(normalden fazla) büyük memelerden hazzetmediğim (nahoş geldiği) sıkça olabilmekle beraber
normal küçükçe-fit olanları aşırı seksi gelen,
çok küçük olanları ise herhangi bir nahoşluk uyandırmayıp sadece sexual appeal'ini azaltan bir vaziyettir.
başlığını yazanın zihniyetinin ifade ettiği şeyler bakımından:
1- insanlara "türbanlı" "açık-türbansız" olarak ön yargılı at gözlükleriyle bakıldığını gösteren zırva. insanlar hakkındaki düşüncelerini onların kıyafetleri hakkındaki basmakalıp önyargıları olmaksızın oluşturamayacak bağnazlıkta ve böylece genellemeler yaparak insanları ayıracak dingilliktedirler.
2- Örtünen insanlara (örtünmeyenleri sorgulamazken) onları sorgulayıp "başörtüsü" yahut "kapalı" veya "yazmalı" vs. yerine siyasi/ideolojik bir söylemi içinde barındıran "türban" kelimesi kullanılarak en hafifinden görgüsüzlük sergilenmesi.
hiç sigara alışkanlığı olmamış biri olarak diyebilirim ki, yoksunluk sendromunun en şiddetli hissedilip görüldüğü durumlardan biri olduğunu bilmüşahede söyleyebilirim.
sigara için değil lakin türevleri patlatan can sıkıntılarına (yoksunluk sendromu kaynaklı, bağımlı olunan şeylere ulaşamazken) çareleri, tavsiyeleri olan varsa dinlemek isteriz.
hayatta sizi gerçekten seven, ve eksikleriniz, yanlışlarınız, kusurlarınıza rağmen bağrına basan koca bir gönle teslim edilen yürek gibi şefkate doymaktır. her ne kadar küçükken yapılsa da bazı zamanlarda büyükdükten sonra da ihtiyaç duyarsınız. çünkü bir eşini bulabilmek çok zordur.
"Bir Adam Yaratmak" (isme gel) "Reis Bey" ile birlikte gerek benzerinin yapılabilmesi zorluğu gerekse ulaştığı eşsiz seviye ile Türkçe'nin ve edebiyatın zirvelerindendir.
benim için geçilmesi imkânsıza yakın -gerek dil ve üslûpça, gerekse felsefesi, konusu ve içeriğiyle- hârikulâde şâheserlerdendir.
Arkadaş böyle bir üslûp yok ya. Hem de böylesine konular, mesajlar ve temalarla birlikte.
işbu eserler filme de çekilip şâhâne bir şekilde oynanmıştır ve youtubeda mevcuttur. Bilhassa bazı replikleri bağımlılık yapabilir dikkat (bkz: ) "Hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu ?"
Kaç sefer seyretmiş olmama hatta sahne sahne tetkik etmeme rağmen hâlâ daha eskimiyor, etkiliyor, hayran bırakıyor. Keşfedilçe daha da fazlası bulunan engin bir umman gibi.
yazarlarının sağcılık ve solculuk gibi klişe ve basmakalıp genel geçer genellemelere sahip olmasıyla şu iki şeyi düşündürten başlık:
1- gerçekten sağcılık veya solculuğun ne demek olduğunu bilmiyorlar yahut hala 80'lerde yaşıyorlar
günümüzün inanılmaz boyutta değişmiş şartlarına ve insanlarına rağmen hâlâ onları kafalarındaki farazi kalıba -ne kadar zorlasalar da sığmasa da- tıkmak için uğraşarak ön yargılılık ve at gözlüklerini arz-ı endam ediyorlar.
