yazarlık veya bilgi namına hiçbir şeye sahip olmayan tiplerdir. sözlüğe katabileceği bütün bilgisi doğrudan kendi tecrübesidir. yaşadıkları haricinde bilgisi yoktur. bundan dolayı muhtemelen kürt sorununa dair bütün çözümü "asacaksın bunları", ekonomik krizi çözme paketi "para basalım gitsin" seklindedir.
hazır kürtler gitmişken aradan çomarları ve hamsileri de çıkartılır marmara-ege-akdeniz'den oluşan bir ülke kurulur. birkaç yıl içinde gücü artan sosyal devlet, yüksek eğitim kalitesi, yüksek oranlı gavatlık, ab üyeliği sonucunda bu ülke isveç'e rakip olur çıkar.
çomarya düklüğünü salgın hastalıklar yok eder (çomarların içinde doktor olabilecek kapasitede hiç birisi yoktur) ve lazarya-mütehitus krallığında inşaat alanı bulunmayınca insanlar cinnet geçirir ve ortaya çıkan kaos krallığı yok eder.
tolstoyla beraber insanlığı gördüğü en niteliksiz en düşük yarış insan. tek niteliği basit yazması ve kemalistlerin onu anlaması. kemalistler bu adamı anladıkları için seviyorlar zira ergin yıldızoğlu, hikmet çetinkaya gibi isimler fazla komplike kaçıyor.
nede olsa yazı okumak isntagramda veya facebook'ta resim beğenmeye benzemiyor.
linkteki sarkısında aralıksız 3 dakika davul sesi kullanmış ve sonrasında, kiliselerde yüzyıllardır çalınan niteliksiz müziklerin çakmasını kullanmıştır. tüm olayı bu olan şarkı interstellar denen düşük yarış filmine giden herkesi kendine hayran bırakmıştır.
topa vurmaktan, gol atmaktan başka hiçbir niteliği olmayan çomar topçu.
isveçlerde yaşamasına, gelir düzeyi yüksek bir hayatı olmasına rağmen asla "ibrahim"oviç'liğin bedeli çomarlıktan kurtulamamıştır. asla bir şevçenko veya huntelar değildir.
ortaya attıktaları -doğru veya yanlış demiyorum- iddalar üzerinden siyaset yapma alışkanlığı, merkez sağın bir kısmınında içine alınmasıyla, iyice boka sardı. emine erdoğanın kasetinin bülent arınçta bulunduğuna dair ortaya atılan iddadan sonra -bu iddianın gerçek olup olmadığı belli olmadığı halde- bu kasetler üzerinden yorum yapılmakta ve bu aydınlık gazetesi/dergisi nezdinde doğru seyler söylense bile aydınlık derigisi/gazetesine şüpheyle bakılmasına sebep olmakta [1]
yine işçi partililerde görülen bir başka sendrom dağları biz yarattık sendromudur. gezi parkı olaylarında da çok net görüldüğü üzere işçi partisi olayları kendi yayın organları olan ulusal kanal üzeriden aktarırken taraflı bir yayın yapmış, sanki bütün mücadele işçi partisi/tgb sayesinde verilmiş gibi bir hava yaratılmaya çalışılmıştır. bu programların birisinde izlediğim bir şeyse işçi partisinin gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu, ve onların dağları biz yarattık tribine kendilerininde inandığı yönünde bir düşünce oluşturmuştur. buna sebep olan yayında konuk "türk-kürt kardeşlerimiz ancak ve ancak türk bağrağı altında birleşebilmektedir gördüğünüz üzere bu da işçi partimizin söylemlerinin doğruluğunu ispatlamaktadır". ulan amk yüzümüzü gözümüzü kulaklarımızı kapatıp yaşarsak bizden bi bok olmaz. işçi partisi bir an önce etrafında neler olup bittiğini anlamalı eski siyasetin gezi parkıyla beraber kapandığını anlamalıdır.
"brezilya sikti eheöhö" demeden önce ispanya ve brezilyanın arasındaki motivasyon ve kadro farkına bakmak gerek.
