"iki yüzlü ve kötü dünya bütün karakterleri ikiyüzlüce ve kötü algılıyor. bunca karalayıcımdan ve yılan dilli düşmanımdan hangisi beni ikinci sınıf bir tiyatroda birinci aşık rolünü oynamaya içten eğilimli olmakla kınadı!? Oysa gerçek budur. alçakların mizah yeteneği olsaydı "artı değer kuramını" üretim ve değişim ilişkilerini bir tarafa, senin ayaklarına kapanmış beni diğer tarafa resmederlerdi ve şu çelişkiye bakın derlerdi. Ama onlar aptal alçaklardır ve aptal kalacaklardır yüzyıllardan yüzyıllara kendimi yine insan olarak duyuyorum çünkü tutkuluyum. Modern eğitimin ve öğretimin bizi içine karıştırdığı çeşitlilik, nesnel ve öznel bütün etkileri bize ters eleştirten kuşkuculuk bize her şeyi küçük ve önemsiz, sıkıcı ve belirsiz kılmak için yaratılmıştır. Ama aşk, Feuerbach'sal insana, Moleschott'sal madde değişimine, proletaryaya duyulan aşk değil, tersine sevgiliye, özellikle sana duyulan aşk, insanı yeniden insan yapıyor..."
ya yazılan bir program vasıtasıyla bir fanatiğin marifetidir veyahut sayıları 7-8 i bulan bir fanatik topluluğun islamcı şehir efsaneleri/#5830162 numaralı entry'mi gördükten sonra başlattığı örgütlü eylemdir. gözlerimin önünde son 5 dakikada gerçekleşen bu tabloya gülmek mi gerekir ağlamak mı? bir insan bu kadar mı âciz, bu kadar mı alçak olur da, fikir beyan ederek karşı çıkmak yerine pis butonuna basmak dışında bir şey yapamamaktadır? moderatörleri göreve çağırıyorum, kimse bu arkadaşlar bulunup sözlükte barındırılmamalıdır. 3-5 dakikada oylanmış olan hepsi eksi son 50 oylama istatistiğim; (son 50 ye bu kadar sığıyor)
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
turkiye malezya olmasin ukrayna olsun/#5806682
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
sanal dunyada bindirilmis kitalar/#5765988
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
morganize isler/#5785323
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
dabbet ul arz geldiğinde bilimin sıçacak olması/#5721594
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
uludağ sözlükte kadın olmak istemem/#5761046
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830162
islamcı şehir efsaneleri/#5830429
bir kısım câhil cühelâ takımının gerçek olduğunu zannederek kendini kandırdığı safsatalar zinciridir bunlar efendim. ilk etapta aklıma gelenleri sıralamaya çalışırsak;
1- kaptan cousteau'nun müslüman olduğu saftasası: en yaygın olan şehir efsanesi/safsata bu iddiadır. güya cousteau cebelitarık boğazında akdeniz ile atlantik okyanusunun birbirine karışmadığını gözlemleyerek, kuranda da bunun yazdığını öğrenerek müslüman olmuştur. şu linkte cousteau foundation'ın bu iddiaya verdiği yanıtı ve cenazesinin nereden kalktığını bulabilirsiniz efendim; (ingilizce bilmeyenler için paris'teki notre damme katedralden cenazesinin kaldırıldığını okuyoruz ve cousteau foundation da müslüman olduğunu reddediyor) http://www.answering-islam.org/Hoaxes/cousteau.html
2- neil armstrong'un ayda ezan sesi duyduğu safsatası: onlarca defa yalanlanmış bir iddiadır. buyrun efendim, müslüman bir forumdan armstrong'un verdiği yanıt; (elbette ki iddiayı reddediyor) http://www.sunniforum.com...um/showthread.php?t=37976
3- hz musa'yı kovalarken kızıldeniz'de boğulan firavunun cesedinin bozulmadığı, british museum'da sergilendiği yönündeki safsata. ilk olarak din öğretmenimden duyarak "vay anasını" dediğim bir efsanedir bu efendim. külliyen yalandır; http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=198614
4- suların birbirine karışmadığının kuran'da söylendiği safsatası: eğer bahsedilen tatlı su ile tuzlu sunun birbirine karışmadığı (veya çok yavaş karıştığı) ise kuran'dan 800 sene önce bilinmekte olan bir gerçektir. bahsedilen kuran ayetlerinde, diyanet mealinde, 19. (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar/ 20. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. 21. O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?/ 22. O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar. /23. O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? şeklinde geçmektedir. bir defa tatlı sulu deniz olmayacağı gibi, tatlı suda mercan bulunmaz.
