o kadar zaman geçmiş o kadar alışmışım ki, alıştığımı sanmışım ki yokluğuna bir fotoğraf bütün her şeyi yıkmaya yetti.
sen bilirsin beni tanırsın, hafızam kötü diye attığın mesajların ekran resmini çekip her birine ayrı albüm oluşturduğumu. o kadar çoklardı ki, her birini tek tek silerken saatlerce ağlamıştım. aslında hepsini silmiştim yani öyle sanmışım.
fotoğraflara bakarken tekrar bir fotoğraf dikkatimi çekti, en sonlarda kalmış merak ettim açtım. hani son zamanlar sürekli kavga ederdik ya, işte o zamanlara ait bir ekran fotoğrafı.
-dalga mı geçiyosun?!
+yoo.
-git kendine uğraşcak başka birini bul. delirtme beni akşam akşam.
(görüldü.)
bu kadar. bu kısacık konuşma yetti tüm her şeyin canlanmasına ve keşke dedim keşke silmeseydim fotoğrafları.
sana anlatmak istediğim o kadar çok şey oldu ki geçen zamanda, hiçbirini anlatamadım kimseye. içim çok dolu saçma sapan bir film sahnesini bahane edip saatlerce ağlayabiliyorum mesela.
beni sadece sen anlardın, tek bir bakışımla ne demek istediğimi bilirdin.
sen benim arkadaşım, dostum, sırdaşım, abim, babam, kardeşim, sevgilimdin. sen gittikten sonra herkes gitti sanki. öyle yalnız öyle hissizim ki tek istediğim bu boşluktan kurtulabilmek.
ve, beni sadece sen kurtarabilirsin...
ağır depresyon kaynaylı ilginç ve çok az kişide görülen bir psikolojik hastalık. diğer adı yürüyen ceset sendromu'dur.
kişi kendini ölü olduğuna inandırır ve dış dünyaya yabancılaşma, ölümsüzlük ve intihar düşünceleri görülür. Kadınlarda daha sık rastlanır.
yaşanmışlık hissi, yaşanılan bir olayı, görülen bir yeri daha önceden görmüş veya yaşamış gibi hissetmek.
ayrıca; amerika yapımı 2006 yılında yayınlanan bir film.
1926 doğumlu amerika'lı aktrist.
üvey babasının tacizlerine maruz kalmış hayatının büyük çoğunluğunu mutsuz olarak geçirmiştir ve her zaman mutluluğu başka erkeklerde bulmak istemiştir, mutluluğu bulduğunu sandığı kişi ise onun ölümüne sebep olmuştur.