2- fakirlik veya zenginliğin kişinin inanç seviyesine bağlı olduğu yanılgısı ve ön zannına sahiptirler.
kafalarının içinde sanki beyinlerini kemiren bir kurt gibi sürekli dinle ve dindarlarla/inananlarla meşgul olurlar. Güya inanmıyorlar ama belki pek çok inançlıdan çok takıntı yapmış, kafaları bir arı kovanı gibi sürekli aynı meseleler etrafında döner.
ki aslında din hakkında düşünceler farklı şey, onları başkalarını rahatsız etmek için alet gibi kullanmak farklı şeydir. asıl maksatları kin ve nefret duydukları dindar veya inançlı insanları rahatsız ederek mazişistçe adi, bayağı ve alçak bir zevk duymalarıdır. bu da cibiliyetlerini ortaya koyar.
benim de dinsizler hakkımda düşüncelerim var. ama sürekli gidip dinsizleri, bulundukları ortam veya mecraları bulup onlarla uğraşmıyorum. esasen mesele dinsiz olmaktan öte karakter ve şahsiyet meselesidir. daha doğrusu bu durumda onlar için karaktersizlik ve şahsiyetsizlik.
çünkü fikr-i sabitleri olmuştur onların.
malum, dervişin fikri neyse zikri de odur. sürekli dini eleştiren tiplerin da ufkunun ne kadar geniş(!) olduğu böylelikle görülebilir.
bir bakıma bunu yapanların, bir kısım insanlar için prim yapma, popülerlik, marjinallik, revaç bulma, öne çıkma, kendini gösterme tarzı-şekli olduğu da söylenebilir. (farklı bir şey söyleyecekler ki dikkat çeksinler)
son olarak kendileri başkaları için çok kıymetli ve mühim olan din gibi mukaddesat hakkında ileri geri konuşup daha bir de utanmadan küstahça bunu savunacak edepsizlik derekesindedirler.
buna mukabil aynı şey, kendileri, kendi mukaddes/kıymetli, yüksek kabul ettikleri şeyler, insanlar vs. hakkında olunca nâmertliğin manifestosunu yazarcasına ikiyüzlülüğün ve çifte standartın emsalliğini ortaya koyarak dönme dolap oyununa geçerler.
kıvraklık ve cıvıklık düşük seviyeleridir işte, ne yaparsın.. iyi aile terbiyesi görmemişler sizi ! yazık...
hanım abla yanlış anlama ama kabahat de suç da sende.
sen çocuğa bilgisayarı, ve interneti bakıcılık yaptırırsan, sonra dizini dövsen de kâr etmez.
ki bunlar daha hiç bir şey değil, büyüyünce gör sen.
her gün oyun oynuyor mu ?
oyuna haftada kaç saatini harcıyor ?
sosyal (asosyal medyadan bahsetmiyorum) ilişkilerde nasıl ?
derslerdeki başarısı ve kişilik olarak kabiliyeti ne durumda ?
bilgisayar, telefon dışında hobileri, eğleneceği ve eğlenmese de faydalı, onu geliştirecek faaliyet ve işleri var mı, buluyor, yapıyor mu ?
eğer bunlar olumsuzsa, bilgisayarı önüne vererek iyilik değil kötülük ediyorsun. ona bağımlı olmasına göz göre göre izin veriyorsun. hem de zararlarını yaşadığın halde.
Piyesleri beni tam manasıyla hayran bırakıp büyülemiş olan Sultan-ul Şuara (şairlerin sultanı) lâkaplı -her ne kadar buna pek katılmasam da- ediptir.
Bilhassa
"Bir Adam Yaratmak" ile (isme gel)
"Reis Bey"
benim için geçilmesi imkânsıza yakın -gerek dil ve üslûpça, gerekse felsefesi, konusu ve içeriğiyle- hârikulâde şâheserlerdendir.
Arkadaş böyle bir üslûp yok ya. Hem de böylesine konular, mesajlar ve temalarla birlikte.
işbu eserler filme de çekilip şâhâne bir şekilde oynanmıştır ve youtubeda mevcuttur. Bilhassa bazı replikleri bağımlılık yapabilir dikkat (bkz: ) "Hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu ?"