5- evliya mezarlarını kazmaya çalışan kepçelerin bozulduğu safsatası. değişik varyasyonları vardır: kepçe operatörünün öldüğü, kepçenin kırıldığı falan söylenir. aslında cevap vermeye bile gerek yok zira bu olaya tanık olan bir insan dâhi yoktur, böyle bir şeyin ispatı, kanıtı da mümkün değildir. tarihte bir çok "kutsal türbe" deprem, yangın, hırsızlık gibi melanetlerden zarar görmüştür. kepçeyi kıran yüce rabbim bunlara engel olamıyor muydu? diye sorması gerekir normal bir insanın.
efendim burada aklıma gelen en bildik 5 tanesini yazdığım bu safsatalar aslında saymakla bitmez.
"l'origin du monde" yani mot a mot çevirisiyle, "dünyanın kökeni, kaynağı", enis batur çevirisiyle "dünyanın başladığı yer", fransız ressam courbet'nin halil şerif paşa'nın siparişi üzerine yaptığı yağlı boya resimdir efendim.
halil şerif paşa atina, st petersburg ve paris'te diplomat olarak çalışmış ilginç bir entelektüeldir. dönemin tutuculuğuna rağmen, müslüman bir ülkeden gelen bir kişinin böylesine erotik tablolardan oluşan bir koleksiyon oluşturması ilginçtir.
halil şerif paşa'nın finansal durumu bozulunca elden ele dolaşan tablo 120 yıl boyunca saklanmış ve sergilenmemiştir. tablo kompozisyonunun odağında kadın cinsel organı bulunmaktadır.
enis batur'un bu kitaptan yola çıkarak yazdığı "elma" isimli roman kitabın ilk sayfasında tablonun bir resmi olduğu için yasaklanmış, protestolar üzerine tekrardan yayınlanmıştır. buyrunuz sizde inceleyeniz efendim bu nadide parçayı;
bir de "halil şerif paşa" nın ilginç kişiliği ve koleksiyonu hakkında bir de kitap bulunmaktadır; fransız sanat tarihçisi michele haddad tarafından yazılmış "halil şerif paşa; bir resim bir koleksiyon".
1676 yılında osmanlı padişahı 4. mehmed'in mektubuna cevaben yazıldığı söylenmektedir. öncelikle belirtelim ki başlıkta bahsedilen kazakların günümüzde "kazakistan" isimli ülkede yaşayan kazaklarla ilgisi yoktur. slav-hristiyan bir etnik grup olup rusların güney sınırını koruyan askeri bir toplumun adıdır. bahsedilen dönemde kazaklar osmanlı topraklarına çeşitli akınlar düzenleyerek sabotaj, yağmalama gibi faaliyetlerde bulunmaktadır. 4. mehmed topluluğa yazdığı mektupta kendisini güzelce bir methettikten sonra, osmanlı sultanı'nın "hristiyanların da koruyucusu" olduğunu iddia ederek, topluluğun bu tip faaliyetlerde bulunmayıp osmanlı'ya boyun eğmesini emreder. kazakların cevaben yazdıkları mektubun türkçeye tercümesinin bir bölümü şöyledir;
"sen, türk şeytanı, şeytanın dostu ve arkadaşı! götünlen kirpi bile öldüremezken, ne sikim bir şövalye olduğun iddiasındasın sen böyle? şeytan sıçar senin ordun yer. sen, orospu çocuğu, hristiyan evlatlarının senden korkusu yoktur, karada ve denizde ordunu yenip senin ananı sikeceğiz" (açıkçası tercümesi epey zor bir metin olduğunu söylemeliyim, birebir çeviri imkânsızdır)
ilya repin'in konu üzerinde bol hayal gücü ihtiva eden bir resmi bulunmaktadır.
