gerçek
-2 (düz adam)
birinci nesil silik 3 takipçi 87.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ateist olmakla övünen insan

    12.
  1. gururlu, gerçeklerin farkında olan, yargılayan, dogmatik olmayan insandır.

    kötüleyin de rahatlayın.
    6 ...
  2. radikal ateist

    2.
  3. hiç yoktan radikal islamcılar gibi .oraya buraya bomba atmazlar yargıtayı filan oldürmezler .
    4 ...
  4. dini sorgulamamak

    1.
  5. körükörüne inanmak dogmatik olmak gibi birşey olması lazım.
    1 ...
  6. bakara suresi 6 ayeti

    1.
  7. "Süphe yok ki, inkar edenleri (kafir olanlari), baslarina gelecekle (azab ile) uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar" (K. 2 Bakara 6).
    Bu ayet'in hemen arkasindan su ayet gelir: "Zira Allah onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürlemistir; gözlerinde de perde vardir ve büyük azab onlar içindir" (K. 2 Bakara 7).
    Görülüyor ki kisileri "kafir" yapan, onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürleyen Tanri'dir. Fakat böyle oldugu halde Tanri kendisinin "kafir" yaptiklarini, büyük bir azab'a sokacaktir.

    Söylemeye gerek yoktur ki Tanri'nin insanlari, hem gözlerini ve kulaklarini mühürleyip kafir yapmasi ve hem de cezalandirmasi çelismeli ve tutarsiz bir davranistir. Fakat islamcilar bu hükümleri, sanki ortada çelisme yokmus gibi müslüman kisinin beynine sokusturuverir.
    5 ...
  8. ezan okunurken muzigin sesini acmak

    26.
  9. inanan insan nasıl kısıyorsa inanmayan insanda açabilir.tabi ezan başladığında kasıtlı olarak açıyorsa ibneliğe girebilir.
    1 ...
  10. fotokopi olsan cekilmezsin

    0.
  11. sözlükteki ankaralılar

    23.
  12. penis

    8.
  13. çoğalmak için kulllanılan aparat boyları ergenlik dönemi ve sonrasında ereksiyon halinde genellikle 13 ve 25 cm arası olur. 30 ve 31 cm olan hayvanlarda vardır. dünya rekoru ise yanlış hatırlamadığım kadarıyla 41 cm dir. eee 41 kere maaşallah demekten başka birşey demiyorum .
    20 ...
  14. türkiye nin ermenistan a 10 puan vermesi

    15.
  15. uludağ sözlük ten soğuma nedenleri

    41.
  16. düşünce özgürlüğünün olmaması.düşündüğünü yazınca hedehödö gibi özel mesajların gelmesi.
    8 ...
  17. uludağ sözlük

    128.
  18. tahammulsuz bir çok yazarı bünyesinde barındıran sözlük.
    16 ...
  19. islam ın şartları

    2.
  20. türkiye de müslümanım diye geçinen çoğu kişinin müslümanım diye ahkam kestiği ama uygulamaya gelince yapmadığı şey.
    2 ...
  21. like a rolling stone

    23.
  22. yakında yeni nick iyle karşımızda olacak sözlük yazarı like a rolling stone(ç).
    0 ...
  23. hacca gitmenin yolları

    4.
  24. hacca gitmenin yolları

    1.
  25. bildiğiniz gibi insanlar günümüzde hacca uçakla,arabayla,trenle falan filan gidilir.ama hacca gitmenin yolları bu değil kuran a göre ya deveyle gideceksin yada yaya olarak vadilerin arasından geçerek geleceksin.

    hac suresi ayet:27
    insanlari hacca cagir; yuruyerek veya binekler ustunde uzak yollardan sana gelsinler.

    not:diyanetin tercümesidir.

    bide yasar nuru öztürk ün vereyim

    insanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde
    sana ulaşsınlar.

    eğer kuranın allahtan geldiğine inanıyorsanız ve sevap kazanmak istiyorsanız böyle yapmanız gerekmezmi .allah ta düşünememiş işte ne yapsın belkide muhammed yazdığı için düşünememiştir.yorum sizlerin
    0 ...
  26. atakürt

    2.
  27. anlayışsız milletin anlayamadığı yada anlamak istemediği ahmet altan'ın yazısı.
    4 ...
  28. şeriatten nefret etme nedenleri

    3.
  29. 1) Önce küçücük bireysel özgürlüklerimizi ayaklar altına aldılar. Günlük yasantimizda ayirtina bile aramadigimiz o kücücük özgürlüklerimizi cignediler. "Mümin kadını başını örter" dediler, "birer eşarp örteriz" diye düşündü pek çok kisi. Ne çıkardı bundan? Eğreti birer eşarp örtüveriyorlardı sokağa çıkarken.

    2) Üç - bes gün, belki birkaç hafta böyle geçti. Alışmıştı pek çok kişi. Ancak, unuttuklari bir nokta vardı, vidayi yavaş yavaş, diş diş sıkarlar, çekiçle çakmazlar! Birkac molla fetva verdi bir gün, "kısa kollu giysiler mümin kadınlar için uygun değildir!" dileyen uydu, dilemeyen kısa kollu giysilerini yine giymeyi sürdürdü.... Ancak, sadece birkac gün.

