ediyorum konu bizim kültürümüze ait ama korku ögelerinin yabancı filmlerden esinlenerek oluşturulmuş olması izleyiciye "çakma" film havası yaşatıyor. ayrıca gördüğüm kadarıyla bazı sahnelerde oyuncuların "rol" yaptığı bariz belliydi sanki "hadi çekin de gidelim işimiz gücümüz var kardeşim" havasındaydı.
ancak şunu söyleyebilirim : filmden çıktığımda şu kelimeyi kullandım: KORKTUM
bazı insanlara yaratıcı lütfetmiştir bu güzel özelliği, bazı kızlarda da geniş omuz zaafı varsa olabilecek şeyler değerlendirilmeye değer bi hal kazanır. ayrıca erkek için ayna karşısında taş gibiyim la diye söylenmesini sağlayan olay
halkımızın yürüyen merdivenin sağında durulması gereğinin bilmediği göz önünde bulundurulduğunda yana çekilir misiniz diyen kişiye kıro diyen kişinin gerçek kıro olduğu ortaya çıkar. yuh be adam hem kenarda durmuyosun hem de rica edene kıro diyosun ne tip bi kırosun anlamadım
aslında tipsiz değildir, envayi çeşit müzik enstrümanını çalabildiği söylenir, moonwalk'ı gerçekten iyi yaptığı söylenebilir. türkiyede o zamana kadar görülmemiş bir tarzın öncüsüdür. giyim tarzı, hareketleri, şarkıları eleştirilse de aslında çoğu özenti şarkıcıdan çok daha özgündür
boykot... israil ile mücadele etmek istediğimizde aklımıza gelen ilk yöntem. ancak anlaşılması gereken bir mesele var: israil'e verebileceğimiz ceza boykot değildir, israile verebileceğimiz en büyük ceza ülkece kalkınıp Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmaktır. israil mallarını kullanmayın da türk mallarını kullanın deyip elimize tutuşturulan listeye baktığınızda söz konusu markaların çoğunun ülke çapında kalitesiz olduğuna kanaat getirilmiş olduğunu görürsünüz. asıl üzücü olan israil malı listesindeki malların kalite olarak eşdeğerinde malları üretemiyor/üretmiyor olmamızdır