resmi, 4.mehmed'in mektubu ve cevabının tam metnini görmek için buyrun; http://en.wikipedia.org/w..._the_Zaporozhian_Cossacks
bir kısım dincinin ağızlarında sakız etmesiyle var olduğunu farkettiğim yanılsamadır. bu "tespit" iki açıdan hastalıklı ve çürüktür. birincisi, bir müslüman tarafından dillendiriliyor oluşudur. yani bir inanan, ateistlere bakıp cool olduklarını düşünmektedir; eğer ateistlerin cool olmak için ateist oldukları düşünülüyorsa doğal olarak "cool" olduklarını düşünmek gerekmektedir. bir inananın allah'a inanmama hâlini "cool" olarak nitelendirmesi ise inançlarının ne kadar çürük olduklarını göstermektedir. bu söylemin altından şöyle bir serzenişte okunmaktadır aslında; "ateist oluverseydim cool olurdum ama napalım müslümanım işte, korkarım, olamam".
geçelim konunun diğer bir yönüne; gönderdiği söylenen kutsal kitaplar inanmayanları sonsuza kadar "cayır cayır yakacağı" tehdidini savurmakta olan bir tanrıyı inkâr, sırf cool olmak için yapılabilir mi? ancak bir beyinsiz sanıyorum ki bu şekilde davranabilir. veya başka bir tarafıyla bakarsak, ancak bir beyinsiz bir insanın cool olmak için ateist olabileceğini iddia edebilir.
beyler! eğer inanan bir ailede doğmuş ve çocukluk yaşlarından itibaren beynine "cayır cayır yanma" korkusu nakşedilmiş bir insan iseniz, tanrının varlığını sorgulayıp inkâr etmenin ne kadar zor olduğunu bilmeniz gerekir! bunun için aklınıza düşen şüphelerin üzerine gidecek "yürek" gerekmektedir.
rica ederim bırakın bu saçmalıkları.
bilim ve gelecek dergisi genel yayın yönetmeni. aslen itü mezunu, elektronik mühendisi olmakla beraber bütün hayatını aktif politikaya ve aydınlanma mücadelesine adamıştır.
14.07.2009 cuma günü, "habertürk" televizyonunda, bilim ve gelecek dergisi çevresinden iki akademisyen ile beraber sansürsüz programında geçen haftaki harun yahya safsatalarına cevap verecektir.
türkiye'nin harun yahya ve cübbeli ahmet hoca cumhuriyeti hâline dönüşmesini istemeyenler, programı izleyelim, izletelim, destek olalım!
düşünce akımını başka bir entry'de inceleriz fakat feminist kelimesinin türk medyasında ve magazin programlarında cümle içinde kullanılış biçimidir benim dikkatimi çeken ve değinmek istediğim olay. şimdi yeni ünlü olmuş olabilir, gündeme gelmeye veya gündemde kalmaya çalışan bir türkücü veyahut popçu, kadınlar aleyhinde bir açıklama yapar; misal "kadınlar erkeğine hizmet etmelidir" gibi bi demeç verir. dışses cevap verir aman feministler kızmasın bu işe? sanki türkiye'de ciddi bir feminist kamuoyu var anasını satayım. sanki sokaklara çıkıp büyük protestolar düzenleyecekler bu "demeç" üzerine feministler. sadece bu biçimde değil, "feministler kızmasın" şerhi konulur parantez içinde, bir çok köşe yazısında falan genelde kadınları "daha zayıf" ilân etmeden önce veya kadınların yapısal bazı özellikleri üzerine bir şeyler yumurtlamadan önce, alaylı bir tonda.
feministi olmayan bir ülkede oynanan bir tiyatro oyunudur aslına bakılırsa bu ve çok mide bulandırıcıdır kanımca.