    3) Sokaklarda yüzlerine, kollarına kezzap atılınca, yüzlerini tükürülüp saçlarından yerlerde sürüklenince, onlar da fetvaya uymak zorunda kaldilar.

    4) Gün geldi, giysilerinin üzerine bir de manto giymekle yükümlü kılındı. 9 yaşını geçmis erişkin (!) tüm kadınlar (!) yine de bir seçenek daha tanınmıştı onlara: kara çarşaf..... Doğaldır ki artık başörtüleri eğreti takılamazdı. Saçının bir tek teli bile görünmemeliydi. Hem, daha gecenlerde iran Radyo-TV Kurumu Baskani Ghodbzadeh (Kurtbzade) dememis miydi "kadınların saçlarındaki ışıltı, insanda sehevi duygular uyandirir" diye.

    5) Bundan böyle dogum günü partilerinde, dügünlerde kadın - erkek bir arada eglenmek haram, böyle fesat yuvası haline gelen evleri basmak, caizdi. Ruhani lider de buna uygun olarak "aglayiniz, aglayiniz ki günahlarınızdan arınasınız. Ağlamak imaninizi tazeler" demisti bir gün. (Bir an Fethullah Hoca efendinin (!) ayni tümceyi kullandigini animsadim da .....).

    6) Özgürlükleri küçücüktü, minicikti, güçsüz ve çelimsizdi. Bir gün avuçlarının içinden kayıp yitince ayırtına varıyorlardı değerinin.

    7) Hıncahınc dolu bir stadyumda kaybolan minik cocuklar gibi ayaklar altinda eziliyor, yobazligin pencelerinde can veriyordu.

    8) Tek tek, sessizce yok edildiler. Sabah işyerine gidip, bir daha evlerine dönemediler.

    9) Vedalaşma şanslari bile olmamıştı sevdikleriyle, kardeşleri, anası, babası, ya da eşiyle. Yarının koynundan koparıldı yine pek çoğu, bir gece vakti. Onlar bir daha asla evlerini göremediler.

    10) Yüzler, binler, onbinler bir sabah ezanında kursuna dizildiler. Evin zindanlarindan çıkan kamyonların kasalarına üst-üste yığıldılar. En altta kalın süngerler döşeliydi, kanlar yollara sızmasın, yolları kirletmesin diye. Hepsi birbirinin sevgilisiydiler, kimi ana-babasinin, kimi yavrusunun, kimi yavuklusunun.....

    11) Bir sabah "Lanetabad"a sessizce gömüldüler. "iktidara kanlı mı girecegiz, yoksa kansız mi?...." diyenler bunları çok iyi bilirler, hesapları bunun üzerinedir.

    12) Bağımsızlık-özgürlük söylemleri ile yürüdüler, demokrasi istiyoruz diyerek geldiler.

    13) Sol’ dan bu söylemlerle geniş bir destek aldılar. Ancak, Şah devrilince önce demokrasinin üzerine yürüdüler.

    14) Daha yeni yeni filizlenen demokrasi çiçeğini eze eze, yok ettiler.

    15) Öyle ya demokrasiye iktidara gelinceye kadar gereksinmeleri vardi. iktidara gelince demokrasi ayak bağı olacaktı.

    16) Düne kadar, yanlışlıkla ayaklarına bassanız, demakrasi diye feryat eden mollalar, iktidara gelince demokrasinin ne kadar gereksiz oldugunu, din devletinde yeri olmadığını şıp diye kavradılar.

    17) "Düşünce ayrılığı olamaz, biz hepimiz hizbullah (Allahın partisi) üyesiyiz" diyerek konuyu netlestirdiler. Sanki ana babasına sırtını dönen bir arsız evlat gibi, bir kaşık suda degil, demokrasiyi kan gözyaslarinda bogdular.

    18) Bitmedi, bir gün geldi rejim aleyhinde konutan kitilerin ihbar edilmesi istendi Radyo-TV'lerden. Sizlerin de henüz belleklerinde olan "sayin muhbir vatandaslar" türü bildirilerle.

    19) Baktılar yine de bitiremiyorlar, özgürlük isteyen sesleri çabucak boğamıyorlar, bir fetva patladi kulaklarda. Atom bombasi gibi bir yikici gücle.....: "Küfr içinde olanın katli -kaçarken, sırtı dönükte olsa, yaralı, hasta döşeğinde de olsa, hatta aman bile dilese- vaciptir."

    20) Kisisel anlasmazlik sonucu bir arkadasini bicaklayarak öldüren o igrenc yaratigin savunmasina tanik oldum "rehberimize, ruhullaha küfedince dayanamadim, beni tahrik etti."

    21) Sonuç: bir madalya takmadiklari kaldi o igrenc yaratiga (Sivas'ta yakilan canlarimizi ve sonrasi gelisen olaylari animsadiginizdan eminim).