öncelikli olarak takımlar arasındaki motivasyon farkına bakacak olursak: ispanya bu kupaya avrupa kupasını aldıktan sonra isteksiz bir biçimde geliyor. nitekim bundan önceki konfederasyon kupasında ispanya'nın 35 maçlık yenilmezlik serisini uzatması için sıradan bir takım olan abd'yi yenmeleri gerekirken, takım motivasyon eksikliğinden dolayı, hem kupayı hem de en uzun süre yenilmezlik rekorunu alamadı (su anda brezilyanın rekorunu egale ettiler).buna karşın brezilya için bu kupa dünya kupası öncesine denk geliyor ve brezilyalıları motive edici bir güç oluşturuyor. bu gücün yanında bir de turnuvanın brezilyada düzenleniyor olması da cabası.
ikinci bir konu olarak ispanya takımının en azından bu kupa düzeyinde bir düşüşte olduğu söylenebilir. özellikle xavi'nin yaşlanmasına bağlı olarak gelişen düşüş ispanya milli takımını da etkilemiş durumda. ispanya hala daha tiki-taka oynamaya devam edecek fakat del bosque muhtemelen bir sene sonraki dünya kupası için takımın orta sahası düzeyinde bir değişikliğe gidecektir. özellikle orta saha düzeyinde inanılmaz bir kadro zenginliğine sahip olan ispanyanın orta saha mevkisindeki zengilik sadece genişlikten değil derinlikten de geliyor. yüksek potansiyele sahip bir çok oyuncuları var. real madrid'in yeni transferi isco'nun patlama yapmasıyla seneye dünya kupası adına çok değişik bir senaryo çıkacağını tahmin etmek güç değil.
"futbol üçgenleri görmektir", "en güzel gol boş kaleye atılan goldür", "futbol takım oyunudur", "maradona'nın taşakları olsa teyzem dedem olurdu" gibi söylemlerle total futbol denen saçmalığın daniskasını hollandalılara ve katalanlara öğretmiş teknik adam.
kendisinin futbol anlayışının temelinde pas trafiğini sağlayıp topu ayakta tutmak ve alan daraltıp içeriye koşular yapan oyuncuları topla buluşturmak yatmaktadır. nitekim bu hastalıklı anlayış pep guardiola'nın "boş kaleyi görene kadar topa vurmayın" mantığına kadar gitmiş ve adeta bir vereme dönüşüp real madrid'in kılı bile olamayan barcelona'nın efsane kadrosunun sekilden sekle girmesine sebeb olmuştur.
bana göre kendisine gelmiş geçmiş en büyük ayarı general veg ve mourinho vermiştir. mourinho kendisinin futbol anlayışının bir temsilcisi olan pep guardiola'nın "biz daha çok pas yapıyoruz biz daha iyi takımız" seklindeki çıkışlarına "siktirlan ordan futbol kazanmak, kazanmak gol demektir kaleye vurmadan nasıl gol olur yarağım" demiş ve fena ayar vermiştir. harbiden de futbol gol demek. golde sut atarak atılır amk. kaleye gördüğün yerden vurursun nasipse gol olur zaten nasip değilse hiç anlamı yok.
karakter olarak guy ritchie'nin filminde cuk diye oturduğunu düşündüğüm karakter.
açıklamam gerekirse sherlock holmes karakteri daha önce kafamızda soğukkanlı, kolay kolay tepki vermeyen, deprem olsa bile bir köşede elinde piposu derin düşünen bir tiptir. buna karşın böyle bir kişiliğin bu kadar başarılı bir dedektif olamayacağını biliyoruz. burada bir başka bilgiyi kullanıyoruz; sherlock holmes'un kardesi mycroft'da en az sherlock kadar ayrıntılara dikkat edebilen ve aralarında ilinti kesfedebilen birisiydi. buna karşın kendisinin başarılı bir dedektif olamamasının sebebi üşengeç ve fiziksel güçsüzlüğüydü. burada bir alt limit buluyoruz. sherlock kardeşi mycroft'a göre daha sıcak tepkiler verebilen muhtemelen fiziksel açıdan (amatör bir boksör olduğunuda biliyoruz) üstün birisi. aynı zamanda zekanın saldırganlığı arttırdığını göz önünde bulundurduğumuzda sherlock'un siddetten ve dövüşten hoşlandığı, maceralara atıldığı söylenebilir. bu açıdan guy ritchie'nin filminde yarattığı sherlock karakteri mantığa uygun olandır.