bir kaç tane türk filminde karşılaştığım ilginç bir durumdur bu. filmin erkek kahramanı âşık olduğu kadını çoğunlukla bayıltarak kaçırmakta ve mağara gibi bir yerde veya uzak bir evde zincirleyerek alıkoymaktadır. kadın ilk başta duruma tepkilidir, kızgındır. erkek bu duruma aldırmaz, çıkar odun toplar, yemek falan pişirip kadının önüne koyar. kadının hakaretlerini sineye çeker, duymazdan gelir. kesinlikle kadına zorla sahip olmaya falan kalkışmaz. bir şeyler olur, kadın kaçacak fırsatı yakalar. ancak bu sefer de o kaçmayı tercih etmez, döner erkeğinin kollarına atlar, sevişirler falan.
acayip gelsede türk sineması senaristlerinin kavram ortaya çıkmadan çok önce "stockholm sendromu" nü biliyor olmalarından kaynaklanıyor olabilir bu mesele. pekâla bir deha ürünü, çığır açıcı bir şey olarak değerlendirilebilir.
öncelikle "bindirilmiş kıtalar", sırf kalabalık olsun, gürültü yapsınlar diye parti mitingleri gibi, lider karşılama gibi organizasyonlara götürülmekte olan bir takım cahil insanlar güruhu anlamına gelen bir deyimdir. çoğunlukla ufak tefek çıkarlar uğruna bu insanlar bir araya gelirler.
efendim, sanal dünyadaki bindirilmiş kıtaların en temelde üç meselesi olduğu söylenebilir; din, milliyetçilik ve cinsellik. sanal dünyadaki bindirilmiş kıtalar, bu üç konuda reaksiyon gösteren kişiler topluluğudur. kendilerince, islâma veya türklüğe yöneldiğini düşündükleri herhangi bir eleştirel yaklaşıma bir kartopu nasıl büyürse o şekilde genişler bir sözde duyarlılık gösterirler. veyahut internette yapılan bir oylamaya toplu katılım gösterir sonuçlarını manipüle ederler. misal mi? fethullah hoca yüzyılımızın en büyük düşünürü seçilmedi mi amerikan foreign policy dergisinin oylamasıyla? hoca internet sitesinde böbürlenmedi mi bu ünvan kendisine verildiği için? duman grubunun bir parçasında islâma hakaret edildiğini söyleyen mailler size de ulaşmadı mı? bu bindirilmiş kıtaların aksiyonu yüzünden kimse bir daha böyle şarkı yapabilir mi türkiye'de?
ya facebook denilen siteye ne demeli? buyrun bir kaç örnek; "istiklal marşı dünya'nın en anlamlı marşı ve şiiridir hedef 1000000 kişi". 330 000 kişi üye olmuş bu gruba. "dtp kapatılsın diyen 1000000 kişi bulurum". tam 862881 kişi üye olmuş. gerçekten inanılmaz.
internet sözlüklerinde bu şahısların giderek artan bir boyutta mevcudiyetleri ise birazcık bile çizgi dışına çıkıldığında "seri pislemeler", özel mesaj bombardımanları, küfürler olarak tecelli buluyor.
türkçe'yi bile düzgün konuşmaktan aciz bir topluluk bu bindirilmiş kıtalar. internette hiç bir bilgi üretmiyor, paylaşmıyorlar. ve bütün bunlar yüzünden türkiye'de ciddi bir kamuoyu baskısı kurma aracına dönüşmüştür maalesef internet.
1907 doğumlu ingiliz marksist, sanat eleştirmeni, teorisyen. üniversite eğitimi almamış, 15 yaşındayken okuldan ayrılmıştır. 1935 yılına kadar çeşitli gazete ve dergilerde çalıştıktan sonra sol fikirleri benimsemiş ve ingiliz emekçi mahallelerine taşınarak gözlemlerde bulunmuştur. 1938 yılında ispanyol iç savaşı'na katılmış ve öldürülmüştür. en güzel 100 metreyi koşanlardan birisidir.
eserleri; ölen bir kültür üzerine incelemeler (en önemli eseri), yanılsama ve gerçeklik, fiziğin bunalımı.