    22) Öyle ya öldürülen zaten rejim taraftarı değildi, oysa öldüren devrim muhafızıydı. Tanrının temsilcisine küfreden, tanrıya küfretmiş olmaz mı? Buyurun size bir tahrik nedeni. Emin olun ne bu anlattığım olay ilkti, ne de Sivas son olacak. Yobazlar her zaman bir tahrik nedeni bulacaklar.


    HiÇ YAŞANMAMIS ÖZGÜRLÜĞE AĞIT - II;

    Tahran'da yeni açılan Kayali Park (Park-e Sengi), dogal yapisi ve güzel bitki dokusu nedeniyle son derece ilgi duydugum bir parktır.

    Parkın en sevdigim köşesi ise büyük bir blok taş'tan dudak şekli verilerek oyulmuş çeşmenin yakınındaki banktı.

    79 Subatinda iran'da gerçekleşen ve adına "islami devrim" denen o felakete dogru hızla sürüklenen 2500 yıllık bir uygarlığın çöküşüne tanık olmak, bir ulusun daha yeni yeni filizlenen özgürlük umudunun ve onurunun ayaklar altına alınması, son derece acı bir deneyimler dizisini yasatmistir bana. O sürecte, bir daha Kayalı Park'a gitme şansım olmadı. Ancak sonradan duydugum kadarı ile, "böyle sanatın içine tüküreyim" kafasında olanlar o güzelim dudak şekilli çeşmenin suyunu kesmekle kalmayıp, genel ahlaka uygun olmadığı icin, bir gün ortadan kaldırıvermişler. Siz o dudaklarda susuzlugunuzu gideremediniz.

    Peki, şöyle gönlünüzce istediginiz müzigi, istediginiz yerde ve zamanda dinleme hakkından yoksun kaldınız mı?

    Ya, eşinizle (sevgilinizle, flörtünüzle demiyorum) elele sonbaharda bir orman yolunda yürümenize kimse engel oldu mu?

    Güzelim yaz aylarının sıcağında denize mayo ile girdiginiz icin tekme - tokat bir araca bindirilip, günlerce hakarete uğrayacağınız gözalti hücresine atıldınız mı?

    Kısa pantolonunuzla evinizin bahçesindeki çimleri biçerken, kendilerini sizin namus bekçiniz olarak görenlerin saldırgan söz ve davranışlarına hedef oldunuz mu?

    Kırk yılın başı canınız çektiğinde içeceğiniz bir yudum biradan yoksun kaldığınız icin, evde bira yapmasını, votka damıtmasını öğrenmek zorunda kaldınız mı?

    Evinizde ara sira oynadiginiz tavlanizi sömineye atip, müzik kasetlerinizi tavan döşemelerini söküp gizlediniz mi?

    Peki ya bir gün açıik renk takım giysilerinizi giymenin, kravat takmanin yasak olabilecegini, kravatınızdan tutulup yerlerde sürükleneceginizi, düşünüzde görseniz inanır mısınız?

    Ya da, kısa kollu gömlek ile (bayanlardan söz etmiyorum) dolaştığınız için, güvenlik güclerince gözaltina alınacağınız aklınıza gelir miydi?

    Ya siz bayanlar, yazın gölgede 40 - 45 derece sıcaklıkların olağan olduğu bir kentte dışarı gezmeye, alışverişe çıkarken kalın çorap, ayak bileklerine kadar uzun bir manto, saçınızın bir tek teli bir görünmeyecek şekilde başörtüsü takmak zorunda kalabileceginiz, hic aklınıza geldi mi?

    Peki, ya miras hukukunda payınızın oğlan kardeşinizin payının yarısı kadar olabilecegi?

    Eşinizin cok eşlilik hakkını kullanmayı aklından geçirebileceği?

    Tabii, bu sizi o kadar korkutmasin. ikinci ya da ücüncü kadını kendisine hak gören eşiniz, yine de sizin "rızanızı" yani olurunuzu alma zorunda. Yalnız unutulmaması gereken bir küçük nokta var. Eger rıza göstermezseniz, evinizin reisi ailenizin karar vermede en yetkilisidir ve siz kocanızın sözüne (kararina) karşı gelirseniz, sizin olurunuzu isteyen etiniz, sizi yatakta yalnız bırakmaktan dövmeye, belki de boşanmaya kadar uzanabilecek bir dizi yaptırım ile düşüncelerinizin değişmesine neden olabilir.

    arif tekin

    edit:yuh be bunu bile kötülemişler.
    10 ...
  30. martyns

    13.
  31. sözlükte islam konusunda en bilgili yazardır bu gidişle ileride müftü filan olabilir. benden daha bilgilidir onun yalancısıyım.
    1 ...
  32. türban sorunu

    7.
  33. türbana karşı değilim ama bu ülkedeki islam anlayışı farklı ve doyumsuz bir millet olarak bu gün türban serbest olsa yarın üniversitelere kamu kuruluşlarına çarşafla girelim sonra sarık ve cübbe sonra haremlik selamlık istenmezmi diye düşünüyorum.
    5 ...
  34. kadınları dövme özgürlüğü

    1.
  35. islam dininde makbul birşeydir.

