özellikle günahı olmayan bir gencin ölüm haberini üzüntü ya da en azından sessiz kalarak karşılamak gerekirken, intikam söylemleri okumamıza sebep olmuştur. Bir kişinin arkasından babasının yaptıklarından ötürü böyle şeylerin yazılmış olması yazanların halini de gözler önüne seriyor, korkuyoruz.
iş ahlakına sahip olan bir kadının, iş ahlakı olmayan kişilerin rahat rahat yatmasına engel olması sebebiyle saldırdığı kadın. bu kadına saldıran kişilerinde sadece iş ahlakına değil hiçbir "ahlaki değere" sahip olmadığını da bu esnada görürürüz.
yapılan birçok tanımdan çıkarılan ana fikir bir kız eski sevgiliyse kezbandır. Yeni sevgili sadece eski sevgili mertebesine geldiğinde kezban olarak isimlendirilir.
öldüğüne en çok üzülünen yazarlardan.
sabahattin ali ile kürk mantolu madonna sayesinde tanıştık. bu kadar sade, akıcı, insanı kendisine çeken bir dil çok az bulunur. yazarını bilmeden bir öykü okuduğunuzda ne kadar sabahattin ali gibi yazmış denildiğinde sabahattin ali çıkar. dil ağdalı değil ama çok büyük sadelikle bağımlılık yapabiliyor.
o kadar genç ölmüş ki sadece üç roman yazabilmiş. bu romanlarda genelde insanın içine işler. çok sevilmesine rağmen çok üzer bu romanlar insanı.birçok öykü kitabı vardır. yky den bütün kitapları alınabilir. bu kitaplardan birisinde yazmayı planladığı şeylerin taslağı var ki bunu görünce insan daha da bir üzülüyor bu güzel yazar onları yazamadığı için.
çok büyülü kağıt parçaları ya da veriler.
en küçüklüğümden beri severim fotoğrafları ben. hep hayalim fotoğraf makinesi sahibi olmak ve bununla ilgili işler yaparak mutlu olmaktı. o süper makinelerle ne güzel sihirler açığa çıkarılabilirdi. bir yazar gibi,bir şair gibi birçok insanın hayatına ufak dokunuşlar yapabilecek güzelliği sağlayacaktı bana çünkü.
fotoğraf dünyası çok büyülü. (basılmış hali) baktığında bir kağıt parçası ama öyle büyülü bir şey ki somut olandan soyut olana uçuruveriyor insanı. bir bugündesin bir geçmiştesin.. sanki zaman makinesi gibi. bir kağıt parçasından burnuna kokular gelebiliyor, gözlerine yaş dolabiliyor, en neşeli anında ya da en üzgün anında içine sevinç dolabiliyor. bazen sevdiğinin özlemini hissettiriyor bazen de artık sevmediğinin ne kadar değersiz olduğunu fotoğraflardan anlayabiliyorsun. eskiden büyülü olan kağıt parçası sihrini kaybedip gerçekten kağıt parçası olabiliyor. ne koku veriyor ne duygu seli yaşatıyor. albümü bir daha açmamacasına kapatıp kaldırıyorsun böyle durumlarda ve gözler büyülü, sihirli olanlara; hikayelere, anılara dönüyor tekrar.
Artık kimse ,mektup yazmıyor mu
Güller vardı, kimse kurutmuyor mu
Sen yaz yinede, gül kokan ellerinle
Koy bir zarfa, dudaklarınla mühürle
Ellerinin kokusu, sinmiş ah mektuplara
saçının bir teli, kalmış hala yastığımda
sana aldığım gülleri ,kuruturdun başucunda
Bana bıraktın dünleri ,kaldım eski zamanlarda
Artık kimse, mektup yazmıyor mu
Güller vardı, kimse kurutmuyor mu
Sen yaz, yinede gül kokan ellerinle
Koy bir, zarfa dudaklarınla mühürle…
8.sezonun ilk iki bölümü yayınlanmış olmasına rağmen italyanca hariç altyazı bulmanın imkansız olduğu dizi, 2 gündür türkçe altyazı aramaktan gözlerim şaşı oldu.
edit niyetine: divxplanet yayınlamış türkçe altyazısını. indirdik, izledik, mutlandık.
9 mayıs- mustafa özaslan- selma geçer
10 mayıs- gurup *84- gökçe
11 mayıs- demet akalın, tnk
şeklinde belirlenmiş okulun her yerine brandaları gerilmiş şenlik, yine amfi tiyatroda yapılıyor. saat ise 17:00-21:00
dinlerken insanı peri masalında hissettiren şarkı.
When marimba rhythms start to play
Dance with me, make me sway
Like a lazy ocean hugs the shore
Hold me close, sway me more
.... *
yazdığı entryde kendisine uymayan fikirlerinden dolayı önyargılarını kuşanıp okuyan çevreler tarafından kendilerine malzeme çıkabilecek cümleye kadar okuyup devamını okumadan saldırıya geçen yazarlar tarafından eleştrinin dozunun aşıldığı, bu entryi sonuna kadar okuyup, kendisine verilen aklını kullanıp, nedemek istediğini anlayabilen yazarlar tarafından korunan yazar kişisi.
tecavüzün nekadar iğrenç bir şey olduğunu kendisini eleştirdiğini sanan yazarlar kadar bilen ama kesinleşmemiş bir haberden dolayıda kimseye yargısız infaz yapılmamasının gereğini vurgulamanın suçu mensubu olduğun dünya görüşüne göre önem ve değer kazanıyormuş sözlükte bugün bunu gördük sayesinde. halbuki nerede insanlık, insan değeri...
sevdiği, tanıdığı insanlara elinde kanıt olmadan direk iftira atmaya hazır olan yazarların, "güven" denen kavramdan haberi olmayan insancıkların saldırısına uğramış yazar.
bütün önyargılarını kenara bırakmış, sadece sevdiği müziği dinleyen, başkalarının ne dediğini umursamayan, kendilerine sen farklı olmalısın onun için bu müzikleri dinlemelisin diye dayatılan müzikleri elinin tersiyle iten kişiliği oturmuş insandır.
seçimle gelen operatörü de çekemeyenler zall'e şikayet etsin sonra oda sözlükten ihraç edilsin, kovulsun... türkiye'de yaşayıpda haberleri seyretmeyen hayatı bilgisayar olanalr insanlarda türkiye havasını solusun sözlükten doğru.