bir diğer konuysa sherlock'un lanetidir. sherlock'un beyni ona tanrı tarafından bahsedilmiş bir ödül değil bir lanettir. düşünsenize her şeyi hatırlıyor, her şeyi inceliyor siz durmak isteseniz bile çalışıyordur. limitless filminde ana karakterin eski nişanlısı hapı bırakmasının sebebi olarak "bir insanın kaldırabileceği yükten fazlası" demişti. bu bir lanettir ve sherlock bir şeyle mesgul olmadığı zamanlar beyni ona başkı kurmakta onu rahatsız etmekte onu delirtmektedir. işte bundan dolayı böyle dönemlerde beyninin kendisi üstündeki ağırlığını bir nebzede olsa azaltmak için tütün, alkol, esrar kullanmaktadır. işte böyle alkol, tütün, esrar kullanan birisinin soğuk bir ingiliz beyfendisi olması o kadar inandırıcı gelmemektedir. bu kişinin guy ritchie'nin filmlerinde anlattığı (eksisözlükten aynen alıntılıyorum) "yaramaz çocuk" imajı tam anlamıyla oturmuştur.
zaten zekası bu derece gelişmiş olan sosyal ilişkilere ve statülere hiçbir sekilde önem vermeyip gerçeği bulmaya uğraşan ve bu uğurda insanların mutsuzluğunu bile göze alan birisinin yaramaz çocuk olması, insanlara hakaret etmesi, onları hor görmesi, bireyciliğinin doruklarında "sikerim dünyayı önemli olan benim" düşüncesini benimsemis olması daha mantıklıdır.
sonuç olarak guy ritchie'nin filmlerindeki sherlock karakterinin gerçeğe daha yakın olduğu bir gerçektir. aynen superman-smallville'de görülen kahramanın gerçekliğe yaklaştırılması olayı guy ritchie sayesinde sherlock holmes'ede uygulanmıştır. hayırlı olsun.
albert einstein'dan, hegel'e; beethoven'dan greogory house'a kadar birçok kişide görülen hededir.
zeki insanların aptal insanlarla aynı ortamda bulunmayı sevmedikleri, aptal insanların konuşmalarından sıkıldıkları açık ve seöik bir gerçektir. bundan dolayı zeki insanların büyük kısmı asosyal, içine dönük kişiliklerdir. zeki insanlar başkaları gibi konuşkan, oradan oraya koşturan tipler değildirler. kendilerine ait bir ortamları olur (evleri, yurttaki çalışma masası vb.) ve sürekli orada yalnız başına kalıp tasarılarda bulunurlar. zira yalnız kalmak o insanlar için yaratıcılık dolayısıyla hayatın anlamı ve idamesi demektir. örneğin beethoven epistemoojik kopusunun gerçekelestiği 3. senfoni öncesi yalnız başına kalmaya çalışmıştır. hegel içine kapanık kişiliği sayesinde hiçkimsenin kendisinden beklemediği derecede yalın ve yaratıcı fikirleri bulmuştur.
sonuç olarak zeki insanlar asosyal, toplumdan uzak kişilerdir. yok efendim farklı zeka türleriydi, sosyallikte zeka belirtisiydi tarzı saçmalıkları bırakın amıklar.
stefan moffat'ın tabir caizse sıçtığı yapımdır. çoğu gerzeğinde en büyük mantıksızlığı ve hatayı hala daha göremediği dizidir.
simdi bütün dünyaya açıklıyorum ve ortalığın amına koyuyorum.
aha ilk kanıtım.
. bu videoda daleklerin ışını sonrasında doktorun öldüğünü görüyoruz. fakat tardisteki eline yenilenen hüclerini göndermesi sayesinde gen alışverisi yapılıyor ve doktor david olarak kalıyor. o durumda david bir kere öldüğünden dolayı 4x12'den sonra biz 10. doktoru değil 11. doktoru izliyoruz.
11. doktor ölüp yerine matt gelince matt'in 12. doktor olması gerekiyor. veeeeee bomba geliyor. doktor son ölüşünden sonra river onu tekrardan canlandırdı. hücre yenilenmesi yaşayamadığı için başka bir doktor görmedik fakat öldüğü için bu doktorun 13. doktor olması ve matt değiştikten sonra doktorun 3 büyük zaman lordu tanrısının genetiğini taşıdığı için 13 yaşamdan fazlasına hakkı olup olmadığını anlayacağız.
bir zamanlar remzi kitabevinin hiç kurulamamış olan bilimkurgu dizisini kurma kapsamında senaryolarını "doktor kim" adı altında çevirttiği ünlü ingiliz yapımıdır.