    Nisa 4/34. Allah'in kimini kimine ustun kilmasindan oturu ve erkeklerin, mallarindan sarfetmelerinden dolayi erkekler kadinlar uzerine hakimdirler. Iyi kadinlar, gonulden boyun egenler ve Allah'in korunmasini emrettigini, kocasinin bulunmadigi zaman da koruyanlardir. Serkeslik etmelerinden endiselendiginiz kadinlara ogut verin, yataklarinda onlari yalniz birakin, nihayet 'dövun'. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayin. Dogrusu Allah Yuce'dir, Buyuk'tur.
    3 ...
  36. recm

    2.
  37. nisa suresinde açıkça derki;zina yapan baban dahi olsa recm ediniz.
    11 ...
  38. kuran in tevrat ve incil ile iliskisi

    2.
  39. 12. islamiyet'teki "Kuran'ı hatmetme, hatim indirme" adeti de Yahudilik'ten alınmadır. Yahudilikte, "simra tora" adıyla anılan bu gelenekte Tevrat her yıl bir kez hatmedilir ve bunun sonunda da bayram yapılırdı. (Abdurrahman Küçük-Günay Tümer, Dinler Tarihi, s.231.)

    13. islamiyet'te her ayın 13, 14 ve 15.günlerinde oruç tutulmasının sevap olduğuna inanılır. Bu günlere "Eyyam-ı Biz" denir. Bu adet de Yahudilik'ten alınma bir adettir. Muhammed, "Kim ayın bu üç gününde oruç tutarsa, sanki senenin tüm günlerinde oruç tutmuş gibidir" demiştir. (Tevrat, "Levililer", 23/4-6; Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercemesi, 601 numaralı hadisin şerhi, 4/152; Sünen-i Ebu Davut, Savm-68, No:2449; Sünen-i Nesai, Savm-84, No:2419-2425; ibn-i Mace, Savm-29, No:1707).

    14. islamiyet'ten önceki dönemlerde de, bir kadın kocası tarafından üç kez boşanırsa, artık birbirlerinden ayrılmaları zorunlu olurdu. islamiyet, bu geleneği de almıştır. (Bakara suresi 229 ve 230.ayetler). Ayrıca, Hac'da Kurban kesmek, Şeytan taşlamak, senenin 12 ayından dördünün "hürmetli aylar" olarak kabul edilmesi, ölen birisinin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazının kılınması, verasette kız çocuklara erkeklerin aldığı payın yarısının verilmesi vb. gibi adetler, islam'dan önce de geçerliydi. (Örneğin ibn-i Habib, Muhabber, s.309-324; Halebi, insanü'l Uyun, "Batn-ı Nahle" bölümü, 3/156).

    15. islam'a göre hırsızlık yapan birinin cezalandırılmasındaki yöntem ve hukuki düzenlemeler de Kuran'ın ortaya attığı yeni bir olay değildir. Bunlar, eskiden beri var olan düzenlemelerdi. Erkeklerin sünnet olmaları, yeni doğan çocuklar için "akika" denilen kurban kesilmesi, kadınlarla ilgili "iddet" (kadının eşinin ölmesi durumunda yeniden evlenmesi için belirli bir süre beklenmesi zorunluluğu) ve erkekle kadın arasındaki özel ilişkilerin belli bir düzlemdeki yasalarını ifade eden "zihar", "ila" gibi adetler daha önce de vardı. (Tevrat, "Tekvin" Bölümü, 17/11-14; Kuran, Maide Suresi 38.ayet; ibn-i Habib, Muhabber, 329; ibn-i Esir, Üsd-ül Gabe, No.7527-7530; Alusi, Büluğü'l Ereb, 2/50; Taberi Tefsiri, 23/76).

    16. Çalışanın alınterinin kurumadan ücretinin ödenmesi prensibi, Muhammed'in hadislerinde vazedilen bir düzenleme olarak sanılırsa da, bu düzenleme Tevrat'tan alınmadır. (Tevrat, "Tesniye" bölümü, 24/14-15).

    17. Kur'an'da var olan bütün israiloğulları peygamberlerinin tüm efsaneleri, Tevrat'ta kapsamlı biçimde anlatılmaktadır. (Örneğin, Hz. ibrahim, Hz.Musa, Hz.Eyüp, Hz.Davut, Hz.Süleyman gibi).

    18. Kesilmeyen bir hayvanın (leş) etini yemek, Islamiyetten önce de haram idi. (Tevrat, "Levililer", 22/8).

    19. Mekke'nin harem bölgesi (hürmetli şehir) sayılması, Hz.ibrahim'den beri gelen bir gelenekti.

    20. islamiyet'teki köleyi azad etmek geleneği, Islamiyet öncesinde de vardı. (Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercemesi, No:705-709).