Kaç sefer seyretmiş olmama hatta sahne sahne tetkik etmeme rağmen hâlâ daha eskimiyor, etkiliyor, hayran bırakıyor. Keşfedilçe daha da fazlası bulunan engin bir umman gibi.
yazık ki onu okuyup eserlerinden tatmadığı halde onu tenkit edecek karaktersizlikte insan doludur.
ulan sevmemek başka şey ama insan reddeceği, yereceğini bir tanır bilir be.
hoş sen zaten daha okumadan ona reddedip yermeye karar vermişsen dön kendine de kaskafalı, atgözlüklü müsün,
yoksa sürü içindeki koyunlardan biri misin onu sorgula.
hadsizlikte çağ açılıyor hakikaten de, tırnağı olmayacak bebeler (ne muhtevaca ne yetkinlikçe) g.tlerinin b.kna bakmadan ahkâm kesmeye kalkıyorlar, heyhât !
"misal" alemi ve henüz baş gözümüzde göremediğimiz boyutlardaki zaman ve mekan algı ve ilişkisini kavrayamamış olanların anlaması da mümkün olamayacak olan sual. ( bkz: ) rüya alemi
evet, galiba henüz somut işlemler döneminde kalmış bir spastik özürlü ifadesi,
zira herhangi bir "dinin" Arapça, Türkçe, Fransızca veya başka bir "dil" olmasından bahsedilemez.
Öte taraftan katmerli cehâletlerini (bkz: cehl-i mürekkep sergilemekte mahir bulunan birtakım zerzevatın bu anlayışsızlığı şu üç sebepten ileri gelmektedir:
1- Kendilerini, hadlerini bilmemeleri, bilmedikleri durumu ve yanlış bildiklerinden de gaflette bulunmaları
2-islâm'ı, onun mahiyetini ve bir "dil"in künhüne vakıf olamamış olmaları, lengüistikten bîhaber oluşları
3- islâm'ın mantığı ve kalbini, kendi bozuk sakat akıl(sızlık)larına göre anlamaya çalışmaları (dolayısıyla algılama bozukluğundan muzdarip olmaları), devrin hakim cereyanı dolayısıyla galip bulunan "akılcılık" ve "pozitivizm" gibi -kendi düşünüp seçtiği için değil, sürü psikolojisiyle ve marjinallik arzusuyla- akımların rüzgarında savrulduğu ve böylece salt akl'ı putlaştırdıkları ve onun kusur ve noksanlıklarının da zırcâhili olmaları sebebiyle, temeli noksan ve sınırlı, göreceli ve değişken akl'a değil, o akl'ı yaratan ve bilgisi mutlak olan iradenin "vahyi"ne istinat ettiğinin şuurunda olmayışları
ananız, bacınız, karınız, vatanınız, ırkınız hakkındaki ifadelerde ne kadar "özgür" olunmasını istiyorsanız, açıksanız ve rahatsız olmuyorsanız başkalarının da mukaddesatı hakkındaki "özgürlük" (adı altındaki şerefsizlikler)den rahatsız olmasını kalın kafanızaa, olmadı ne taraflarınızdan anlayabilirseniz o kısımlarınıza sokun.
aslında onları anlamak muhtemelen kuantum fiziğinin zorluğuna yakın olduğundan onlar hakkında çoğunlukla genel geçer hükümler ve toptancı fikirler vermekten uzak durmalı.
onlar için artık o kadar tahmin edilemez (unpredictable) olduklarını düşünüyorum ki kendileri hakkında düşünürken, hüküm ve düşüncelere olasılık bilimine ve gelecek hakkında yorumlara baktığım gibi bakıyorum.
bazen etfarınızda sizinle kafadar entelektüel insan azlığı/yokluğundan da olur.
edit:
hata:
"biten cümle sonuna gerekli noktalama işaretini konur."
imiş.
Bir Türkçe öğretmen adayına noktalama işareti dersi verirken, cümle başındaki harflerin ve özel isimlerin büyük harfle başlaması, kesme işareti ile ayrılması gibi bilumum kurala kör olan ihtar.