çok sükür bütün yapımlarını başkalarından kopyalamalarına karşın hala daha çin'i kopyacılıkla suçlayan abd doktora da el atmadı.
remzi kitabevinin bu kitapları çevirttiğini eski kitapçıda sans eseri gördüm. sadece 3 tane bulabildim. idefix'te 6 tane eser görünüyor.
6 sezonda süper diye nitelenmeyecek tek bir bölüm bile izletmeyen muhteşem dizi.
--spoiler--
6x01'de ki astronotun river olma ihtimali yüksek. bu arada doctor 6x01'de 200 yıl daha yaşlıydı. buna karşın 200 yıl boyunca doctor'un rejenere olmaması çok saçma. yani doctorun o tarihe kadar değişmesi gerekiyordu.
6x02'den sonra korkmaya başladım. benim de başıma geliyor bunlar. bi bakıyom saat 8 olmuş. "aha aq ne ara 8 oldu la" diyorum. bende bir yerlerimi çizmeye başladım. uzaylıları görünce penisime çizik atıyorum. fakat burada mantıksızlık şu ki simdiye kadar nasıl olduda doctor bunu farkedemedi. veya dünyayı ele geçirmeye çalışan dalekler, atraxiler hiçbirisi mi bunu farkedemez?
6x04'e gelince über bir bölümdü. gerçekten çok iyiydi. 40 yıl düşünsem tardisin kadın olacağı aklıma gelmezdi. bu arada tardis'in memeleri çok güzeldi. yani beni kendilerine hayran bıraktılar. bu arada bölüm sayesinde tardis'inde kaçırılmaya niyetli olduğunu öğrendik.
insanlığın gördüğü en uzun soluklu bilim kurgu dizisidir.
dizi büyük zaman savaşı sırasında daleklerin yok ettiği zaman lordu soyunun son temsilcisi olan doctor'un başından geçenleri anlatmaktadır. kendiside bunun üzerine dalekleri yok etmiştir. tardis isimli zaman makinası sayesinde o gezegen benim bu gezegen senin dolaşmaktadır. yardımcılarını -memeler her zaman sart- insan ırkından seçmektedir. şu ana kadar (2. seri için konuşuyorum) seçtiği yardımcılarının ikisi kızıl, biri sarışın, diğeri siyahidir.
zaman lordları yeniden doğum dedikleri şey sayesinde ölümsüzdürler. ne zaman ölecek olsalar hücreleri yenilenir. bu sayede yeni bir kişiliğe bürünürler. şu anda 11. doctor olarak matt smith oynamakta. yardımcısı olarak da taş gibi bir hatun var.
doctor'un en büyük düşmanları kendi soyunun ikinci mensubu olan master ve daleklerdir. hatta ve hatta 4. sezondan sonra çekilen özel bölümlerin son ikisinde galifrey'in yeniden doğuşu işlenmiştir. bu bölümlerin birisinde doctor aynen söyle demiştir: "zaman lordları benim en büyük düşmanımdır". bu arada zaman lordlarının başında bulunan rassolin'in kendi kişisel meseleleri dolayısıyla zamanı ve boyutu parçalayarak kendisini ölümsüz kılması gibi bir mevzu vardır. doctor bunu engellemek için tardisi kendi halkından çalıp zaman lordlarını yok etmiştir.
türkiye'nin nadide yazarlarından birisidir. kendisi amerika'da kaldığı dönemde geniş bir kültürel birikim elde etmiştir. mizah yeteneği, kendisiyle dalga geçmeside amerika yıllarının bir getirisidir. bir yazısında amerika birleşik devletlerinde o yıllar halkın kendi isteklerini, sıkıntılarını dile getirememesi sonucu nasılda olayın anarşizme vardığını anlatmıştır. bu yıllarda kazandığı mizah yeteneği dolayısıyla türkiye'de çokça eleştiri almış olması acıdır.
yazılarında genel olarak ön plana çıkan bir takım ögeler görülür. bunlar ertuğrul özkök, rana turgut (karısı), marcel proust, james joyce, -bir dönemler- zizek'tir.
politik konularda birbirinden tutarsız görüşler ileri sürdüğü sanılsa dahi görüşlerinde bir içbirlik söz konusudur (rasim özkütahyalı'ya bir yazısında bu konuda ayar vermişti).
bu arada bir şey daha belirtmek isterim. kendisinin okurlarının kültürel seviyesi gayet yüksektir. zaten kendisinin espirilerini anlayabilmek için kültürlü birisi olmanız zorunlu gibi birşeydir.
birçok gerizekalı tarafından "mantıksız", "bilim dışı", "saçma" seklinde yaftalamalara uğrayan, amma velakin aslında çok iyi bir bilimsel ve mantıksal kurguya sahip olan über ötesi dc comics çizgiroman kahramanı.
ilk olarak superman'ın yazıldığı yıllarda uydu yok. bundan dolayı meteorların içinden gelen bir uzay gemisini farketmek imkansız gibi birşey.
ikinci olarak insanlığın belirli bir evrimsel süreç içinde geliştiğini göz önünde bulundurduğumuzda spiderman, volverine vb. tür kişilerin ortaya çıkması imkansızdır. daha doğrusu böyle kişiler ortaya çıksalar bile aynı kosullar başkalarınında başına gelecek ve bütün dünya bir takım üstün yetenekleri olan kişilerin yasadığı bir yer haline dönüşecektir. buda şehrin koruyucusu spiderman'ın ne kadar saçma olduğunu ispatlayacaktır.
üçüncü olarak mary jane watson hiçde seksi değil. ama smallville'in kara'sı,
lana'sı, chloe'si ve özelliklede lois'i -özellikle memeleri/ ne zaman görsem sıkasım geliyor- çok güzel.
bu açıdan baktığımızda görürüzki superman gayet rasyonel bir karakterdir. bunun yanında babası jor-el tarafından medeniyeti koruması amacıyla dünyaya gönderilmesi onun sıradan ergenler gibi güçlerini dünyayı ele geçirmek için kullanmamasını açıklar (superman karakteri dc comics'in tek tutan çizgiroman kahramanı olduğu için 20-25 kere yazılmıştır. hangisine inanacağımı bende bilemedim. ama medeniyetin korunması bana en mantıklı olanı gibi geldi)
simdi sizlere kısaca kal-el'in özelliklerini anlatalım:
-- alıntı --
x-ray görüşü: superman bu özellikleri sayesinde herşeyin arkasını görebilir.yalnızca kurşunun arkasını göremez.bunun nedeni kurşunun içindeki maddelerdir.kurşunun içini görememesi sonucu başına çok iş almıştır.
teleskobik görüş: bu yeteneği uzak mesafeleri yakınlaştırıp görmesini sağlar.(uzak cisimlere zoom yaparak yakınlaştırır)..
mikroskobik görüş: bu yeteneği ise aşırı derece de küçük atomik seviyede ki cisimleri görebilmesini sağlar.(yalnızca mikroskop ile görülebilecek boyutta ki cisimler)
isı saçan bakışlar: bu yeteneği sayesinde düşmanlarına zor anlar yaşatır.soyguncuların kaçış arabalarını patlatabilir,ağır metalleri eritebilir.heat vision olarak da bilinen bu özelliğiyle superman burst patmalarını oluşturur.
diğer görüş yetenekleri: superman ultraviolet ışınları , kızılötesi ışınları, elektromanyetik dalgaları ve karanlıkta görebilir. superman denizin altını dahi görebilir.
süper işitme: bu özelliğiyle superman her sesi duyabilir.böylece her tehlikeyi sezip,zamanında o tehlikeleri önleyebilir.
süper ses: superman çok iyi bir vantrologtur bütün insan ve hayvanların mimiklerini ve seslerini aynen taklit edebilir.
süper nefes: bu yeteneği ile kasırga gücünde rüzgar üfleyebilir ve bu rüzgar hedefini dondurabilir. superman nefes aldığında büyük miktarlarda havayı içine çekebilir ve bu yeteneğiyle zehirli gaz bulutlarını dağıtabilir. bir üflemesiyle güneşi söndürebilir.
süper hipnotizma: pre-crisis superman istediği zaman başkalarını hipnotize edebilir.clark kent’in superman kimliğini gizlemek için bu yeteneğini kullanır.clark kent'in gözlükleri bu gücünü kullanmasına yardımcı olur sürekli çalışarak onun diğerleri gibi görünmesini sağlar,herkes onu iyi huylu,korkak adam olarak algılar ama fotoğraflarda superman gibi çıkar.
dayanıklılık: bilinene göre superman hem dc'nin,hem dünyanın en dirençli süper kahramanıdır.evrenin en sert yumruklarına,dünyanın en güçlü patlamalarına dayanabilir.bunun sebebi solar enerjinin getirdiği sertlik ve dayanma gücüdür.
süper güç: superman’in gücünün büyüklüğü tam olarak belli değildir. genel olarak 100 ton ağırlığı kolaylıkla kaldırabilecek olduğu kabul edilir ama tam olarak ne kadar ağırlığı kaldırabileceği bilinmez. superman kolaylıkla mısırda ki büyük piramit(keops)’i kaldırabilir bunun toplam ağırlığı 6 milyon tonun üzerindedir ve bir dağı yerinden kaldırıp atabilir.superman gücünün küçük bir kısmı gezegeni yerinden oynatabilir bunun için gereken solar enerjiyi dünyanın sarı güneşinden alır. superman çizgi roman karakterleri arasında fiziksel güç olarak en güçlü karakter kabul edilir.
süper hız: bu yeteneği flash gibi inanılmaz bir hızda hareket edebilmesini sağlar. uçmak koşmaya göre daha az yorucu çok daha işlevsel ve çok daha hızlıdır tabi herkezin aklına şu soru gelir superman mi daha hızlı flash mı tabiki flash daha hızlıdır, zaten flash'ın özelliği budur. superman'in flash'la arasındaki tek fark flash katı maddelerin içinden maddeyi etkilemenden geçebilir(tabi isterse o maddeyi patlatabilir) superman ise maddeyi etkilemeden geçemez.(superman'in gençlik yıllarını anlatıldığı smallville dizisinde bir kaç bölüm gözükmüştür.) superman sahip olduğu süper insan refleksleri sayesinde inanılmaz hızlarda hiçbir şeye çarpmadan hareket edebilir. Çok karmaşık işleri ve nesneleri normal bir insandan yüzlerce kat daha hızlı toplayabilir. superman ışık hızından çok daha hızlı uçabilmektir ve bu sayede zamanda yolculuk yapabilir. superman sadece 45 saniye içinde dünya turu yapabilir( yani 45 saniye içinde yeryüzündeki her ülkenin her şehrini dolaşabilir ) kendi etrafında çok yüksek hızlarda dönerek hortum oluşturabilir ya da matkap gibi yeri delebilir.
solar enerji emme: teknik olarak superman bütün güçlerinin ortaya çıkmasının ve büyüklüğünün kaynağı sarı güneş'tir. güçlerinin sebebi hücrelerinin aşırı derece de solar enerji emmesidir. bununla birlikte superman’e savaşlarda kuşkusuz çok büyük üstünlükler sağlar. ayrıca başka yıldızlardan ve gezegenlerden de güç alabilir. kızıl güneş superman’in güçlerini kaybetmesine neden olur.
yaralanmamazlık: bu yeteneği superman’in hücrelerinin yoğunluğu nedeniyle ona kriptonit ve büyü hariç hiçbir şeyin zarar vermemesini sağlar. superman zehir ve hastalıklardan etkilenmez. büyük bir nükleer patlamadan bile yara almadan çıkabilir.
süper zeka: Çizgi romanlarda kriptonlular doğuştan itibaren çok zeki canlılar olarak gösterilir. sonuç olarak süper zeka kriptonlular için doğal bir yetenektir. superman’in beyni bilgisayar gibidir herşeyi hatırlar yeryüzündeki bütün dilleri konuşabilir, metropolis telefon defterinde ki bütün numaraları ve daily planet’te ki bütün dosyalarının içeriklerini bilir. Çok iyi analiz yeteneği vardır.inanılmaz derecede fazla bilinmeyenli denklemleri akıldan çok hızlı çözebilir,çok fazla haneli bile olsa matematik işlemlerini çok hızlı bir şekilde akıldan çözebilir.(örn: 89545498x65165416541=? işlemini saliseler içinde akıldan çözebilir...)
-- alıntı --
görüldüğü üzere superman demirden daha kalın derisi, kadınların göğüslerini görmek için dekolteye ihtiyaç duymaması, fizik dersinde elektromagnetik indüksiyonda konuyu hocadan daha iyi bilmesiyle çok ulu bir adam olmuştur.
çoğu kişi "lan oglum öyle züper yetenkleri olsa anlaslmasmıydı?" seklinde karşı savlar ileri sürse bile kendisinin doğal hipnotizma yeteneği bütün bunlara bir tokat gibi yapısacaktır.