    21. Zekat verilmesi de Islamiyet öncesinde var olan bir adetti. Bu durum, Kuran'ın kendisinde bile yazıyor. (Hz. isa ile ilgili Meryem suresi 31.ayet, ismail peygamber ile ilgili Meryem suresi 55.ayet, Hz.ibrahim ile ilgili Enbiya suresi 73.ayet).

    22. Kabe'yi örtme geleneği Islamiyet'ten önce de vardı (Moğultay, el-işare, s.49; Moğultay, bu kaynağında şu eserlerden alıntı yapmıştır: Askeri, el-Evail, 16; Süheyli, Revdü'l Unuf, 1/146; ibn-i Kuteybe, el-Maarif, 551; ibn'il Cevzi, Telkih, 446; Suyuti, el-Vesail, s.84; ibn Hazm, Cemheretü'l Ensab, s.189).

    23. Yanlışlıkla öldürülen bir insanın kan bedelinin 100 deve olması, Islamiyet'ten önce de var olan bir gelenekti.

    24. Farklı inançlarda olan insanların evlenmesine getirilen kısıtlamalar, Islamiyet'e Yahudilik'ten alınmıştır. (Tevrat, "Tekvin", 34/1-26; "esniye", 7/3; Kuran Bakara Suresi 221.ayet).

    25. Erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi de Islamiyet'e, yahudilikten alınmış bir adettir. (Tevrat, "Tekvin", 16/1...,29/17, 32/22; "2.samuel", 25/40; "1.Krallar", 11/1; Kuran, Nisa-54, Ra'd-38, Ahzab-38, Sad-23, 24, vb.)

    26. Islamiyet'te herhangi bir davanın ispatı için gereken iki erkeğin şahitliği adeti de islamiyet öncesinden gelmektedir. (Tevrat, "Tesniye", 17/16, 19/15; Kuran, bakara-282; Yuhanna incili, 8/17; Matta incili, 18/16).

    27. Kuran'daki cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, yaraya yara.. şeklinde ifade edilen ceza biçimleri de Tevrat'tan alınmıştır. (Tevrat, "Çıkış", 2/23-25, "Levililer", 24/17-20, "Tesniye", 19/21; Kuran, Maide-45).

    28. islamiyet'te yemin, ancak Allah'ın adı ve sıfatları ile geçerlik kazanır. Bu gelenek de Tevrat!tan alıntıdır. (Tevrat, "Tesniye", 20/20).

    29. Kuran'a göre, Allah'a şirk koşmanın cezası çok ağırdır. (Nisa suresi 48 ve 116.ayetler). Bu inanç, Tevrat'ta da bulunmaktadır. (Tevrat, "Çıkış", 22/20, "Tesniye", 17/2-7).

    30. Yol kesenlere ve dine göre terör sayılan hareketlere katılanlara ve yer yüzünde fesat çıkaranlara Islamiyet'ten önce de ağır cezalar verilirdi. Kuran'a da bu adetlerden alıntı yapılmıştır. (Kuran, Maide Suresi, 33,ayet; ibn-i Habib, Muhabber, 327).

    31. Dicle ie Fırat'ın çok önemli iki nehir oldukları da Kuran'a Tevrat'tan yapılmış bir alıntıdır. (Dicle ve Fırat hikayesi için kaynakça: Tevrat, "Tekvin" Bölümü, 2/13-14; Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercemesi, No:1551; Buhari-Müslim, el-Lü'lüü ve'l Mercan, No: 103; Buhari, Bed'ü'l Halk, 6; Menakıb-ı Ansar, 42; Eşribe, 12; Müslim, iman, No:164, Cennet, No:2839 ve diğer hadis kaynakları).

    Burada, Tanrı'nın hem Tevrat'ta, hem de Kuran'da aynı nehirlere önem vermesi dikkat çekicidir. Dicle ile Fırat Ortadoğu bölgesi için önemlidir ama, örneğin Amerika kıtasında yaşayan insanlar için önemliş değildir. Onlar için Missisippi nehri daha önemli olmasına rağmen, Tevrat ve Kuran'da ne Missisippi, ne de Amazon gibi diğer önemli nehirlerden bahis yoktur. Tanrı'nın peygamberleri, doğadan örnekler verirlerken, her seferinde Orta Doğu coğrafyasını esas almışlardır. halbuki, madem ki islam dini evrenseldir, ve o ki ille de onun kutsal kitabında bir dağ ya da nehir işleniyorsa, o zaman dünyanın her coğrafyasından bunlar için örnekler verilmesi gerekmez miydi?

    32. Nuh Tufanı efsanesi de Kuran'ın birçok ayetine Tevrat'tan alınmıştır. Aslında, bu efsane, Tevrat'a da Sümerlerin çok tanrılı dininden gelmiştir. 1862'de Nineva-Musul'da bulunan bir Sümer tabletinde Nuh
    Tufanı anlatılmaktadır

    arif tekin
    3 ...
  40. kuran in tevrat ve incil ile iliskisi

    1.
  41. Muhamed zamanında hem Matta, Markos, Luka, Yuhanna incilleri; hem de şu anda var olan Tevrat mevcuttu, bunlar yeni bir oluşum için kaynak olarak vardı. Zaten, Kuran'da var olan sosyal içerikli temaların hemen hemen hepsi, Tevrat'ta da vardır. Elimizde var olan Tevrat kitabı, MÖ 6.asırda "Azra" adında bir kahin tarafından yazılıp bugünkü durumunu almıştı. Yani, Muhammed'den 10 asır önce Tevrat yazılı hale getirilmiş ve bugüne kadar korunan bir belge olarak devam edegelmiştir. Aynı zamanda, bugün var olan dört incil de MS 325 yılında bin kişilik ruhani bir meclis tarafından son şeklini almıştı. Böylece, bu kitaplar da, o günkü toplumun ve dolayısıyla Muhammed'in kullanımına hazır durumdaydı. Özellikle Tevrat'ın Kuran'ın oluşturulması üzerindeki etkisinin oldukça büyük olduğu gözlenmektedir. Bu konuda somut birkaç örnek vermek gerekirse, Ebu Hüreyre şöyle demektedir:

    "Ehl-i Kitap (Yahudiler), Tevrat'ı ibranice olarak okur, bize de Arapça olarak açıklamasını yaparlardı. Buna karşı Muhammed bize, 'Siz onları ne doğrulayın, ne de yalanlayın' diyordu." (Tecrid-i sarih, Diyanet tercemesi, No: 1679).

    Bir diğer örneği de Halife Ömer'den dinleyelim:

    "Ehl-i Kitap kendi aralarında Tevrat okurken, ben de onları dinlerdim. Gerçekten Kuran ile Tevrat arasında herhangi bir fark görmezdim" (Vahidi, Eshab-ı Nüzul, bakara Suresi, 98.ayet)

    Gerek bu ifadeler, gerekse Kuran ile Tevrat'ın birlikte incelenmesi halinde ortaya çıkacak olan tıpatıp ortak noktalar-benzerlikler gösteriyor ki; gerçekten Kuran'ın oluşturulması sırasında Tevrat kültürü fevkalede ekili olmuştur.

    Söz, Tevrat ile Kuran arasındaki benzerliklerden açılmışken, bu benzerlikleri, bazı somut örneklerle açıklamakta yarar var. Örneğin;

    1. Boy abdesti. islamiyetten önce hem Arapların inançlarında, hem de Tevrat'ta (Yahudilik'te) mevcuttu. (ibn-i habib, Muhabber, s.319; Halebi, insanü'l Uyun, 1/425 ve Tevrat, "Levililer" Bölümü, 15/16-18).

    2. Namaz da islamiyet'ten önce vardı. Hatta, bugünkü gibi günde beş vakit kılınıyordu. isimleri, Şaharit (sabah namazı), Musaf (öğle namazı), Minha (ikindi namazı), Neilat Şerarim (akşam üstü) ve Maarib (akşam namazı) olarak halk arasında kullanılıyordu. (Hayrullah örs, Musa Ve Yahudilik, s.399-405; Doç.Dr. Ali Osman Ateş, Asr-ı Saadette islam; Şaban Kuzgun, Hz. ibrahim Ve Hanifilik, s.117; Epstein, Judaism, s.162.)

    3. islamiyet'ten önce cuma namazı var olup, "Arube" adıyla bilinirdi. Bunu, Muhammed'den önce Kab bin Lüey oluşturmuştu. Ayrıca, namazın daha önce var olduğu Kuran'ın birçok ayetinde de bulunuyor. (Al-i imran suresi-39, ibrahim suresi-40, Meryem suresi-31 vb.)

    Diğer taraftan, günlük namazların cemaatle kılınması geleneği, Muhammed'den önce Yahudilik'te uygulanıyordu. Ancak onlar, namazın kılındığı mabede cami değil, havra diyorlardı. Yahudilerde, cemaat kavram yerine "minyan" kullanılıyordu. Hatta, namazın cemaatle kılınmasına çok önem veriliyordu ve bir namazın cemaatle kılınabilmesi için 13 yaşını tamamlamış en az 10 erkeğin katılımı zorunluydu. (Hayrullah örs, Musa Ve Yahudilik, s.399-405; Abdurrahman Küçük-Günay Tümer, Dinler Tarihi, s.226-227.)

    islamiyet'te varlığı en başta Kur'an ile (Nisa-43) sabit olan Teyemmüm (toprakla temizleme usulü), bile daha önceden gelen bir uygulamadır. Su olmadığında, cünup halinde Yahudiler bu yönteme başvuruyorlardı. (islam Ansiklopedisi, Wensinck, M.E.B. Tercemesi, "Teyemmüm" madesi, 12/1-223).

    4. Muhammed'den önceki dönemlerde Araplar tarafından kutlanan iki önemli bayram geleneği vardı. 21 Mart'ta Nevroz, 22 Eylül'de Mihriban bayramları kutlanıyordu. Muhammed döneminde, bu bayramlar müslümanlara yasaklanarak, bunların yerine Ramazan ve Kurban bayramları getirildi. Böylece, iklim değişikliklerini haber vermesi nedeniyle, tarımsal faaliyetler açısından da rasyonel bir yarar sağlayan Nevroz ve Mihriban bayramları, sadece dinsel içeriği olan bayramlar ile değiştirildi. Böylece, bayramların da Islamiyetin getirdiği yeni bir gelişim olduğundan söz edilemez.

    5. islami bir gelenek olduğu sanılan "yağmur duası" da daha önceden vardı. Bakara suresi'nin 60.ayetinde bu konuya değinilmiştir.

    6. islamiyette kadınların kulandığı başörtüsü, Yahudilik ve Hırıstiyan kültüründen gelen bir adettir. Hatta, Yahudilik öncesinden bile gelen bir adettir. Yahudi kadınların, özellikle bir ibadeti izlerken, başlarını mutlaka örtmesi gerekiyordu. Bu onlar için bir zorunluluktu. Kadınların başörtüsü takması, Hıristiyanlık'ta da önemliydi. (Abdurrakman Küçük-Günay Tümer, Dinler Tarihi, s.227; Örneğin; Pavlus'un 1.Korintoslulara mektupları, 11/3-8).

    7. islamiyet'te bazı önemli durumlarda var olan iki namazı birleştirme (Cem'u takdim, Cem'u tehir) gibi detayların geçmişi bile Hz. ibrahim dönemine dayanır. Dolayısı ile, bu da Muhammed tarafından getirilen bir yenilik değildir.

    8. islamiyet'ten önceki gelenekler ile, kişinin kendi annesi, kardeşi, teyzesi, halası, üvey annesi ve eşi henüz hayatta iken baldızı ile evlenmesi yasaktı. Tevrat'a göre, bunlara uymayan kişi idam ile cezalandırılırdı. Bunlar da Kuran'da aynen kabul edildi. (Örneğin, Nisa suresi 23.ayet). (Tevrat, "Levililer" Bölümü, 18/6-24 ile 20/11; ibn-i Habib, Mubber, s.325-327 ve Munammak, s.21; Yakubi tarihi, 2/15; ibn-i Kuteybe, el-Maarif, s.50; Belazuri, Ensaül Eşraf, 1/87; Isfehani, el-Ağani, 3/152).

    9. içkinin verdiği zarar göz önüne alınarak, konuyla ilgili yasak Muhammed'den önce de uygulanıyordu. Bu yasaktan Tevrat ve incil'de de söz edilir. Ayrıca, Muhammed'den önce Osman bin Maz'un, Kus bin Saide, Hz.Ali, Varaka, Ebu Zer ve Zeyd bin Amr yasak koymuşlardı.

    10. Oruç ibadetinin Muhammed'den asırlar önce var olan bir adet olduğunu Kuran zaten yazıyor. (Bakara 183.ayet). Hatta, o zaman Orucun başlangıcı bile islamiyet'teki gibi aya göre tespit ediliyordu. Tıpkı, bugünkü müslümanlar gibi, Ay'ı görmek için gözetleme heyetleri bile kuruluyordu. (Hayrullah Örs, Musa Ve Yahudilik, s.409)

    11. Kandil geceleri, islamiyet'ten önceki dönemlerde vardı. Örneğin, Yahudiler'deki "Roş ha şana" kandili, Tişri ayının birinde başlayıp iki gün devam ederdi. Yahudilerin inançlarına göre, bu iki günde kainatın ve insanın kaderinin yeniden tayini söz konusuydu. Tıpkı, Islamiyet'teki Kadir ve Berat kandilleri gibi. (Abdurrahman Küçük-Günay Tümer, Dinler Tarihi, s.230.)
    6 ...
  42. witch is back

    15.
  43. gerçekleri yazan yazar. bide polemik çıkarıyor diyorlar bunun için asıl polemiği polemik çıkartıyor diyenler çıkartıyor.yazdıklarını ilgiyle izliyoruz muhterem din kardeşim:) böyle devam edeeeeeee.
    4 ...
  44. elektrik kesilince söylenen sözler

    9.
  45. hay şebekesini s..ktiminin santrali.
    3 ...
  46. allah yarattı dememek

    5.
  47. mantıklı birşeydir darwin amcamız açıklamış zaten.
    0 ...
  48. ne senle ne de sensiz

    4.
  49. londra da caz okuyupta yapılan bir beste bir kayıt alaylıların halini düşünemiyorum.
    0 ...
  50. a

    5.
  51. 17 ağustos 1999

    3.
  52. arkadaşımın babasının söylediğine göre afet bölgelerine 20000 ölüyü geçtiği taktirde o bölgeden 10yıl boyunca vergi alınmıyormuş onun için olü sayısını devlet 20000 in altında tutmuş eğer doğruysa böyle devletin taaa...................
    39 ...
  53. ay ın ikiye bölünmesi

    1.
  54. islam'da Şakku'l-Kamer (Ay'ın bölünmesi) Mucizesi diye ünlü "mucize"yi birlikte göreceğiz: Kamer Suresinin l. ayetine, Diyanet'in resmi çevirisinde şöyle anlam verilir:

    "Kıyamet saati yaklaşır, ay ayrılır."

    Bu çevirideki "yaklaşır, ayrılır" ayetteki sözcüklere uymuyor. Ayette, burada, "geçmiş zaman" kipi kullanılıyor. Bu nedenle, doğrusu: "Yaklaştı, ayrıldı."dır. "Ayrıldı"yerine de ayetteki "inyakka" sözcüğüne uygun olması için "bölündü", ya da "parçalandı" demek gerekir. Diyanet'in çevirisi, burada, "akıl ve bilim dışılığı örtmek" amacıyla, sözcükler kendi anlamlarının dışına çıkarılarak, daha sonraki ayetler, ayrıca açıklayıcı hadisler gözardı edilerek yapılmış bir "yorum"a, ibnü'l-Cevzi'nin yorumuna (Bkz. tefsiru ibnü'i-Cevzi, 8/89.) dayanmakta. Bu yorum, tefsircilerce kabul edilmez. (Bkz. M.Ali Sabuni, Safvetu't-tefisir, 3/284; Hizin, 4/226.)

    Bu durumda ayetin doğru çevirisi şudur: "Kıyamet (sat) yaklaştı; ay bölündü :" Bunu izleyen iki ayetin anlamı da şöyle: "Onlar bir mucize gördüklerinde; yüz çevirirler ve: 'sürüp giden bir büyüdür.' derler. Yalanladılar ve kendi eğilimlerine uydular. Her şey, yerini bulur." (Kamer: 2-3.) Görüldüğü gibi ayetlerde açıkça, kıyametin yaklaştığının da bir belirtisi olarak, Ayın bölündüğü ve bu mucizeyi, inanmazların yalanladıkları" anlatılıyor. Bu ayetlerin anlattığı olayı aktaran hadislere bakalım.

    Gökteki Ay mı, Arabistan'daki Hira Dağı mı daha büyük?

    ilkokul öğrencileri bile böyle soruyu saçma bulur, değil mi? Ama hadiste anlatılana bakılırsa bu soruya saçma dememek gerek.Malik Oğlu Enes anlatıyor:

    Mekkeliler, Peygamberden bir mucize göstermesini istediler. Peygamber de onlara ayı ikiye bö1ünmüş olarak gösterdi. Öylesine ki, onlar, Hira Dağı'nı, bu iki parçanın arasında görüyorlardı." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'1-Menakib/36; Müslim, e's-Sahih, Kitabu St- fati'l- Münafdun/46-47, hadis no: 2802.)

    "Abdullah ibn Mes'ud anlatiyor: Peygamberle birlikte Mina'daydık. Birden ay iki parçaya bölündü. Bu parçalardan biri, dağın arkasında, biri de dağın beri yanında kaldı. işte o sırada Peygamber. Bakın da tanık olun!' dedi." (Bkz. Buhari, es-Sahih, aynı yer; Müslim, e's-Sahih, aym yer, hadis no: 2800.) Düşünün. inanmazlar, Muhammed'den, peygamberliğini kanıtlamak için bir mucize istiyor. Tanrı da Muhammed'e güç veriyor. Muhammed mucizesini gösteriyor: Şu gökteki, şu Amerikalıların ayak bastığı, şu bildiğimiz ay, iki parçaya bölünüyor. Parçalanan Ay, yere düşüyor. Yeryüzünün ufacık bir bölgesine sığınıyor. Düştüğünde orada, kimseyi ezmiyor. Ay böylesine ufakmış ki: Hira dağı ondan daha büyük. Çünkü geriden bakınca, Hira Dağı, ayın iki parçası arasında gözükebiliyor! Ve düşünün: Böyle bir "olay"ı bile, Mekkeliler bir mucize saymıyor. "Olay"a tanık oldukları halde! Ve dünyanın her yanından gözüken şu ay, o sırada ikiye bölünüp yere düşüyor da, dünyanın hiçbir yerinde, kimse farkında olmuyor. "Olay"i ne gören oluyor, ne de yazan. Muhammed'in Sahabilerinden başka... Ayrıca: Ayın "bölünmesi", haber verilegelen kıyametin yaklaştığının bir kanıtı oluyor.

    Yukarıdaki ayet ve hadislere göre, bütün bunlara "inanmak" gerekiyor. inanan inanır kuşkusuz. Kim ne diyebilir? Bizim burada yaptığımız şey, yalnızca bir belirleme ve sergileme, Şu da unutulmamalı: inananın nasıl inanma hakkı varsa, inanmayanın da inanmama hakkı vardır. insanoğlunun aklına, bilime özgürlük tanımak bunu gerektirir. insan, kınanmasız ve saldırısız bir ortam içinde insanlığına yakışır nitelikte geliştireceği düşüncesini, kişiliğini meyvelendirir. Bu köşedeki sergilemeler de bunun için...

    turan dursun sitesinden alınmıştır.
    10 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük